Olmuyor öyle!
MODA HABER

Olmuyor öyle!

Vazgeçince her şey bitiyor mu? Gerçekleri görüp; yaşananları sona erdirmek çözüm mü? Sevilmediğimizi ya da en azından istediğimiz şekilde sevilmediğimizi kabul etmek çözüm mü?

GÜNCELLEME TARİHİ: 22 Mart 2013

Yaşadığımız ilişkinin ya da adı her neyse o paylaşımın, dilediğimiz şekilde olmadığını anlayıp, yolumuza devam ettiğimizde sıfırlanıyor mu her şey?
HAYIR!
Olmuyor öyle!..
Kendim yazmışım, bundan aylar önce: "Bazen vazgeçmek gerekiyor" demişim ve yaşananlardan vazgeçmişim gerçekten ama yola hiç yaşanmamış gibi devam edebilmiş miyim?
Ya da; yine kendi kendime oynadığım "Kaan Asmaca"dan sonra yaralarımı, yıldırım hızıyla iyileştirmiş miyim?
HAYIR!
Yapamadım…
Olmuyor öyle!..
Gerçekleri gördüm, evet!
Olmayacağını anladım, evet!
Sevilmediğimi kabul ettim, evet!
Çok nefret ettim Kaan'dan, evet!
Haklı nefretlerle büründüm, evet!
Bana söylenen yalanların, yalan olduklarını kabul ettim, evet!
Canımın tüm acısına rağmen, gidenin gittiği yerde kalmasının en hayırlısı olduğunu hep bildim, evet!
Verilen ayrılık kararının doğruluğundan şüphem olmadı, evet!
Bir yıl öncesine dönsem yine aynı "Ayrılık" kararını alırdım, evet ve bundan pişman olmazdım… Evet!
Ama iş burada bitmiyor ki…
Gerçekleri görüp, doğru kararı almak; sonrasında yaşanacaklara çözüm olmuyor…
Geçmişi silmek ve yaşanmışlıklardan kurtulmak, kolay olmuyor…
Zor olandan kaçmak için de kendimizden kaçmaya başlıyoruz; unutmayı kolaylaştırmak ve acıları azaltmak için…
Anılardan kaçıyoruz…
Hatırlatacak her şeyden uzak durmaya çalışıyoruz, yarayı çabucak kapatmak için…
Kendimizce en doğrusunu yapıyoruz…
Sigarayı bırakınca, sigara içmeyi tetikleyecek ortamlara girmemek gibi bir durum yaşıyoruz…
Ben de yaptım…
Ben neler neler yaptım…
Ayrılığın ertesi günü evimi ve İstanbul'u terk ettim… Nefes alamayacağımı düşündüm kendi evimde…
Kaçtım, gittim…
Aylarca dönemedim…
Kendi yatağıma düşman oldum…
Kendi evimden korktum…
Ne kadar geç dönersem, o kadar kolay olacağını düşündüm…
Aylar sonra döndüm evime…
Değişen bir şey yoktu…
Çünkü ayrılığı yaşayan Pınar olarak, evime ayrılığı yaşamış Pınar olarak geri dönmüştüm ve o evde yaşanacak acı zaten tazeliğini koruyordu…
Çünkü o ev, o yatak ve ben, bize ait olan geçmişin kavgasını yapmadan susmak zorunda kalmıştık…
Çünkü ben kaçmıştım…
Kaçmak çözüm değilmiş ve illaki o ev, o yatak benimle paylaşacaklarını er ya da geç paylaşacaklarmış ki; aylar sonra eve girince yere oturup, ağlamaya başladım… Geciktirmişim sadece…
Evimde kalıp, evime yeni anılar sokmak yerine; geciktirmişim…
Sadece evden mi kaçmıştım?
Hayır!
Aylarca kırmızı şarap içemedim… Görmeye bile tahammülüm olmadı… Korktum kırmızı şarabın kokusunu alıp, anıları hatırlamaktan… O kadar çok korktum ki; şarabın adını duymak bile gözlerimin dolmasına sebep oluyordu… Ve birkaç ay önce kız arkadaşlarımla, çok güzel bir sohbet sırasında korkumu yenmeyi başarınca anladım; şarapla başka anılarımın da olabileceğini… Demek şarap sadece Kaan'la içilmiyormuş… Tıpkı ondan önce ve ondan sonra da bana keyif verdiği gibi her zaman verebilirmiş…
Ev, yatak ve şarap konusu nispeten kolay atlatılanlar oldular…
Mesela ben hala Nevizade'ye giremedim, hala İmroz'da ciğer yiyemedim; Kaan gittiğinden beri… Hâlbuki ben kendimi bildim bileli İmroz müdavimiyimdir; Kaan'ı tanımadan önceden beri…
Bana ait olan bir gerçeği sırf olmayacak bir ilişkinin kahramanı yüzünden yok etmeye değer mi?
Sanmıyorum!
Belki bu yazıyı bitirince giderim, Nevizade'ye ve kendime İmroz'da bir yemek ısmarlarım bilmiyorum ama ben bugün "gerçekten" iyileşmeye karar verdim…
Bugün niye tetiklendiğimi söylemedim, değil mi henüz?
Ben bugün tetiklendim çünkü bugün kendimce çok büyük bir iş başardım…
Ben Kaan'dan sonra 2 şarkıdan çok korkmuştum… O kadar korkuyordum ki iki şarkıdan; dinleyince kalbim duracak sanıyordum…
Hiç bir kemiğiniz kırıldı mı bilmiyorum ama kırık sorunu yaşayanlar bilirler ki; kırıktan, çıkıktan, çatlaktan sonra o kemik iyileşse bile insan uzun bir süre korkar o kemiği kullanmaya… Mesela ben hala sol elimin bileğini kullanmaya korkuyorum, iyileştiğini bildiğim halde… Sanki yeniden kırılacakmış gibi geliyor… İşte, o şarkılar da aynı duyguyu uyandırıyorlardı bende…
Bir tanesi Cat Stevens'ın, Sad Lisa'sıydı…
Her seferinde o şarkıyı ayarlayıp, son anda iptal ediyordum bir yıldır…
Tekrar paramparça olacakmışım gibi hissediyordum…
Ama bugün, bundan bir saat önce filan, kendimce çok büyük bir adım atıp, Sad Lisa'yı dinledim…
Evet, canım yandı ama korktuğum kadar olmadı…
Şarkıyı mı daha çok özlemişim yoksa tüm gerçeklere rağmen Kaan'ı mı bilmiyorum ama ben tam bir yıldır çok sevdiğim bir şarkıdan mahrum kalmışım…
Sad Lisa'dan sonra o kadar kendime güvendim ki; daha tehlikeli bir şarkıyı denedim…
Tehlikeli sularda gezdiğimi farkında olduğum halde kendime yapabileceğimi ispatlamak istedim…
Kaan'la İmroz'dan çıkışlarımızdan birinde Nevizade'de yürürken, sokaktaki barlardan birinden dışarıya taşan bir şarkı vardı ve biz sokağın ortasında dans etmeye başlamıştık… Muhteşem bir geceydi, yaşadığım en güzel sarılmaydı ve o şarkı benim için çok özel olmuştu o andan itibaren…
Sezen Aksu'nun "Son Bakış"ıydı o şarkı…
Ben aylardır, değil o şarkıyı dinlemek; Sezen Aksu'nun adını duymaktan korkuyordum…
Evet, kendimle gurur duyuyorum: ben bugün Son Bakış'ı da dinledim…
Evet, acıttı… Ama nihayetinde olacaktı bu… Tıpkı evime döndüğüm gibi kendime de dönmem gerekiyordu bir şekilde…
Son olarak bir de Burberry parfümümle barışırsam, iyileştiğimden emin olacağım… Belki 10 sene boyunca kullandığım parfümden de korkmayı bırakmam gerekiyor artık…
Kaan'dan önce de olan ve çok sevdiğim kokuma geri dönebilirim belki artık…
Değil koklamak, şişesini görünce bile gözlerimin dolmasına son vermem gerekiyor belki de artık… O zaten bana aitti…
İlişkinin bitişini "Ölüm" olarak kabul edecek olursak; bir yas süresi yaşamamız elbette normal…
Ama hayatın devam edebilmesi ve daha da önemlisi bizim devam edebilmemiz için biraz cesur olmamız gerekiyor…
Yaşanacak olanın nihayetinde yaşanacağını kabul edip, biraz ertelesek bile üstüne gitmemiz gerekiyor…
Yapmadığımız sürece iyileşemiyoruz…
Yeni anılar biriktirmek için eski anılarla barışmamız gerekiyor…
Şarabın yeni anılarda yer alması; sevdiğimiz şarkının yeni günlerde dinlenebilmesi; eski kokuların yeni hayatlarımızda da duyulması için barışmalıyız…
En güvenli sığınağımızın, yani evimizin, yeni misafirlerle yeniden bizi mutlu edebileceğini anlamalıyız…
Acele etmeye gerek yok elbette; dedik ya zaten "Bir yas süresi var" diye ama çok da ağırdan almamakta fayda var…
Hadi ben bugün Nevizade'ye gideyim, siz de kendiniz olmak için ne yapmanız gerekiyorsa onu yapın…
İlk aşamayı zaten atlatmıştık; vazgeçerek!
Şimdi de ikinci aşamayı beraber aşalım; yeniden biz olarak!
Son bakışlar, veda edildikleri hallerinde kalsınlar…
Yeni bakışlar için kendimizi iyileştirelim bizler…
Sevgilerimle…