Sicilya'da Rüya Gibi 7 Gün
LIFESTYLE

Sicilya'da Rüya Gibi 7 Gün

Gök mavisi sular ve turkuaz göklerle çevrili topraklarıyla zihni, vücudu ve ruhu besleyen bir cennet: Sicilya.

GÜNCELLEME TARİHİ: 8 Aralık 2021

Alex Preston

Buraya vardığımız an, yaşadığımız o mutluluk hissini ne denli özlediğimizi idrak ediyoruz. Sekiz kişilik bir grubuz (hepsi eski dostlardan oluşan dört yetişkin ve dört çocuk) ve cennetteyiz. Şimdi, size Sicilya'da geçirdiğimiz rüya gibi yedi günü resmedeceğim...

Sabah ilk durağımız, dünyanın en büyük arkeolojik bölgelerinden Selinunte. Bu olağanüstü antik Yunan kentinin kaldırımlarında at arabalarının tekerlek izlerini hâlâ görmek mümkün. Rehberimiz Gianluca, binlerce yıllık tarihi yapıları avucunun içi gibi, onlara dair bilgileri ezbere bilen bir sihirbaz. Öyle ki, Antik Yunan'dan Sicilya'ya, günümüze uzanan anlatısının bizde adeta şok etkisi yarattığını söylemeliyim.

Öğle yemeği için kalıntılardan çok da uzak olmayan sahil kesimine, bize önerilen La Pineta adlı restorana doğru yola çıkıyoruz. Altın kumların kristal berraklığındaki sularla buluşması muhteşem bir manzara oluşturuyor. Kıyıda Speedo mayolarıyla İtalyan gençler ve onlara şezlonglarında eşlik eden anne babalar var. Geldiğimiz restoran son derece sade. Mütevazı masamızdaki muhteşem balık ürünlerine serin lokal içecekler eşlik ediyor. Akdeniz'in lüks lezzetlerinden ıstakozlu spagetti'yi (alle vongole) bitirirken, uzun süren karantinanın yarattığı ağırlık hissi nihayet üzerimizden kalkıyor. Gece geç saatlerde, yıldızlar altında ışıldayan Al Jafar adlı villaya varıyoruz. Gündüz ışığında görmediğim bir yerde yeni güne uyanmayı her zaman sevmişimdir ancak Al Jafar beklentimin de ötesinde, bizi zaman ve mekanın ötesine taşıyan bambaşka bir adres.


Al Jafar Villa

Sicilya'nın büyük bölümü gibi bu güzel kale de adanın tarihini taşlarında yaşatıyor. Adı bile, zamanla değişip yenilenen orijinal Mağribi yapının bir yansıması. İki kuleden birinde kutsal bir mabet bulunuyor, diğerinden ise eski Fenikelilerin yaşadığı Erice kasabasının fırtınalı tepelerine bakabilirsiniz. Ana ev geniş ve havalı, adeta şık bir Milano penthouse'u gibi dekore edilmiş; avlu, kale duvarlarının üzerinden aklımda uzun süre yaşayacak bir bahçeye bakıyor. Tam orta bölümde yer alan, yaseminler ve incir ağaçları ile hayatımda gördüğüm en büyük biberiye otlarının çevrelediği uzun yüzme havuzunun çevresinden büyüleyici bir koku yayılıyor. Bahçelerin ilerisini ise sonsuzluğa uzanan zeytin ağaçları sarıyor. Yakın mesafede, mücevher gibi parlayan denizde Egadi Adaları görülüyor.

Al Jafar'ın nazik çalışanlarından Girolammo ile tatilimizin sonuna doğru artık iyice dost oluyoruz. Ona duyduğumuz hayranlık kadar eşi Nadia'nın pişirdiği yemeklere de hayran kalıyoruz.

Girolammo'nun kız kardeşleri ve akrabaları da Al Jafar'daki mecburi karantina dönemimizde (Sicilya'ya gittiğimiz ilk beş gün karantinadaydık ve açıkçası bu süreç bizler açısından daha iyi geçemezdi) bize muhteşem yemekler hazırlıyor. Beş gün boyunca yapmamız gereken tek şey; öğle yemeğinde hangi makarnayı yemek istediğimizi düşünmek ya da teras ile havuz kenarında kitap okumak, veya buzdolabından getirdiğimiz soğuk şeftalileri dilimlemek oluyor. İşte bu nedenle, kalenin muazzam duvarları arasında karantinadan çıkıp özgürlüğe kavuştuğumuz gün biraz üzülüyoruz.

Nihayetinde villadan ayrılıp, akşamı Trapani'nin tuzlu kumsallarında geçirmeye hazırlanıyoruz. Tabii, tüm programımız villayı kiraladığımız Thinking Traveller adlı lokal firma ve muhteşem rehberimiz Barbara gözetiminde ilerliyor. Barbara'nın parlak zekasını tanımlamak biraz zor. Bize açamadığımız tüm kapıları sonuna dek aralıyor, tatilden ne beklediğimizi anlatmamıza gerek bile kalmadan algılıyor ve planladığı programları dikkatlice bize uygulatıyor.

Yeri gelmişken, planlarımızdan birine örnek vermek istiyorum: Antik çağdan kalma Mozia Adası'na doğru tekne turuna çıkıyoruz. Cenneti andıran Mamma Caura adlı restoranda, terasın en güzel masası bizler için ayrılmış. Karşımızda göz alıcı kumsallar, yel değirmenleri, tarihi kalıntılar... Kızarmış balık ve burrata'dan oluşan tabaklarımız gelmeden önce deniz üzerinde süzülerek batan güneşi izliyoruz.

Ertesi gece Barbara, bir askeri operasyon düzenlermiş gibi Erice kasabasına yapacağımız ziyareti planlıyor. Harita üzerinde, Trapani'de nereden teleferiğe bineceğimizi bize gösteriyor. Ve bu ziyaret sayesinde, hayatımda varlığını hayal dahi edemeyeceğim güzellikteki manzaralara şahit oluyorum. Barbara, sonrasında bizi Bar del Baglio'ya yönlendiriyor. Buranın sahibi bizi eski bir dostmuşçasına karşılıyor ve mis kokulu içecekler getiriyor. Akşam yemeği için Monte San Giuliano'ya gidiyoruz ve bir kez daha gün batımının kırmızı renkleri aklımızı başımızdan alıyor. Son olarak tatlı ziyafeti çekmek üzere La Pasticceria di Maria Grammatico'ya gidiyoruz. Nefis cannoli'lerimizi yedikten sonra teleferikle aşağıya iniyor, Al Jafar'a dönüp uykuya çekiliyoruz.

Şunu belirtmeliyim ki 18 ay süren pandemi, bana tatilde organize olmanın ve doğru plan yapmanın ne denli önemli olduğunu öğretti. Kış soğuğundan kaçan bizim gibi insanların kötü yemekler ya da zevksiz plajlarla kaybedecek zamanı yok. Bu nedenle, Thinking Traveller ile organize ettiğimiz tatilimizi, tüm potansiyel risklerin önüne geçen bir sigrota poliçesi gibi düşünüyoruz.

Son birkaç günümüzü, en son 16 yaşındayken eğitim için geldiğim Palermo'da geçiriyoruz. Öğrencilik yıllarımda, bu şehre dönüşümün Villa Igiea gibi görkemli bir otelde konaklayarak gerçekleşeceğini hayal dahi edemezdim. Rocco Forte oteller zincirine yeni dahil olan ve Palermo'nun en iyi oteli olarak adından bahsettiren Villa Igiea, son derece kusursuz şekilde yenilenmiş bir yapıda hizmetveriyor. Lüks odaları, şık yeşil-beyaz çizgili şezlongları, rustik Yunan süslemeleriyle tasarlanmış havuzu ile şehrin telaşından ve sıcağından uzaklaşmanıza imkan tanıyan muhteşem bir adres.

Barbara son bir öneriyle bizleri uğurluyor: Quattro Mani adındaki inanılmaz restorandaki ziyafetin ardından, günümüzün geri kalanını gezmeye değer yerleri turlamaya ayırıyoruz. Arap-Normandiya ihtişamına sahip Palatine Şapeli, Arkeoloji Müzesi, Santa Caterina terasında deniz ürünleri, makarna ve enfes tatlılar eşliğinde gün
batımı...

Sicilya'dan ayrıldığımızda, kendimizi güneşin sıcacık, iyileştirici ışığı altında değişim geçirmiş ve Akdeniz'in serin sularında arınmışız gibi hissediyoruz.