London Calling: Yasmin Doenyas
MODA

London Calling: Yasmin Doenyas

Mücevher markası Jezebel London’ın kurucusu, genç yaratıcı Yasmin Doenyas ile altı yıldır yaşadığı Londra’da buluştuk. Stilini ve projelerini mercek altına alırken, birkaç alışveriş rotası sormayı da unutmadık.

GÜNCELLEME TARİHİ: 25 Nisan 2018

Güneş Uysalefe
Fotoğraf Buğra Ergil

Londra'da herkes için şehrin avangard ruhunu özümsemek, stiline veya yaşantısına yansıtmak kolay olmayabilir. Yasmin Doenyas içinse altı yılın sonunda bunu başardığı söylenebilir. London College of Fashion'dan moda işletmesi diplomasıyla mezun olan Doenyas özgün bir girişimci. Yakın bir arkadaşıyla birlikte kurdukları Jezebel London'da geride bıraktığı İstanbul'un mücevher mirasına minimal bir yorum getirirken, kişisel tarzını da çağdaş ve sportif notalarla bir sonraki seviyeye taşımış. Şehir merkezine doyduktan sonra Shoreditch'teki yeni eviyle bohem bir yaşama geçiş yapan Doenyas, şu sıralar kariyerinde styling üzerine ilerlemeyi planlıyor, İspanyolca öğreniyor ve Bali'ye yapacağı seyahati iple çekiyor.

Bize kendini nasıl Londra'da bulduğundan bahseder misin?

Üniversiteye başvururken New York'a gideceğimden neredeyse emindim. Hiçbir zaman Londra'yı turist olarak çok sevememiştim. Son dakika aile ve arkadaş baskısıyla Londra'ya da başvurayım dedim. Sonra her şey çok hızlı gelişti ve kendimi burada buldum. Şimdi kendimi başka hiçbir yerde yaşarken hayal edemiyorum! Bu şehir ve insanları bana başka türlü karakteristik geliyor. Geleneklerine, tarihlerine ve tarzlarına böylesine sahip çıkmaları çok güzel. Geçtiğimiz yaz Shoreditch'in göbeğindeki minik ama çok sıcak bu eve taşındım. Londra'nın çok daha bohem, sanatsal ve ilham verici bir yüzünü gördüm, artık bu tarafta olmaktan çok mutluyum.

Londra'da moda okumuş biri olarak şehrin sakinlerini ve stillerini nasıl gözlemliyorsun? Diğer moda başkentlerinden farkı ne sence buranın?

Londra'da en çok hoşuma giden, bölgelere göre tarzın değişimini gözlemlemek olabilir. West'te daha çok klasik ve şık bir stil, East'te ise salaş ve street style'ı herkesin kendine göre yorumladığı bir tarz gözlemliyorum. Bana göre Londra dünyada modayı en çok takip eden şehir. Etrafımda gördüğüm herkes çok tarz ve bunu hiç kasılmadan, doğal halleriyle başarıyorlar. En çok hoşuma giden de bu sanırım.

Londra'nın kendi giyim zevkin üzerinde nasıl etkileri olduğunu söylersin? Kişisel tarzın bir evrimden geçmiştir muhakkak.

Tarzımın burada büyük bir evrimden geçtiği çok doğru. Rahatlığımın neredeyse görüntümden daha önemli hale geldiğini söyleyebilirim. Topuklu ayakkabıları artık düğünden düğüne giyiyorum ve spor ayakkabılar almaktan kendimi alıkoyamıyorum! Arkadaşlarım benimle "sneaker queen" diye dalga geçiyorlar. Bazen İstanbul ile Londra'da farklı iki Yasmin olduğumu düşünüyorum. İstanbul'da biraz daha yumuşak ve süslü bir tarzım olabiliyor fakat Londra'da her zaman maskülen ve rahat giyinmeyi seviyorum.

Ceket Stone Island Bluz ve pantolon Urban Outfitters Ayakkabılar Alexander McQueen

Ceket Dr Collectors Bluz Zara Pantolon Topshop Ayakkabı Céline Çanta Supreme

İngiliz modası denince senin aklına hangi isim gelir?

İlk aklıma gelenler Vivienne Westwood, Alexander McQueen ve en başarılı bulduğum isim olan Stella McCartney çünkü sürdürülebilir moda akımının öncülerinden ve tasarımları için hiçbir canlıya zarar vermiyor.

Ceket Bimba y Lola Pantolon Sandro Çanta Gucci Ayakkabılar Alexander Wang x Adidas

İngiliz olmayanları da soralım...

Genelde yakın takipte olduğum markalar; Acne Studios, Céline, Alexander Wang, Adidas, Nike ve tabii ki şu aralar her yerde ve herkeste olan Balenciaga, Off-White ve Gucci.

Londra'da alışveriş ve yeni keşifler yapmak için sık uğradığın adres ve semtler var mı?

Genellikle alışveriş için Selfridges veya Bond Street çevresini seviyorum. Senede birkaç kez Bicester Village'a gitmeyi de çok seviyorum. Burası, Londra'nın biraz dışında, sevdiğim bir sürü markanın kocaman outlet'lerinin yer aldığı bir lokasyon. Her alışveriş meraklısının bayılacağı bir yer. Bunun dışında East London'da konumlanan küçük butikleri gezmeyi çok seviyorum. Redchurch Street'teki butikler, Bricklane, Good Hood ve Sneakers and Stuff en çok gittiğim yerler arasında. Londra'nın bir de sanat yüzü olduğunu unutmamak lazım tabii. İnanılmaz sergiler ve etkinlikler gerçekleşiyor. Bunları genellikle sanat okuyan arkadaşlarım sayesinde takip ediyorum. Tate Modern ve White Cube Gallery en sık ziyaret ettiğim adresler.

Jezebel London isimli bir mücevher markan var; mücevhere ilgin nereden geliyor? Bu ilgiyi işe dönüştürme süreci nasıl gerçekleşti ve nasıl ilerliyor?

Küçüklüğümden beri mücevhere çok meraklıydım. Yakın arkadaşlarıma ve anneme özel günlerde hazır hediyeler almaktansa, Kapalıçarşı'da kendi tasarladığım minik takılar yaptırırdım. Üniversitenin son senesindeki projelerden biri, gerçek bir iş kurup, a'dan z'ye işletmekti. Arkadaşım Tümay'la bundan güç alarak, mezun olur olmaz kendimizi böyle bir startup'ın içinde bulduk. Her şeyle bizzat ilgilenmek çok zormuş fakat bir o kadar da öğretici bir süreçti benim için. Ne kadar devam edeceğimi bilmiyorum, artık aklımda ileriye dönük başka projeler var!

Ceket Zara Pantolon Wood Wood Bluz Brandy Melville Ayakkabılar Eytys

Kapalıçarşı'sı ile İstanbul mücevher için önemli merkezlerden. Doğup büyüdüğün şehrin sana ilham kaynağı oluşturduğunu söyler miydin?

Mücevhere olan merakımın başlangıç noktası, altın ve pırlanta tasarımların bizim geleneğimizde çok daha ön planda olmasıydı. Londra'ya ilk geldiğim zamanlar, buradaki yabancı arkadaşlarım taktığım mücevherlere ilgi gösterirdi. Bizim için mücevher günlük hayatta da kullanılan bir şeyken, onlar için daha özel günlere ayrılmış bir şeydi. Böylece ortağımla beraber günlük, minimal ve Londra'nın tarzına uyacağını düşündüğümüz mücevherler yapmaya başladık.

İstanbul'a her geldiğinde ne yapmadan Londra'ya dönmezsin?

İlk olarak aile ve arkadaşlarımla mutlaka görüşürüm. Bebek'te Boğaz'a karşı bir Türk kahvesi içmezsem olmaz ve mantı yemeden asla Londra'ya dönmem.

Gözlük Ray Ban Parfümler Valentino Cüzdan Gucci

İspanyolca öğreniyormuşsun; şimdiye kadar söylemeyi en sevdiğin kelime ne oldu? Ne anlama geliyor?

Evet, birkaç ay önce İspanyolca öğrenmeye başladım. Bu dile her zaman hayrandım ama o kadar hızlı konuşuyorlar ki, öğrenmesi hiç kolay değil doğrusu! Neden bilmiyorum ama en sevdiğim kelimelerden biri 'vino tinto' diyebilirim. 'Kırmızı şarap' anlamına geliyor.

Biraz önce bahsettiğin projelerini öğrenebilir miyiz?

Aklımda şu an ileriye dönük birkaç proje var. Henüz netleşmemiş olsa da, burada çok sevdiğim bir styling şirketinde bir süre çalışmayı planlıyorum. Eylül'de ise master'a başlama ihtimalim var. Fakat her şeyden önce Nisan sonu dört gözle beklediğim bir tatilim var. Birkaç gün Hong Kong'da kalıp, ardından üç haftalığına Bali'ye gideceğim. Yerleşme kararı almazsam, dönmesi benim için çok zor olacak!