Bilinçaltımda düğün yaptık!
MODA HABER

Bilinçaltımda düğün yaptık!

GÜNCELLEME TARİHİ: 15 Haziran 2012

"Ayağına bas, ayağına bas" diye bağırdılar hep beraber… Gelinliğin eteğini toplayıp, ayaklarımı bulana kadar geçen sürede feci şekilde heyecanlandım… Aslında ayağımı bulmak için gelinliğin eteklerini de toplamama gerek yoktu. Yani normal fiziksel hislere sahip ve vücudunda neyin, nerede olduğunu bilen bir insan olarak da ayaklarımın tam olarak nerede olduklarını bilebilirdim elbette ama gelinliğin eteği öyle uzundu ki; bir türlü bulup da çıkaramadım güzel ayaklarımı oradan… O esnada ise daha az önce evlenmiş olduğum adam da benim ayaklarımı aramakla meşguldü…

Benim bile bulamadığım ayaklarımı, onun bulabilmesi kesinlikle mümkün olmadığı için büyük bir avantaja sahip olduğumu farkındaydım ama yine de herkes gözlerini bize dikmiş bir şekilde bakarken paniklememem mümkün değildi… Bunu düşünürken de salonda durmuş heyecanla sonucu bekleyen insanlara sinirlenmeye başladım… Yıllar yılı bana " Evlen artık" diye onca baskı yapmış o insanlar, kendilerine verilenle yetinmek yerine yine benden bir şey bekliyorlardı. Hırsla onlara dönüp "Daha ne bekliyorsunuz benden" diye bağırmak istedim… Yani ben kocamın ayağına basmayınca onlar mutsuz mu olacaklardı? O an anladım ki; ertesi günden itibaren de "Çocuk ne zaman" ve onun sonrasında da "İkinci çocuk ne zaman" soruları hayatıma müdahale olarak gireceklerdi. Ben bunları düşünürken taze kocamın masanın altına eğilmiş bir halde ayaklarımı aramaya devam ettiğini fark ettim… Damat tarafından olan davetlilerin ise " sola doğru eğil; heh tam orada" filan şeklinde direktiflerle kocama yardım ettiklerini görünce sinirlendim. Kendi davetlilerime dönerek, " Siz ne işe yararsınız?" diye bağırdım… Bunun üzerine onlar da hemen yerlere kadar eğilip, ayaklarımı aramaya başladılar… Damat tarafıyla benim tarafım arasından fena bir yarış başladı…

Herkes yerlerde sürünüyordu ve masanın altına sızmaya çalışarak, ayaklarımı arıyorlardı… Aralarda birbirlerini ittirip, kaktırıyorlardı ve hiç kimse bir türlü sonuca yaklaşamadığı için sinirler gitgide gerildi ve dövüşmeye başlayanlar bile oldu… Nikâh memuru ise ilk etapta damadın tarafını tutmaya meyillendiği halde delirmeye ne kadar yaklaştığımın kanıtı olan bakışlarıma kilitlenince benim tarafıma geçti… Hatta nasıl yardım edebileceğini şaşırdığı için hemen yerinden fırlayıp masayı omuzladığı gibi yerinden kaldırdı… Artık aramızda masa olmadığı ayaklarımı bulmaya hepimiz çok yaklaşmıştık… Ama sanırım hislerim kilitlendiği için benim tamamen kaybettiğim ayaklarım, kocam tarafından bulunmak üzereydi… O sinirle ayağım olduğunu tahmin ettiğim uzvumu kaldırarak damadın bacağına bir tekme attım… Sonrasında da hızımı alamayıp, koluna bir yumruk attım ve niye olduğunu hiç bilmediğim şekilde hazır kullanmaya başladığım yumruğum boşa gitmesin diye bir de çenesine vurdum ve şaşkınlıkla bizi izleyenlere "ben kazandım" diye bağırdım… Kocamsa bir yandan çenesini diğer yandan da kolunu tutarak "Ben oynamıyorum, vazgeçtim" dedi… Dönüp arkasını gitti ve tuhaf bir şekilde içimi bir huzur kapladı o anda…

Gülümseyerek uyandım… Evet, böylesi saçma bir rüya gördüm ve uyandığımda gülümsüyordum… Hatta belki de yüksek sesle gülmüş bile olabilirim… Aslında nasıl bir evlilik fobisi yaşıyorsam ve hayatın her alanında nasıl bir savaş yaşıyorsam herkesle ve her şeyle; bilinçaltım kendini kaybederek böyle bir rüya halinde bana mesaj vermeye karar vermişti…

Evet, benim evlilik fobim var… Daha doğrusu benim "birliktelik fobim" var… Her türlü birlikteliğin güç savaşlarından ve taktiklerden ibaret olduğunu anladığımdan beri korkak oldum ben… O kadar büyük yanlışlar, saygısızlıklar, çirkinlikler görüyoruz ve duyuyoruz ki; içimize işleyen güvensizlik duygusu korkak yapıyor bizi… O yüzden de bir ilişkiyi ne kadar istersek isteyelim, sonrasında daha fazla üzülmemek için belki de biz yaratıyoruz en baştan sorunları… Nasıl olsa bir yanlış göreceğimizi hesapladığımız için özellikle problem çıkartıyoruz ve ileride bir yanlış görürsek hazırlıklı olalım istiyoruz… İşte benim rüyamda da olan buydu… Nikâha kadar bir sorun bulamadığım için nikâh sırasında ayaklarımı kaybetmeyi başardım…

Biz isteyerek bu hale gelmedik elbette… Yaşananlar, yaşatılanlar bizi böyle yabani ve şirret yaptılar… Bir dahaki rüyamda ise nikâh sırasında "evlilik defterini" damadın kafasında paralamayı planlıyorum; ya düğün sorunsuz biterse de o beni daha sonra aldatırsa korkuma yenilerek…

İlla ki bir hata yapacaksak, yolun daha başındayken dönmeyi bırakmayı başardığımız hatalar olsun hayatımızda; inatla yaşatmayı sürdürdüğümüz hatalar yerine… Ya da yaşanan kötü tecrübeler yüzünden iyi olabilecek "paylaşımları" da mahvedecek kadar korkak olmayalım… Panikten, kaybetme korkusundan, fuzuli yargılardan uzak kalmayı başarabilelim… Ve illa ki kabul edelim ki; bazen de biz mahvediyoruz her şeyi geçmişimizden sıyrılmayı başaramadığımız ve bilinçaltımızı illa ki kötülüğe hazırladığımız için…

Rahatlayalım, gevşeyelim, oluruna bırakalım, korkmayalım…

Bu arada çok sevdiğim bir arkadaşıma küçücük bir notum var. Canım, yaklaşık 5 aydır, haftada 4 akşam dışarıda yemek yediğin erkek arkadaşınla bir türlü yakınlaşamadığınızdan şikâyet ettiğinde, "Bir yemek sonrasında onu, eve kahve içmeye davet et" demiştim sana hatırlarsan! İşte benim bu önerime " Ama o saatte içilen kahve uyku kaçırır, ben akşam sekizden sonra kahve içmem; günde sadece bir kez kahve içerim ben" demiş olmana hala gülüyorum ve o saatte içeceğiniz kahvenin zaten az da olsa uykunuzu kaçırması gerekiyor diyorum… Neyse… Seviyorum seni…