Stil sahibi bir kozmopolit: Aylin Çınarlı Duna
MODA

Stil sahibi bir kozmopolit: Aylin Çınarlı Duna

Farklı kültür ve diyarlardan oluşma bir sentez... Gerçek bir dünya vatandaşı olan mimar Aylin Çınarlı Duna’ya konuk olduk.

GÜNCELLEME TARİHİ: 22 Mayıs 2018

Güneş Uysalefe
Fotoğraflar Selin Saral

Bazen internette karşınıza çıkar; farklı etnik ve milli kökenden, dini inanıştan müşterilerine hizmet veren bir fırına ait siyah-beyaz bir fotoğraf… Veya şehrin tarihi semtlerine gidersiniz ve bir zamanlar tüm o insanların yan yana apartmanlarda barış içinde yaşadığına şahit olursunuz. Eski İstanbul. Şimdi özlem duygusu uyandıran bu yaşantı, Aylin Çınarlı Duna'nın da ilham kaynaklarından biri. Ulus'taki evinde buluştuğumuz yaratıcı mimar; Kanada doğumlu, İstanbul Pierre Loti Lisesi mezunu, Amerika eğitimli, yani bu nostaljinin beden bulmuş, çağdaş versiyonu gibi bir yerde. Ayrıca zamane İstanbul'u, sadece Lübnan ve Türk asıllı ailesinin hikayesinde veya kendi özgeçmişinde değil, güler yüzlülüğü ve zarafetinde, yaydığı huzur veren enerjisinde de hissediliyor. University of Virginia'da aldığı mimarlık eğitimi ve New York'taki yoğun, kendi deyimiyle "hamster wheel" iş hayatının ardından, şimdi İstanbul'da yaşıyor ve ilerlemekte olan profesyonel projeleriyle beraber Bahçeşehir Üniversitesi'nde ders veriyor.

Stili Brooklyn'den, Françoise Hardy'den, Akdeniz'den ipuçları taşıyan Duna'yı ve modadan mimariye zevklerini, vizyonunu tanıdık.

Yaşam alanında bir araya gelen parçalar, dekorlar, eserler senin hakkında neler söylüyor, biraz bahseder misin?
Seyahat etmeyi çok seviyorum ve gittiğim her yerden mutlaka bir hatıra ile geri dönüyorum. İster büyük, ister küçük, bulduğum ve topladığım parçaları evimin her köşesine yerleştirmeyi seviyorum. Böylece yaşadığım o anları seneler sonra tekrar hatırlayıp, yaşıyorum. Kırk sene sonra isterim ki, evim ve seneler içinde topladığım bütün bu hatıralar benim hayat hikayemi anlatsınlar.


Terlikler Marakeş'ten - Çanta Chanel

Çok kültürlü bir altyapıdan geliyorsun, bu geçmişin izleri evinde de görünür olmalı. Bir mimar olarak, İstanbul yaşadığın farklı adresler arasında senin için neleri temsil ediyor?
Hikayem biraz karışık; babam Türk ve annem Mısır'da yaşayan Lübnan asıllı bir ailenin kızı. Fakat 60'ların sonunda harpten dolayı herkes gibi onlar da Mısır'ı terk edip Kanada'ya göç ediyorlar. Kanadalı olmam oradan geliyor ama aslında köklerim tam bir Ortadoğu karışımı; Türk, Lübnan ve Mısır. Benin için mimari demek tarih demek. İstanbul, özellikle Boğazı'yla dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Eski İstanbul ise beni büyülemeye devam ediyor. Geçmişi ve enerjisiyle Aya Sofya, Yere Batan Sarnıcı, Kapalıçarşı, çarşının zanaatkarı, ustası, kokuları, kumaşları, lezzetleri... Gerçek İstanbul bence o semtte yaşamaya devam ediyor.


Vintage kemer Versace - Ayakkabılar Chanel

Yaratıcı dünyanda etkisini hissettiğin, başta mimar olmak üzere yaratıcı isimleri öğrenebilir miyiz?
Liste çok uzun; organik mimarlığa olan tutkusuyla Frank LLoyd Wright, endüstriyel tasarımları ve seneler sonra başarılarının ardındaki ismin Charles değil, Ray olduğunu itiraf ettikleri için Charles & Ray Eames, süsü yok edip dokuyu sevdirdiği için Adolf Loos, şeffaflığı sevdiği için Philip Johnson, "less is more" diyebildiği için Mies van der Rohe, düşündürüp sorgulatabildiği için Le Corbusier...

Moda ile mimari arasındaki ilişkiyi nasıl gözlemliyor ve yaşıyorsun? Bu iki disiplini başarıyla buluşturduğunu düşündüğün örnekler var mı?
Benim için ikisi de aslında aynı. Bir mimar olarak insanlar için mekan tasarlıyorsunuz. Ev, ofis, müze ya da opera salonu, ne olursa olsun her zaman müşteriyi ve kullanıcıyı düşünüp, bu mekanda nasıl yaşanabileceğini hayal ediyorsunuz. Moda da aynı şekilde. Tasarımcılar koleksiyon yaratırken o kıyafetlerin içinde yaşayacak insanları düşünüyor. Neticede bir bina ya da kıyafet; önemli olan tasarımcının size bir duygu hissettirebilmesi ve sizi etkilemesi. Aslına bakarsanız düşünülmesi gereken konular ikisi için de aynı; malzeme, dikiş, yapı, doku, proporsiyon, çizgi, form, akışkanlık, fonksiyonellik, korunma, ısıtma, serinletme ve en önemlisi de mutlu etme! Mimari yaklaşımı olan, beğendiğim moda tasarımcıları ise Hüseyin Çağlayan, Martin Margiela, Issey Miyake, Alexander McQueen ve Gareth Pugh.


Ayakkabılar Dior

Moda alanında takip ettiğin diğer yetenekler kimler?
Günümüzde her yaratıcı endüstride olduğu gibi modada da tasarımcılara karşı aşırı talepkar bir yaklaşım söz konusu. Bu sebeple, çizgisinden ödün vermeyen tasarımcılara saygı duyuyorum. Bunlar arasında sayabileceğim isimler eskilerden Azzedine Alaïa, Calvin Klein ve Helmut Lang. Yenilerden bu yolda gittiğini gördüğüm ve çok beğendiğim tek isimse Olivier Theyskens.

Mimaride geliştirdiğin çizgi ile stilin sence nasıl ilintili?
Genelde tasarımlarımda modern, fonksiyonel ve minimal olmayı tercih ediyorum. Fakat bazı projeler ve bazı müşteriler vardır ki, daha farklı ve eklektik bir bakış açısı isterler, biz de onlarla orta noktada buluşuruz. Stil konusuna gelince; renk, doku, yeni, vintage hepsini seviyorum. Karıştırmak çok hoşuma gidiyor.

Mimarlık eğitimi de veriyorsun. Üniversitede öğrencilerle çevrili olmak seni nasıl besliyor?
Üniversitede hem mimarlık tasarım hem de dijital medya dersi veriyorum. Gençler arasında olmak tabii ki beni mutlu ediyor. Farklı bir altyapıya sahip olduğum için onları mimarlıktan başka konulara da yöneltmeyi seviyorum; yeni sergiler, filmler, belgeseller, modacılarla işbirlikleri gibi.

Üzerinde çalıştığın projeler?
Şu an Bodrum'da 'mixed-use' bir proje üzerinde çalışıyorum. Ayrıca yakında Karaköy'de açılacak bir butik otelin renovasyonuna başlayacağım. Bunların dışında, uzun zamandır üzerinde çalıştığım kişisel bir tasarım projem var. Mimarinin birçok alanında kullanılabilecek çok yönlü bir proje. Detayları yakında ortaya çıkacak.

Bize hayalindeki evi tarif etmeni istesek...
Bir Richard Neutra evinde yaşamayı çok isterdim. Modern mimarinin başlangıcı olan Mid Century mimariyi çok seviyorum. Tarihteki en önemli dönüm noktalarından biri ve bu sadece mimarlık alanında değil, ekonomik, sosyal, kültürel, politik ve estetik anlamda da geçerli. Neutra evlerini sevmemin sebebi, modern, fonksiyonel, organik ve doğa ile bir olmaları. Bu evler benim için mükemmellik ve mütevazılığın ideal uyumunu temsil ediyor.