Melisa Şenolsun: Kendi Yolunda
Ağustos kapak kızımız, hayata karşı duruşu, Avrupai havası, kendine has tarzı ve cool tavırlarıyla Melisa Şenolsun.
GÜNCELLEME TARİHİ: 4 Ağustos 2020
Işık Cansu Canayak
Fotoğraflar Emre Güven
Moda Editörü Tuğçe Kılınçlı
Melisa'nın enerjisini ateşe mi, güneşe mi benzetmeliyim, seçemiyorum. Fırtına gibi bir şey ama tam olarak ne, bulamıyorum. Ateş topunu andırıyor; bulunduğu yerleri dönüştüren, yerine yenisini ve daha iyisini koymak için eskiyi yakmaktan korkmayan bir güç. "Annemin ismi Güneş. Bu yüzden biz üç kardeş, güneşin kızı ve oğlu diye tanımlanmayı ayrı bir severiz. Ateş de var içimde. Dolayısıyla hem ateş hem güneş diyeceğim. Ama uzaktan beni bu denli doğru analiz edebilmiş olman imkansız gerçekten" deyince, bunu belki ikimizin de Egeli, dahası İzmirli olmamıza bağlayabileceğimizi söylüyorum. Benzer duygular içinde olabiliriz. "Ege gerçekten bambaşka bir coğrafya. Kendine özgü bir ışığı var. Genelde sahil şehirleri hep böyledir ama Ege'de kadına verilen değer, kadınların anaç ve eğlenceli oluşları, hayata dönük ve üretken kalmayı seçişleri çok tatlı."

Henüz 24 yaşında ama neredeyse 10 senedir onu ekranlarda, tiyatro sahnelerinde, marka işbirliklerinde, sinema salonlarında izliyoruz. Halimizden çok da memnunuz. Yer aldığı projelerin hemen hepsi de epeyce başarılı olmuş işler. Demek ki, tercihlerini doğru kullanıyor. "Doğru işi seçmek, gerekirse arada beklemek, sadece işinle var olmaya odaklanıp kişisel yaşamını olabildiğince gözlerden uzak tutmak… Bunlar, meyvelerini yavaş yavaş veren türde kararlar. Kariyeri magazinle birlikte yürütmeyi seçmek de bir strateji ama bana çok riskli geliyor çünkü orada herhangi bir hatada ivmeniz bir anda yere çakılabilir."
Ancak bu sarmalın içinde bizimle birlikte büyürken onun da hata yapma lüksü; lüksü de bırak, hakkı var. Hata yapmadan büyünmüyor sonuçta. "İşin doğrusu, özgürlüğünden feragat etmeden olmuyor. Daha güvenli alanlarda, genelde arkadaşlarımızın evlerinde, daha içimize dönük yaşıyoruz. Öyle her gece dışarı çıkalım gibi bir durumumuz olmuyor. Kaldı ki, benim eğlence anlayışım da pek böyle değil. Fırsat bulursam yurtdışına kaçmayı, orada daha rahat hissetmeyi yeğliyorum. Biz zaten eğlence olayını biraz yanlış anlamışız bence. Mekanlarda dans pisti var mesela ama kimse dans etmiyor, sen edince de tuhaf tuhaf bakıyorlar. Kendini bırakmıyor kimse. Gerçekten iyi müzik dinleyip özgürce dans edilen yerler beni daha çok çekiyor. Ünlü olmasaydım da yine bunu tercih ederdim."
Daha fazlası Harper's Bazaar Ağustos sayısında.




