La Famiglia
LIFESTYLE

La Famiglia

Vaat ettiği aile sıcaklığı ve huzurla her nesilden insanı cezbeden masallar diyarına, İtalya’nın yükselen yıldızı Puglia’ya bir ziyaret.

GÜNCELLEME TARİHİ: 5 Mayıs 2019

Lydia Slater

Seneler boyu kızlarımla seyahat rotası belirlerken sessiz bir anlaşmaya sadık kaldık; seyahatten keyif almak için sıramızı beklemeliydik. Örneğin seçilen tatil rotası benim sahilde yatarak tatili geçirmeme izin veriyorsa, onlar mutlaka şehir merkezinde kültürel gezi planları yaparlardı. Öyle ki, herkesi eş zamanlı şekilde mutlu edebilecek bir tatil planının var olduğuna inanmazdım. Ta ki Trullo Pinnacolo'da konaklayana dek...

Çoğu butik otel gibi minimalist ve stil sahibi olmasının yanı sıra Puglia'daki bu şık villada konaklarken özgür olma ayrıcalığına da sahipsiniz. Bebeğiniz gecenin bir yarısı çığlık çığlığa ağladığında sizi uyaran bir görevli ya da ergen yaştaki çocuğunuz gece havuz kenarında müzik dinlemek isterse buna engel olacak birileri karşınıza çıkmayacak. Dahası, burada konaklarken arkadaşlarınızı çağırma lüksü de size sunulanlar arasında. Yüzyıllık zeytin ağaçlarıyla çevrili, doğayla iç içe bir lokasyonda yer alan bu inziva köşesinin en güzel avantajlarından biri de restoranları ve dükkanlarıyla gençleri mutlu edecek Ostuni şehrine arabayla beş dakikalık mesafede olması.

Biz seyahatimize sekiz kişilik grubumuzla, okul sonrası bir Cuma akşamı Bari'ye uçarak başladık. Gün batımında, iki yanında selvi ağaçlarının sıralandığı yolda keyifli bir araba yolculuğunun ardından Puglia'nın ünlü Trulli evleriyle bezeli peri masalının içine girdik. Kısa süre sonra da ilk bakışta yüksek taş duvarların dikkat çektiği nihai destinasyonumuza, Trullo Pinnacolo'ya vardık. Villamıza girdik ve önceden talepte bulunduğumuz atıştırmalıklarla uyku öncesi karnımızı doyurduk.

Ertesi sabah göz kamaştırıcı güneş ışığının odaya dolmasıyla uyanıp etrafı keşfe koyulduk. Paris kökenli iç mimar Fabrice Bejjani tarafından tasarlanan Trullo Pinnacolo, krem rengi taş duvarları ve ceviz ağacı mobilyalarıyla modern ile gelenekseli, sade ile doğal olanı buluşturan etkileyici bir havaya sahipti. Siyah mozaik taşlı havuzun kenarındaki geniş yastıklı oturma alanı ve terastaki ping pong masası gençlere hitap ederken, biz yetişkinler kendi vahamızın tadını çıkarıyorduk; gizli bahçede etrafı lavantalarla çevrili masa, keyif yapmaya, hatta roman yazmaya davetiye çıkarır nitelikteydi.

Mutlulukla geçen tatil günlerimiz boyunca kimi zaman eğitmenimiz Federica eşliğinde refleksoloji uygulaması ya da yoga yapmak, kimi zaman açık havada, taş masada otantik lezzetler tatmak için bir araya geliyorduk. Bazen de yemekleri kendimiz pişiriyorduk. Yakınlardaki küçük süpermarket, filtre kahve gibi olmazsa olmaz ihtiyaçlarımızı gideremese de taze yerel balıkları ve deniz ürünleriyle sıklıkla uğradığımız bir adres oldu.

Hafızamıza kazınan özel anlardan biri de arkadaşlarımızın evlilik yıldönümü kutlaması için, otelde kalan bir başka çiftin ziyafet sofrası hazırlamasıydı. İhtişamlı akşam yemeğinde sunulan taze ançüezler, domates ve patatesle servis edilen kocaman ahtapot, deniz midyesi, kızarmış kalamar ve kılıçbalığı bize unutulmaz bir lezzet deneyimi yaşattı. Saydıklarımın yanı sıra servis edilen makarna, salata ve puding çeşitlerini de eklersek menü oldukça genişti. Fakat sonradan öğrendiğimize göre bu çeşitlilik Puglia sofraları için gayet normalmiş.

İstisnasız her şeyin mükemmel olduğu bu ortamdan ayrılmak bize zor gelse de birkaçkez geziye çıkma fırsatı yakaladık. Sıradışı güzellikteki Alberobello'da özel rehber eşliğinde tur yaptık. Bu güzel kasabada, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan harikulade Trulli evlerini gezip, bölgeye özgü içi kremayla dolu taptaze mozzarella ve burrata'ları tatma fırsatı yakaladık. Bir başka akşam, gençleri makarna ve kağıt oyunlarıyla baş başa bırakıp, beyaz taş duvarlar ile mor begonvillerin ardına saklı şirin bir kasabada, Cisternino'da yemeğe çıktık. Puglia bölgesinde bulunan Brindisi şehrine bağlı kasabanın meşhur restoranı Osteria Bell'Italia'daki seçimimiz, yeşil elma ve cevizle lezzetlendirilmiş karides tartar ve deniz tarağı dolgulu ravioli oldu.

Son günümüzde ise havaalanına giderken öğle yemeği için Coccaro Beach Club'da mola verdik. İçeri girmesi her ne kadar bize pahalıya patlamış olsa da her kuruşa değdiğinde hemfikirdik. Palmiye yapraklarının altında, yakışıklı garsonlar tarafından servis edilen içecekleri yudumlarken, ılık turkuaz suların ve gümüş renkli kumların üzerimizde yarattığı etkiyle burayı kesinlikle bir kez daha ziyaret edeceğimize dair birbirimize bir söz verdik.