Gizli Başrol: Catherine Dior
MODA

Gizli Başrol: Catherine Dior

Christian Dior’un kız kardeşi Catherine Dior’dan ilham alan İlkbahar/Yaz 2020 koleksiyonu Miss Dior, insanın doğayla ilişkisini yeniden sorguluyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 9 Mart 2020

Sinem Dönmez

Dior'un hikayesindeki ana karakterlerden biri Catherine Dior. Nam-ı diğer Miss Dior. Modaevinin tarihindeki gizli başrol. Sadece güçlü karakteri ve hayat hikayesiyle değil, cesareti ve kararlılığıyla da öyle. Dior'un ilk ve artık bir ikona dönüşen parfümü Miss Dior onun adını taşıyor. Markanın ilk kadın tasarımcısı Maria Grazia Chiuri, İlkbahar/Yaz 2020 sezonu için arşivlere daldığında, koleksiyonuna ilham veren de yine Catherine Dior olmuş. En büyük tutkusu bahçesinde çiçekler yetiştirmek olan, 1917 doğumlu Catherine, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Kampı'ndan kurtulabilmiş biri aynı zamanda.

Ailenin bahçıvanı rolünü üstlenen Catherine'in çiçekler içindeki fotoğrafı şekillendirmiş koleksiyonu. Grazia Chiuri, Catherine'i topraktan bir çiçeği filizlendiren, o çiçeği büyüten, mevsimle yaşayan, mevsimle uyumlu, doğayı olması gerektiği gibi hisseden bir kadın olarak görüyor. İlhamı da tam olarak buna dayanıyor. Kreatif direktör için bu tasarımların ne nostalji ne de gelenekle ilgisi var. Bilakis, "Günümüzde bitki ya da çiçeklere bakmak ne anlama geliyor?" sorusunu sorduruyor. Birçok insana göre Antroposen Çağı'nda yaşıyoruz, yani artık doğanın insanı değil, insanın gezegeni etkilediği dönemdeyiz. Peki, bu dönemde doğa ve insan ilişkisindeki dengeyi yeniden sağlamak mümkün mü? Koleksiyon, motifleri, işlemeleri, güneş ışığını yansıtan parlaklığı ve rafya gibi ekolojik kumaşlarıyla, ilk bakışta bereketli bir bitki örtüsünü çağrıştırıyor.

Grazia Chiuri, kapsayıcı bir bahçe yaratmak istemiş. İçinde hiçbir hareketin boşa gitmediği, her şeyin bir arada var olduğu devasa bir mekanda, ekolojik peyzaj tasarım şirketi Coloco ile birlikte çalışmış; atmosferi görkemli ağaçlarla güçlendirmiş, adeta dev bir botanik bahçesi kurmuş.

Defilede bu farklı cinsten ağaçların yarattığı his, şehrin ortasında, hem yapay hem de çok doğal bir ormanda olmak gibiydi. Dekor, zamanda asılı kalmış, bir sürü farklı yerden gelen bitkinin bir arada yetiştiği bir evreni temsil ediyordu. Coloco, bu ağaçları daha sonra kamu yararına farklı noktalara dikerek, aslında koleksiyonun hissini, gerçek anlamıyla toprağa, doğaya taşıdı bir bakıma. Yarattıkları konsept, bir dekordan çok daha fazlasıydı. Ormanları, bitki çeşitliliğini, doğanın güzelliğini, insanlığın geleceğini korumanın ve buna katkıda bulunmanın her birimiz için mümkün olduğunu hatırlatan bir semboldü. Palmiye ağacından yapılmış rafya bir şapkayla davetlilerin karşısına çıktı her parça.

Grazia Chiuri, ekolojiyi modanın içine sokarken, sadece yarattığı ambiyansla değil, bu bahçıvan şapkalarıyla ve elbette seçtiği natürel renk paletiyle de mesajını vurgulamayı başarmıştı. Yarattığı o sonsuz, doğanın kalbindeymiş gibi hissettiren mekanın ve koleksiyonun ilham perisi Catherine Dior, Chiuri'nin hayalindeki kadın bahçıvan görünümüyle özgün, bilinçli, doğaya yakın bir Dior kadınına işaret ediyordu.