Atıl Kutoğlu ile Boğaz'da vals
MODA

Atıl Kutoğlu ile Boğaz'da vals

Çoğunlukla Viyana’da yaşasa da Atıl Kutoğlu’nun bir ayağı hep İstanbul’da. Sonbahar/kış koleksiyonunu keşfetmek için Conrad Hotel’in 10. katında showroom olarak kullandığı Boğaz manzaralı suitin kapısını çalıyoruz.

GÜNCELLEME TARİHİ: 1 Kasım 2019

Hatice Lale
Fotoğraf Mustafa Özmen

Sizi tanımayan yok ama hikayenizin bilinmedik kısımları olabilir. Sizden dinleyebilir miyiz?
Çocuk yaşlarımdan sanata meraklıydım. Bursa'da Özel İnal Ertekin İlkokulu'nda bir ara bale yapmış, balet olmak istemiştim. Ortaokuldayken modaya tutkumu keşfettim ve eskizler yapmaya başladım. Alman Lisesi'nde tasarımlarımla defileler düzenledim. Vitali Hakko'nun davetiyle birkaç yaz Vakko'da ve Cem Boyner'in davetiyle Beymen'de staj yaptım lisedeyken. Viyana'da işletme okudum çünkü kendi markamı yaratmaya ve işimi kurmaya niyetliydim. Üniversitedeyken bir gün tramvayda Viyana Belediye Başkanı Helmut Zilk'e rastladım, ondan yardım istedim. Viyana Belediyesi olarak verdiği destekle Viyana Ekonomi Üniversitesi'nde büyük bir defile düzenleyerek ilk koleksiyonumu sergiledim. Bir yıl sonra Büyükelçi Erdem Erner ve Gökçen Erner'in himayesinde Türkiye Büyükelçiliği'nde büyük bir defile düzenledim. Avusturya basını geniş yer verdi. Orada atölyemi açtım ve Münih'te En İyi Genç Modacı seçildim. Ardından Düsseldorf, Milano ve Paris defileleri geldi.

Daha sonra New York'a geçerek 10 yıl boyunca New York Moda Haftası'na aralıksız katıldım. New York Times kreasyonlarımı "Türk lokumu ile Mozart çikolatasının karışımı" olarak tanımladı. Alman medya grupları tarafından Salzburg Ödülü'ne layık görüldüm, Woolmark Uluslararası Yün Birliği tarafından Avusturya'nın en iyi modacısı seçildim. 2014'te Avusturya'nın kültür ve bilim için verilen en yüksek devlet nişanına layık görüldüm ve Kültür Bakanlığı'nda bir törenle bakan Claudia Schmied tarafından takdim edildi nişan. Naomi Campbell, Karolina Kurkova, Natalia Vodianova, Elizabeth Jagger, Alek Wek gibi top modeller defalarca benim için podyuma çıktılar.

Kariyeriniz boyunca bir zorlukla karşılaştınız mı?
Tabii ki, tüm kariyerim kolaylıklarla dolu değildi. Özellikle başlarda çok zorlandığım yıllar oldu. New York'ta en büyük çıkışı yaptıktan bir yıl sonra koleksiyonlarımızı sattığımız iki ünlü ABD mağaza zinciri konkordato ilan etti ve paramızı alamadık ya da yıllar sonra alabildik. Naomi'yle ilk çalışmaya başladığımızda, "Acaba huysuz mu, bize zorluk çıkaracak mı?" diye telaşlanırken, dünya tatlısı bir insanla tanıştım. Kendisiyle dostluğumuz devam ediyor.

Hayran olduğunuz, sizi yönlendiren bir modacı var mı?
Karl Lagerfeld'e ve yaptıklarına çok hayrandım. Hiç karşılaşmadık ama röportajlarından takip ettiğim kadarıyla onun bir çok öğüdünü ciddiye aldım ve örnek aldım. Hem kabiliyetli hem akıllı bir adamdı. Ralph Lauren, Calvin Klein gibi Amerikan moda devlerini de hep örnek aldım. Hem yaratıcı ve giyilebilir bir çizgi yarattıkları, hem de kitlelere ulaştıkları için. Halen hedefim, böyle blue jean'iyle, parfümüyle, ev tekstiliyle Türk zevkini dünyada temsil eden bir dünya markası olmak.

Bu sezon sizin radarınıza takılan trendler hangileri?
70'ler, 80'ler, 90'lar. Evet, aynen Ajda Pekkan'ın tüm hit parçaları gibi moda dünyası da bu üç dönemden kolay kolay vazgeçemiyor ve tabii ki yeni bir tat ve değişik yorumlarla o yılların çizgileri, kesimleri, desenleri, renkleri geri dönüyor. Geniş omuzlar, büyük vatkalar, ispanyol paçalar, şalvar pantolonlar, tulumlar, birbirinden çılgın, neşeli, rengarenk emprimeler, çeşit çeşit çizgililer, drapeler, deriler, trikolar, payetler, danteller; hepsi bol bol var.

Peki, en çok hangi renkleri göreceğiz?
Sezonun renkleri bakır, petrol, bordo, bej ve sarı. Mor ve siyah da tekrar gündemde.

Modanın geçmişe, özellikle de 90'lara dönüşü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben de tahmin etmezdim ama nostalji, eskiye özlem giderek artar oldu. Sadece
modada değil, müzikte, dekorasyonda da aynı duygular hissediliyor. Modada her dönemden, 40'lardan, hatta 20'lerden esintilere de sıkça rastlıyoruz. Teknoloji ilerledikçe yaşamda birçok şey eskisinden daha kolay hale geliyor, yine de neden eskilere özlem bu kadar arttı bilemiyorum ama bu duygular hoşuma gidiyor.

Viyana'da da mağazanız var, müşterileriniz kimler?
Viyana'da, tam merkezde iki butiğimiz var. Tüm ünlü markalarla aynı bölgede, St. Stephan Katedrali'ne çok yakın bir konumda. Cadde üzerindeki mağazada daha günlük giysiler ve aksesuarlar sunuluyor, içerideki daha büyük olan butikte ise şık kokteyl ve gece kıyafetleri yer alıyor. 200 metrekare kadar bir alanda bizi ziyaret eden müşterilerimizin neredeyse yarısı Avusturyalılar'dan, diğer yarısı da Viyana'yı ziyaret eden yabancılardan oluşuyor. Müşterilerimiz arasında aynı zamanda yakın dostlarım olan Prenses Camilla von Habsburg, Prenses Lila von Schwarzenberg, Prens Hubertus von Hohenlohe ve eşi Simona ile aktris Nicole Beutler, ana haber spikeri Nadja Bernhard, ünlü yıldız Dagmar Koller, önceki Dışişleri Bakanı Karin Kneissl gibi isimlerin yanı sıra Viyana'da yaşayan Ahu Has da yer alıyor. Tabii, Almanya, Fransa, Rusya ve Ortadoğu ülkelerinden de hoş müşterilerimiz oluyor.

Uzun yıllardır Viyana'dasınız, size burayı sevdiren nedir?
Burası kendimi, Türkiye'den sonra en çok evimde hissettiğim yer. Buradaki kültürel coşku, müzeler, konserler, festivaller, sergiler ve sanatçıya verilen değer beni çok etkiliyor. Merkezdeki yapılar, cafe'ler, insanların itinalı giyimi; tüm bunlar Viyana'yı sevmemde etken. Bir de yaşam kalitesi çok yüksek bir şehir.

Yaz tatiliniz nasıl geçti?
Bu yaz Viyana haricinde sıkça Marbella'da, yakın arkadaşım Prens Hubertus von Hohenlohe'nin davetlisi olarak bulundum. Yazlarını Marbella'da geçirir. Annesi dünya jet-setinin önemli ismi Prenses Ira von Fürstenberg, babasıysa Marbella'yı 70'lerde keşfeden ve Marbella Club Hotel'i kuran Alman Prens Alfonso von Hohenlohe. Hubertus'un dillere destan partilerine katıldım. Hatta Marbella Club'da gerçekleşen bu partilerden birinde bana arkadaşım Dilek Sabancı eşlik etti.

Kendi stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Kendim için aslında sade, fazla dikkat çekmeyen bir tarzı yeğliyorum. İşimiz her sezon çarpıcı, farklı kreasyonlar, koleksiyonlar hazırlamak olunca renklere, parıltıya biraz doyuyor insan ve iş dışında biraz sakin giyinmek iyi oluyor. Yine de klas parçalarla tarzımı tamamlarım. Kutoğlu ve Dsquared2 siyah ve beyaz jean'ler gardırobumda mutlaka bulunur. Cool gömlekler de; siyah, beyaz, lacivert ve sorbe renkleri tercihim. Bolca kapüşonlu ve önden fermuarlı sweatshirt'üm vardır. Davetler dışında beni bunlarsız göremezsiniz.

Moda kariyeri yapmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
İlk olarak mutlaka tasarımlarında taklitten kaçınmalarını, ikinci olarak mutlaka yabancı moda basınını ve dünyada olup biteni takip etmelerini, üçüncü olaraksa dünyadaki ünlü modacıların hayat hikayelerini okumalarını öneririm. Bir de çok kapı zorlamalarını ve yılmamalarını. Zor bir meslek seçmişler çünkü.

Favorilerinizi öğrenelim; renk, kitap, sanatçı...
İlk aklıma gelenler; Franz Kafka'nın ve Dan Brown'ın bütün kitapları. Favori renklerim zeytin yeşili ve mor. Ajda ve Madonna hayranıyım! Favori filmlerim Rita Hayworth'lu Gilda, The Reader ve Atonement. Bale ve klasik müzik, opera tutkunuyum. Biliyor musunuz, Viyana Operası'nda her akşam başka bir temsil oynar. Bu, dünyada tektir. Yani ertesi geceye dekor, sanatçılar, orkestra hep değişir. Viyana'da ev alıp, mesela 10 gün arka arkaya her gece operaya giden Amerikalı milyarderler var.

Viyana'da mutlaka keşfetmemizi önereceğiniz neler var?
Merkezden biraz uzakta, 19. Bölge'deki Türkenschanzpark harika bir park, adını Türkler'den almış, oraya yakın Salettl adlı minik bir cafe var, Viyana'ya kuşbakışı bakarsınız. Viyana'nın epey dışında ama hafta sonu tüm sosyeteye rastlayabileceğiniz bir tavukçu Waldschenke; müthiş bir mutfağı var. Yahudi Müzesi'nde hep değişik sergiler olur, mesela kozmetik kraliçesi Helena Rubinstein'ın hayatını anlatan, elbiselerinin de gösterildiği bir sergi vardı. Hotel Altstadt Vienna, bazı suite'lerini benim tasarladığım, biraz bohem, farklı ama klas bir otel. Hotel Lamee Rooftop özellikle güzel havalarda keyifli bir mekan. Flohmarkt, yani bitpazarı Cumartesi günleri kurulur; burada yok yok!