Fırat Albayram
Elif Öksüz/Cosmopolitan
Merhamet dizisinin ressamı, sadece televizyon ekranlarında boy göstermekle kalmayıp arkadaşlarıyla birlikte kurduğu tiyatro sahnesinde de rol alıyor. Sahnede olmanın heyecanını yaşarken, sokakta durdurup fotoğraf çektiren hayranlarının onu mutlu ettiğini söylemekten çekinmiyor.
Merhamet’te canlandırdığınız Can, kadınların hiç hoşlanmadığı ama aslında vazgeçemediği bir erkek. Siz bu konuda ne diyorsunuz?
Aynı fikirdeyim. Erkekler bazen sevgilerini nasıl yansıtmaları gerektiğini bilmez ya, bence Can da o konumda. Seviyor ama sevmiyor gibi davranıyor. Vazgeçilemeyen tarafı da o. Bu sadece erkekler için değil, kadınlar için de aynı. Elde edemeyeceğine tutulma olayı yani. Ama bir süre sonra kadın, o erkekten vazgeçiyor. Erkek ise o kadını kaybedince ne yaptığını, daha doğrusu ne yapmadığını anlıyor. Adam olmayı kadınlar öğretiyor aslında. Terkede, terkede… Terk edilmeyen adam o zamana kadar bir kadına sevgisini nasıl göstermesi gerektiğini öğrenemiyor. Biz erkekler aşkımızı daha derin yaşıyoruz. Aşkımıza pek özen göstermiyoruz. Bu durum bir dönem çekici olabiliyor ama kadın o erkeğin hiç de vazgeçilmeyecek olduğunu anladığı anda o cazibe bitiyor.
Karakterin kendinize benzettiğiniz yanları var mı?
Ne yazık ki evet. Ama bir dönem öyleydim, artık değilim.
Bir kadını üzdüğünüz oldu mu?
Ben de herkes gibi üzüldüm ve üzdüm. Ama tabii ki bilinçli olarak değil; çocukluğumdan.
Şu anda bir ilişkiniz var mı?
Yok.
Fırat Albayram
En son ne zaman bir sevgiliniz olmuştu?
Bir buçuk, iki yıl oldu. Ben pek ilişki kuramıyorum. Yani birinin sevgilim olması için, onu gerçekten istiyor olmam gerekir. İki kişinin birbirine uyumlu olduğunu anlaması kolay değil. Hemen atlamamak lazım.
Ne kadar sürmüştü?
İki buçuk yıl sürdü.
Suskunlar ile tanınıp Merhamet’e geçtiniz. Bu ikisi arasında hayran sayınızda değişiklik gözlemlediniz mi?
Aslında ilk dizim Adanalı idi. Oradaki rolüm daha çok çocukların ilgisini çekmişti. İlk ciddi çıkışım ise Suskunlar ile oldu. TRT’de Kayıp Aranıyor isimli bir proje daha oldu ama o kısa sürdü. Merhamet’le birlikte hayran sayım çok arttı.
Twitter’da “Çocuklarıma savaş zamanı diye başlayan cümleler kurmak istemiyorum” yazmışsınız. Çocuklarınıza ilk olarak neyi aşılamak isterdiniz?
Biraz sokakta oynasınlar, yeter bana. Ben İzmir’de büyüdüm ve hiç eve girmedim. Annem bizi “Gidin dışarıda oynayın” diye evden kovardı. Şimdi tanıdıklarımın çocuklarına bakıyorum ve oynayacakları pek yer olmadığını görüyorum. Sosyalleşmek sokakta oluyor, okulda değil. Çünkü okulda nerede oturacağınıza, ne zaman tuvalete gideceğinize kadar birileri karar veriyor. Özgürlük kısıtlanıyor. Doya doya kavga edemiyorlar. Birileriyle kavga etmeyi öğrenmek gerekiyor ki, kırılıp kırılmamayı bilsinler. Bunları küçükken yapmak daha iyi. O kavga çok zarar vermiyor çünkü ertesi gün barışılıyor. İnşallah benim çocuğum sokakta oynayabilir. Gitsin, esnafla tanışsın, koşsun, akşama kadar oyun oynasın, eve gelmesin ama benim içimin rahat edeceği bir yerde olsun. İstanbul’da bu zor.
Fırat Albayram
Sizce evlendikten ne kadar süre sonra çocuk sahibi olunmalı?
Altı, yedi yıl sonra. Birazcık aşklarını, evliliklerini yaşasınlar. Ama birlikte yaşadılarsa hemen de çocuk yapabilirler. Annemle babama bakıyorum da, hiç birlikte tatil yapamamışlar. Keşke bizi biraz daha geç yapsalarmış da, gezselermiş. Şimdi geziyorlar gerçi.
Kaç kardeşsiniz?
İki kardeşiz. Bir ablam var, 32 yaşında.
Sokakta yürürken yanınıza gelen hayranlarınız oluyor mu?
Fotoğraf çektirmek isteyenler oluyor. Bu da en doğal hakları ve işimin bir parçası. Sonuç olarak kendim izleyeyim diye yapmıyorum bu diziyi. Onların izlemesi için rol alıyorum.
Hangi spor dallarıyla ilgileniyorsunuz?
Bu aralar spor yapmıyorum. İzmir’deyken bıraktım. İnternetten Amerikan futbolunu takip ediyorum. Çok güzel bir spor. Başka üniversiteler yaparken, benim okulumda bir Amerikan futbol takımı yoktu. Zaten sakatlanma riski de yüksek. Oyuncu olarak zor bir spor. Bu yüzden rekabet sporlarını hiç deneyemedim. Futboldan hiç anlamam ve sevmem mesela.
Tiyatro bölümünden mezun olmuşsunuz. Tiyatroya olan ilginiz nasıl başladı?
Ailem ben küçükken neye özendiysem ona gönderdi. Gitmediğim kurs yok. En son tiyatroda karar kıldım. Beni bir belediye çocuk tiyatrosuna yazdırdılar. Öyle başladım ve bırakmadım. Deneme yanılmayla insan neyi istediğini buluyor. Ben de çocuklarıma bunu aşılayacağım.
Fırat Albayram
Televizyona geçişiniz nasıl oldu?
Üniversitede birinci sınıfı bitirirken, Ülker Crispy reklamında oynadım. Hatta o işin yönetmeni, benim Suskunlar’daki ilk yönetmenimdi. Dört yıl aradan sonra, beni reklamdan hatırlayıp çağırmıştı.
Bir tiyatro sahneniz olduğunu duyduk.
Mecidiyeköy’deki Sahne Hal’i Haliç Üniversitesi’ndeki arkadaşlarımla kurduk. Orayı elimizden geldiğince ayakta tutmaya çalışıyoruz. Çünkü sahne açmak gerçekten de çok zor. Gelir için açılmıyor. Daha çok gideri oluyor. Oyunlar sahneliyoruz. Dışarıdan gruplar da geliyor. Neredeyse her akşam oyun var. 150 kişiye kadar seyirci alabiliyoruz. Eski bir bilardo salonunu aldığımız yardımlar ve sponsorlarla kırıp dökerek bir tiyatro salonu haline getirdik. Ben cumartesi akşamları Eksik isimli oyunda oynuyorum.
Okurken hayalini kurduğunuz ama işin içine girdikten sonra hayal kırıklığı yaratan bir durum yaşadınız mı?
Tabii canım. Hep sahnede olacağını sanıyorsun ama öyle olmuyor. Gerçi televizyon da güzel. Ama zor. Emekten fazla şeye ihtiyacın oluyor. Bazıları senin elinde değil. Doğru insanlarla tanışmak, şans faktörü gibi birçok etken var. Tiyatro öyle değil. O daha çok emek işi. Emek verirsen karşılığını alabiliyorsun. Oradan alabildiğin karşılık maddi değil. Belli bir yaştan sonra bu maddi dünyada sen de karşılığını almak istiyorsun. Çünkü kiramızı ödüyoruz, evlenmek istiyoruz ama bunu tiyatrodan karşılamak çok zor. Yapabilenlere gıptayla bakıyorum. Ama yine de tiyatroyu bırakmam. Kamera önü oyunculuğunu da çok seviyorum.
Fırat Albayram
İkisinden birini bırakmanız gerekse, tercihiniz hangisinden yana olur?
Yetişememek gibi bir sorunum varsa hayatta kalmak için tiyatroyu bırakırım çünkü tiyatrodan hiç para kazanmıyorum.
Bağımlılıklarınız ve takıntılarınız var mı?
Takıntılarım çok. Biraz uyuz bir adamım. Kendi eşyalarıma karşı hassasım. Bana ait eşyalara düşüncesizce davranıldığı zaman parlayabiliyorum. Bu hayatta istemeyen ve vermeyenler vardır ya, ben onlardan biriyim. Kendi yağımda kavrulurum. Kimseden bir şey isteyemem.
Bir kadın ne giyinirse çok beğenirsiniz?
Rock’çı gibi aykırı giyiniyorsa ve kendine özgüyse bayılırım.
Fırat Albayram
Evlenmek için para lazım dediniz ya, siz ne zaman evlenmeyi düşünüyorsunuz?
Doğru kişi karşıma çıktığında, zaman da doğruysa evlenirim. Ama ekonomik ve sosyal olarak bir aile olmaya hazır olmak gerekiyor. Evlenmek çok zor. Evlenmek için evlenmek ya da çocuk için evlenmek bana çok ters. Eskiden çok çapkındım. Hiç boş durmazdım. Sürekli hayatımda birileri olurdu. Yalnız kalmaya dayanamıyordum. Şimdi tam tersi. Doğru kişi diye de bir kavram yok aslında. Biz birilerinin hayatında iyi de olduk, kötü de, doğru da olduk, yanlış da. Aşık olduysanız o kişinin doğru olduğunu da hemen anlarsınız.
Siz kaç kez aşık oldunuz?
İki.
Görüşüyor musunuz?
Bir tanesiyle sonradan görüştüm ama artık çok ayrı hayatlarımız var. Telefonlaştık ve bitti gitti.
Hoşlandığınız giyim tarzı nedir?
Tarzı olmayanı beğeniyorum.Ben de öyleyim. Düzeltmeye çalışıyorum çünkü bu şekilde pek kabul görmüyorsun. Giyim piyasasında milyon dolarlar dönüyor. Buna tek başına karşı koymak için çok güçlü olmak gerekiyor. Paranız olduğunda o beğenilmeyen tarz “Bu adamın tarzı bu” oluyor