Global Türkler
Vetements'ın Yaz 2019 koleksiyonunda beliren ay yıldız bayraklı mont veya Jean-Paul Gaultier'nin son Haute Couture defilesi için yorumladığı kırmızı fesler gibi Türkiye'ye dair simgeler moda sahnesinde birden sıklaşınca düşündük; 'Parizyen' bir imaj veya 'İtalyan' bir gustodan bahsedebiliyorsak, yaratıcı alanda turistik olmayan, Türklüğe dair farklı bir nosyon da oluşabilir mi? Cevabı, yeteneği sınırları aşan ve adeta birer ateşeye dönüşen yeteneklerde aradık. İşte, folklörün tuzağına düşmeden hem etnik hem de özgün kalmayı başarabilen, uluslararası boyutta kiminin sesi gür, kiminin yeni yeni çıkan isimler ve işin sırrı.
Yazı: Güneş Uysalefe
İpek Irgit
Kiini markasının kurucusu ve tasarımcısı, New York
Bella Hadid'den Margot Robbie'ye sayısız ünlü isim onun 2013 yılında tasarlamaya başladığı tığ işi detaylı bikinileri tercih ediyor, markası ise yeni eklenen beachwear koleksiyonuyla büyüme yolunda ilerliyor.
Fotoğraf: Sinem Yazıcı
Global Türkler
Bizimle markanın doğuş hikayesini paylaşır mısın, nasıl bir ideoloji ile yola çıkmıştın?
Uzun yıllardır bikinilerin değişik versiyonlarını kendim için yapıyordum ancak 2013 yazında 3 renkten oluşan ufak bi koleksiyon hazırladım. Biraz yan proje olarak başlamıştı ve büyük bir strateji yoktu arkasında. Piyasadaki ürünlerden farklı görüntüsünün olması dışında, markanın kendine has bir sesi ve tutumu olsun istedim ve ona özen gösterdim. O zamanlar Instagram ve Facebook da algoritma ve reklam zorlayarak kullanıcı sayısını kontrol altında tutmuyordu, böylece doğal bir şekilde yüksek bir Kiini takipçisi oluştu. Aynı zamanda mağazalardan teklifler gelmeye, ünlüler tasarımlarımı giymeye başladı. Sosyal medya paylaşımları derken, oldu işte!
Global Türkler
New York'ta tasarımcı olmak nasıl bir deneyim? Yaratıcı dünyana kattıkları için neler söylerdin? Bize New York'taki vazgeçilmezlerinden bahseder misin?
Tasarımcı olarak New York'ta olmanın katkısını, içinde olduğum için çok da anlayamıyorum bence. New York çok iş odaklı ve yorucu bir şehir olabiliyor ki, bu bence yaratıcılık için negatif bir ortam oluşturuyor. Benim için, özellikle Resortwear yaratmam gerektiğinden seyahat etmek New York'ta kalmaktan çok daha önemli.
New York'ta günler karman çorman, yoğun olarak işle geçiyor. Vazgeçilmezlerim; bisikletim (genelde subway veya taksi yerine her yere bisikletle giderim), arkadaşlarım, Upstate veya Hamptons'a hafta sonu kaçamakları. Ayrıca Tribeca, Soho'da oturuyorum ve kickboxing, yoga, spinning, dans stüdyolarımın hepsi bir blok ötemde; benim için vazgeçilmez bir lokasyon bu!
Global Türkler
Kiini'yi bir Türk markası olarak konumlandırıyor musun? Tasarımlarının Türkiye'den nasıl izler taşıdığını söylerdin?
Ben kendimi dünya vatandaşı gibi görsem de, "Nerelisin?'"derseniz, tabii ki Türküm. Yıllarca yurtdışında yaşasa da insanın içinden çıkan veya eksilen bir şey değil bu bence. Ancak markam, New York merkezli bir dünya markası. El işine ve modaya olan sevgim ve yatkınlığım şüphesiz çocukluğuma ve Türkiye'deki yıllarıma dayanıyor ama markanın yaratılışı ve gelişimi tamamen New York yıllarımı temel alıyor.
Global Türkler
Son koleksiyonunu Resort 2019 için hazırlamış olmalısın. Renk, kesim ve desenlerin arkasındaki hikaye nedir?
Kiini'nin klasik modellerine bir tane daha ekliyoruz ve üç de yeni renk sunuyoruz. Aynı zamanda ufak ufak hazır giyime de kaymaya başladık; tatlı romper'lar, jumpsuit'ler, Kiini'nin trim detayına sahip elbise ve kaftanlar...
Yakın geleceğe dair projelerin ve hayallerin?
Projeler, hayaller çok! Farklı mayo modellerine geçiş yapmak ve önümüzdeki sene şirketi 5-10 kişilik hale getirip, biraz daha iyi organize olmak istiyorum. İnternet sitesini çok güçlü bir hale getirip, müşteriye direkt satışlara daha çok ağırlık vermek de planlarımın bir parçası. Ayrıca farklı ülkelerde sezonluk pop up mağazalar açmak ve mümkünse daha az çalışıp, daha dengeli bir hayata kavuşmak istiyorum. Belki biraz bi-coastal, hatta bi-continental olup, New York'ta daha az vakit geçirmeyi umuyorum. Ve artık kış yaşamak istemiyorum! Nerede yaz, deniz, güneş, benim aklım orada.
Global Türkler
Fotoğraf: Jair Sfez
Tuğba Sunguroğlu
Model ve oyuncu, Paris
2015 Cannes Film Festivali'nden ödülle dönen yapım Mustang'in 18 yaşındaki oyuncusu, küçükken Eskişehir'den ailesiyle taşındığı Işıklar Şehri'nde sinema eğitimine devam ediyor.
Bize senin Paris'inden bahseder misin?
Bence eğer ona bakmasını biliyorsanız, Paris aradığınız her şeyi bulabileceğiniz zenginlikte ve derinlikte bir şehir. Her türlü yaşam enerjisine çok açık bir yer olduğu için sesleri ve tatları farklı. O yüzden bu kadar renkli, zarif ve derin. Paris'te en çok sevdiğim şey uzun yürüyüşler çünkü baktıkça yürünen bir şehir benim için. En sevdiğim yer Montmartre diyebilirim.
Büyük ses getiren Mustang filminin kadın haklarına ve geleneksel ataerkil toplumlarda yaşanan sorunlara dair verdiği mesajlar da vardı. Projede yer alma kararında bunların bir etkisi oldu mu?
Açıkçası film çekildiği dönemde 16 yaşındaydım. Tam bir farkındalık çerçevesinde göremiyordum olayları. Özellikle Paris'te büyümem nedeniyle Türkiye'nin kadın hakları ve genel toplumsal sorunlarından uzaktım. Deniz (yönetmen Deniz Gamze Ergüven) projeyi anlattığında edindiğim bilgiler ve filmde vermek istediği mesajlar beni elbette çok etkiledi ve bu projenin içine çekti.
Global Türkler
Chanel Haute Couture Sonbahar/Kış 2015/16 defilesinde Vanessa Paradis ve Julianne Moore gibi isimlerle yan yana yürüme şansın oldu. Nasıl bir histi? Bize aktarabileceğin bir anektod var mı?
Kendimi inanılmaz ayrıcalıklı ve şanslı hissettim. Her zaman hayran olduğum bu değerli insanlarla tanışınca heyecanlandım. Özellikle Karl'la tanışmamız, çekimlerimiz ve provalarımız çok güzel geçti. Benim için en unutulmaz taraflarından biri; yürüyüş provası için bir günümüz vardı ve ertesi gün defileye çıkacaktım. Oysa topuklu ayakkabılarla doğru düzgün yürüyemiyordum bile! Evde yaptığım denemeleri ve heyecanımı tarif edemem.
Bu arada modayla aran nasıl, meraklı mısın?
Stilim şehirli, sade ve rahattır. Tüm tarzları denemeyi ve kendime ait bir stil ortaya çıkarmayı seviyorum.
IMG gibi saygı uyandıran bir ajans ile çalışıyorsun, modellik mesleğini nasıl deneyimliyorsun?
IMG, çok profesyonel, standartları çok yüksek, benim çalışmaktan büyük zevk duyduğum bir ajans. Fotoğraf çekimlerinden büyük keyif alıyorum. Çekim sırasında güzel bir ambiyans oluşuyor. Bu arada, spor ile aram pek iyi değil. Bazen beslenmeme dikkat ediyorum ama yine de fast food'dan vazgeçemiyorum!
Geçtiğimiz yıllarda bir uyanış yaşandı ve ayrımcılığa, tacize uğrayan pek çok model kendi deneyimlerini paylaşarak bu soruna dikkat çektiler. Mustang'in altını çizdiği kadın bedenine dair problematiği moda ve modellik alanında gözlemliyor musun veya hiç Türk olduğun için önyargıyla karşılaştığın oldu mu?
Elbette pazarlama ve idealleştirme sürecinde moda sektörünün büyük bir gücü var. Bu iştahlı ve açgözlü sektörün adım ve bedenim üzerinde nasıl bir denetim kurduğunu görebiliyorum. Fakat kişisel olarak bu konularla ilgili herhangi bir ayrımcılık ya da önyargıyla karşılaşmadım.
Oyunculuk alanında ilerlemeyi düşünüyor musun?
İlk hedefim oyunculuk. Beni ilerletecek doğru projelerde yer almak istiyorum. Şu anda sanat ve sinema bölümünde okuyorum.
Global Türkler
Fotoğraf: Selin Saral
Tamer Nakışçı
Endüstriyel tasarımcı, Londra - İstanbul
Tasarıma ters köşe yaklaşımı üniversite çağından bu yana kendisine farklı ödüller getiren yetenek, şimdilerde Paşabahçe'nin Nude markası için özel parçalar hazırlıyor ve Futureisblank projesi üzerinde çalışıyor.
Sizi İstanbul'da yakaladık ama Londra'da da çalışmalar yapıyorsunuz. Bu ikinci adres size neler katıyor? Londra ile aranızdaki ilham alışverişini bize tarif eder misiniz?
Tasarımlarımla insanlara dokunabilmek her zaman en büyük hayallerimden biriydi; fikirlerim dünyanın gidemediğim, göremediğim köşelerine ulaşsın, tanımadığım insanların hayatlarına dokunsun istedim hep. Bazen, bir noktadan sonra bu dokunuşlar size beklenmedik sürprizlerle geri dönebiliyor. Benim için de öyle başladı Londra macerası. Dünyaca ünlü Wallpaper dergisinden bir sergi daveti aldım. Oldukça başarılı geçti. Sonrasında Royal Academy of Arts ve Clerkenwell Design Week gibi mecralarda enstalasyon projelerim oldu. Kısa zamanda yaratıcı sektördeki büyük oyuncular ve fikirler ile buluştuğum bir kapıya dönüştü Londra. Artık hayallerimi farklı ölçeklerde, farklı araçlarla, dünyanın farklı köşelerinde gerçekleştirebiliyorum. Bu da bana bundan sonraki hedeflerimi çizmem doğrultusunda ışık tutuyor.
Global Türkler
Prestijli başarılar elde ettiniz. Kariyerinizde Türkiye geçmişinizin etkisini nasıl gözlemliyorsunuz?
İlk uluslararası ödülümü 2005 yılında Nokia'nın dünya çapında düzenlediği tasarım yarışmasında kazandım. O yıllarda Türkiye'de öğrencilerin bu tür yarışmalardan haberi pek olmazdı. Ben o sıralar Fiat Concept Lab'deki bir buçuk senelik stajımdan yeni dönmüştüm. Kanlıca'da oturan, her gün vapurla Mimar Sinan Üniversitesi'ne giden bir öğrenciydim. Benim için böyle bir yarışmaya Türkiye'den proje gönderiyor olmak oldukça olağandı; öyle yaptım ve birinci oldum. Şimdi, endüstriyel tasarım okumaya Tamer Nakışçı ismini duyduktan sonra karar verdiğini söyleyen öğrenciler ile karşılaşıyorum. Ben de hatırlıyorum; Milano'da Defne Koz ile tanışmak, ofisini bulabilmek için sokak sokak gezerdim! Bu çok özel bir duygu ve beraberinde önemli bir sorumluluk getiriyor tasarımcıya. Bu algıyı kolektif olarak devam ettirebilmek, her şeyin mümkün olduğu fikrini buradaki insanlara hatırlatmak gerek. Biz Türkler çalışkanlığımız ve pratik zekamızla büyük bir yaratıcı potansiyele sahibiz. Doğru vizyonla yönetildiğinde, Türk markalarının da başarıya taşındığını görüyoruz. Bunun son zamanlardaki en iyi örneği Paşabahçe'nin global tasarım markası Nude. Birlikte hayata geçirdiğimiz Mist serisi ile Wallpaper Design Awards, Design Plus ve Good Design Awards gibi dünya çapında önemli ödüller kazandık. La Rinascente, Conran Shop, Moma Store, Selfridges gibi dünyanın en prestijli satış noktalarında artık Nude markası satılıyor. Bir Türk olarak, bu çok gurur verici. Bunun devamının geleceğine, hep beraber çıtayı yükseltmeye devam edeceğimize inanıyorum.
Global Türkler
Tasarımlarınızda nasıl bir ortak dil gözlemliyorsunuz? Kendinizi ait hissettiğiniz bir akım, felsefe veya hayranlık beslediğiniz ustalar var mı?
'Undesigned' tanımı son dönem işlerimde kullandığım ve beni iyi ifade ettiğine inandığım bir üst başlık. Aynı zamanda geriye dönüp baktığımda, ortaya koyduğum hemen her projede izlerine rastladığım bir yaklaşım. Kale için tasarladığım Cube&Dot koleksiyonu, Nokia 888, Nude Mist serisi ve yalnızca bir tane turuncu küp ile başlayan Futureisblank projesi buna iyi birer örnek. Keskin sınırlarla tanımlanmış bir ürün sunmak yerine tasarımlarımın ucunu açık bırakarak insanları
tasarımın bir parçası olmaya davet ediyorum. Yaptığım objenin ne olduğunu değil, ne olabileceğini sunmaya çalışıyorum. Çünkü bir tasarımın yolculuğu ürüne dönüştükten sonra sona ermiyor, aksine insanla buluştuğu anda başlıyor. Ben de bu noktada insanları olabildiğince özgür bırakmaya ve ilham vermeye çalışıyorum. Tasarlanmışlığın yerine hem algısal hem de fonksiyonel olarak asla aynı kalmayan objeler ve deneyimler kurguluyorum diyebiliriz. Bir de tasarlanmamışlığın içinde çok samimi bir nokta var. Bu projelerin çoğu rastlantısal bir şekilde ortaya çıkıyor; misyonumun bu kesişim noktalarını yakalayıp insanlarla buluşturmak olduğuna inanıyorum.
Global Türkler
Modada sürdürülebilirlik gibi doğayı koruyan, etik değerler gündemde. Sizin endüstriyel tasarım disiplininde gözlemlediğiniz benzer başlıklar, trendler var mı?
İçinde bulunduğumuz fiziksel ve dijital dünyanın tamamı tasarımdan oluşuyor. Günlük hayatta kullandığımız her obje, ayağınızdaki ayakkabı, bindiğiniz araba, telefonunuzdaki uygulamalar; her biri birer tasarım. Bu elbette endüstriyel tasarım alanı adına büyük bir sorumluluk. Ancak bazen sorunları onları yarattığımız katmandan bakarak çözemeyiz. Bunun yolu, birkaç adım geri atarak farklı bakış açıları sunmak ve yeni kullanım alışkanlıkları kurgulamaktan geçiyor. Öncelikle insanlığı yeniden nasıl 'uyandırabiliriz'? Tasarımın ve tasarımcının bu yüzyıldaki en büyük misyonu bu.
Global Türkler
Fotoğraf: Selin Alemdar
Ege İşlekel
iç mimar ve grafik sanatçısı, Milano
Geçtiğimiz yıl Gucci için tasarladığı bir sosyal medya kampanya görseli ile tanıştığımız yaratıcı isim, hem uluslararası iç mimarlık projelerinde yer alarak hem de dünyanın öbür ucunda sergiler açarak adından söz ettiriyor.
Bize biraz kendinden bahseder misin? Neydi seni tasarıma, sanata yönlendiren? Nasıl oldu da kendini İtalya'da buldun?
Lisans eğitimimi iç mimarlık üzerine İzmir Yaşar Üniversitesi'nde tamamladıktan sonra aynı alanda master yapmak için kendimi Milano'da buldum diyebilirim. Master eğitimimi Scuola Politecnica di Design'da tamamladıktan sonra Milano'da bir buçuk sene kadar mimarlık sektöründe çalıştım. Daha sonra kendi şirketimi kurup, markalar ile grafik alanında işbirliği yapmaya karar verdim. Tabii ki bu bir günde gerçekleşen bir olay değildi. Arkasında uzun bir araştırma süreci, altyapı ve hırs var şüphesiz. Sanat hayatımda hep vardı. Çocukluğumdan itibaren babamın mitolojik hikayelere ve tarihi alanlara olan ilgisinden ve dedemin resim öğretmeni olmasından dolayı sanatla iç içe büyüdüm.
Global Türkler
Portfolyona bakınca, çalışmalarında 'müdahale etme' üslubunun büyük yer tuttuğu ve üretim sürecinde klasik sanat eserlerinin sana ilham verdiği görülüyor. İkonoklast diyebileceğimiz bu tavrı nasıl geliştirdin? Rönesans ustalarıyla dolu tarihiyle İtalya'nın seni nasıl etkilediğini düşünüyorsun?
Bu akımın öncülerinden biriyim diyebilirim. Daha önce de bahsettiğim gibi zaten mitolojiye, heykellere ve sanat tablolarına küçüklüğümden beri hakimim ve ilgim var. Sadece, aldığım mimarlık eğitiminin sağladığı estetik algıyı ve program bilgisini ortaya çıkardığım eserlerde kullandım.
İtalya' da yaşamanın çok büyük bir avantajına sahibim çünkü sıkıldığım an kendimi dışarı atıyorum ve tarihi sokakların bana sarıldığını hissediyorum. Hissettiğim güzelliklerin geri dönüşünü ise ilham ve motivasyon olarak alıyorum.
Global Türkler
Sanat kadar tasarım da İtalya'nın, özellikle de yaşamakta olduğun Milano'nun DNA'sını oluşturuyor. Ancak benim asıl merak ettiğim; iç mimari başta olmak üzere çalıştığın projelerde Türk kimliğin veya Türk öğeler nerelerde, nasıl beliriyor?
Bu soruya bir örnek ile cevap verebilirim. Master eğitimimin ardından mimarlık sektöründe çalışırken, Türkiye Cumhuriyeti Milano Başkonsolosluğu binasını yapmıştık ofis olarak. Orada Türk kimliğimizi ve Türk öğelerini yeteri kadar kullanabildik ama genel anlamda bakacak olursak, tasarımları müşterinin isteği doğrultusunda yönlendirdiğimiz için her zaman bu unsurlara yer veremiyoruz. Diğer yandan, şu ana kadar birçok manipülasyon çalışması yaptım ama bugün hâlâ en sevdiğim manipülasyon serisi, Türk tarihinde önemli bir yeri olan halılar ve çini seramikler ile olan çalışmalarımdır.
Global Türkler
Gucci ile bir işbirliğin oldu. Modayı kendi yaratıcı dilinle yorumlamak senin için nasıl bir deneyimdi?
Gucci, bu sektörde adımın duyulmasını sağlayan en önemli şansımdır diyebilirim. Dünya çapında seçtikleri 11 sanatçıdan biri olmak ve onlarla işbirliği yapmak hayatım boyunca unutmayacağım ve gururla anlatabileceğim bir başarıdır benin için. Moda alanına zaten büyük bir ilgim var. Defileleri, tasarımları, sezon trend ve renklerini devamlı takip ederim. Bu yüzden, yaptığım işlerde modanın içinde olmayı seviyorum.
Global Türkler
Bizimle paylaşabileceğin yakın geleceğe dair hayallerin, planların var mı?
Hayallerim benim motivasyonumdur. Her ne kadar Gucci ile çalışma fırsatı yakalayarak büyük bir kısmını daha yolun başındayken gerçekleştirmiş olsam da geleceğe yönelik, beni motive eden güzel hayallerim var. Geçtiğimiz ay Pekin'de bir sergim gerçekleşti. Bu tarz sergileri dünyanın her yerinde düzenlemek ve sanatımı daha çok insana duyurmak istiyorum. Çünkü ben yaptığım işler aracılığıyla insanları güldürmek yerine düşündürmeyi ve farkındalık yaratmayı amaçlıyorum. Ne kadar çok insana ulaşırsam, hedeflerime o kadar yaklaşmış olurum. Önümüzdeki aylarda, şu an görüşmeye devam ettiğim sürpriz birkaç marka ile işbirliği yapacağım. Sanırım hayallerimi evren bana birer birer yaşatıyor.




