Über Cool
MODA

Über Cool

60'larda Eskişehir’den Köln’e göç eden bir ailede dünyaya gelen Nazan Eckes, çift kültüre sahip olmanın avantajları ile yetişmiş. Yazarlık, sunuculuk, marka elçiliği gibi alanlarda elde ettiği başarılarla bugün Almanya’nın en tanınan ve sevilen isimlerind

GÜNCELLEME TARİHİ: 2 Ekim 2018

Çimen Uzsoy G.
Fotoğraflar Burak İşseven
Moda editörü Viktoria Siewert

Şu sıralar hayatınızın odak noktasında neler var?
İki erkek çocuğu annesi olarak, haliyle en çok onlar ile meşgulüm. Lounis dört yaşına girecek bu kış, İlyas da iki yaşını doldurmak üzere. Onlar benim hayatım ve enerji kaynağım. Bu aralar bol bol seyahat ediyoruz. İş anlamında ise on senedir Explosiv adında bir program sunuyorum RTL'de. Aynı zamanda farklı şov programları ile ekrandayım. Bunlar dışında Lancôme ve Triumph markalarının yüzüyüm.

Sunuculuk, yazarlık ve sosyal medya başta olmak üzere aktif olduğunuz birden fazla alan var. Sizi en çok tatmin eden hangisi?
Kitap yazmak benim için çok özel ve derin bir deneyim oldu. Ailemin Almanya'da yaşadığı zorlukları anlatmak ve düşüncelerimi binlerce insanla paylaşmak beni çok etkiledi. Bir gün yine bir kitap yazma isteğim var ama şimdilik iki çocuk ile bu imkansız diyebilirim. Sosyal medyaya gelince; bu konuda da büyük bir zaman sorunu yaşıyorum. Bir yandan yaşadıklarımı takipçilerim ile paylaşmak istiyor, diğer yandan her an her yerde fotoğraf çekme fırsatı bulamıyorum. Garip bir strese kaptırıyorum kendimi.

Gutenmorgen Abendland adlı kitabınız Almanya'da bestseller olduktan sonra Türkçe'ye çevrilmesi beklenmişti. Neden çevrilmedi?
Açıkçası aklımdan geçmedi diyemem fakat kitabım ilk başta Almanya'da yaşayan Türkler'e hitap ettiği ve orada yaşayan Türkler'in güncel hayatını ele aldığından, Türkiye'dekilere hitap etmez endişesiyle Türkçe'ye çevirmemeye karar verdim o dönem.

Siz Alman ve Türk kültürleriyle büyüdünüz, eşiniz Avusturyalı olduğu için çocuklarınız da üç kültürle iç içe. Çokkültürlülüğün dezavantajlarını yaşamadan, yalnızca avantajlarıyla yetişmeleri için neler yapıyorsunuz?
Bence çokkültürlülük çocuk için zenginliktir, hiçbir dezavantajı yok. En önemlisi çocuklarımıza her şeyi anlatmak, sorularını cevaplamak. Almaya'da doğup büyüdüğüm için kendi kültürümüzün yanı sıra buranın kültürünü de sağlamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Yaşadığın ülkede kendini evinde hissetmiyorsan mutlu olamazsın. Dili, kültürü, kanunları bilmek, anlamak ve saygı göstermek özgür bir yaşamın tek yolu. Çocuklarımız Türk, Avusturya ve Alman kökenli. Onları global ve açık görüşlü yetiştirmeye çalışıyoruz.

Anne olduktan sonra hayatınızda, dünyaya bakışınızda neler değişti?
Her şey çok daha güzel. Çocuklarımın yüzüne baktıkça sonsuz ve eşsiz sevgi kalbimi kaplıyor. Ne yapıyorsam onlar için, gelecekleri için yapıyorum. Aynı zamanda korkularınız da büyüyor, sanırım tüm anneler bilir bunu. Gazetelerde bazı olup bitenleri okuyunca içim kararıyor. "Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Neyin değişmesi gerekiyor? Ben ne yapabilirim?" gibi sorular kafamı daha sık meşgul ediyor artık.

Doğum sonrası formunuza kavuşmanız zor oldu mu? Nasıl bir beslenme, bakım ve fitness rutininiz var?
Hamilelik döneminde yoga ve yürüyüşe verdim kendimi. Bu yüzden doğum sonrası fazla zorluk yaşamadım. Spor sadace fiziğim için değil, ruhum için de vazgeçilmezim. Ayrıca 18 senedir haftanın 1-2 günü koşuya çıkıyorum.

Eşiniz Julian Khol bir sanatçı. Sizin sanatla nasıl bir ilişkiniz var? Üretme ya da toplama merakınız var mı?
Julian'ın sanatçı olması tabii ki benim de sanata ve sanatçılara olan bakışımı son derece değiştirdi. Sanat kültürdür. Kültür aydınlıktır. Kendini geliştirmeyen, kültüre, sanata ve bilime önem vermeyen bir toplum ileri değil, geriye adım atar. Bu yüzden bana sorarsanız sanat güzel bir tabloyu analiz etmekten öte bir şey. Evimizde haliyle ilk başta Julian'ın eserlerini görebilirsiniz. Bunun dışında Herbert Brandl, Otto Piene ve adı henüz duyulmamış bazı genç sanatçıların eserleri de bulunuyor.

Instagram'da oldukça aktifsiniz ve çok sayıda takipçiniz var. Sosyal medyayı seviyor musunuz, yoksa işiniz için katlanmanız gereken bir detay olarak mı görüyorsunuz?
Bir yandan belirttiğiniz gibi katlanılması gereken bir şey Instagram. TV sunucusu olarak, hayranlarınızın sizden beklentisi oluyor. Yalnız, her ne kadar günümüzde zor olsa da gerçek hayatın Instagram'dan daha önemli olduğunu unutmamalı. Sosyal medya hayatımızı kusursuz, son derece etkileyici ve bazı insanlar için ulaşılmaz gösteren bir şey. Fakat aileniz, çocuklarınız, mesleğiniz, dostlarınız her zaman ön planda olmalı. Instagram çok güzel, zevk veren, hobi gibi bir şey benim için. İnsanlarla olan doğrudan bağlantım. Bunu da değerlendiriyorum tabii.

Instagram'da gördüğümüz kadarıyla giydikleriniz de yakından takip ediliyor. Moda ile nasıl bir ilişkiniz var? Örneğin favori tasarımcılarınız kimler?
Bence moda sadece moda değil, kendini ifade etmenin bir yolu. Nasıl giyinirsen öyle hissedersin. Hatta insana özgüven de verebilen bir şey. Çocukken hep moda tasarımcısı olmayı hayal ederdim. Belki de bu yüzden bugün modayı bu kadar yakından takip ediyorum. 60'lar ve 70'ler modasını seviyorum. Favori markalarım Diane von Fürstenberg ve Chloé. Türk tasarımcılardan Zeynep Tosun, Zeynep Erdoğan, Mert Erkan ve Cengiz Abazoğlu'nu takip ediyorum.

Gardırobunuza en son ne eklediniz?
En son Gucci Dionysus koleksiyonundan bir çanta aldım. Aksesuar bence her şeyden önemli; son derece basit bir elbiseyi dahi havalı gösterebilir. Fakat benim tutkum sadece bilinen büyük modaevleri ile sınırlı degil. Berlin'de yaşayıp üreten genç ve henüz fazla tanınmayan cevherler de var.

Türkiye'ye en son ne zaman geldiniz?
Mayıs ayında Belek'te uluslararası bir kongreyi sundum. Ailem bana eşlik etti ve böylece aynı zamanda memleket hasretimizi gidermiş olduk. Yakında annemleri ziyaret etmek için Kuşadası'nda olacağız.

Köln'de yaşıyorsunuz, bize bu şehirle ilgili sadece yerellerin bildiği birkaç tüyo verir misiniz?
Köln'de bir takım bilinen İtalyan restoranları var.Benim tavsiyem, buraya geldiğinizde kesinlikle Casa di Biase'de yemek yemeye zaman ayırın. Bunun dışında Savoy Otel'de spa bölümünü değerlendirin. Köln'ün en gözde, en dinlendirici wellness alanıdır bana göre. Ayrıca otelin süper bir teras barı var. Brunch sevenlere Ludwig Müzesi'nde önce bir kahvaltı (bazen canlı müzik eşliğinde) yapmalarını, ondan sonra da sergileri gezmelerini tavsi ederim. Köln belki Almanya'nın en güzel şehirlerinden biri olmayabilir ama kesinlikle en sempatiği.