Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Özlem Yılmaz Küçük
Cemil İpekçi’yle Türk modasının dünyadaki yerinden tasarımın nereye gittiğine, Türk ve Avrupalı kadın arasındaki farktan en çok yapılan hatalara, yeni nesil modacılardan ilkbahar-yaz modasına dair tüm detayları konuştuk…
Türk kadınının giysiyle kimlik bulduğundan, Avrupa’nın Türkiye’yi desteksiz tanımayacağından bahseden İpekçi, İstanbul Fashion Week ile ilgili yaptığı çarpıcı açıklamalarla modaya ve Türk kadınına olan bakışınızı değiştirecek, belki de yeni girişimler için kollarınızı sıvıyor olacaksınız…
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Türkiye’de modanın gelişim süreci nasıl gerçekleşti?
Sektörde 40. Yılım ve Türkiye’nin ilk tasarımcıyım, bu nedenle süreci çok iyi biliyorum. 70’lerden önce her şey ithalat olmasa bile kaçaktı. Elimizde kumaş çeşidi bile yoktu. Dikiş fabrikaları faciaydı. 70’lerden sonra başlayan, aslen 80’lerde temeli atılmış ithalat ve ihracatın çoğalmasıyla beraber Türkiye’de çok iyi bir mutfak oluştu. Şimdilerde, moda konusunda mutfak olarak dünyada iki ya da üç ülke arasındayız diyebilirim. Dikişte ve kumaşta İtalya’dan, İspanya’dan çok daha öndeyiz. Hatta bunu artık ayakkabı konusunda da söyleyebilirim. Ancak bu tasarım konusunda geçerli değil. Maalesef tam anlamıyla olmasa da, dünya çapında marka haline gelmiş çok az tasarımcımız var.
Peki, özellikle son yıllardaki moda ve marka düşkünlüğüyle ilgili ne söylersiniz?
Yurt dışındaki büyük markalar mallarını buradaki mutfağa diktirmeye başladı. Bu büyük markaların dükkanlarında 1000 Euro’dan satışa sunulan T-shirtler’den 10.000 adetlik bir sipariş aldıysak, bu her ihtimale karşı 12.000 adet olarak üretilir. Geriye kalan 2000 adetlik ihracat fazlası ürünleri ise siz, buradaki pazardan 10TL’ye satın alırsınız. Halk bunu taklit zannediyor ancak değil. Sadece ihracat fazlası. Hiçbir ülkede böyle bir şansı yakalayamazsınız. İtalya ve İspanya’da ihracat fazlasını bulamazsınız. Tabii Türk halkına da bu durum bomba gibi patladı. Zaten oryantalist, doğu halkı olarak giyime, süse çok düşkünüz, bir de piyasaya böyle bir bolluk girince modanın patlamamış olması pek mümkün değil.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Türk kadını giysiyle kimlik buluyor…
Batılı ve Türk kadını arasındaki fark ne oluyor?
Batı insanı bizim kadar düşkün değil modaya. 100 kadın varsa 10-15’i modaya düşkün, 5-10 tanesi ekonomik olarak üst düzey ve modaya düşkün. Yüzde 80’ini değil. Batı kadını daha çok, kitap okuyor, seyahat ediyor, yemeğe para harcıyor. Ancak giyinirlerken marka giyeyim, her hafta berbere gideyim diye bir derdi yok. Türkiye’de 100 kadın varsa, en az 70’i modaya düşkün. Bizde dış görünüm, yani paketleme hala çok önemli. Kadının iyi konuşması, akıllı olması, bilgili olması değil de, güzel paketlenmiş kadın, iyi kadın olarak algılanıyor. Bu yüzden dışarıda gördüğümüz çoğu kadın süslü. Ayrıca estetikler, botokslar cabası. Bu, eğitimle ve aile eğitimiyle alakalı. Batı kadını cildine bakıyor, kendine bakıyor, sporunu yapıyor, temiz oluyor ancak, dış görünüşünü önemsemiyor. Giysisinin onu kadın yapacağını düşünmüyor. Türk kadını ise, giysiyle kimlik bulduğunu sanıyor. Ayrıca Türk kadını, evde dışarıda göründüğü gibi değil.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Giyime bu kadar düşkün olan bir milletiz diyorsunuz, ancak moda konusunda hala dünyada büyük adımlar atmış değiliz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Özellikle Atatürk’ün vefatından itibaren, bizi neden dünya kabul etmiyor sorusu var kafamızda. Nedeni çok basit. Osmanlı’dan koptuktan sonra sanat durmuş. 700 yıllık Osmanlı kültürüne hürmet ve saygı unutulmuş. Örneğin, 16. - 17. Y.Y.’da bütün kumaşlar Hereke’de dokunmuş, Osmanlı desenleri perde olarak İtalya’ya gitmiş. Dünyanın bizi bu alanda tanımasıyla ilgili daha birçok örnek var. Dünyaya baktığınız zaman, ünlü modacıların tanınmasının başında, arkada hep devlet var. Japonya’nın 35-40 yıl önce durup dururken Kenzo gibi bir modacıyla, dünya modasına giriyorum demesi, devletin yaptığı finansal destekle alakalı. İspanya çok gerideydi ve devlet arkasında durarak bugünlere getirdi. Avrupa’daki büyük dergilerde yer almak tamamen devletin desteği ile gerçekleşir. Hala fark edemedik ama bu bir yatırım. Son haftalarda elime gelen bir belgeye göre, Pakistan 2-3 tasarımcısına yatırım yapıyor. İspanya’daki, Fransa’daki en pahalı fuarlarda, mecmualarda yerlerinin çıkması için yardım yapıyorlar. Ancak bizde böyle bir şey olmadı hiç. Dünyada en önemli iki sektörü kaybediyoruz. Giyecek ve yiyecek. Biz zeytinyağı ülkesiyiz, İtalya bizden önde. Kumaş olarak en güzel fabrikalar bizde, Çin bizden önde. Mesela, şu anda Afrika’da muazzam konfeksiyon kuruluyor. Bizimle aynı mutfağı, daha ucuza kuruyorlar. Mutfağımız da elimizden alınacak diyebilirim.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Sizce Türkiye’de hangi isimlere yatırım yapılmalı?
Bence Ümit Ünal bir deha. Sekiz sene önce, Dünya Moda Konfederasyonu burada yapılırken, Oscar De La Renta Amerika’nın, Versace İtalya’nın, ben de Türkiye’nin delegesiydim. Ümit Ünal dünya ikincisi seçilmişti. Böylesine dünya devleri Ümit Ünal’ı seçmişken, biz onu pazarlayamadık dünyaya. Amerika’yı çok taklit ediyoruz. Ancak yalnızca hamburgerini taklit ediyoruz. Düşünmüyoruz ki, 100 yılda Amerika nasıl bu hale geldi? Dünyadaki en büyük yatırım tasarımcılaradır, çünkü sanatçılar altın yumurtlayan tavuk. Bu sadece giysi değil, tasarımın her alanında geçerli. Biz iş adamı değiliz, sanatçıyız ve kendimizi pazarlamamız çok güç. Ayrıca, Hakan Yıldırım, Arzu Kaprol, Özlem Süer, Simay Bülbül, Hatice Gökçe vs gibi isimler var. Bunlar kendi çabalarıyla ayakta duruyorlar. Geri kalanlara baktığınızda, bu isimlerden daha gündemler, ama çok taklitler.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Herkes modacı!
Peki, İstanbul Fashion Week Avrupa’nın bizi tanımasında büyük bir etken değil mi?
Moda sektöründe çalışan herkes modacı, çaycısı da modacı, ortada dolaşan herkes modacı. Ancak dünyaca bilinen isimler, hepsiyle Fashion Week’de alay ediyorlar. Geçen sene IFW’nin ilk gününden sonra İtalya’dan gelen oldukça ünlü bir gazeteciyle bir araya gelmiştik ve kadın kahkahalarla gülüyordu. Bütün Galiano’lar, bütün Yves Saint Lauren vs taklit edilmiş. Alay etti ciddi anlamda. Ve sonraki gün de gitmedi… Söyleyecek bir sözüm yoktu. Bir komite yok, IFW’ye ayağımı bile basmıyorum. Tv programlarında da modayla alakası olmayan kişiler çıkıp ahgam kesiyor ve gençlerin kafasını karıştırıyorlar. Buna el konulmalı. Dizilerde bile geçerli bu durum… Son Osmanlı’da Türkan Şoray’ı ne hale sokmuşlar. Bir tanesinin saçı sanki oksijenle açılmış ve dipleri çıkmış. Öyle de oynatıyorlar. Ki bu dönem dizisi…
Gündem stil programları hakkında ne dersiniz?
O kadar gülüyorum ki… En kötüsü bazen, dünya standartlarına göre en iyi giyinen oluyor, en iyi giyinen de dünya ölçülerine göre en kötü giyinen olabiliyor. Gençler bunları izliyor ve sanıyorlar ki bunları bilirkişiler söylüyor. Gençlerin kafası karışıyor. Bu yanlış mesajlar çok tehlikeli.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Giysiler mesajdır, tarih bilmeyen modacı olamaz! Yeni yetişen tasarımcılara önerileriniz neler olur?
Çok umut vaat etmiyorum. 40 senedir savaşıyorum. Evet tanınabildim, talebelerim Erol Albayrak, juride olup seçtiğim Ümit Ünal, Bahar Korçan, Hakan Yıldırım Türkiye’de tanındılar, ancak bu hala savaşı kazandım anlamına gelmez. Ne zaman devlet sanatçılarının arkasında olacak, o zaman bu savaşı dünyaya karşı kazanabiliriz. Her dönem bir şey moda olur. Benim dönemimde tasarımcılık moda değildi. Yolda çarptığın iktisatçı ve mimardı. Şimdi de tasarımcılık moda. Sokakta, kime çarpsan moda tasarımcısı. Bir defa ne tasarımcısısın? Giysi tasarımcısı mısın? Öyleyse, elbise mi, takı mı, ayakkabı mı, gece elbisesi mi tasarlıyorsun? Bunu kendinde iyi anlamak ve yönelmek gerekiyor. Dikiş ve kalıp bilmeyen bir tasarımcı mümkün değil. Sonradan yapmasa bile, bilmesi gerekiyor. Eğitim de eksik. Yüzlerce çocuk okul mezunu ama iş bulamıyor, bulamayacaklar da. Örneğin kostüm tarihi dersi yüzde yüz öğretilmeden bir tasarımcı başarılı olamaz. Dünyada her şey yapılmış bu zamana kadar. Ancak siz, binlerce yıllık tarihi, giysilerinin neden yapıldığını bilirseniz, sosyoekonomik, sosyopolitik neden ve mesajlarını alabilirseniz, bu tarihi iyice bilip beyninizi doldurabilirseniz, belki bütün geçmişten ve de gelecekten esinlenerek kendinizi ifade edebilirsiniz. Şimdiki nesil tembel. Okula gidip geliyorlar ancak, okumuyorlar, araştırma yapmıyorlar. Ben 40. yılımdayım ve hala araştırma yapıyorum. 12. yüzyıla ait bir kostüm yapacaksan, oturup o dönemin ve bölgenin 800 yıllık tarihini araştıracaksın. Okul bitirip, çizmeyi öğrenince kendilerini tasarımcı zannediyorlar.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Herkes modacı! Peki, İstanbul Fashion Week Avrupa’nın bizi tanımasında büyük bir etken değil mi? Moda sektöründe çalışan herkes modacı, çaycısı da modacı, ortada dolaşan herkes modacı. Ancak dünyaca bilinen isimler, hepsiyle Fashion Week’de alay ediyorlar. Geçen sene IFW’nin ilk gününden sonra İtalya’dan gelen oldukça ünlü bir gazeteciyle bir araya gelmiştik ve kadın kahkahalarla gülüyordu. Bütün Galiano’lar, bütün Yves Saint Lauren vs taklit edilmiş. Alay etti ciddi anlamda. Ve sonraki gün de gitmedi… Söyleyecek bir sözüm yoktu. Bir komite yok, IFW’ye ayağımı bile basmıyorum. Tv programlarında da modayla alakası olmayan kişiler çıkıp ahgam kesiyor ve gençlerin kafasını karıştırıyorlar. Buna el konulmalı. Dizilerde bile geçerli bu durum… Son Osmanlı’da Türkan Şoray’ı ne hale sokmuşlar. Bir tanesinin saçı sanki oksijenle açılmış ve dipleri çıkmış. Öyle de oynatıyorlar. Ki bu dönem dizisi…
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Moda, müzik, resim, yazarlık. Ve organizasyon şirketi… Ne kadar da yönlüsünüz…
Tasarımcıyım çünkü. Hayalimde bir kadının üzerinde elbise tasarlıyorum, kadın bir boşlukta olmuyor ki. Mekanı da tasarlıyorsun. Detayına girdiğinde masa, bardak her şeyi tasarlamış oluyorsun. O kadın hangi dönemde, nerede, her şeyi, bir dünya tasarlıyorsun. Otur bunları yaz, senaryo da çıkar. Benim işim kurgulama. Yurt dışından çok teklif aldım ve alıyorum, ancak Türkiye’de inatla durdum. Çünkü ülkemi seviyorum. Ama bir de işin finansal boyutu var. Bu ülkede oturuyorsan, ay sonunu düşünmek zorundasın. Türkiye’de 82 milyonun 1 milyonu beni tanımıyordu belki de. Doğuda açtığım okuldan sonra herkes tanıyor. Batman’ın bir dağında, 8 yaşındaki bir çocuk beni tanıyor. Bu kadar şöhretliyken attığın adımın paraya dönüşmesi gerekir. Avrupa’da olsam sponsorları seçiyor olurum. Maalesef Türkiye’de ya aç sanatçı olarak kalacaksın ya da ayakta kalmak gerekiyorsa çok ama çok çalışacak, farklı işler de yapacaksın.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Rengarenk modanın tersine bir koleksiyon yapmak geliyor içimden… Bu yıl ilkbahar ve yaz modasında neler göreceğiz?
Aslında artık moda diye bir şeyi belirleyemiyoruz. Bu sene Oscar’a baktılar. Kısa, uzun, lila, yeşil, pudra var. Bu yüzden bütün kadınlar pudra giydi ve bütün atölyelerde pudra rengi dikildi. Pudra giyebilmeniz için, teninizin çok güzel bir beyazlıkta ya da buğdaylıkta olması gerekir. Hafif sarılık varsa, facia olur. Saçlar ise ya koyu ya da platin rengi olmalı. Bu yıl her yerde empirmeler, çiçekler var. Ben hep oryantalisttim, 71’de yaptığım şalvarlar ve bir sürü şeyi şimdi de giyiyor insanlar. Şimdi dünya da oryantalizme doğru gidiyor. Aslında her yıl tasarımlarımda bunu kullanırdım ancak, çok yapılan bir şeyin tersine hareket etmeyi sevdiğim için bu yıl tasarımlarımda daha çok siyah ve beyaz kullanacağım. Ayrıca, ruhum pek rengarenk görümüyor ki, dünyaya renkli koleksiyon yapayım. Yazın tüm güneşi üzerime de gelse, bu kadar faciaların olduğu, bu kadar karanlık savaşların olduğu bir dünyada, insanlar bu kadar acı çekerken renkli koleksiyon yapmak gelmiyor içimden.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Peki, Türk kadınının en büyük hatası ne oluyor?
En çok yaptığı hata saçıyla. Yıllardır sarışın olma çabasında çünkü, Türk erkekleri sarı saç seviyor, daha doğrusu sarışın bizde daha az olduğu için ilgi odağı oluyor. İsveç’te, Almanya’da siyah saçlı kadına bayılıyorlar. Tabii Türk kadınının çok azına sarı saç yakışıyor. Diğerlerinde gerçekten çok kötü duruyor. Ayrıca tabii ki herkesin her şeyi giymeye hakkı var, ancak topluysanız her şeyi giymeyin. Çok geniş kalçalı bir kadın kısa ve dar bir etek giyebilir, hakkıdır. Ancak bu onları güzel gösterecek demek değil. Ve tabii mavi giyer, mavi makyaj yapar, mavi takı takarsa, bu da büyük hata. Ayrıca çok makyaj yapıyorlar, fondöten sürüyorlar. Tabilikten çok uzakta kadınımız.
Kadınlar öncelikle neler öğrenmeli?
Makyajda yanlış var, saçta yanlış var. Çok da doğal, bunu eleştirmiyorum. Çok az insan her şeyi bilir, bilmeyenin bilen kişiden dinlemek gibi bir hakkı var. Saç rengi ya da saç kesimi, kaş alımı fark etmez. Bir kadının kendisi her şeyiyle uyumluysa, çok basit bir şey de giyse çok hoş olacağına inanıyorum. Çok süslü olması gerekmiyor, hoş olabilmesi için. Bunu öğrenmek çok önemli. Nasıl hoş, farklı olabilirsiniz. Nasıl siz, siz olabilirsiniz. Çok pahalı, marka giyinmek gerekmiyor. Nişantaşı’na, Bağdat Caddesi’ne çıkın bütün kadınlar aynı. Çantaları, saatler, dudaklar irilikleri, kaş mesafeleri aynı. Bu aynılığın güzel olmadığını bir defa öğrenebilmek gerekiyor. Herkesin değerli bir kişiliği var ve giyimiyle, saçıyla, makyajıyla bunu yansıtmalı.
Cemil İpekçi’yle modaya ve türk kadınına dair her şey
Çalışan kadına stil öneriniz ne olur?
Kimliğiniz çok önemli. Nerede, nasıl çalışıyorsunuz? 9-6 çalışan kadın, fazla makyaj yapıyorsa, gün sonuna kadar makyajını tutamaz. Bu demektir ki, çalışan kadının daha bakımlı durabilmesi için az makyaj yapması gerekiyor. Rahat hareket edebileceği ve göze batmayan kıyafetler giymesi gerekiyor. Dişiliğini fazla öne koymaması gerekiyor. Çalışırken bir insanın erkek ya da dişi oluşunu öne koyması, iş hayatını kötü yönde etkiliyor. İşiniz neyle alakalı, çocuk ruhlu musunuz, kadınsı mısınız bunu bilip giyinmelisiniz. Moda budur diye takip edilmemesi gerekiyor.




