Kara sevdaya düşen moda
Toplumun sosyo-kültürel gündemiyle senkronize hareket eden moda, Sonbahar-Kış 2019/20 sezonunda Romantik Çağ’ını yaşıyor. Güncel film, müzik ve yeni sergiler gibi, tasarımcılar da sevgi ve umuda duyulan özleme koleksiyonlarındaki çiçekler ve siyah pelerin
GÜNCELLEME TARİHİ: 31 Ekim 2019
Güneş Uysalefe
Flaş, flaş, flaş: Paolo Roversi, fotoğrafçılığını üstlendiği Pirelli 2020 takvimi için ünlü simaları Romeo & Juliet teması altında buluşturdu..." Ağustos başı internette dönen bu haber, kapıda (ya da balkonda mı demeli?) bekleyen mevsimin modasına dair çok şey anlatıyordu aslında.
İtalyan fotoğrafçı proje hakkında, "Bu bir aşk hikayesi ve Juliet her zaman arayışında olacağım bir rüyadan ibaret" yorumunda bulunmuştu. Sadece Juliet'lerin yer aldığı bu Romeo'suz çekimde objektif karşısına geçen isimler de bir o kadar manidardı; bir vampirle kadın arasındaki başka bir imkansız aşk hikayesini konu alan Twilight ile yıldızı parlayan Kristen Stewart, tutkulu şarkı ve dans kültürü Flamenko'nun yeni jenerasyon temsilcisi Rosalia... Ortaçağ'dan çıkagelen Shakespeare ve onun romantik dünyası, ne zamandır küçük ama emin adımlarla modumuzu ele geçiriyordu aslında. Ocak ayında gerçekleşen yüksek saatçilik zirvesi Salon International de la Haute Horlogerie'de Hermès, "rüyalar" olarak belirlediği 2019 yılı teması doğrultusunda Slim d'Hermès Carré de Reve modelini hazırlamış ve sadece altı adet üretilen saatin kadranında, mine işçiliğine başvurarak, Bir Yaz Gecesi Rüyası'ndan mısralara yer vermişti; "Uyanık olduğumuzdan emin misin? Bana uykudayız gibi geliyor, sanki hâlâ rüya görüyoruz." Diğer bir Shakespeare eseri olan Hamlet'te aşkından intihar eden Ophelia yine bu yıl vizyona giren, ona odaklı bir yapımla gündemdeydi. Ophelia, dramatik karakteriyle özellikle 1800'lerin samimi ve duygusal sanat akımı olan Pre-Raphaelite ekolüne defalarca süje olmuştu; üzerinde beyaz elbisesi, elinde çiçekleriyle suda yatan, donuk gözleriyle göğe bakan o kadın tablosunu herkes bilir...

Orijinal metinde akıl sağlığı şaibeli bir üslupla yer alan Ophelia, filmde duygusal olmanın tabiri caizse "delilik" demek olmadığı bir şekilde, kadın gözüyle yansıtılmıştı. Tıpkı Pre-Raphaelite Brotherhood olarak bilinen ve sadece erkek sanatçılardan oluşan eküriye karşı Pre-Raphaelite Sisters adıyla Londra'daki National Portrait Gallery'de önümüzdeki Ekim ayında kapılarını açmaya hazırlanan, kadın sanatçılardan oluşan serginin üstlendiği feminist vizyon gibi.
Sadece Shakespeare değil, edebiyatın kendisi, popüler kültürün ekranı olan sinema perdesinde geçtiğimiz yıl başroldeydi; Frankenstein'ın yazarı Mary Shelley'nin ve Fransız yazar Colette'in özgürlükçü hayatlarını konu alan filmler seyirciyle buluştular. Her iki örnekte de görülen, "erkeğin gölgesinden çıkan kadın" fenomeni, Karl Lagerfeld'in vefatı ve sağ kolu Virginie Viard'ın Chanel kreatif direktörü olmasıyla moda sahnesinde de gerçek oldu. Viard'ın kendi başına hazırladığı ilk Haute Couture koleksiyonu için seçtiği tema ise kitap kültürüydü. Geçtiğimiz Temmuz'da gerçekleşen Sonbahar-Kış 2019/20 defilesi için Grand Palais dev bir kütüphaneye dönüştürülmüştü.

Chanel Sonbahar-Kış 2019/20 defilesinden bir kamelya detayı
ROMANTİK OLMAK YA DA OLMAMAK
Toplumun farklı dışavurumlarına ve dolayısıyla moda tasarımlarına da yansıyan işte böyle bir romantik akım var. Balonlar, çikolatalar ve oyuncak ayılardan olma suni bir romantizm veya sulugözlü steryotip bir romantik değil burada bahsi geçen; örneğin okuyan kişi hayalperest olur, bir düşünürdür, yani romantiktir. Romantik Dönem'in sanatçılarında olduğu gibi, içgüdüler, duygular ve doğaya önem veren, modernizmin dezavantajlarını reddeden kişidir romantik.
1800'lerde Sanayi Devrimi'ne karşı geliştirilmiş toplumsal bu reaksiyon ile günümüz arasındaki bağı kurmak zor değil. Küresel ısınmayla savaş ve yeşili koruma isteğinden doğan çağdaş romantik dürtüler, Sonbahar/Kış 2019/20 koleksiyonlarında karşımıza çıkan çiçek desenlerine bir açıklama getirebilir. Valentino'da öpüşen Greko-Romen heykel baskısını çevreleyen, Dries Van Noten'in elbiselerinde açan güller ve tabii, romantizmi ilahlaştıran Prada koleksiyonundaki çiçekler...

Valentino
Dünyanın büründüğü karanlıkta moda tasarımlarında açan bu çiçekler için umudu temsil ettikleri söylenebilir. Şu sıralar Re-Nylon adlı projesiyle geri dönüşüm plastiği lükse entegre etmekle meşgul olan Miuccia Prada, aşktan ilham alan koleksiyonu için, "Reddedilmişlerin, zor bir hayat sürenlerin sevgisini sembolize ediyor, bu insanların ne kadar çok sevgiye ihtiyaç duyduğundan dem vuruyor" diye yorum yapmış. Belki de siyah ağırlıklı siluetleri içinde podyumda yürüyen modellerini Wednesday Addams karakterine benzetişi de bundandı. Soluk benizli suratları çevreleyen örgülü saçlarıyla Prada kadınları, Addams Family'nin gotik tarzını Milanolu modaevinin yorumuyla yansıtıyorlardı.
Gotik ve romantik birbirinden ayrılmaz iki olgu. Londra'daki Tate Müzesi'nde 11 Eylül'de ziyaretçiyle buluşacak olan William Blake retrospektifini ele alırsak; gerçeküstücü üslubuyla bilinmeyeni resmeden sanatçı, aynı zamanda kaleme aldığı eserleriyle Romantik Edebiyat'ın temsilcilerindendi. Yine Londra'daki Victoria & Albert Museum, moda fotoğrafçısı Tim Walker'ı ve Neo-gotik dünyasını Eylül itibariyle ağırlama hazırlığında. Ya da Hereditary ile korku janrına yeni bir yorum getiren Ari Aster, bu yaz vizyona giren son filmi Midsommar'da İsveç'teki gizemli bir tarikatın doğa temalı pagan ayinleri üzerinden aslında bir çiftin ayrılık sürecini kurgulamıştı. Romantizmde aşkın korkutucu olan, acı veren bir yanı var...

Victoria & Albert Müzesi'ndeki Tim Walker retrospektifinden
Alexander McQueen'de Sarah Burton, İngiliz folklörüne özgü festival ve savaş kahramanlarından ilham alarak gül desenlerine yer vermişti. Anthony Vaccarello imzalı Saint Laurent'da, siyah bir mini elbise göğsündeki dikenli kalp formlu dekoltesiyle podyumdaydı. Gucci'de modeller, yüzlerindeki dev iğnelerle süslü deri maskelerle S&M zevklerden dem vururlarken, Margiela'da kimi mankenler Kuğu Gölü'nde kara büyü altındaki talihsiz prenses Aurora'ya benzetilmişlerdi. Gotik'in olmazsa olmazı Kont Dracula pelerinleri ise pek çok şovda başroldeydi; kalpli küpelerle kombinlenmiş halde Chanel'de, kristallerle süslü versiyonuyla Balmain'de, baştan aşağı simsiyah olan Dior Haute Couture'de...
Üçüncü sezonu final yapan, Margaret Atwood'un aynı adlı kitabından uyarlanan televizyon dizisi The Handmaid's Tale, distopik olmakla beraber öylesine gerçekçi öğeler içeriyor ki, günümüzde romantizme, sevgiye, aşka olan ihtiyaçtaki artışı acı bir şekilde açıklıyor. Belki de bu yüzden, zaman yolculuğuna çıkan bir kadının aşkı geçmişte yaşamış bir İskoç halk kahramanında bulduğu Outlander gibi bir televizyon dizisi yükseliş yaşıyor veya Moulin Rouge yıllar sonra, Baz Luhrmann'ın danışmanlığıyla şu an Broadway'de müzikal olarak sergileniyor. Hüzünlü sesiyle nostaljiyi müzikte yaşatan Lana del Rey yeni albümü Norman F... Rockwell'i yine bu ay piyasaya çıkarıyor ve punk görünümlü Billie Eilish korkutucu şarkı sözleriyle listeleri sallıyor.

Aynı adlı romandan uyarlanan Outlander dizisi
Tüm bunlarla paralel olarak, Valentino Sonbahar/Kış 2019/20 defilesinde arka fonda Robert Montgomery imzalı bir şiir-heykel yükseliyordu; "Sevdikleriniz içinizde birer hayalet olurlar, böylece onları hayatta tutarsınız." Moda sanki derin bir efkar içinde. Doğaya ve başta kadınlar olmak üzere insanlığa karşı sorumlulukları ağır, bir zamanlar olduğu gibi apolitik, havai ve umarsız olmaya özlem duyuyor. Belki Montmartre'da bir bar köşesinde, önünde bir kadeh Absinthe, karalar bağlamış, bir tüy kalemle siluetlere şekil veriyor. Erdem'de dantel vualler, Marc Jacobs'da Gigi Hadid'in giydiği seksi yas elbisesi ve Miu Miu'da siyah kadifeden pelerinler eşliğinde, neon renk ve burjuvazi gibi bu sezonun diğer trendlerini düşleyerek, tükenen kaderini geleceğe taşımanın yollarını arıyor.




