Öykü Baştaş'ın Özgün Tavrı
LIFESTYLE

Öykü Baştaş'ın Özgün Tavrı

Global moda markalarının yeni podyum ve kampanya yüzü Öykü Baştaş ile modellik kariyerini, kişisel stilini ve tutkularını konuştuk.

GÜNCELLEME TARİHİ: 25 Haziran 2020

Bade Çakar

Son üç yıldır Öykü Baştaş, hayatının büyük bir kısmını seyahat ederek geçiriyor. Dikkat çeken karakteristik fiziksel özellikleriyle Gucci, Valentino, Marni ve Burberry gibi dünya markalarının podyumlarında ve reklam kampanyalarında yer alıyor. Moda dünyasının hızına yetişirken, eğitimini aldığı mimariyi de geri planda bırakmıyor. Tempolu yaşantısına karantina süreciyle mola veren Baştaş, bu dönemi İstanbul'daki evinde geçiriyor. Onunla mimarlık eğitimini, sanat tutkusunu ve kişisel stilini konuştuk.

Instagram'da paylaştığın bir fotoğrafla yurtdışı kariyerin başladı. Gucci, Valentino, Burberry gibi modaevleriyle bir araya geldin. Bu zamana kadar geçen süre nasıl bir serüvendi senin için?
Şimdi bakınca anlıyorum; bu süre benim için büyük bir koşturmaca ve kaos olarak geçmiş. Çok eğlenceli fakat bir o kadar da yorucu ve stresli bir üç yıl yaşamışım.

Şu an ise bir durulma dönemindesin. Salgın sonrası sence moda dünyasında nasıl değişimler olacak?
Köklü değişiklikler olacağına inanıyorum. Bence ilk adım kesinlikle yavaşlama olacak. Yılda 6 sezon yerine 2-3 sezon olabilir. Aynı şekilde, her alanda olacağı gibi modada da dijitalleşme olacaktır, belki de artık çekimler veya defileler için 12 saatlik uçuşlar yapmamıza gerek kalmayacak. Aslında bunun örnekleri salgından önce zaten başlamıştı; Yang Li'nin dijital şovları, Vogue Italia'nın dijital model ile yapılan çekimleri gibi birçok deneme oldu.

Kişisel stilini nasıl tanımlarsın?
Açıkçası kişisel stilimi bir tanıma sokmuyorum. Yani sadece streetwear ya da klasik diyemem. Ancak tabii ki kıyafetlerimi seçerken dikkat ettiğim şeyler var. Önceliğim rahat olmaları ve içlerinde kendimi rahat hissetmem. O yüzden tercih ettiğim tasarımların tarzları değişebiliyor; çok feminen ya da çok maskülen giyindiğim zamanlar oluyor. Tamamen o an nasıl hissettiğime bağlı diyebilirim. Bir de benim için tasarım önemli; hangi kategoriyi temsil ettiği değil, temsil ettiği katagorinin en iyi tasarlanmış hali olması önemli olan. Bu, streetwear'den couture'e her şey için geçerli.

Stilinin anahtar parçaları neler?
Anahtar parçalarım kesinlikle jean, tişört, sweatshirt, siyah mini etek ve elbise, bir de sneaker. Seçtiğin tasarımlarda hangi detaylara dikkat ediyorsun? Öncelikle malzemesine dikkat ediyorum, dediğim gibi içinde rahat etmeliyim. İşçiliği de aynı şekilde çok önemli. Bir de tasarımının bana uygun olması.

Favori tasarımcıların kimler?
Çok fazla var; Hubert de Givenchy, Marc Jacobs, Matthew Williams, Maryam Nassir Zadeh, Jonny Johansson... Bunlar sadece ilk aklıma gelenler.

Zaman içinde stilinde değişim oldu mu? Herhangi bir moda pişmanlığın var mı?
Kesinlikle oldu, olmaya da devam ediyor. Stilin sabit kalan bir şey olduğunu düşünmedim hiçbir zaman. Eskiye göre biraz daha renkli giyindiğim söylenebilir ve bir de daha çok risk almaya başladım. Garantili seçimlerin biraz dışına çıkıp, daha eğlenceli şeyler giymeye çalışıyorum. Her gün sokakta görmediğimiz şeyler. Türkiye'nin de biraz buna ihtiyacı var bence.

Gardırobundan bizi şaşırtacak birkaç parça saymanı istesek...
Bol kesimli, renkli ve simli Acne Studios elbisem; normalde hem simli hem de renkli fazla giyinmem fakat bu elbiseyi özel olarak seviyorum. Annemin bana birkaç yıl önce pazardan aldığı tişörtüm; çok kaliteli olmasa da çok rahat ve kolay giyilebilir bir parça. Paris'te bir vintage mağazasından aldığım bodysuit; bu da çok fazla bodysuit giymediğim için galiba biraz şaşırtıcı.

Podyumdan hafızanda kalan özel bir anın var mı?
Çok fazla var ama en dramatik hikaye galiba ilk sezonumda yaptığım MSGM şovu. Hayatımda katıldığım ikinci runway şovuydu ve kesinlikle topuklu ayakkabı ile yürümeyi bilmiyordum. Öncesindeki üç gün boyunca fitting denemelerinde MSGM ekibi ile 12 cm ince topuklu ayakkabılar üstünde çalıştım. Sonunda ayaklarım tamamen yara içinde kaldı. Sonraki gün şovda ayakkabıları giydiğimde canım o kadar çok yanıyordu ki... Şovu izlerseniz anlayabilirsiniz; sonlara doğru yamuk yürümeye başlıyorum ve yüzümde stresli bir ifade var ama düşmeden bitirebildim.

İşinden dolayı sık sık seyahat ediyorsun. Seyahat çantandan ayırmadığın parçalar neler?
Casting'ler için siyah topuklu botlar ve siyah pantolon. Ayrıca jean, blazer, Alyx kolyem, güneş gözlüğüm ve göz altı maskelerim de her zaman yanımdadır.

Yaz için favori destinasyonun neresi?
Türkiye'de kesinlikle Datça, dünyada ise Paris. Son üç yıldır yazlarımı çoğunlukla Paris'te geçiriyorum.

Modelliğin yanı sıra mimarlık eğitimine devam ediyorsun. Mimariye olan ilgin nereden geliyor?
Mimariye olan ilgim, 7-8 yaşında Sims oynamaya başlamama kadar gidiyor. Aslında galiba küçüklüğümden beri tasarıma bir ilgim vardı. Moda ve mimari, ikisi de bunun örnekleri.

Hangi mimari akım sana uyuyor?
Bana uygun olduklarını söyleyemesem de içinde gezmeyi sevdiğim binaların çoğu Art Deco, Gotik ve Brütalist binalar.

Aynı zamanda sanatla da ilgilisin. Resim yapmaya nasıl başladın? İleride yaptığın resimleri sergilemeyi düşünüyor musun veya farklı bir planın var mı?
Resim yapmaya 5 yaşında başladım ve o zamandan beri devam ettirdiğim bir hobi benim için. Hep kendi kendime, sadece beni mutlu eden bir şey olduğu için yaptım. Bundan sonra da öyle olur diye düşünüyorum. Fakat zaman ne gösteririr bilinmez, belki ileride sergilemeyi düşünebilirim.

Moda ile sanatın ilişkisini nasıl değerlendiriyorsun?
Modayı aslında sanattan çok bir tasarım dalı olarak görüyorum fakat her tasarım dalında olduğu gibi sanat ile güçlü bir ilişki içinde. Sanat akımları yıllardır modayı etkilemeye devam ediyor. Bazen daha çok, bazen daha az.

Hayallerini ve gelecek planlarını öğrenebilir miyiz?
Şu anda aslında biraz modellikten mimarlığa doğru kayıyorum galiba. Modellik her zaman yapmak istediğim ve sevdiğim bir şey fakat bir yandan da mimarlığı daha kendime ait hissediyorum. Yani kontrolün daha fazla bende olduğu bir şey. Bugüne kadar bir yandan okulum devam ettiği için, bir yandan da sürekli seyahat edip çalıştığım için çok fazla zaman ayıramamıştım kendi istediğim şeyleri yapmaya. Bu yüzden ufak ufak mimarlık konusunda kendi istediklerimi yapmaya başladım.