Sanal modeller geliyor
Moda gibi kişisel zevklere ve duygusal değerlendirmeye bağlı bir kavram söz konusu olunca, insan hep kendisinin merkezde yer alacağını sanıyor.
GÜNCELLEME TARİHİ: 27 Haziran 2018
Oysa sosyal medyanın tüm hayatımızı dijital beğenilerle sınadığı bugünlerde, sanal influencer'lar moda severlerin timeline'ını ele geçirmiş durumda.
Çağla Bingöl
Teknolojinin gelişimi tarih boyunca hem heyecan verici yeniliklerin hayatımızı zenginleştirmesini sağladı hem de ağır işlerden elimizi çekmemize yaradı. Önce fabrikalarda üretimin kaynağı olan insanı makine ile değiştirdik. Şimdi de tasarımda yapay zeka yerimizi almaya hazırlanıyor.
Bir zamanlar fütüristik yayınlarda gördüğümüz bu bilim kurgu tadındaki haberler artık uzak bir geleceği anlatmıyor. Balenciaga Sonbahar/Kış 2018 koleksiyonu için Demna Gvasalia modellerin vücutlarının 3D taramalarını aldı ve bunları kullanarak her parçanın kusursuz terziliğe sahip, tam üste oturan 3D kalıbını çıkardı. Bu belki couture'ün tekrar yüceltilmeye çalışıldığı moda endüstrisi için korkutucu bir gelişmeydi ama iş bununla da kalmadı. Çünkü şimdi bir de sanal modeller ve sosyal medya influencer'larının devri başlıyor.
KİM BU SANAL MODELLER?
Miquela Sousa isminde bir şarkıcı duydunuz mu? Kendisi Brezilya kökenli, Los Angeles'da yaşayan, Spotify'da şarkıları zirve yapan modasever bir genç kız. Belki de onu Lil' Miquela olarak tanıyorsunuzdur. Instagram'da bir milyonun üzerinde takipçisi olan Lil'Miquela tam bir melez güzeli. Alexander Wang, Off-White, Chanel gibi markalardan giyiniyor. Hepsi de ona çok yakışıyor. Çünkü eğer kendini her biçime 'adapte' etme şansın varsa neden yakışmasın ki?
Shudu ise şu sıra Instagram'da takip edebileceğiniz en kusursuz siyahi modellerden. Öyle ki, ilk fotoğraflarının yayınlamasından itibaren kozmetikten tekstile tüm markalar peşinde koşmaya başladı. Rihanna'nın über popüler makyaj markası Fenty, ruj koleksiyonunun en parlak tonlarını Shudu ile lanse etti.

İlk sanal süpermodel Shudu
Ancak Japonya her zaman olduğu gibi yine birkaç adım önden gidiyor. Hatsune Miku isimli pop yıldız holografik konserler veriyor, Riccardo Tisci'nin kendisi için tasarladığı couture tasarımları giyiyor.
Tabii, her grupta olduğu gibi bu ekibin de bir kötüsü var; Bermuda isimli sanal model. Irkçı söylemleri ve Trump yanlısı duruşuyla, tahmin edebileceğiniz üzere en sevdiği şey diğer sanal modelleri 'fake news' olmakla suçlamak.
SOSYAL DUYARLILIK SANAL MODELDE DE TERCİH SEBEBİ
Lil'Miquela yukarıda kısa kısa bahsettiğimiz modellerin en sevileni. Çünkü dijital ortamda yayınladığı popüler şarkılarının ve şık kombinlerinin dışında bir de sosyal konularda oldukça aktif. Black Lives Matter, Black Girls Code gibi ırk ilintili konuların yanı sıra LGBTI sorunları ve kadınların eşit çalışma hakları gibi mevzularda son derece tutkulu mesajlar paylaşıyor. Eğer kendinizi Lil'Miquela'nın Instagram'ında bulursanız, uzun bir süre yorumlardan kafanızı kaldıramayabilirsiniz. Çünkü takipçileri tam anlamıyla ikiye bölünmüş durumdalar. Bir kısmı onu çok seviyor ve bunu olabilecek tüm kalpli emoji çeşitleri ile anlatıyor. Bir kısmı da "sadece bir bilgisayar yazılımı" olan bu sanal modeli insanların nasıl takip ettiğini anlamıyor ve bunu, her anlamayan gibi kızgınlıkla dile getiriyor. Fakat yorumlar havada uçuşadursun, Lil'Miquela Prada'nın Instagram GIF projesinin yüzü oluyor, Proenza Schouler'in kapsül koleksiyonunu tanıtıyor, Moncler Genius, Diesel 'Dei-sel' pop-up mağaza ve Highsnobiety'in çekimlerinde yer alıyor.

Highsnobiety dergisinin kapağında sanal Instagram influencer'ı Lil'Miquela
Herkesin merak ettiği konu elbette Lil'Miquela'nın arkasında kimin olduğuydu. Sonunda Brud isminde California'lı bir teknoloji şirketi olduğu anlaşıldı. Peki, bu ne işe yaradı? Zira Lil'Miquela'ya göre, tüm hayatımızı sosyal medya içinde yaşadığımız bugünlerde herkes zaten ekranın içinde değil mi? Yani sanal olmasa da bizim için ne kadar farklı olabilir? Mesela siz Instagram'da takibe aldığınız Alman bir moda influencer'ını gerçek hayatta ne kadar görüyorsunuz? Ya da zaten hepimiz hayatımızın sadece istediğimiz kısımlarını bir küratör titizliğinde yansıtmıyor muyuz Instagram'a?
Shudu'nun kimliği konusunda ise her şey daha net. Yaratıcısı olan İngiliz fotoğrafçı Cameron James Wilson, Alek Wek ve Duckie Thot gibi ikonlaşmış siyahi modellerden ilham aldığını söylüyor. Dünyanın ilk dijital süpermodeli olarak tanımladığı Shudu'yu anlatırken, photoshop, filtre ve airbrush makyaj teknikleri ile sarmalandığımız bu dönemde, yarattığı sanal modelin de yeterince gerçekçi göründüğünü söylüyor.
MARKALAR İÇİN DURUM NE?
İlkbahar/Yaz 2016 koleksiyonunun kampanya çekimlerini gerçekleştirirken, Louis Vuitton belki de çok yeni bir gerçeklik anlayışına öncülük ettiğinin henüz farkında değildi. Kreatif direktör Nicolas Ghesquière, reklam yüzü olarak kullandığı ünlü modellerin yanı sıra bir de Final Fantasy isimli bilgisayar oyunundaki güçlü kadın karakter Lightning'e yer vermişti. Bu seçimini de, "Şu an içinde bulunduğumuz dijital dönemin harika bir yansıması" olarak anlatmıştı moda basınına.

Louis Vuitton İlkbahar/Yaz 2016 kampanyasında Final Fantasy kahramanı Lightning
Bugüne ger i döndüğümüzde, Lil'Miquela 2018 yazının en önemli It-girl'ü olarak tanıtılıyor. Evet, Kendall Jenner değil, Bella Hadid değil, Gigi değil, Lil'Miquela. Çünkü sanal bir modelin moda endüstrisinin hayatını kolaylaştıracak pek çok artısı var. Mesela Kendall Jenner gibi sansasyon yaratan bir reklam kampanyasında yer alarak kendi saygınlığıyla beraber çalıştığı diğer markaların prestijini de sarsma riski yok. Ya da Kanye West gibi bir taraftan Twitter üzerinden bize dakika dakika delirdiğini belgelerken, diğer taraftan işbirliği yaptığı markaları kopyacılıkla suçlama tehlikesi. Bir örnek de Dior'un yüzü olup, özel hayatı ile hayretlere düşüren Johnny Depp'ten gelsin...
Hazır söz Dior'dan açılmışken, insan John Galliano'nun antisemitik sözlerini de hatırlamadan edemiyor. Büyük moda evlerinin, şapkalarını önlerine koyup, yıldızlaşmış tasarımcılar hakkında tekrar düşünmelerini sağlamıştı kuşkusuz.
Son dönemlerde markalar ünlülerle yaptıkları anlaşmalara kendilerini sansasyonel durumlardan koruyan maddeler eklemiş olsalar da, bunlar genelde kriz sonrası devreye giren uygulamalar. Yani kamuoyunu rahatsız eden bir söylem ya da hareketin ancak sonrasında ünlünün marka ile bağlarının kesilmesi söz konusu. Fakat sanal modeller bu riski almanızı da önlüyorlar. Ayrıca tüm bütçelerin kısıtlandığı, devrin ekonomi devri olduğu bugünlerde, sağlayacakları maddi fayda göz ardı edilecek gibi değil. Özellikle moda sektöründe pazarlamanın en büyük bütçe kalemlerinden birinin sosyal medya çalışmaları olduğu düşünülürse, sadece sezonluk bir kampanya çekimi yerine, böyle tüm yıla yayılan bütüncül çalışmaların daha verimli olduğu aşikar.
Baş etmesi zor celebrity'lerin dışında, bir de sosyal medyada bir çırpıda ünü yakalamış ve elindeki bu yeni güç konusunda herhangi bir eğitimden geçirilmemiş influencer'ların markalar için yaratacağı riskleri düşünün.

Lil'Miquela ve 'kardeşi' Ronnie Blawko
GELECEK ONLARIN MI?
Gelecek trendleri, birçok gelişmenin yanında sanal modellerin de alan genişleteceğini ve çeşitleneceğini söylüyor. Tıpkı reklam piyasasında augmented reality, yani artırılmış gerçeklik teknolojisinin yükselişe geçeceği gibi. (Ne dersiniz, sanal modelleri bir aplikasyon sayesinde Prada mağazasında gezerken görebilir miyiz?) Tıpkı Lil'Miquela ile Bermuda arasındaki sosyolojik farklılıklar gibi, kitleler kendi dünya görüşlerini yansıtan sanal modellerin peşinden gidecek.
Bu yenilik bize, "Artık her şey sanallaşacak mı?" diye düşündürebilir. Ama bir de şu gerçek var ki, sanal modeller deneyi aslında herkesin her konuda duyarlılığının ve alınganlığının arttığı bir zamanda, markaların kendilerini koruma altına alma projesi de olabilir.
Bir sözünüzle sosyal medyada linç edildiğiniz ve marka itibarınızın yerle yeksan olduğu bıçak sırtı bu çağda, kuşkusuz editoryal bilinçle yapılan ilkeli habercilik de tekrar yükselişe geçecek. Bu durum sadece dijital yayınları değil, dergiciliğin geleceğini de etkileyecek. Tıpkı dijital playlist'lerin yanında tekrar müzik endüstrisine ağırlığını koyan vinil plaklar gibi. "Anı yaşamak", "kendine zaman ayır mak", "deneyimlemek" gibi deyimlerin öne çıktığı yeni dönemde, elinizle ağırlığını hissettiğiniz, her detayı titizlikle hazırlanmış bir derginin sayfalarını sindirerek çevirmenin ve konsantrasyonu bölmeden okumanın değeri de artacak.




