Cem Özer'i seviyor muyuz?
Uzun zamandır gördüğümüz en tertipli, en efendi şöhret ayrılığı: Nurgül Yeşilçay’la Cem Özer, evvelki cuma günü (24 Aralık) Beyoğlu 1. Aile Mahkemesi’ne gidip altı yıllık evliliklerini resmen bitirdi. Çift birbirinden hiçbir şey talep etmedi, meyveleri Osman Nejat bile sağa sola çekiştirilmedi, tek parça halinde annesinde kaldı. Bir ömrü ‘çiftlik’ markasını iyi yönetmeye adayanlar nar patlatır gibi birken bine sıçrar dağılırken boşanma sürecinde, bunlar böyle ne kadar sakin durabildiler.
Sabah / Nur Çintay
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Tantanasız, polemiksiz ayrıldılar. Çirkefleşebilme becerileri amma düşükmüş. Sindirim sistemleri amma güçlü... Şimdilik kaydıyla! Boşanma çıkışında kapıda sıkıştırılan her iki tek de gayet usturuplu konuştu. Nurgül Yeşilçay, sanki daha manidardı, biraz ‘demeden dedi’: “Evliliğim için elimden geleni yaptım. Şimdiye kadar çocuğu düşündüğüm için hep sustum. Şimdiden sonra da susmaya devam edeceğim. Zaten herkes neyin ne olduğunu biliyor.”
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Doğru söze ‘Amiral battı’ yorumu
Cem Özer ise fevkalade makuldü: “Böyle durumlarda insanlar birbirlerinin arkasından konuşmayı çok sever. Bizim evliliğimizde böyle bir şey olmayacak. Bazen ilişkiler bitmesi gerektiği için biter. Güneş her gün niye doğup batıyorsa o yüzden.” Buna karşılık bir Allah’ın kulu da kalkıp “Afferim be,” demedi. Hani bayılırlar ya o “Adam gibi adam” lafına, kimse bu siyaseten netameli ama afili pozisyonu ona layık görmedi. Niye? Çünkü Cem Özer sevilmez. Sevimli değildir, makbul değildir, sicili parlak değildir, onu sevmek moda değildir. Ve burası ‘Ne demiş?’ten ziyade ‘Kim demiş?’ diyarıdır.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Bir de aslında zor durumlardan sağlam çıkması bu ünlülerin, vatandaşa huzur vermiyor. Tam tersi iyi gelen, Eren Talu performansı: O başarılı, o havalı, o fit kahraman bu hallere düştüyse, ohooo, bana her yol mübah! Müthiş bir rahatlama hissi! Geçen pazar sabahı, ‘Pir Sultan Abdal’ oyununun tanıtımı için NTV’deki bir programa katıldı Cem Özer. Orada anlattıkları, evlilikle şahsi bir derdi olmayanlarımız için bile teorik olarak altı imzalanır nitelikteydi: “Çağımızda artık ekonomik bağımsızlıklar elde edildikten sonra kimse kimseye mecbur değil. Eskiden kadın erkeğin defolarına katlanırmış. Annelerimiz, ‘Ben babanın her şeyine katlandım,’ diyor. Ne yapacaksın, katlanmayıp? Yani o çaresizlikten devam ediyor.”
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Salı günkü ‘Amiral battı’ gazetesinde bu sözlerin “Cem Özer, Nurgül Yeşilçay’la evliliğinin bitmesine, Yeşilçay’ın ekonomik özgürlüğünün yol açtığını söylemişti,” diye yorumlandığını gördük. Bir de ‘sanat camiasından’ görüşler alınmış ki, of of of: “Para önemli ama sevgi de önemli,” diyen bayat ezberler... Hele ‘sanat camiası’nın suyunun suyunun dış kapı mandalı olarak bile akla gelmeyecek biri de kalkıp dememiş mi: “Herkes ilişkisinin sonunda karşı tarafa çamur atmaya çalışıyor. Aşkla başlayan ilişkiler, her zaman saygıyla bitmelidir. Medeniyet budur.”
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Yahu el insaf, 40 yılda bir insan gibi ayrılan iki insan var karşımızda, kim kime medeniyet öğretiyor? Cem Yılmaz mevzubahis olsa “Ahahahaha ne kadar haklı,” olmaz mı topunun cevabı? Okan Bayülgen kursa aynı cümleleri, ‘ah ne de zeki, hem de entelektüel, çok da farklı, pek de tersten’ bulunmaz mı? Ama Cem Özer’le aynı fikirde olmak prim yapmıyor işte. Ona yaranmak da gerekmiyor, el âleme yaranmanın yolu da onu haklı bulmaktan, maazallah beğenmekten değil, küçümsemekten ya da laf sokmaktan geçiyor.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Hırsızın hiç mi suçu yok
17 Aralık Cuma günkü Kelebek‘te Ömür Gedik’in yaptığı bir söyleşi vardı. Ömür’ün kült olmaya aday siyah deri, tek bacaklı fetiş pantolonundan gözünü alabilenler, “Aykırı bir adamım, sevilmiyorum galiba” başlığını okudu. “Televizyon yöneticileri sanırım beni sevmiyorlar,” diyordu Cem Özer, “Aleyhimde büyük kampanyalar oluşturuldu.” “Nerede yanlış yaptın peki Cem?” diye sorunca da Ömür Gedik, şöyle yüzleşiyordu: “Çok yalaka davranmadım. İnsanlara hediye almadım. Yaptığım işle var oldum sadece. Ben canayakın olmak istemedim. Bir sürü yanlışım var herhalde.”
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Şunları bir kenara not düşelim evvela: ‘Aykırı bir adam’ olmak sevilmemeye yol açmıyor, tam aksine bazı ‘aykırı’lar tam da bu hasletlerinden ötürü baş tacı. ‘Çok yalaka davranmamak’ da sevilmeme nedeni olmasa gerek. İnsanlara hediye almamak da öncelikli sebeplerden değil herhalde. Maalesef ki sadece yaptığı işle var olmak diye bir şey yok. ‘Canayakın olmak’ istemekle olunur bir şey gene maalesef ki değil. Şöyle problemleri olabilir mi peki Cem Özer’in: Doğru olabilecek bir şeyi biçimsiz yerde/zamanda/üslupta söylemek? Lafın nereye gideceğini hesap etmeden konuşmak? O kadar iyi olmadığı işlerde de kendini çok iyi zannetmek? Mütemadi ‘ben bilirim’ciliğiyle sinir bozmak? Kendine fazla önem atfetmek, kibirli olmak?
Cem Özer'i seviyor muyuz?
'Ben sizin yerinizde olsam...’
Şüphesiz ki zeki adam. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni yarıda bırakıp da Dostlar Tiyatrosu’na kaçmasa nasıl bir kariyeri olurdu acaba? Güçlü bir hitabet yeteneği ama ekip çalışmasından ziyade tek adam şovu... Zaten de böyle ünlendi. Sinema ve tiyatro oyunculuğu bir yana, esas alametifarikası Laf Lafı Açıyor’du. 1991 eylülünde yayımlanmaya başlayan bu talk show, televizyon tarihimizin demirbaşlarından sayıldı. “Ben sizin yerinizde olsam yalnız bu programı seyrederdim,” sloganlı Cem Özer, özel televizyonların yarattığı ilk yıldızlardan.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Sivri dilliydi, başka bir taraftan bakabiliyordu, dönemine göre matraktı. Seveni de vardı, uyuz olanı da. Ama yarattığı o talk show’cu tiplemeyi çok bağrına basmamışların bile “Hakkını vermek lazım, adam iyi oyuncu,” dediği oldu; Sinan Çetin’in Berlin in Berlin’inde, Ezel Akay’ın Neredesin Firuze’sinde, Barış Pirhasan’ın Ademin Trenleri’nde takdire şayandı.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Tecavüz söylentisi ve savunması
Berlin in Berlin’in senaryosunda Hülya Avşar’a tecavüz etmesi gereken sahne değişince, Avşar’ın o unutulmaz mastürbasyon sahnesi çekildi. Ama sonra Cem Özer’in kariyerini sekteye uğratacak bir başka tecavüz söylentisi yayıldı: Kapı komşusu olduğu ünlü bir popçunun küçük kızına tecavüz mü etmişti? Elele dergisinden Şencan Güleryüz ile aralarında şöyle bir diyalog geçti:
- Ş.G: Esin Maraşlıoğlu’ndan ayrıldığın dönem, Laila’ya alınmadığın dönem, bunları hep bir yere bağladılar; ünlü bir pop bayan sanatçının kızını taciz ettiğine...
- C.Ö: Taciz değil tecavüz.
- Ş.G: Tecavüz demeye dilim varmadı.
- C.Ö: Ben bundan gocunmadım ki. Açık açık her yerde söyledim. Meydan okudum. Varsa bir derdiniz buyurun hodri meydan dedik yani. Gelemediler. Gelemezler çünkü soracağım sorulara verecekleri cevaplar yok.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
O dönem “Cem’i nasıl yok ederiz?” diye uğraştılar. Birtakım projeler söz konusuydu. Bir kişiliği rahatsız edecek projelerdi bunlar. Bu iş böyle iftirayla falan olmaz. Benim kızıma biri tecavüz etse var ya, oyarım adamı, yasal veya başka bir şekilde oyarım. Böyle gidip de “bededee” falan yapmam. İkincisi insanlar önce kendi yaşantılarına bakacaklar, sonra karşılarındakine bok atacaklar. Benim yetiştirdiğim kız ortada, onların yetiştirdiği kız ortada... Hakikati bilemeyiz. Ama burada apaçık bir üslup sorunu var. Yukarıdaki beş maddenin altını doldurmaya başlarsak, bir ve ikinin açılımıyla başladık demektir.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Esin Maraşlıoğlu’na Billboard’la ilan-ı aşk
Aynı söyleşide “1990’lı yılların başında sen bütün gençlerin idolüydün. Şimdi aynı insanlarda antipati uyandırıyorsun,” şeklindeki saptamaya karşılık da “Beni idol edinen insanlara ihanet ettim,” dedi, “Haftada bir televizyon programı yap, ayağını uzat, karınla gez falan, tuhaf bir hayat yaşamaya başladım. Popüler kültüre hizmet eden bir adam gibi göründüm.” “Karınla gez falan”daki yuvarlama, öyle geçiştirilecek şey değil!
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Caz ustası Erol Pekcan’ın kızı Sebla Pekcan (Kızı Ceren’in de annesi) ve Selin Dilmen’den sonra, üçüncü evliliğini 1995’te ‘modacı’ Esin Maraşlıoğlu’yla yaptı. Billboard’la aşk ilanı ve o yıllarda Show-Off adında bir marka/mağaza sahibi olan Maraşlıoğlu’yla beraber kılık kıyafet tarzının da ne biçim savrulduğu nasıl unutulur... Popülaritenin zirvesinde olunan ama çok da antipatik bulunan günler tam da o günler.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
‘Güzelim kız kart kaybedende ne buldu?’
Beş yıl süren o evlilik çok konuşulmuştu, ama Nurgül Yeşilçay’la Melekler Adası adlı dizinin setinde başlayan beraberliği de ilk günden milletin içine dert oldu. Güzelliğinin de kariyerinin de zirvesindeki bu ‘elini sallasa ellisi’ kadın, kendinden 17 yaş büyük sarpa sarmış imajlı bu kart kaybedende ne bulmuştu? Çoklarına göre bu evlilik Nurgül Yeşilçay için anlaşılmaz hata, Cem Özer içinse son bahar piyangosuydu.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Denk bulunmadı. Hep bir açık beklendi: Asmalı Konak‘la birinci lige yerleşen yıldızın rüzgârı bu izdivaçla dinmiş miydi? Kocanın piyasada sevilmemesi, onun iş alamamasına da yol açıyor muydu? Her adımını kocaya danışarak atması yüzünden gözden düşmüş müydü?
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Cannes rüküşlüğünün baş müsebbihi
Nurgül Yeşilçay bayağı bir ‘Beyim bilir’ciydi. En büyük çuvallama 2007’de Cannes Film Festivali’nde yaşandı. Yeşilçay o kadar rüküş, o kadar ortama uyumsuz giyinmişti ki insanın canı acıyordu. Cem Özer’in seçtiği vurgulanan ayakkabılar, bantlarıyla etleri pırtlatarak ayaklardan patlıcan turşusu yapıyordu.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Üç numaralı madde avaz avaz bağırıyordu. Son bir yılda aranın limoni olduğu haberleri sıklaştı. Bunları son ana kadar reddeden Yeşilçay, bir gün Bebek Kahve’de patlayıverdi. Tartışırken kendini tutamayıp Cem Özer’e “Her şeyi de bilemezsin ya!” diye bağırdı. Madde dört adeta hayat bulmuştu.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Havaalanında pozitif ayrımcılık şart mı?
Ömür Gedik’e verdiği röportajda “Bazı yerlerde pozitif ayrımcılık istiyorum,” diyordu Cem Özer, “Örneğin THY’de kontuara geldiğimiz sıra ‘Cem Bey kimliğinizi görebilir miyiz?’ demesin bana. Beni tanıyorsan neden kimliğimi istiyorsun? Beni tanımak zorunda değilsin, ama o zaman ‘Beyefendi, kimliğinizi gösterir misiniz?’ dersin. Havaalanında kontrolden geçerken donumuza kadar arama.” Güzel de, hayat bu takıntılarla, bu öfkelerle geçer mi? Bu da beşinci maddeye ek olsun. Kötü bir adam değil muhtemelen.
Cem Özer'i seviyor muyuz?
Paspas adında bir sokak köpeği var, hayvanlarla arası iyi. İlk eşiyle, Osman Nejat’ı emanet edecek kadar yakın dost hâlâ. Son karısının arkasından hiç konuşmadı, ortaya mahrem çekmeceler açmadı. Karşı taraf avukatı bile “Cem’in hiçbir kötü alışkanlığı yoktur,” dedi. Ama iyi insan olmak bazen sevilmeye, kabul görmeye yetmiyor işte. Keşke yetse...




