Küresel ısınmaya karşı moda paktı
“Bu olanların hepsi yanlış... Şimdi hepiniz ümitle gençlere geliyorsunuz. Buna nasıl cüret edersiniz?” 16 yaşındaki İsveçli aktivist Greta Thunberg’in BM İklim Eylem Zirvesi’nde söylediği sözler o kadar çok paylaşıldı ki, neredeyse Dr. Martin Luther King’
GÜNCELLEME TARİHİ: 12 Kasım 2019
Çağla Bingöl
Milenyum gençliğinin kalbine giden yol artık çok iyi biliniyor; çocukluklarında caretta caretta'larının soyunu tükenmekten kurtarmaktan tutun da mahallesinde cam atıkların konteynırlarda toplanmasına ve denizin temiz tutulmasına, çeşitli çevresel aktivitelerin azılı savunucuları olan bu nesil, kurumlardan küresel ısınma ve okyanus temizliği gibi konularda ciddi aksiyonlar bekliyor. Kısacası, bugün paranın büyük bölümünü elinde tutan jenerasyon, markaların yeşil olanlarını seviyor.
Bu elbette boşuna değil çünkü durum artık oldukça ciddi. Kürenin bir yarısında Amazon yangınları ile uğraşılırken, öbür tarafında sel taşkınları hayatı ciddi manada tehdit ediyor. Moda ve tekstil dünyası ise bu konunun merkezinde oturuyor çünkü sera gazı emisyonlarının toplamının yüzde 10'undan, atık suların yüzde 20'sinden sorumlu olan sektör aynı zamanda havacılık ve denizcilik endüstrilerinin toplamından fazla enerji sarf ediyor.

Greta Thunberg, BM İklim Eylem Zirvesi'nde
Tüm bu negatif etki düşünülerek yıllardır sürdürülebilirlik, çevre koruma, geri dönüşüm, şeffaf tedarik zincirleri gibi konularda markalar birçok tekil ve birleşik projelere, eylem planlarına imza atıyorlar ama yine de daha toplu bir aksiyona ihtiyaç duyuluyor.
Zira bir taraftan da sektörün büyüme hızı kesilmiyor. Öyle ki, Euromonitor'un verilerine göre global anlamda 2030 yılına kadar yüzde 8 büyüme ön görülüyor. Ancak suçu sadece fast fashion markalara atıp kenara çekilmek mümkün değil. Çünkü bugün biliyoruz ki, lüks markalar da -fast fashion olanlar kadar değilse deucuz ve çabuk 'tüketilen' ürünlerden büyük gelir elde ediyor. Nihayetinde, bu konuda elini taşın altına koyan Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron oldu; Ağustos'un son günlerinde Biarritz'de yapılan G7 Zirvesi öncesi, bir moda paktı kurulması için moda devi Kering'in CEO'su François-Henri Pinault'u görevlendirdi. Pinault, bu onuru aslında 2019 baharında gerçekleşen Kopenhag Moda Zirvesi'nde duyurmuştu. Yaz boyu yoğun tempolu çalışmalar sürdü ve G7'ye gelindiğinde Macron'un eli oldukça güçlüydü. Gucci, Chanel, Tapestry (Coach ve Kate Spade'in çatı markası), Alexander McQueen, Prada, Hermès, Ermenegildo Zegna, Burberry, Gap, Capri Holdings (Michael Kors'un içinde Jimmy Choo ve Versace markalarını da barındıran yeni çatı firması), Nike, hatta Inditex, H&M gibi fast fashion'ın poster çocuklarını da barındıran etkileyici bir marka karması moda paktına girmek için gönüllü oldu.
Bu yıldızlar karmasının lideri Pinault, "Global anlamda yaşadığımız sorunlar oldukça karmaşık ve belli sınırları yok, bu nedenle ancak firmaları, sivil kuruluşları ve devletleri bir araya getiren bir koalisyonla çözülebilir" diyor. Sonuç olarak paktın 3 öncelikli hedefe odaklandığı duyuruldu. Bu hedeflerden biri, 2050 yılına kadar markaların sorumlu olduğu sera gazı emisyonu sorununu sıfıra indirmek ve böylece 2100 yılına dek küresel ısınma artışının 1.5 derecenin altında kalmasına destek olmak. İkinci büyük hedef, biyolojik çeşitliliği, tehlike altındaki hayvan türlerini ve ekosistemi korumak. Üçüncü hedef ise özellikle tek kullanımlık plastik sorununu çözerek okyanusların sağlığını korumak. Fakat moda paktında büyük bir oyuncunun eksikliği dikkat çekiciydi.

Kering CEO'su François-Henri Pinault, modada sürdürülebilirliğe odaklanan 2019 Kopenhag Moda Zirvesi'nde
LVMH NEREDE?
"We prefer acts to pacts." (Türkçe'si kafiyeli olmasa da: "Eylemleri paktlara tercih ederiz.") Antoine Arnault'nun 25 Eylül'de Paris'te, LVMH ana merkezinde Solar Impulse Foundation ile beraber yapılan Life Program toplantısında söylediği, etkinliğin en akılda kalan cümlesi buydu belki de. Çünkü "LVMH nerede?" sorusunun cevabını veriyordu. Cumhurbaşkanı Macron, LVMH Grubu'nun en büyük rakibi Kering'e liderlik görevi vermişti. Haliyle, onlar da kendi yollarında ilerlemeye devam etmişti. Tek bir marka her iki yola birden girdi: Geçtiğimiz aylarda sürpriz yaparak Kering'den LVMH'ye transfer olan Stella McCartney. Bu çelişkili bir durum yaratır mı bilinmez ama McCartney gibi konu çevre bilinci olunca öncü olarak konumlanan bir markadan daha farklısı beklenemezdi: Hem moda paktı içinde bulunmalıydı hem de diğer markalara yol göstermeliydi.
LVMH bu etkinlik aracılığı ile 1992 yılından beri benimsediği çevre koruma programlarındaki gelişmeleri kamuya anlatma fırsatı buldu. 2018 verilerine göre LVMH markalarının kullandığı toplam enerjinin yüzde 27'si yenilenebilir enerjiden geliyor. 2020'de bunun yüzde 30 olması öngörülüyor. Karbondioksit emisyonunun ise 2020 sonunda yüzde 25 oranında azalması hedefleniyor ki, 2013-2018 yılları arasında üretim artmasına rağmen karbondioksit salınımındaki azalma yüzde 16 olmuş. Atıkların yüzde 91'i ya yeniden kullanıma kazandırılmış ya da enerji kaynağına çevrilmiş. Başka birçok kazanımın yanı sıra Life (LVMH Initiatives For the Environment) Program'de bir de LVMH Carbon Fund oluşumunun başarılarından bahsedildi. Onlar da dev moda grubunun neden olduğu tüm karbon ayak izinin geri çevrilebilmesi için ton başına bağış miktarını 15'ten 30 Euro'ya çıkarmışlar.

Stella McCartney
Araya girmek gerekirse; Kering de geçtiğimiz günlerde karbon ayak izinin nötrlenmesi konusunda birtakım çalışmalarından ve hedeflerinden bahsetti. Karbon ayak izinin nötrlenmesi nedir derseniz: Yapılan üretimler nedeniyle zorunlu olarak bırakılan ve azaltılamayan ayak izine karşılık, önlenebilir karbon salınımının elimine edilmesine destek olarak denge sağlamak. Mesela dünyanın bir yerine güneş paneli çiftliği kurulması için bağışta bulunmak ya da yanmış bir orman arazisinin tekrar yeşillendirilmesini sağlamak. İşte, Kering de tüm operasyonlarında ve tedarik zincirinde karbon nötrlenmesi konusunda çalıştıklarını söyledi.
LVMH markalarından notlara devam edersek; Louis Vuitton CEO'su Michael Burke toplantıda söz alarak, nesli tükenme riski altında olan Amerikan timsahlarının sürdürülebilir çiftçilik yöntemi ile korunmasına sundukları katkıdan bahsetti. Sephora CEO'su Christopher de Lapuente, 2600 Sephora şubesindeki 5 milyon ampulün daha az enerji sarf eden LED ışıklarla değiştirilmeye ve nakliye sisteminde elektrikli araçlara geçilmeye başlandığından söz etti. Başka bir parantezi de kürk konusunda açmak gerek; bildiğiniz üzere geçtiğimiz dönemde Versace, Gucci, Michael Kors gibi markalar artık kürk kullanmayacaklarını açıklayarak hem hayvan severlerin yüreğine su serpmiş hem de PETA'nın aşağılayıcı eylemlerinden yakayı kurtarmışlardı. Ama kürk görüntüsü halen çok seviliyor. Bu nedenle teknolojik çalışmalarla gerçeği aratmayan versiyonları sentetik materyallerden üretilmeye başlandı bile. Fakat imitasyon kürk üretiminde kullanılan malzemenin de akrilik, modakrilik ve polyester gibi plastik türevinden, yani fosil enerjiden elde edildiğini unutmamak gerek.

MODA PAKTI AMACINA ULAŞIR MI?
Asıl soru bu. Çünkü pakt adına yapılan açıklamaların ve kamuoyuna sunulan hedeflerin katılımcı markalar için yasal bağlayıcılığı yok. Geçmişte Bangladeş'te yaşanan Rana Plaza felaketinden sonra birçok markanın çalışan hakları konusunda verdikleri sözleri tutma konusunda pek başarılı olamadıklarını unutmayalım.
Kering CSO'su Marie-Claire Daveu, tüm bu hedeflerin yasal bağlayıcılığı olmayacağını onaylıyor ama pakta katılan 32 firmanın öz kontrol mekanizmasını çalıştırarak önemli yol kat edeceğinden umutlu olduğundan bahsediyor. Evet, yasal bağlayıcılık olması durumunda bu paktlara, birliklere, sözleşmelere imza atmak zor olurdu. Zira tekstil, taşeronlaşmanın bol olduğu ve asıl iş veren marka tarafından taşeronların kontrolü bir yana, bazen varlıklarının bilinmesinin dahi zor olduğu bir sektör. Bu nedenle kimse yasal merciler önünde taşeronlarından sorumlu tutulmak istemiyor.
İşte, bu noktada Antoine Arnault'nun "acts to pacts" sözü önem kazanıyor. Çevresel sorunlar yeni değil; Trump küresel ısınmayı kategorik olarak reddetse de, "Eğer ısınma varsa bu kış New York'a nasıl bu kadar kar yağdı?" dese de, Çin kömür tüketiminde hız kesmese de, kutuplarda göz açıp kapayıncaya kadar tonlarca buzun eridiği bir gerçek. Bu nedenle artık hedeflerden sonuçlara geçme zamanı. Yani markalar bize daha çok ulaştıkları hedefleri anlatmaya başlamalılar. Ve tedarik zincirinin son halkasına kadar sorumluluğu üstlenmeliler.
ARNAULT'DAN THUNBERG'E
LVMH Life Program toplantısında konuşma yapan 70 yaşındaki grup CEO'su Françoise Arnault, tam da aynı günlerde Birleşmiş Milletler İklim Eylem Zirvesi'nde sonradan ikonikleşecek konuşmasını yapan 16 yaşındaki Greata Thunberg'e dair bir değerlendirmede bulundu: "Onun vizyonunun gençleri demoralize eden bir tarafı var. Eleştirmek dışında bir öneri sunmuyor. Ben, bizi daha optimist bir tarafa yönlendirecek pozitif çözümleri tercih ederim" dedi ve Thunberg'i felaket tellallığı ile suçladı.
Neden mi? Çünkü Arnault dünyaya kendi jenerasyonu olan Baby Boomer'ların pozitivizmi ile bakarken, Thunberg Z jenerasyonunun pragmatik pesimizmi ile yaklaşıyor. Kuşkusuz, moda sektörü gibi içinde birçok jenerasyondan, sosyo-ekonomik gruptan ve ulustan hem hedef kitle hem de çalışan barındıran bir alanda yaşanan bu görüş çatışmaları, yarattığı tartışma ortamı ile zarar değil, büyük fayda sağlar.




