Alber Elbaz’ın Lanvin yolculuğu
MODA

Alber Elbaz’ın Lanvin yolculuğu

14 yılın ardından Lanvin ile yolları ayıran Alber Elbaz’ın, modaeviyle ardında güzel cümleler bırakarak sona eren yolculuğu.

GÜNCELLEME TARİHİ: 17 Şubat 2019

Bazı isimler bazı marka veya konumlarla o kadar özdeş hale geliyor ki, ayrılma ihtimalleri, böylesi bir olasılık sahiden gerçekleşinceye kadar aklınıza dahi gelmiyor. Çevremizde birbirine çok yakıştırdığınız bir çiftin ani ayrılık haberi karşısında şaşırıp kalmamız gibi, Alber Elbaz ile Lanvin arasında 14 yıldır süregiden bağın bir anda koptuğu haberi de moda figürlerinin üstünde benzer bir etki yarattı. Tasarımcının uykusundan uyandırıp günümüzün kodlarına uyumlu hale getirdiği en has ve eski Parizyen modaevi Lanvin, ne olmuştu da Elbaz'dan vazgeçmişti? Ya da Elbaz, Lanvin'den? Kararın kime ait olduğunun, kimden nasıl geldiğinin de hiç önemi yok aslında şu noktada. Esas konu, Elbaz'ın Lanvin'e olan katkıları ile bundan sonra her iki cephede de neler olacağı. Bu arada tasarımcı ile modaevi arasında 14 sene uzunluğundaki bir işbirliğinin ne denli muazzam bir başarı olduğunu da not düşmemiz gerek; çünkü bunun yegane istisnası 32 sene ile Karl Lagerfeld'in Fendi ile çıktığı ve hala yürümeye devam ettikleri yol. Konuyu bir de böyle düşünün.

Önce kısaca hatırlayalım: 2001 yılında kreatif direktörlük pozisyonuyla Lanvin'de oyuna dahil olan Elbaz, sönmekte olan modaevini hızlıca ve yeniden hayata bağlamıştı. 2005'te CFDA (Council of Fashion Designers of America) tarafından 'Yılın En İyi Uluslararası Tasarımcısı' ödülünün hemen ardından WGSN (World Global Style Network)'ün verdiği Dünya Moda Ödülleri'nde 'Yılın En Etki Sahibi Tasarımcısı' olarak ödüllendirilen Elbaz'ın o noktadan bugüne, karnesine eklediği çok sayıda değerli ödülün sonuncularından biri ise Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoë tarafından kendisine şehirde yarattığı pozitif etki için verilen ödül olmuştu. 2007 yılında Time dergisi tarafından 'Dünyanın En Etki Sahibi 100 İsmi' arasında gösterildiğini de unutmadan not düşelim.

Elbaz'ın geldiği yer de, gittiği yer kadar manalı ve çeşitli aslında. Fas'ın Casablanca şehrinde doğup büyüyen İsrail asıllı Elbaz'ın kariyerine ilk adımı New York'un terzileriyle ünlü Garment District'inde, bir ustanın yanında çalışmaya başlamasıydı. Ardından İsrail'e taşınarak Shenkar College of Engineering and Design'da eğitim alan Elbaz, 1984 yılında New York'a taşındı. 1989'da Gucci'de önemli bir pozisyonda olan Dawn Mello ile tanışmasıyla Elbaz, ünlü couture ustası Geoffrey Beene'nin atölyesinde buldu kendini. Öyle ki, 1996 yılına kadar da Beene'nin asistanı olarak çalışmaya devam etti. Daha sonra yeniden Paris ve bu kez Guy Laroche dönemi geldi. Bundan bir sene kadar sonra ise Yves Saint Laurent çatısı altında, kadın hazır giyim koleksiyonları için çalışmaya başlamıştı bile. Üç sezon sonra, 2001'de Gucci'ye geçti. Kalbinde kreatif direktörlüğe atanmak vardı. Lakin, kaderin işidir ki hayal ettiği pozisyonu Tom Ford kaptı. Ardından "Kendimi istenmeyen bir kadın, bir dul gibi hissettim" dediği dönemi geçmişte bırakma kararı alarak Gucci'den ayrılıyor ve bir süre İtalyan markası Krizia için çalışıyor. Ve sonra da bildiğimiz üzere, Lanvin dönemi başlıyor.

Şüphesiz ki Elbaz'ın Lanvin'de yaptığı en önemli işler arasında işbirlikleri vardı. Lancôme ile çıkardıkları kapsül kozmetik koleksiyonundan H&M ile yaptıkları ortak koleksiyona Elbaz, var olmaya devam etmek için başka işbirliklerinin hayati önemi olduğunun çok iyi farkındaydı. Alber'ın kreatif direktörlüğü altında Lanvin, lüks feminenliğin yeni ve global vizyonlarından biri haline geldi. Parlak renkli desenlerin, olağanüstü narinlikte kokteyl elbiselerinin ve onlara eşlik etmek üzere tasarlanmış mücevherlerin adresi olarak yeniden konumlanan Lanvin'deki başarısı, ünlü moda eleştirmeni Suzy Menkes'in dediği gibi 'Elbaz'ı her kadının sevgilisi' haline getirmişti.'

Genetik kodu çok eskilere dayanan, köklü bir modaevini 2000'lerin yaşam stiline uyarlamak, takdir etmeliyiz ki çok kolay bir iş sayılmaz. Bunu en az bizim kadar iyi bilen tasarımcı, bu yüzden gözünü çağın gerektirdiklerinden hiç ayırmadı. "Biz tasarımcılar işe ilk olarak couture'den başlıyoruz. Hayallerimiz, içgüdülerimiz ve duygularımızla... Ardından kreatif direktörler haline geliyoruz. Yaratmamız, ama daha da önemlisi yönetmemiz gerekiyor. Bugün ise tüm bunların yanında aynı zamanda imajları belirleyen, yarattığımız her şeyin fotoğraflarda güzel duracağından emin olması gerektiğini bilen kişileriz. Yüksek seslilik, yeni trend. Sesiniz ne kadar yüksek çıkarsa o kadar iyi. Sadece modada değil; bu, her yerde böyle. Oysa ben
fısıldamayı tercih ediyorum. Bana göre bu, daha derine iniyor ve etkisi çok daha uzun süre devam ediyor" cümleleriyle sektöre dair önemli bir yorumda bulunan Elbaz, aydınlık ve ulvi referansları olan detayları, burnu havada sayılabilecek moda dünyasının geneline nazaran daha ulaşılabilir ve sıcak tavrı ile kısa sürede çok sevilen bir kreatif direktör haline geldi.

Yalnızca Lanvin'de imzası haline gelmiş stiliyle değil, bir bütün olarak Elbaz, daima kadınları ve vücutlarını destekleyen bir tasarımcı olarak bilindi. Her bedenden ve yaştan kadın Elbaz'ın tasarımlarına kendini yakın hissetti. Örneğin, 2012 yılındaki reklam kampanyalarında daha yaşlı kadınlara yer verme cesaretini göstermiş olması da bunun en iyi kanıtı. Aynı algı Elbaz, aksesuara, erkek ve hatta çocuk giyimine el attığında dahi değişmedi.

Ve gösterilen tüm ilgi ve aldığı alkışlara rağmen mütevazı tavrını koruması, onu hep bir adım önde tuttu. Zeki, esprili, kısa ve öz cümleler kuran yetenekli Bay Elbaz'ın Lanvin'de yaptığı son ve en değerli şeylerden biri ise Alber Elbaz/Lanvin: Manifesto adlı sergiyi bir araya getirmek oldu. Bunun bir nevi veda sergisi olacağını kendi de bilemezdi ama zamanlama olarak şimdi dönüp bakınca, çok manidar görünüyor. İyi ki de böyle bir şey bırakmış arkasında, diyorsunuz.

Paris'in Maison Européenne de la Photographie müzesinde Eylül ortasında başlayıp Ekim sonuna kadar devam eden, yalnızca ilk haftasında 12 binden fazla ziyaretçiyi kendine çeken sergide, modaevi için yürüyen modellerden birlikte çalıştıkları fotoğrafçılara, şirketin kendi içindeki bazı isimlerden art direktörlere, Lanvin'e bir biçimde eli değmiş hemen herkesin çektiği en iyi karelerin oluşturduğu 400'den fazla fotoğrafı ve kişilerin biyografilerini bir araya getirme nezaketini gösteren Elbaz, fark etmeden, birlikte çalıştığı herkese, ve herkesle birlikte muhteşem bir veda mektubu da yazmış oldu. Lanvin için çok kez podyumda yürümüş modellerinden Janice Alda, sergi için, "Elbaz daima herkesin fikrini sorar. Modaeviyle çalışmaya
başladığımdan beri stüdyoda hep aynı isimler vardır çünkü herkes yerinden mutludur. Gördüğünüz her şey kesinlikle kolektif bir çalışmayla ortaya çıkıyor" derken; müzenin direktörü Jean-Luc Monterosso, "O kadar başarılı bir iş oldu ki, Alber'den her sene bizim için bir sergi düzenlemesini rica etmek zorundayız artık" yorumunu yapmıştı, coşkuyla.

Elbaz'ın Lanvin ile ayrı yollara gitme kararı öyle de bir zamana denk geldi ki; bu ayrılığın Raf Simons'tan boşalan Dior'un kreatif koltuğuna geçmek için mi olduğuna dair düşünceler de ses bulmakta gecikmedi. Bu yazıyı hazırlarken söz konusu popüler sorunun yanıtını hala bilmiyorduk ama eninde sonunda Dior olmasa dahi aynı derecede güçlü bir başka modaevine geçeceğini tahmin etmek zor değil. Çünkü daima değişimden yana bir ruh olarak, belki bir parça buruk olmakla beraber Alber Elbaz'ın yılgın olduğunu hiç sanmıyorum. Zaten bir defasında şöyle demişti: "İnsanlarla konuştukça herkesin bir değişim aradığını görüyorum. Ama herkesin. Bir yorgunluk değilse bile moda sektöründe çalışanların kim olduklarına dair kafaları çok karışık." Kaosun içinde bulunan bir sektörde bile Elbaz'ın, en harika çıkışı yapacağından hiç şüphe yok.