04. Süper Gelin Özlem: Aşk için mi, evlenmek için mi evlilik?
LIFESTYLE

04. Süper Gelin Özlem: Aşk için mi, evlenmek için mi evlilik?

İlişki yazarı Pınar Özel'le evlilik üzerine konuştuk...

GÜNCELLEME TARİHİ: 28 Mart 2011

Sevgili Hemcinslerim ve Mor Kızlar,

Bir önceki yazım olan "Evlilik mi? Ne kariyerden geçerim, ne mahalle baskısına gelirim" 'de de bahsettiğim üzere aşk, evlilik, kariyer, çoluk çocuk kavramları üzerine karışmış olan kafamı biraz toparlamak için "Fondöten" isimli kitabın yazarı ve Cafe RUJ ilişki yazarlarından Pınar Özel'le buluştuk. Evlilik kavramına dair birçok şey konuştuk. Tabii sizlerle paylaşmazsam ayıp ederim düşüncesiyle, her bir ayrıntıyı paylaşmaya karar verdim…

Ps:
Pınar'ın önümüzdeki aylarda çıkacak olan "Jartiyer" isimli kitabını ekipçe sabırsızlıkla bekliyoruz. Ardından Masal Günlükleri, Pudra ve Rimel isimli kitaplarıyla okuyucularına nefes aldırmamaya niyetli :). Merak içinde bekliyorum Pınar! Fikirlerine, ellerine sağlık…

Pınar, aslında seninle sadece ilişkiler üzerine yazan bir yazar olarak değil, düşüncelerini çok sevdiğim ve yazılarını çok beğendiğim bir arkadaşım olarak konuşmak istiyorum. Bence sen de, önceki yazılarımda konu aldığım benim mor kızlardansın ve beni anlarsın :)
Pınar Özel, Özlem Yılmaz
S.G.Ö: Sence evlilik kavramının nasıl bir karakteri var? Nasıl bir karakteri olmalı?

Pınar: ''Evlilik'' kavramının sabit bir karakteri var mı ki? Bence yok! Yani her evlilik kendi içinde bir karakter oluşturmalı bence. Çünkü her evlilik farklı iki insanın bir araya gelmesinden oluşuyor. Ve o iki insan da geri kalan herkesten farklı. Evet, kalıp olarak benzer evlilik çeşitleri var ama kalıp olarak benzeseler bile kişilerden kaynaklanan farklılıklar ''evlilik karakterini'' ortaya koyacaktır. Öyle bir durum olamıyorsa da zaten o çift yanlış teklerden oluşmuştur.

Ben evli olsaydım; benim evliliğimin karakteri, patavatsız, rahat ve dobra olurdu... Daha da doğrusu ''Özgür'' olurdu.

S.G.Ö.: Peki, evliliği yaşanması gereken bir şey olarak görmek sence ne kadar doğru?

Pınar: Bunu 10 yıl önce konuşuyor olsaydık daha katı bir cevap verirdim. Kesinlikle yanlış derdim. Ama yaşım ilerledikçe ''evliliği'' yaşanması gereken daha doğrusu yaşanmasının iyi olacağını düşündüğüm bir şey olarak görmeye başladım galiba. Bu, zaman içerisinde güvendiğim birinin hep yanımda olmasına ihtiyaç duymaktan mı kaynaklanıyor, yoksa yalnız kalma korkusundan mı kaynaklanıyor bilmiyorum. Ama ''gerçek bir paylaşım'' istemeye başladım, daha doğrusu başladığımız bir gerçek! Belki de evlilikten ziyade güvenilecek ve paylaşılacak adam arayışı bu. Ve onu uzun, upuzun süre hayatımda tutma isteği.

Ama evliliğin yaşanmasını sırf bu sebeplerden istemek ve yetmezmiş gibi yaşamak yanlış geliyor bana. Sağlıksız geliyor. Artık yaşım geldiği için evlenmek, evlenmek amacıyla bir ilişkiye başlamak, sevgiliden ziyade koca arıyor olmak yanlış geliyor bana. Hele hele yaşanan ilişkiyi ''daha özgür bir hale getirmek'' için evlenmekse hataların en büyüğü!

"Artık evlenmeliyim" dediğimde, benim hayatımda zaten gerçek ve doğru bir ilişki yaşadığım biri olmalı. O ilişki sağlam bir temelin üzerine oturmuş olmalı ve biz o ilişkiye inandığımız noktada ''Artık bu ilişkiyi başka bir isimle devam ettirmeliyiz, ettirebiliriz'' diyebilelim. Yoksa sırf yalnız kalmamak için, sevgilimle rahat beraber olabilmek için, aile baskısından kurtulmak için, yaşanan ilişkiye bir kılıf bulmak için evleniyor olmak yanlış! Sonuçlarını da birçok evlilikte görüyoruz zaten.

S.G.Ö.: Açıkçası ben, hiçbir noktada yaşanması gereken bir şey olarak göremiyorum. Anne, baba ve mahalle baskısı hiç etkilemiyor beni. Hani desem ki geziyorum, dolaşıyorum, günümü gün ediyorum. O da yok. Katılmam gereken sosyal aktiviteler dışında gayet ev-iş, iş ev ilişkisinde bir hatun oldum hep. Aslında böyle tipler için "tam evlilik kadınısın" damgası yapıştırılır ya, bu da benim sinirimi çok bozar ya, neyse ?. Nerede kalmıştık, yani evlilik için bir tipleme var mı sence?

Pınar: Evlilik için bir tipleme olmaz mı, var tabii ki! Evlilik kadınları vardır. Ama bu senin gibi değildir. Yani evden işe, işten eve giden kadın ''evlilik için eğitilmiş kadın'' değildir. Sen eğer çalışma hayatına evlenecek bir erkek bulmak için girdiysen ''tam evlilik kadını'' olursun. Ya da bu mazbut hayatı etrafa ''bakın ben tipik bir ev kuşuyum'' imajı vermek için yaşıyorsan olabilirsin evlilik kadını. Bence sen de, ben de evlilik kadınları değiliz. Biz aşık olup ve sevip evlenecek kadınlarız. Evlilik kadınları mantığı da, sevgiyi de, gururu da, kariyeri de önemsemezler... Sen olsan olsan ''aşk evliliği kadını'' olursun. Tanıştığı her erkeğe potansiyel koca gözüyle bakan, o evlilikte kendini nasıl yaşayacağını hesaplamayan ve bu şekilde yetiştirilen kadın evlilik kadınıdır. Aşık olmadığın bir adamın yanında kendini gelinlikle hayal ettin mi hiç? Ettiysen evlilik kadınısın. Ya da artık evleneyim de evimin kadını olayım, ne kadar başarılı olursam olayım sıkıldım çalışmaktan cümlesi geçti mi aklından hiç! Bence senden çıkmaz bu cümle.

Ya da aslında belki tüm bunları bırakıp şunu sormalıyım sana: Sen sevgilinle özgür bir ilişki yaşamak için o büyük sorumluluğu alır mısın? Ya da özgür olmak için bir adamı önce sevgilin, sonra kocan yapar mısın? Evlilik kadınları bunu yaparlar, o sorumluluğu alırlar.

S.G.Ö.: Beni gerçekten çok iyi anlamışsın Pınar… Çok mutlu oldum. Bir okuyucum bir önceki "Evlilik mi? Ne kariyerden geçerim, ne mahalle baskısına gelirim" başlıklı yazıma şöyle bir yorum yapmış:

"İyi de Süper Gelin Özlem: Bu kadar da karamsar bakmasan olaya diyorum... Hiç kimse bir başka kimseye zorla bir şey yaptıramaz bence. Bir kadın eğer kariyer yapacaksa yapsın. Biz kadınlar, istediğimiz kadar mahalle baskısı laflarını duyalım. Kadınız biz kimse bize zorla birşey yaptıramaz. Ben de 10 yıl evli kaldım. Çocuk da yaptım kariyer de… Çok da güzel gitti yan yana. Özetle sevmek meselesi diyorum ben buna. Bir de istemek meselesi..."

S.G.Ö.: Evet, kısmen yorum sahibi hemcinsime katılıyorum. Sevmek meselesi, sevdiğin herhangi bir şeyin zorlukları sana zor gelmez, gelse gelse baharatı eklenmiş güzel bir yemek gibi gelir bence. İstemek ise, evliliği değil, sevdiğin adamı istemek bence. Önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi herkesin farklı karakteristik özelliklere sahip bir Süper Kahramanı vardır. Ben Süper Man'e aşıkken, sen Peter Benjamin Parker 'a aşık olursun.

Yani ben evliliğin olmazsa olmaz bir durum olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Senin süper kahramanın karşına çıkıyor ve hayatını birleştirebilmeyi sana düşündürebiliyorsa, EVET! Kendi evindeki rahatını, kariyerin için ayırdığın fazla zamanı elinden almayı hak ediyorsa, evliliğin tüm sorumluluklarını göze aldıracak kadar gözünü döndürüyorsa, EVET! Hem en çok sevdiğim dostum hem de sevgilim olacak biriyle yaşlanabilirim. Çocuk da yaparım, kariyer de :). Ancak bunun dışında yapılan tüm evlilikler benim yüklediğim anlam dışında. Ve bu evliliklere inanmıyorum ben. Sen ne düşünüyorsun?

Pınar: Kesinlikle aynı şeyi düşünüyoruz. EVLİLİK paylaşımların en büyüğü. O adam bana anne olabileceğimi hissettirebiliyorsa kocam olmalıdır. Ben o adamla her sabah uyanabileceğimi düşünebiliyorsam onun eşi olmalıyım. Evet, artık evlensem fena olmaz diyorum daha önce de söylediğim gibi, ama buradaki öncelikli amaç evlenmek değil; evlenmeyi düşünebileceğim bir kahraman bulmak. O kahramanı tanıyabilmek. Onu yaşayabilmek ve olursa o kahramanla evlenmek. Olmazsa da dünyanın sonu değil. Eğer ben en güzel yazılarımı yazabileceksem o kahramanla beraberken; evlenmeliyim. Düğünümün ne kadar gösterişli olduğunu göstermek için değil! Herkese ''Pınar evlendi'' dedirtmek için evlenemem ben. Sen de evlenemezsin. Biz işimizi, aşkımızı ve de en önemlisi kendimizi yaşayacaksak evliliği yaşarız. Hem de en güzelini yaşarız. Ben seninle konuştuğum kadar rahat konuşabileceğim bir kahramanla evlenmeliyim...
Bu arada benden önce evlenirsen sabote ederim haberin olsun... Ben daha büyüğüm… :)))

Ps: Bu sözüne Chaka Khan'den, I'm Every Woman isimli şarkıyı mırıldanarak cevap veriyorum... :)

supergelinozlem@caferuj.com.tr

Diğer yazılar için TIKLAYIN

Twitter'dan takip et: