Laudomia Pucci ile ilham veren bir sohbet
MODA

Laudomia Pucci ile ilham veren bir sohbet

1992’de Emilio Pucci’nin mirasını devralan kızı Laudomia, markanın zengin tarihini, DNA’sını ve ruhunu modern dünyada temsil ediyor. Floransa’daki Palazzo Pucci’de özel bir etkinlikte bir araya geldik.

GÜNCELLEME TARİHİ: 1 Mayıs 2019

Asena Sarıbatur

Moda benim için her daim kıyafetlerin ötesinde bir yerde oldu. Neyi neyle giydiğimden çok, moda olgusunu daha derin perspektifte anlamaya odaklandım. Tarihine baktığımızda, modanın sanat, sinema, siyaset, müzik, spor gibi birçok olguyla birebir ilişki içinde olduğunu görüyoruz. İşte, ben onun bu zengin tarafını, bilmeyi gerektiren yanını hep çok sevdim. Bugün büyük ölçüde tüketmek üzerine konumlanan, kimilerince sosyal medyadaki beğenilerle değeri ölçülen modanın çıkış noktasında ihtiyaçlar, keşifler, kültürel gelişmeler vardı. İşte, tam da bu yüzden geçmişin tasarımları birer icat gibi değerliydi ve bugün hâlâ onların çeşitli versiyonları karşımıza çıkıyor.

Modanın tarihinde her dönem öne çıkan, ikonikleşen tasarımcılar var şüphesiz. Geçmişi şekillendirdikleri ve bugüne ilham verdikleri için elbette çok önemliler. Fakat bir isim var ki benim için çok ayrı bir yerde: Emilio Pucci. 1914 yılında Floransa'da doğan tasarımcı, askeri pilot, profesyonel kayakçı ve politikacı olarak çalışmalarını sürdürürken, tasarım da hayatına giriyor. 1947'de İtalyan Hava Kuvvetleri'nden izin aldığı bir dönemde, İsviçre'de tatile çıktığı sırada kendisi ve kız arkadaşı için tasarladığı kayak kıyafetleri ile moda fotoğrafçısı Toni Frissell'in dikkatini çekiyor. Frissell, Pucci'nin tasarımlarını kadrajına alıyor ve onu moda konusunda çalışması konusunda teşvik ediyor. Böylece 1948 yılında Pucci bir kadın kayak giyim koleksiyonu hazırlıyor ve tasarımları Amerika'da büyük ilgi görüyor. 1949'da Capri'de tatil yapan Pucci, bir arkadaşı için rahat, kullanışlı tasarımlar yapmaya girişiyor ve kapri pantolon da hayatımıza bu şekilde giriyor. 1950'de askerlik görevini sonlandırıyor ve Emilio adlı butiğini açıyor. Ardından kadın koleksiyonları, erkek koleksiyonları, parfüm serileri, dekorasyon ürünleri, işbirlikleri, ödüller, kumaş keşifleri ve daha fazlası geliyor. Pilotluk mesleği başlıca ilham kaynakları arasında olan Pucci, birçok havayolu şirketi için de tasarım yapıyor. Ayrıca NASA'dan esinlenerek kumaş ve koleksiyonlar tasarlıyor. 1971'de Apollo 15 ay yolculuğu görevine katılan astronotların uçuş kıyafetlerinin üzerinde Emilio Pucci tasarımı simgeler yer alıyor.

1992 yılında tasarımcı hayata gözlerini yumduktan sonra şirketin başına kızı Laudomia geçti. Bugün, onun yönetiminde markanın zengin tarihi, DNA'sı, ruhu en iyi şekilde temsil ediliyor. Floransa'daki Palazzo Pucci'de özel bir etkinlikte bir araya geldiğimizde, Laudomia ve ailesinin markayı kusursuzca yansıttığına bir kez daha tanık oldum: İçten, renkli, gerçek, doğal... Bu arada, merkez ofisinin yer aldığı Milano'da İlkbahar/Yaz 2019 koleksiyonundan birkaç parça ile keyifli bir çekim gerçekleştirme fırsatı da yakaladım. Bir araya gelmişken, böylesine zengin bir mirasın temsilcisi olan Laudomia Pucci ile sohbet etmezsek olmazdı.

A.S: Modanın fast-fashion hakimiyetinde olduğu günümüzde Emilio Pucci'yi nasıl tanımlarsınız?
L.P:
Babam yaşamı boyunca etrafında hep büyük değişimlere tanık oldu ve bu değişimleri önceden sezmeye, çalışmalarına yansıtmaya çalıştı. Mesajı her zaman çok yenilikçiydi. Eminim bugün yaşasaydı sürdürülebilirlik odaklı olurdu ve pazarlamanın, iletişimin önemli bir ayağı olan dijital dünyayı ve teknolojik yenilikleri çok severdi.

A.S: Sosyal medya bir noktada tehlikeli çünkü her şeyi çok hızlı tüketmemize neden oluyor. Öte yandan, markaların iletişim süreçleri için de önemli. Onun aracılığıyla sınırları aşıp dünyaya ulaşmak kolay. Köklü bir marka olarak siz de sosyal medyayı çok doğru kullanıyorsunuz ve yenilikleri, trendleri, yeni jenerasyonu yakalama konusunda başarılısınız. Bu konuda neler söylersiniz?
L.P:
Eskisinden daha çok ses getiren ve ilgi gören trendleri yakalayabilirsiniz ama her anın peşinden koşmadan, her seferinde daha çekici, daha yenilikçi olmak için kendi yolunuza ihtiyacınız var. Onu korumanız önemli.

A.S: İtalyanlar köklerini ve tarihlerini korumaya çok dikkat ederler. Emilio Pucci bunun en iyi örneklerinden. İtalyan Rivierası, doğası, renkleri ve daha birçok detayıyla onun tasarım ve projelerine yansıyordu. Ben yaratıcı ve yenilikçi olmak için tasarımcıların kendi özlerine dönmeleri gerektiğine inanırım. Siz ne düşünüyorsunuz?
İ.P:
Devamlılık ve ilham duygusunu korumaya çalıştığımızı kastediyorsunuz; evet, dünyamız çok zengin ve onu iyi tanımak önemli. Ama ilham verici olması için onu tanımak kadar tanıtmak da önemli. İşte, Emilio Pucci bunu çok iyi başardı.


Influencer Asena Sarıbatur, Emilio Pucci İlkbahar/Yaz 2019 koleksiyonundan parçalarla

A.S: Geçtiğimiz Haziran ayında, Pitti Uomo sırasında Floransa'daki Palazzo Pucci'de büyük bir etkinliğiniz oldu: Bonaveri - A Fan of Pucci. Bize önemini anlatır mısınız?
L.P:
Marka hakkında farklı bir mizah anlayışıyla, bambaşka şekilde konuşmak istedik. Hem modern hem de markanın zengin kökleri altında böyle bir etkinlik yapmaktan büyük keyif aldık.

A.S: Bildiğim kadarıyla Palazzo Pucci aileniz için çok önemli. Babanız burada büyüdü, siz de kitlenizle bir araya gelmek için buradasınız. Bize daha detaylı bilgi verebilir misiniz?
L.P:
Burası 15. yüzyılda yapıldı. Politikayla ilgilenen ailemin yaşadığı yerdi. O dönemde burada bankacılar, terziler veya kumaşçılar yoktu, politikacılar vardı. Hatta büyükbabam da Floransa'da politikacıydı. Bu bir nevi gelenektir bizim için. Moda alanında çalışan ilk aile üyesi babam oldu. Evde çalışmak, işini evde yapmak bir tür İtalyan geleneği olduğu için çalışma yerini de orası yaptı. Ben modanın içinde büyüdüm; model, defile veya stüdyoları görmek benim için çok normaldi. Şu anda ise burada daha çok ofis, stüdyo ve eski koleksiyon arşivlerimiz var. Ana ofisimiz Milano'da. Eşsiz, yaratıcı ve mirası değerli bir marka yarattık. Burası da markamızın bu fikir mirasını sergilediğimiz bir müze niteliğinde.

Yeni projeler yapıyoruz, eğitimler alıyoruz, yeni fikirler üretmek üzere çalışıyoruz. Öğrencilerle birlikte, sanal gerçeklikle çalışmalar yapıyoruz. Bu mirası gençler sürdürmeli, marka gençlerle daha da tanınmalı, tüm isteğimiz bu.

A.S: Emilio Pucci 1950'lerde globalleşmeye başladı. Bugüne gelene kadar süreç nasıl gelişti?
L.P:
Evet, markamız aslında kurulduğu günden beri global bir marka. 1940'ların sonuna doğru, ilk kurulma aşamasında Amerika'daydık. Şimdi Avustralya, Hong Kong ve Brezilya'ya uzanan birçok yerdeyiz.

A.S: Emilio Pucci tarafından yaratılan her detay halen varlığını koruyor. Bu da markanın modern ve zamansız olduğunun önemli bir kanıtı. Bu detayları günümüze nasıl adapte ediyorsunuz?
L.P:
Her şey çok hızlı gelişiyor, bu da değişimi beraberinde getiriyor. Fakat evrimleşebilmek çok zor. Zamanın doğal akışına paralel olarak değişmek, gelişmek ama öte yandan özünü de yitirmemek... Birçok insan Pucci'yi desenlerden ibaret sanıyor ama aslında çok daha fazlası var. Tüm bunlar ve desenler aslında ikonikleşen bir vizyonun göstergesi.

A.S: Başlangıçtan bugüne Emilio Pucci jet-seti odağına aldı. Bu bakımdan lüksün ne olduğunu en doğru yansıtan markaların başında geliyor. Hızlı tüketim dünyasında sizin için lüksün tanımı nedir?
L.P:
Benim dünyamda lüksün anlamı kalitedir. Kaliteden kastım, çok özenle yapılmış tasarımlar; aldıktan iki veya üç yıl sonra aynı şekilde giyebildiğiniz kıyafetler. Kalıbı, tüm detayları güzel olmalı ve yeni adapte olduğumuz sürdürülebilirlik kavramını yansıtmalı. Sürdürülebilir olan, her detayıyla özenle yapılan şey kaliteli ve güzeldir. Bu noktada para değil, o ürünün nasıl yapıldığıdır benim için önemli olan.

A.S: Emilio Pucci her zaman modern, seyahat etmeyi seven, aktif bir kadın hayal ederek tasarladı koleksiyonlarını. Siz bugünün Pucci kadınını nasıl tanımlarsınız?
L.P:
İnsanları seven, seyahat eden, iletişim kuran ve kesinlikle kadınların merkezde olduğunu bilen, eğitimi ve görgüsü sayesinde kadınları fazlasıyla anlayan, ihtiyaçlarını tahmin eden bir erkekti babam. İşte, önce bu noktayı anlamak gerek. Kadınlara karşı tutumu erkeklere olan tutumuyla aynıydı. Demek istediğim, kendi ihtiyaçlarını sorgulayan biri olarak kadınları da anlardı ve kendi gardırobundaki kıyafetleri kadınlara uyarladı. Kapri pantolonlar, erkek tişörtleri ve şortları tasarladı. Bu sayede sportif tasarımlar doğdu. Fit olmak onun için sağlık demekti ve ona göre bir kadın fit olmalıydı. Bugün de fit, eğlenceli, seyahat etmeyi seven, modern bir kadın Pucci kadını.

A.S: Markanızın İlkbahar/Yaz 2019 koleksiyonundan bazı tasarımlarla keyifli bir çekim gerçekleştirdim. Bu koleksiyonu nasıl tanımlarsınız?
L.P:
Emilio Pucci hep mutlu anları, arkadaşlıkları, tatilleri yansıtır. O yüzden hep mutlu ve eğlencelidir. Bu koleksiyon da renkleri, desenleri, Pucci ruhuyla çok eğlenceli. Sunuma da bunu yansıttık. Modeller dans edip gülüyor, eğleniyordu. Babam hep, "Modaya yeni bir şey getirdiysen, bu güzel bir andır, o yüzden hep gülümsemelisin" derdi. İşte, biz de her yenilik için doyasıya gülümsüyoruz ve umuyorum ki mutluluğu insanlara da geçirebiliyoruz!

A.S: Genç tasarımcılara tavsiyeleriniz neler?
L.P:
Bu oldukça zorlu bir iş. Aşırı bilgi birikimi gerektiren, vizyonun yanı sıra teknik bilgi de isteyen çok önemli bir iş. Güzelliğe, görünüme odaklanıp fonksiyonelliği unutmamalılar. Güzel olanla fonksiyonelliği bir araya getirmeliler. Görsel olarak bizi tatmin eden ama içinde rahat edemediğimiz bir tasarım anlam ifade etmez ve bu şekilde uzun soluklu olamaz.

A.S: Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz? Belki ileride İstanbul desenlerini şallarınıza yansıtabileceğiniz bir işbirliği söz konusu olur.
L.P:
Ülkenizi, şehirlerinizi, insanlarınızı hep çok sevdim. Gerçekten çok büyük bir potansiyeliniz var. Tasarımcılarınız, sektörünüz, genç nüfusunuz ve zengin tarihinizle ilham veriyorsunuz.