Alışılagelmiş Çizgilerin Ötesinde: Simi Seng
MODA HABER

Alışılagelmiş Çizgilerin Ötesinde: Simi Seng

Simi Seng, kendi içsel gücünü keşfedenler icin alışılagelmiş çizgilerin ötesinde bir tasarım dili kullanıyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 25 Nisan 2025

Kelimelerin hayatın çılgın temposuna yetişemediği, görselliğin ise hiç olmadığı kadar ön plana çıktığı günümüz dünyasında aksesuarlar şahsi objelerden öte bir anlam taşımaya başladı. Yaratıcılığın sonsuz paletinde dans eden bu bireysel süslemeler artık kişinin kimliği, derinliği, hayatta durduğu noktanın da birer yansımaları.Kendine atfedilen tüm ataerkil rollere meydan okuyan kadın için de her koşulda güç sembolü olması beklenen ama bunu reddeden erkek için de. Kısaca, kendini hayatın içinde bulan her birey için güçlü bir iletişim aracı aksesuar ve takılar.

Aslında bu yeni bir lisan değil. Yüzyıllar boyunca değerli taşlar ve madenlerle bezenen aksesuarlar toplumların güzellik anlayışına eşlik etmişler. Bizleri biz yapan medeniyetlerin izlerini sürdüğümüzde, takılar üzerinden bir okuma yapmak mümkün. Şimdilerde ise takılar ülke sınırları aşan, kıtalar arası bir iletişimin parçası. Bu sonsuz cümbüşte gönlümüze takılanlar ise trendlerden öte kim olduğumuzu anlatan parçalar oluyor.

Simi Seng markasının kurucusu ve tasarımcısı Çağla Oktar tam da bu noktada, kendi içsel gücünü keşfedenler için alışılagelmiş çizgilerin ötesinde bir tasarım dili kullanmayı amaçlıyor. “Bakarken görmek, dinlerken düşünmek, dokunurken hissetmekle geçen bir marka ve tasarım arayışıydı benimki” diyor Oktar ve şöyle devam ediyor: “En zor tarafı gürültü seviyesinde seyreden bir cümbüşte farklı bir ses ortaya koymaktı. Kişinin özüne bakabilen, kim olduğunu tamamladığı kadar anlatabilen tasarımlar ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Tasarımlarıma beden veren kişilik hayatta durduğu yeri sahiplenen, kendini ifade etmekten çekinmeyen, dayatılan tüm sınırlara ve engellemelere zarafetini yitirmeden baş kaldırabilen, zayıflıklarını gücünün temel taşları olarak görebilen bir birey. Birey kelimesini çok önemsiyorum çünkü Simi Seng’i taşıyan kişi ona tanımlanan roller üzerinden var olmayı reddediyor. Bireyi birey yapan özelliklerin, dayatılan değil kazanılan zaferler üzerine inşa edildiğine inanıyor.”

Tükettiğimiz objelerin üzerine çoğu zaman düşünmediğimiz, düşünmeye dahi vaktimizin olmadığını iddia ettiğimiz koşturmaca da Simi Seng’in sakince ama yüksek perdeden seslendirdiği bir manifesto bu aslında. Adını medeniyetlere ilham olmuş Fars kültüründe ‘taş’, ‘mücevher’ anlamına gelen Seng ile tamamlayan marka, varlığını kainatta bir pırıltı olarak değerlendiriyor. Tasarımlar kişinin iç sesi kadar Oktar’ın etkilendiği Osmanlı, Avrupa ve Orta Asya kültürlerinin izlerini de taşıyor. Altın ve gümüş gibi değerli madenler kullanılarak tasarlanan parçalarda sıkça rastladığımız değerli taşlar pırlanta, yakut, safir ve akuamarine. Bazen sıradan bir elbiseyi, düz bir gömleği ya da şortu parlatan, yeri geldiğinde parlayan bir kombine konulan son nokta olan Simi Seng, masif ama zarif çizgilere sahip.

‘Bonded Collection’, bizi biz yapan, iyisi ve kötüsüyle her türlü bağlantının aslında bir bütünün parçası olduğunu hatırlatıyor. Parmak ekleminde yerini bulan Bonded Bone Ring serisi de aslında bu kıymetli bağlantılara yapılan fiziksel bir atıf. Ayağı yere basan, her türlü ataerkil kodlamayı reddederek hayatta var olmayı tercih eden, kudretini kendi varlığında bulanlar için ‘Fauna Collection’ gerçekten göz kamaştırıcı. Kedi familyasının latince terimi ‘Felidae’den esinlenen bu seçkinin başrolünde aslan ve panter figürlü tasarımlar var. 18. yüzyılda III. Selim’in emri ile sanat çalışmaları için Venedik’e gönderilen Osmanlı cam ustalarının elinden çıkan müthiş Çeşm-i Bülbül ise değerli madenler ile ‘Nightingale Collection’ masalının parçası olmuş. Bir altın dalgasında seyreden küpeleri yer yer minik pırlanta, değerli taş ve renkli mineler takip ediyor.

‘Anachronize Collection’ da benzer bir tarihi gönderme ile Mardinli telkarı ustalarını onurlandırıyor. Bu seride, panter kadar yırtıcı olabilen ancak nezaketinden asla taviz vermeyenlerin duruşunu yansıtan özel, ince işlemeli yüzükler göze çarpıyor. Bir de takı dünyasının ve tutkunlarının vazgeçilmezleri var. El işçiliği ile titiz bir çalışmanın sonucu olan ‘Retrospective Collection’ klasik çizgileri değerli taşlarla bir araya getiriyor. Oktar’ın ince elenip sık dokunan tasarımları uluslararası görücüye çıkmaya hazırlanıyor. Yurt dışı fuarlarına hazırlık aşamasında olan tasarımcı sakince ama emin adımlarla ilerlediği yolculuktan memnun. “Simi Seng, benim için, inandığım ve hayranlık duyduğum her şeyin bir araya geldiği bir yolculuk oldu,” diyor Çağla Oktar. “Şimdi arzu ettiğim bu yolculukta çoğalmak, çoğalırken ilham olmak, kendini yeniden keşfedenlerin yolculuklarına da ortak olmak. Tasarım dünyasının büyüleyici tarafı da bu anlamlı kesişmeler değil mi zaten?”