Büyük Yıldız: Kenan İmirzalıoğlu
Esquire/2020-2021 Kış
İmirzalıoğlu'nun filmografisinde de Deliyürek'in filmi başta olmak üzere Yazı Tura, Son Osmanlı Yandım Ali gibi Hikâye, Cingöz Recai gibi birbirinden farklı janrda filmler var. Özellikle Yazı Tura birçok önemli ödül almıştı, Mustafa Kutlu'nun novellasından uyarlanan Uzun Hikaye de Osman Sınav'la Deliyürek'ten on küsur yıl sonra yeniden buluşmasıydı. "Aslında onu hemen Deliyürek'ten sonra çekecektik, öyle olsaydı daha enteresan olacaktı çünkü yumuşacık bir iş fakat kısmet 2012'de çekmekmiş" diyor. İmirzalıoğlu'nun oyunculuğunu en iyi yansıtan işlerden biri Yazı Tura ve Cevher karakteri. Birlikte çalışmayı arzu ettiği Nuri Bilge Ceylan da öyle düşünenlerdenmiş, hatta, "Yılmaz Güney'den sonra beyazperdeye en yakışan yüzlerden biri" demiş onun için.
Büyük Yıldız: Kenan İmirzalıoğlu
İmirzalıoğlu'nu yarışma programı dışında, en son Emin Alper yönetmenliğindeki Alef'te dedektif rolünde izlemiştik. Hayatında travmalar olan, mesleğiyle hayata tutunmaya çalışan Kemal rolü için diğer başrol yıldızı Ahmet Mümtaz Taylan, "Kenan ilk kez burada Superman'i oynamıyor" demiş. İmirzalıoğlu bu tespiti gülerek anlatıyor. TV dizilerinin süresi gereğinden fazla uzadığı için hikayelerimizi daha iyi anlatabileceğimizi düşündüğü dijital işlere sıcak baktığını söylerken, dizilerimizin yurtdışında satılması konusunda tarihi bir bilgiyi de paylaşıyor: "Yurtdışına satılan [Kazakistan] ilk dizi Deliyürek'ti. Osman abi, hayali olduğu için her bölümün haklarını 1 dolar gibi sembolik bir miktara vermişti."
Superman olma durumunu ben başka bir açıdan soruyorum: Hâlâ unutamadığımız Ezel'de, tabii Deliyürek'te, Karadayı'da, iyiliksever hırsızı oynadığı Cingöz Recai'de, Fatih'te çok tutkulu karakterleri yansıtmıştı İmirzalıoğlu. En büyük âşık, intikam alan adam, acıdan kıvransa da vicdanını yitirmeyen roller ona hep yakıştı, teklif hep ona gittiğine göre de yakıştırıldı. Kendiniz de öyle misiniz, bu başarı bundan mı geliyor soruma şöyle yanıt veriyor: "Kısmen bu. Ama her dizide öyle tutkulu, kucaklayıcı, güven veren birine ihtiyaç vardır. Bana gelen işler konusunda ise hepimizde her duygu var. Mikser masası gibi düşünün: Role göre bazı duyguları yükseltip, bazıları aşağı çekmeniz gerekiyor; ekolayzır ayarı yapıyorsunuz." Ama diyorum, bazı insanlar daha tutkuludur ve ayrıca kamera nasıl bir insan olduğunu yansıtır derler: "Cevabı yapılan işlerde" derken gülümsüyor.
Büyük Yıldız: Kenan İmirzalıoğlu
İmirzalıoğlu en çok emeğe inanıyor. Osman Sınav, o 1997'de Best Model of the World yarışmasını kazanan ilk Türk erkek model olduktan sonra, modelden oyuncu olur mu tartışmalarının zirve döneminde ona inandığı günden beri çalışmanın en önemli şey olduğu fikrinden hiç uzaklaşmamış: "Osman abi risk aldı, beni kardeşi önermiş. Beni Deliyürek'e öneren kişi, sonra da nikah şahidim oldu. Osman Sınav önce sıcak bakmamış. Süper Baba'yı çekmiş bir yönetmen. Başrolünde Mehmet Aslantuğ'un oynadığı Yalancı diye bir filmi vardır, onu izleyip bayılmıştım ve birkaç ay sonra yönetmeni karşımdaydı. 'Sizin ciddi bir kariyeriniz var, ben ilk defa kamera karşısına geçeceğim, siz neye güveniyorsunuz?' dedim. 'Senin bahsettiğin bu bilgi, tecrübe bende varsa sendeki potansiyele güveniyorum' dedi. 'Eğer kelleni bu işe koyarsan oyuncu olursun.' Bana düşünmem için biraz zaman verin dedim. Kellemi istedi, daha ne isteyecek?"
Artık hobilerinden biri olan at binmeyi de Fatih dizisi için öğrenmiş. Ancak devam etmek istese de pandemi izin verme- miş. "At binmek hem keyifli bir spor hem de insanın psikolojisini geliştiren bir aktivite. Atın üzerinde sakinseniz ata hakim olabilirsiniz. Altınızda 500-600 kiloluk bir hayvan var, sizi götüren de o. Ve o gücü teskin eden tek şey, sizin korkmamanız ve sakinleşmeniz." İmirzalıoğlu at binmek dışında, bahçesindeki bonzailer ve bitkilerle ilgileniyor ve müzikle ciddi şekilde iştigal ediyor. Klasik müzikten fusion jazz'a, elektronik müziğe kadar her tür müziğe meraklı. Klasik müzikte romantik dönemi hatmetmeye çalışıyor. Pandemide evcimen olmasının, evde seveceği ortamı kurmasının büyük faydasını görmüş: "Bu dönemde gördük ki, herkesin ekonomik ölçüleri içerisinde mümkün olduğu kadar ilgilendiği bir şeylerin ve hobilerinin olması gerekiyor, yoksa insan çok çabuk sıkılabiliyor ve kendi kuyusuna düşebiliyor. İlgilerimiz olsun ki orada kendimizi oyalayabilelim, zenginleştirebilelim."
Eşi Sinem Kobal pandemide hamile olduğu için karantinayı iki kat tedbir ve titizlikle geçirmek zorunda kalmışlar. Mümkün olduğu kadar evden çıkmamışlar. Açık hava ve doğayı bahçesiyle yaşamış bu dönemde. Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğayla yakın ilişkisi var. "Apartman dairesinde yaşarken bile mutlaka toprağına değeceğim çiçeklerim vardı" diye anlatıyor. Çıkışta da bana sakız ağacını, lavantayı gösterecek. "Doğa insana iyi gelir, sakinleştirir, eğitir. Baharda önce tomurcuk açar, birkaç gün sonra çiçeğin açtığını görürsünüz. Bunu takip ettiğiniz zaman başka bir zaman ritmine, boyutuna girersiniz. Çok daraldığım zaman Kaz Dağları'nın tepesine çıkmak, oksijeni hissetmek iyi gelir. Doğa hepimizin en iyi ihtiyacı ve ilacı diye düşünüyorum."