Cartier'den Tokyo'da Crystallization of Time sergisi
Cartier, Tokyo’da kapılarını açan Crystallization of Time sergisi için gezegenin farklı köşelerine saçılan yıldız parçalarını bir araya getirdi. Yerinde keşfettik.
GÜNCELLEME TARİHİ: 11 Kasım 2019
Güneş Uysalefe
Uçakla seyahat etmek zamanda yolculuk gibi bir deneyim; çıkış ve varış noktaları arasındaki saat farkı, geleceğe veya geçmişe gitme izlenimi yaratabiliyor. Oysa henüz ışınlanma teknolojisi icat edilmediğinden, vakit işlemeye ve izlerini bırakmaya devam ediyor. Yüzde derinleşen mikroskobik kırışıklıklar buna şahitlik edecektir... Rüzgar yıkıp geçebilir, dalgalar paslanmaya yol açabilir ama saatin dış etkenlerden bağımsız işlediğine fani doğadan şiirsel bir kanıt daha var, o da ağaçların halkaları. Her yıl kütüğün gövdesine eklenen, ağacın yaşına ışık tutan o daireler... İşte, bu yüzden Tokyo'daki The National Art Center'da kapılarını açan Cartier, Crystallization of Time sergisinde mücevher ve saat tasarımlarına eşlik eden yüzlerce yıllık ağaç kesitleri oldukça manidar.

National Art Center Tokyo, 16 Aralık'a kadar Crystallization of Time sergisini konuk ediyor
Uzakdoğu'ya ülkemizden yolculuk etmek, sadece saatleri ileri almak değil, biraz da geleceğe gitmek demek, özellikle de rotanız Japonya ise. Tokyo, gökdelenlerinden ulaşımına, teknolojisinden eğitimine en gelişmiş medeniyetlerden birinin başkenti. Ancak onu değerli ve keşfe layık kılan, tüm bu ilerici işleyişin içinde tarihini koruyabilmiş olması. Geleneksel mimarideki etkileyici tapınaklar karşınıza şehrin farklı köşelerinde çıkınca, sizi bir adım geri atmaya ve zaman içinde bulunduğunuz yeri irdelemenize ön ayak olabiliyor. Bazıları dev binalar arasında veya arka sokakların bir ucunda konumlanırken, Japonlara özgü Shinto inancındaki insan-doğa ilişkisini en iyi anlatanlar, şehrin orta göbeğindeki mini ormanlarda yer alanlar.

Antik mavi fayans ve değerli taşlarla süslü Scarab broş, 1925 yılından - Sarı pırlanta ve oniksli sarı altın Tiger kolye, 1986 tarihli
Örneğin Yoyogi Park'taki Meiji Jingu'yu çevreleyen, gökyüzüne uzanan yüzlerce yıllık ulu ağaçların tarihe şahitlik ettiklerini düşünmek oldukça transandantal bir his. Cartier'nin bu özel sergisi için işbirliği yaptığı New Material Research Laboratory'den sanatçı Hiroshi Sugimoto, doğada yer alan maddelerin bu gücünü işlerinde ortaya çıkaran bir isim. 1903 yılından bir çift pırlantalı broşun vitrin içine amorf bir cam kütle üzerine yerleştirilmesi veya 2018 tasarımı zümrüt, spinel ve turkuazlı kolye-küpe setinin senelerin izini taşıyan bir kütük üzerinde sergilenmesi, Sugimoto'nun kreatif danışmanlığında gerçekleşmiş. Kurucusu olduğu Odawara Art Foundation'a bağlı Enoura Observatory'de, sanatçının doğa kadar zamanla da özel bir bağı olduğu gözlemlenebiliyor. 14. yüzyıldan bir tapınak kapısı, eski veya yeni taşlar ve sudan cama uzanan farklı malzemeler kullanarak Sugimoto, öyle bir performans alanı yaratmış ki, ekinokslardaki gün doğumlarında gerçekleşen yansımalar ve ışımalar bir şölene dönüşüyor. Çarpıcı doğa fotoğraflarında imzası olan sanatçı, sergiyle ilgili olarak; sadece insanoğlunun yakut veya elmas gibi madenlere değer atfettiği ve onu işleyerek güzelleştirdiği yorumunu yapmış. Bu da Cartier tasarımlarının neden ironik bir şekilde kaya parçaları ve ahşaptan mekikler ile beraber sergilendiğini açıklıyor.

Tokyo'daki sergiden bir köşe
Crystallization ofTime, 172 yıllık tarihe sahip Cartier'nin 1970 sonrası dönemde hazırladığı modern parçalara odaklanıyor. Sergilenen 300 kadar tasarım, zanaat teknikleri, değerli taş türleri, farklı stil çizgileri ve renk paleti gibi tasarım ölçeğinde ele alınıyor. Özel müşterilerden izinle ödünç alınan ve Cartier Collection'a ait, yani markanın kendi arşivi için özel olarak müzayede ve koleksiyonerlerden tedarik ettiği çoğu High Jewellery kategoride parçaların önemi, Cartier için birer dönüm noktası olmaları. National Art Center Tokyo küratörü Yayoi Motohashi, serginin yaklaşık dört yılda ortaya çıktığını söylüyor ve ekliyor, "Gerçek lüksün taviz vermemek olduğunu gördüm; Cartier bu süreci kendi estetik anlayışından hiç ödün vermeden, mükemmeliyetçi bir şekilde yürüttü."
Ancak Motohashi, spontan bir tavır ya da asimetrik bir çizgiye sahip, parçalanmış görünümlü ikonik Crash saat gibi tasarımlarıyla Cartier'yi Japon kültürüne yakın buluyor. Bu biraz, kırılan porselen objeleri altın tozuyla bir araya getirerek çatlakların güzelliğini vurgulayan, nispeten aşina olduğumuz Japon zanaatı Kintsugi'yi hatırlatıyor... İlginçtir, mücevher Japon hayatına yakın geçmişte katılmış; tarihlerinde en büyük hazineleri hep tekstil sanatları olmuş, görkemli işlemeleriyle saten kimono ve obi kemerler, sınıf ve zevk farkını serg ilemiş. Belli ki bu yüzden Crystallization ofTime sergisinin ilk odası, geleneksel bir metodla dokunmuş şeffaf kumaştan sütunlarla ziyaretçileri karşılıyor. Bu yapıların ortasında ise Cartier ustalığının en nadide örnekleri, Mystery Clock'lar sergilenmekte. Bu özel masa saatlerini 'gizemli' kılan, farklı değerli taşlarla süslü kristal gövdeleri içine yerleştirilen kadranların havada asılı gibi görünmesi. Girişi takip eden odalar, Love ve Juste un Clou gibi endüstriyel izler taşıyan ikonik tasarımların ilk örneklerini, Monaco Prensesi Grace Kelly'nin yakut ve pırlantalı unutulmaz tacını, sitrin ve zümrütlerin mavi antik fayanstan bir scarab'ı çevrelediği 1925 tarihli Scarab broş gibi çarpıcı parçaları barındırıyor.


Platin Crash saat, Cartier'nin 2015'e ait güncel tasarımlarından - Opal ve pırlantalı sarı altın broş, 2016 tasarımı
Mısır'dan Hindistan'a farklı kültürlere merakı, optik illüzyonlara yol açan oyuncu tavrı ve hacimli geometrilere başvurarak ele verdiği mimariye olan düşkünlüğüyle Cartier karakterini, bu kadar değerli eseri eşliğinde gözler önüne seren başka bir sergi daha önce olmamıştı. Sergilenen her yüzük, her bilezik, ağaçların halkaları gibi, marka tarihindeki birer mihenk taşı...
16 Aralık'a kadar süren, Cartier'nin geçmişinin ve bugününün kristalleştiği bu sergide, markanın geleceği nerede peki? Küratör Motohashi bilgece yanıtlıyor; "Ziyaretçilerin omuzlarında, burada gördüklerinden sonra dışarıda neler yapacaklarında..."




