Sevgili eğitim kampı
MODA HABER

Sevgili eğitim kampı

GÜNCELLEME TARİHİ: 28 Aralık 2011

Geçen gün izlediğim bir belgeselde benim yaşlarımdaki bir kadın, bir denizaslanını eğitmişti. Evet, o koca hayvan kadın ne derse yapıyordu. Kadının her dediğini yaptığı yetmiyormuş gibi kadının gözlerinin içine bakıyordu ve onun dibinden ayrılmıyordu.

Yani elin kadını o eğitilmesi imkânsız gibi görünen o hayvanı eğitmişti ama ben o hayvandan çok daha zeki olduğuna emin olduğuna inandığım sevgilimi eğitemedim henüz. Gerçekten! Hâlbuki sevgilimin daha eğitilebilir bir canlı olduğuna emindim ilişkiye başlarken. O kadar uysal ve evcil duruyordu ki… Valla!

Şimdi bu yazıyı okuyanlar sevgilimi bir denizaslanı ile kıyasladığım için beni yadırgayabilirler ve hatta erkeklerden sert tepkiler alabilirim. Ama inanın ben kendimi de kıyaslıyorum zaman zaman hayvanlarla. Mesela izlediğim başka bir belgeselde de orta irilikte bir köpek, ip atlıyordu ve inanın ki ben beş yaşımdan beri denediğim halde hala ip atlamayı becerebilmiş değilim. Tamam, köpek bu konuda benden daha yetenekli olabilir ama bu, onun benden daha üstün olduğu anlamına gelmiyor. O yüzden denizaslanı benzetmesine de çok takılmayın…

Neyse…

Belgeseldeki denizaslanının, kadının her dediğini yaptığını görünce sinirden gözlerim doldu. Aylardır sevgilisine söylediği herhangi bir şeyi kabul ettirememiş bir kadın olarak cismimden utandım. Kadında olup da bende olmayan ne diye merak ettim. Sonuçta beyni bile olmayan bir yaratığı eğitebilen de bir kadındı, ben de bir kadındım. Gerçi tam bu noktada kadınlığımla ilgili de şüpheler oluştu aklımda ama üstünde çok durmamaya karar verdim.

Püf noktalar aramaya başladım…

İlk dikkatimi çeken; kadının, hayvanı her doğru hareketinden sonra ödüllendirmesi oldu. Ama ben de ödüllendiriyordum sevgilimi. Tamam, belki ben ödülleri doğru hareketi beklemeden veriyordum ve bu bir hata olabilir ama sevgilim de sonuçta bir denizaslanı olmadığı için önceden aldığı ödülün hatırına bazen de doğru hareketler yapabilirdi.

Sonra kadının denizaslanın kafasını okşadığını gördüm. Yani ben de okşuyorum sevgilimi zaman zaman ama kadının yaptığı hareketin aynısını yapmıyorum haliyle. Çözüm olacağını bilsem yapayım ama çok sinirlenebilir sevgilim, eğer kafasını öyle aptal okşar gibi okşarsam!..

"Hadi oğlum, şunu yap" diyor kadın ve aslan hipnotize olmuş gibi yapıyor denileni… Sonra havaya bir balık atıyor kadın ve kapıyor hayvan, mutlu mutlu… Herkes mutlu oluyor sonuçta…

Keşke sevgililerimiz de o kadar kolay eğitilebilseler. "Hadi aşkım, sinemaya gidelim" desek ve o da "tamam" dedikten sonra koşarak gidip, ayakkabılarını giyse. Sonra biz de havaya bir tane maç bileti atsak; o da bileti havada yakalasa ve ikimiz de mutlu olsak. Ne güzel olurdu. Belki de çok küçük yaşlarda alıp, eğitirsek olabilir ama o zaman da çocuk yapıp, onu eğitiriz elin adamıyla uğraşacağımıza, di mi?
Ya da köpek eğitim kampları gibi kamplar olmalı… İlişkiye başlarken sevgililerimizi oralara göndermeliyiz. İstediğimiz eğitimlerin ne olduğunu söyleyip, versek ve onlar da sevgililerimizi bize eğitilmiş olarak geri verseler. Süper olur!

Aslında bizler, kadında olmayan bir avantaja sahibiz. Derdimizi ve isteğimizi konuşarak da iletebiliriz ama zaten yıllardır konuşarak çözmeye çalışmıyor muyuz sorunlarımızı? Anlatıyoruz, anlatıyoruz; sonuç: SIFIR!

Belki de hata konuşuyor olmakta. Belli ki kadın, denizaslanıyla konuşmuyor. Biz de konuşmayalım bundan sonra. Susarak belli edelim, isteklerimizi… Yaparlarsa kafalarını okşayalım, burunlarının ucuna dokunalım, ödül verelim… Yapmazlarsa gazeteyle popolarına vuralım… Eğitelim onları…

Belki de doğamız gereği hepimiz hala ilkelizdir ve anladığımız dil daha basittir, daha doğaldır… Sadece erkekler için söylemiyorum; hepimiz öyleyizdir belki de…

Daha basit olsun mutlu anlar geçirmenin yolu… Beraber "şerefe" demenin yolu o denizaslanın takla atması kadar kolay olsun… Ya da o hayvanın tek bir komutla mekik çekmesi kadar kolay sarılabilelim birbirimize…

"Hadi sevgilim, Nevizade'ye gidelim; Yakala şu puroyu… Aferin, oğlum…"

NOT: Bu yazıyı okuduğu takdirde sevgilime önümüzdeki 10 yıl boyunca, bir bardak su bile getirtemeyeceğimi farkındayım. O yüzden okuduktan sonra unutun ve sağda, solda bu yazıyla ilgili konuşmayın lütfen ki kulağına gitmesin. Ben okuyarak, öğrenmesini bir şekilde engellerim…

"Hayır, Aşkım… Okuma o yazıyı… Hayır… Yakala… Aferin, oğlum…"