İstanbul Moda Haftası’ndan taze notlar
MODA HABER

İstanbul Moda Haftası’ndan taze notlar

GÜNCELLEME TARİHİ: 15 Ekim 2014

Mercedes Benz sponsorluğunda gerçekleşen İstanbul Moda Haftası tüm heyecanıyla devam ediyor. Tabii ben de her sezon olduğu gibi hem kuliste hem defile alanında tüm takibimi yapıyor, ekibimle hummalı bir çalışma içerisine girmiş bulunuyorum. Size tam da moda haftası takviminin ortasından, Salı akşamından bildiriyorum. İki gündür edindiğim izlenimler ve söyleşilerimi hemen aktarayım.

Bilenler hatırlayacaklardır, birkaç dönem önce, Sex And The City, Devil Wears Prada, Ugly Betty gibi ikonik filmlerin oyuncularını ve birçok Hollywood yıldızını giydiren isim Patricia Field Moda Haftası'nda bulunmuştu. Röportaj imkanı verilmezken, tüm engelleri aşarak kendisiyle konuşma imkanı yakalamıştım. Çok sevgili ve saygı duyduğum bu isim beni kırmamış, bir müddet sonra kolla kola takılmaya başlamıştık. Ve samimi sohbetimizde söylediği bir cümle beni inanılmaz etkilemişti. İstanbul'a olan aşkını ve hayranlığını anlatırken tasarımcılar için, "Bu ülkede çok önemli bir kültürel miras var ve eğer bu mirasa eğilirlerse bence ortaya çok önemli şeyler çıkaracaklar" önerisinde bulunmuştu.
Çok haklı! O kadar gözümüz dışarda, o kadar farkında değiliz ki! Kendimizi sevmiyoruz biz! Neden mi? İnsan bilmediği bir şeyi neden sevsin ki?

Neyse, hemen günümüze döneyim… Öncelikle iki günde edindiğim izlenim, organizasyonun profesyonelliğiyle alakalı. Dedikodular, moda haftasının gittikçe heyecan kaybettiği yönünde olsa da, ben katılmıyorum. Organizasyon oldukça iyi, sistem her geçen dönem daha da oturuyor. Tasarımcılar gittikçe daha özgün şeyler tasarlıyor, yeni tasarımcılar ise farkındalık yaratıyorlar. Yani Patricia'nın kulaklarını çınlatıyoruz buradan. Biz artık kendimizi daha çok sevme yoluna girdik, tasarımcılarımızla böbür böbür böbürlenebiliriz…

Sosyal medya erkekleri değiştirdi

HATİCE GÖKÇE'ye, "Geçmiş dönemlere bakarak Türkiye'deki Moda Haftası nerelere geldi?" Diye sordum…

Bu konuda moda haftalarının sürekli yapılıyor olması ve tasarımcılar olarak kararlı, disiplinli olmamız çok önemli. O yüzden her geçen sezon daha da iyiye gidiyoruz. Tasarımcılar sadece burada etkin değil, yurtdışındaki bir çok şov ve fuara katılarak da isimlerini duyuruyor. Tabii bu Türkiye için de artı bir şey. Aslında henüz Moda Haftası çok yeni. Her şey yeni yeni oturuyor. Mesela bu yıl ilk kez uluslar arası bir tasarımcı İstanbul Moda Haftası'nda tasarımlarını sergileyecek. Biz modacılar her sezon varlığımızı gösterdiğimiz sürece moda haftası daha da iyi yerlere gelecek.

İstanbul Moda Haftası yurt dışındaki satışları etkiliyor mu?
Her yıl yıldız tasarımcılar çıkıyor. Tasarımcı çoğaldıkça pazar oturmuş oluyor. Çünkü insanlar seçenek arıyorlar. Tasarımcıların, tasarımların çoğalmasıyla, pazarımız genişledikçe yurtdışı satışlarımız daha da iyi olacak.

Neredeyse kadın kadar erkek moda pazarı da genişledi. Neden şimdi oldu bu?

Özellikle genç erkek kitle sosyal medyanın da etkisiyle erkek moda takipçisi oldular. Artık tüketiyorlar, karşılaştırma yapıyorlar, talep ediyorlar. Sosyal medya ciddi anlamda erkekleri değiştirdi. 14 yıldır erkek giyim tasarımcısı olarak bu sektördeyim. Ve son dönemde ne ektiysem, biçtiğimi fark ediyorum.

DENİZ BERDAN'dan sosyal mesaj içerikli tasarımlar

Tüketiyorum, öyleyse varım!
Backstage'ine girdiğim an, sanki bir partiye gelmiş gibi hissettim. Nedir konsept bu sezon?
20. Y.Y.'ın tüketim bağımlılığı. O yüzden defilede alışveriş torbaları kullandım. Biraz dalga geçerek sloganlat kullandım. Mesela, "Tüketiyorum, öyleyse varım", "Zengin değilsen, pazarlık yap" gibi. Ama sonunda da diyorum ki: Üretmeden tüketme

Ancak hep ingilizce sloganlar. Neden Türkçe değil?
Çünkü benim pazarım genellikle yurtdışı. Yani yurtdışına satıyorum.

Saçlar, makyajlar çok eğlenceli görünüyor. Ama sanki orada da bir şeyler anlatmak istemişsin...
Makyajda plastik cerrahi ameliyat izleri görünümü var. Tüketim toplumunda insanlar içlerindeki sahteliği kapatmak için daha çok dışını güzelleştirmeye, farklı yüzlere bürünmeye çalışıyorlar. Anlatmak istediğim bu. Ama saçlarda baby hair stili...

Türkiye'deki diğer tasarımcılardan farklı olarak, kendi modellerini üzerinde taşıyıp farkındalık yaratıyorsun. Neden sen böylesin de, diğerleri değil?
Aslında yurt dışında benim gibi isimler çok var. Ama Türkiye'de çok az, evet. Artık ben de kendime yetişemiyorum. Her sezon, iki sezon ilerisinin koleksiyonunu hazırladığını düşünürsen, kafa olarak hep çok ilerdeyiz ama hala 2014'deyiz. Şimdi giydiklerim benim için eski moda. Moda çok çabuk geçiyor ve kendime özen göstermek için zamanla yarışmam gerekiyor. Bence diğer tasarımcılar da kendine yetişemiyor.

►►STİL TÜYOLARI

Vakit ve nakit kaybetmeyin

Herkes trendleri takip edebilir, ancak bu demek değil ki stili var. Deniz'in de dediği gibi, moda çok çabuk geçiyor. Moda peşinden koşanlar hem vakitten hem nakitten olurken, birçoğuyla aynı kıyafeti giydiği için hiç de özel olmuyor. Trendlerden uzaklaşmanın iyiliğini asla savunmayacağım gibi kişinin stili sahibi olmamasını da kınamıyor değilim. Ve ayrıca bir dip not: Tasarımına ya da markasına ne kadar para öderseniz ödeyin, üzerinize giydiğiniz gerçek kimliğinizi yansıtmıyor ya da en önemli giysiniz özgüveninizi bir yerlerde bıraktıysanız, giydikleriniz bulaşık süngerinden farksız hale geliyor. Sizi içine çekiyor… Çekiyor… Çekiyor… Ve sonunda hiç görünmüyorsunuz…

Şehirli maskülenler

Maskülenlik, trend olmaktan ileri, bir stil aslında. Bu erkeksi stil tutkunları, ayakları yere basan bir kadın imajı veriyor. Ve aslında iş görüşmeleri, ciddi toplantılar için gayet uygun bir duruş sergiliyorlar. Tabii birkaç minik değişiklikle daha sevimli ya da daha seksi, hatta eğlenceli görünebilirsiniz. İşte tüyolar…