Tuğba Dinçerler ile Fashionable Life
Amerika’nın ikonik lezzetlerini Türkiye’ye getiren genç girişimcinin stili ve yaşam gustosu mercek altında.
GÜNCELLEME TARİHİ: 10 Eylül 2024
Röportaj: Bade Çakar
Fotoğraflar: Serkan Eldeleklioğlu
İlk olarak evinizden bahsedelim... Yaşam alanınızı nasıl tanımlarsınız?
Burası tamamıyla tüm ihtiyaçlarımı karşılayan bir ev. Aydınlık oluşunu, yerleşimini ve enerjisini çok seviyorum. Dekorasyon aşamasında içine girdiğimde bana keyif, huzur ve dinginlik veren bir evim olsun istedim; öyle de oldu. Sadece ihtiyacım olacak kadar eşya kullanmaya özen gösterdim. Taze çiçekleri, bitkilerimi ve onlarla ilgilenmeyi çok seviyorum. Etrafa baktığınızda gördüğünüz renkler en sevdiklerim.
Evinizle gardırobunuz hangi ortak paydalarda buluşuyor?
Bunu daha önce hiç düşünmemiştim ama gardırobum daha çok casual şık parçalardan oluşur. Şimdi bakıyorum da, evimin de böyle bir tarzı var aslında. Evimi sevdiğim renklerle dekore ettiğim gibi, gardırobumda da aynı renklerden fazlasıyla mevcut. Dolayısıyla hem renk hem tarz olarak pek çok ortak özelliğe sahipler.
Bugünkü stilinizi bulana kadar hangi aşamalardan geçtiniz?
Eskiden kıyafetlerde kullanılan materyallere çok dikkat etmezdim ve sadece bir dönem trend olan parçaları alırdım. Biliyorsunuz ki o tarz parçalar modası geçtikten sonra kullanılmıyor ve bir bakıma ziyan oluyor. Artık daha çok sürdürülebilirlik yanlısıyım. Kullandığım her şeyin materyaline, kalitesine ve uzun yıllar kullanılabilir olmasına dikkat ediyorum. Bununla birlikte zamanla vücudumu tanıdım ve kendime yakışan parçaları seçebilmeyi öğrendim. Eski fotoğraflarıma bakınca bu aşamalardan da geçtiğimi görebiliyorum.
Gardırobunuzun olmazsa olmazları neler?
Blazer, triko, jean, loafer ve topuklu ayakkabılar.
2023-24 Sonbahar/Kış sezonunda favoriniz olan stiller hangileri?
Son zamanlarda sessiz lüks akımıyla beraber tek renk, açık ve pastel tonlarda ya da takım giyinmek favori görünümlerim oldu. Kış sezonunda da bunu devam ettireceğimi düşünüyorum.
Magnolia Bakery birinci yaşını geride bıraktı. Markayı Türkiye’ye getirmeye nasıl karar verdiniz?
Magnolia Bakery’i Türkiye’ye getirmeyi hayal dahi edemezdim. Bunun gerçekleşmesini mümkün kılan ve tüm iletişimleri sağlayan kişi abim Mehmet Dinçerler oldu. Haberi benimle ilk paylaştığında yaşadığım heyecanı dün gibi hatırlıyorum. Sözleşmeyi 2019 sonunda imzaladık; sonrasında ben Magnolia Bakery’nin NewYork şubesinde iki ay eğitim aldım. 2020’de pandemiyle birlikte açılışı ertelemek zorunda kaldık ve nihayet 2022 Eylül ayında ilk şubemizin, bu yıl da ikincisinin kapılarını açtık.
Magnolia Bakery gelecek hayallerinizle nasıl örtüştü?
Magnolia Bakery her NewYork’a gittiğimde koşarak ilk iş kapısında sıra beklediğim ve keyifle tatlılarını yediğim bir markaydı. Zaten çok sevdiğim bir mekan olduğu için hayallerimi süslüyordu. Dolayısıyla anlaşmayı yaptıktan sonra burayı çok büyük bir emek ve sabırla yarattık. O yüzden Magnolia Bakery’i bebeğim gibi görüyorum.
Şu an bulunduğunuz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayat bir serüven ve ben şu an bulunduğum noktayı bu zamana kadar yaşadığım süre boyunca ulaştığım en üst nokta olarak görüyorum. Ama elbette bu kadarla yetinmeyeceğim. Önümde daha öğrenecek çok şey, gidecek çok yer, yaşanacak sayısız deneyim var. Kendimi geliştirmeye devam ederken potansiyelimi çıkarabileceğim en üst noktaya getirene kadar çalışmayı sürdüreceğim.
Magnolia Bakery’nin meşhur tatlarıyla sunduğu deneyimi siz nasıl tanımlasınız?
Ülkemizde ilk ve tek olan Amerikan pastanesi deneyimiyle misafirlerimizi bir anlığına NewYork’a götürdüğümüzü düşünüyorum. Burnunuza gelen bir kokunun, tadın veya sesin daha önce yaşanmış bir olayı yeniden canlandırdığıyla ilgili bilimsel bir yazı okumuştum. Ben mağazamızı ilk açtığımız gün bunu yaşadım: Fırınlarımızdan o güzel kokuyu duyduğum anda kendimi NewYork’taki Magnolia Bakery’deymişim gibi hissettim. Bunu konuklarımızdan da duyduğumda çok mutlu oldum çünkü aynı reçeteleri, ekipmanları ve tasarım öğelerini kullanarak NewYork deneyimini sunmayı amaçlıyoruz.
Kendi evinizde mutfakla aranız nasıl?
Magnolia Bakery açılışından önce profesyonel pastacılık ve ekmekçilik eğitimi aldığım için mutfakta oldukça iyi olduğumu söyleyebilirim. Eskiden evde tatlı çok yapardım ama Magnolia açıldığından beri pek yapmadım. Artık daha çok ev yemekleri yaparak sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum.
Gelecek planlarınız neler?
En büyük hayalim bütün dünyayı gezmek! Fırsat buldukça yeni yerler görmeye ve sevdiğim şehirlere tekrar gitmeye çalışıyorum. Farklı deneyimler kazanmak ve güzel anılar biriktirmek benim için çok önemli. Nereye gidersem gideyim hem meslek hastalığından hem de çok ilgimi çektiğinden dolayı bol bol restoran, kafe ve pastane gezerim. Farklı konseptler görmeye ve ilginç tatlar denemeye bayılırım. Gittiğim her şehre özel yaptığım haritalı gidilecek yerler, müzeler, restoranlar ve aktivite listelerim vardır. Hatta bunu yakınlarım bilirler ve seyahat etmeden önce benden listelerimi paylaşmamı isterler. Bu konuda tavsiye vermeyi de çok severim. Öyle ki bu ilgimi işe dönüştürsem mi diye çoğu zaman düşünmüşümdür. Bir gün bu hayalimi de gerçekleştirmeyi çok isterim.