Kültürel ve Mimari Dokusuyla The Bank Hotel İstanbul
DEKORASYON

Kültürel ve Mimari Dokusuyla The Bank Hotel İstanbul

19. yüzyılın eklektik mimari stilini yansıtmaya devam ediyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 13 Aralık 2023

Marriott International'ın Design Hotel markası altında faaliyet gösteren The Bank Hotel İstanbul; 1867 yılında İtalyan mimar Antoine Tedeschi tarafından, Neo-Rönesans mimarisiyle inşa edilmiş olup o günden bugüne şehrin tarihsel değerini gözler önüne sermeye devam ediyor.

19. yüzyılın eklektik mimari stilini mükemmel şekilde yansıtan bina, 2010 yılında Yılmaz Ulusoy tarafından satın alınarak 1960'lardan beri süregelen hikayesinde yeni bir maceraya yelken açtı.

Geçmişi günümüzde yaşatmayı amaçlayan Yılmaz Ulusoy Holding'in ilk adımı; "The Bank Hotel İstanbul" markası altında binayı, tarihi ve kültürel değerleri göz önünde bulundurarak restore etmek oldu. Otel binasının restorasyon çalışmaları ise Mimar Han Tümertekin tarafından yürütüldü. Öyle ki The Bank Hotel İstanbul binası, 21. yüzyılda hâlâ 19. yüzyıldan beri ait olduğu bölgenin kültürel ve mimari dokusunu taşımakta.

"Aslını bozmadan, sanat değerini koruyarak yenileme" ilkesine bağlı olarak restore edilen The Bank Hotel İstanbul binası; günümüzde toplantı odaları, tarihi hesap makineleri ve yazar kasalarıyla misafirlerini ağırlamaya devam etmektedir.

Sümerbank binası ve eskiden Neve Shalom cemaatinin cemaat merkezi olan Cemaathan Binası'nın birleşiminden meydana gelmekte olan The Bank Hotel İstanbul; eski adı Voyvoda Caddesi olan, kuyumcuların ve bankerlerin buluşma noktası Bankalar Caddesi'nde yer almakta.

SÜMERBANK BİNASI

Pera'da bağımsız mimarlık ofisi bulunan İtalyan mimar Antoine Tedeschi'nin yaptığı tek bina olan Sümerbank Binası; Bankalar Caddesi No: 5'te bulunmakta olup 1867 yılında inşa edilmiş ve Crédit Général Ottoman, Deutsche Bank ve Sümerbank gibi bankalara ev sahipliği yapmıştır.

VOYVODA CADDESİ

The Bank Hotel İstanbul'un bulunduğu Bankalar Caddesi, tarihi gözler önüne seren yapısıyla sıradan bir cadde olmaktan çok uzakta... Önceki adıyla Voyvoda Caddesi, Galata yaşamında her zaman merkezi bir rol oynadı. Galata'daki şehir içi surları boyunca uzanan bir cadde olarak karşımıza çıkan bu cazibe merkezine değer katan önemli mekanlar; Palazzo del Comune Genoese kongre binası ve Piazza Pazar Meydanı olarak sayılabilir. Cenevizliler (Magnifica Comunita di Peyra) 1682 yılına kadar burada yarı-resmi bir statüde yaşadı. Söz konusu yıllarda, bölgede çok sayıda dükkan ve banka olmasından dolayı Avrupalı tüccarlar gelişme kaydetmiş ve yine bazı Osmanlı yerel yönetimleri burada yer almıştır. Bu cadde, değerini Osmanlı döneminde de olduğu gibi korumuştur. Caddenin adını, Galata'nın asayişinden sorumlu yerel idareci Voyvoda'ya ait apartman ve konutlardan aldığı da bilinmektedir.

Voyvoda'nın hemen yanında ise, Galata Mahkeme'sinin bulunduğu Mahkeme Sokağı yer alır. Voyvoda Caddesi adı 17. yüzyılda yaşamış meşhur bir seyyah olan Evliya Çelebi tarafından verilmiş olup cadde 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun finans ve ticaret merkezi haline geldi.

THE BANK ROOF BAR

The Bank Hotel İstanbul'un teras katında yer alan The Bank Roof Bar, misafirlerine lüks ve unutulmaz bir deneyim sunmakta. Karaköy'ün üzerinde süzülen şık ve ferah roof bar, Haliç, Boğaziçi, Ayasofya, Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Camii dahil olmak üzere İstanbul'un muhteşem manzaralarıyla çevrilmektedir.

The Bank Roof Bar, klasik kokteyller ve The Bank Roof Bar'ın imza kokteyllerinin yanı sıra çok çeşitli viskiler, yerel ve uluslararası şaraplar dahil olmak üzere geniş bir içecek menüsü ile misafirlerini ağırlamakta. Ayrıca içeceklere eşlik eden lezzetli ikramların yanı sıra benzersiz bir atıştırmalık seçkisine de sahip.

SERİCA RESTAURANT

Serica'nın hikayesi; kökleri yüz yıllara dayanan, farklı kültürlerin beşiği olan bu coğrafyanın topraklarına dayanmaktadır. Bu topraklarda var olan; coğrafi işaretli, yerel malzemelerin tabaklarda özne olduğunu söyleyen Şef Yiğit Alıcıoğlu; topraktan tabağa serüvenini menüsü ile anlatmaktadır.

Her yemeğin dokusunu çiftçiden, rengini topraktan, tadını şefin metotlarından alan Serica menüsü; var olan kültürel zenginliğini korurken aynı zamanda lezzetleri güncel yöntemlerle tekrar sunar. Taze Ege'yi, zengin Karadeniz'i, kült İç Anadolu'yu, renkli Güneydoğu'yu bu menüde yaşarken, tek iklimin var olan eşsiz toprakları korumak olduğunu hissediyorsunuz.