Daisy Lane Rengarenk Dünyası
MODA HABER

Daisy Lane Rengarenk Dünyası

Yasemin Germiyanlıgil’in çocuksu ruh halini dışarıya yansıtması şaşırtıcı gelmiyor çünkü özgürlük hissi onun tasarımlarının çıkış noktası.

GÜNCELLEME TARİHİ: 7 Mayıs 2024

Röportaj: Bade Çakar

Daisy Lane’in ardında nasıl bir hikaye var? Marka yaratma sürecin nasıl gerçekleşti?

Küçüklüğümden beri her zaman kendi tarzımı yaratmak istedim. Giymek istediğim giysileri giydim ve başkasının ne düşündüğünden ziyade kendi mutluluğumu düşündüm. Her giysiye ‘bunu nasıl daha Yasemin yapabilirim?’ diyerek baktım; ona göre farklı kombinler yapıp iç dünyamı dışarıyla paylaşmaya çalıştım. Üniversite eğitimimi NewYork’ta resim üzerine aldım. Mezun olduktan sonra yaratıcılığım kendini bu şekilde gösterdi ve giymek istediğim ama dünyada varolmayan hayalimdeki kıyafetleri ufak bir ekip kurarak üretmeye başladım. Daisy Lane, benim için insanların kendilerini ifade ederken özgür hissetmelerine yardımcı olmak, içlerindeki renkleri dış dünyayla paylaşmalarına olanak tanımakla ilgili.

Tasarım anlayışında çocuksu bir ruh taşıyan kreatiflik var. Ortaya çıkan parçalar karakterini birebir yansıtıyor mu?

Yaratıcılığın nasıl algılanacağımızdan korkmadan iç dünyamızı ve kendimizi ifade etmemize izin vermekten geldiğine inanıyorum. Çocuklar da bu konuda gerçekten çok iyiler. Çoğunlukla yetişkinlerin ne düşündüğünü önemsemeden, başkalarından utanmadan kreatifliklerini dünyaya sergiliyorlar ve bence yaratımlarında bu kadar özgür olmalarını sağlayan da bu. Çocukken dünyanın sonsuz fırsatlarla dolu bir yer olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Bu ruhla bağlantıda kalmanın sadece tasarımlarım için değil, aynı zamanda kendi hayatım için de önemli olduğunu düşünüyorum. Zira içimizdeki çocuğa bağlı olmak, gerçekten kendimiz olmamızı ve toplumsal kısıtlamaları çok düşünmeden üretmemize izin verir. Böylece eşsiz tasarımlar ortaya çıkar. Ben bu düşünceye kendi hayatımda olabildiğince çok yer vermeye özen gösteriyorum.

NYU Güzel Sanatlar Bölümü’nde okurken moda tasarımı her zaman hayallerini süsler miydi? Yoksa zamanla mı bu fikir ortaya çıktı?

Güzel Sanatlar diploması aldığım New York Üniversitesi’nde oldukça keyifli bir dört yıl geçirdim. Ancak mezun olduktan sonra ticari baskılar ve sanat dünyasının içindeki kısıtlamalar yaratıcılığımı engellemeye başladı. Galerilerin talepleri ve uyum ihtiyacı, kurumsallaşmış normlar bende daha özgür bir kreasyon sürecine özlem uyandırdı. Kendi yolumu çizmek istedim... Sanat ve tasarımın içten geldiğine inanarak, bu kısıtlamalara karşı çıkarak, olabileceğim en özgür halde tasarımlarımı dünyaya getirmek istedim. Kendi kıyafetlerimi yapmak da benim için bunun en doğal haliydi. Aslında bir bakıma çocuksu halime bir dönüşün işaretiydi ve anladım ki bu hissi kovalamak benim için en doğru şey. Yaratılıştaki bu tür bir özgürlük, kaybettiğim ve tasarım yoluyla yeniden bulabildiğim bir parçamla yeniden bağlantı kurmamı sağladı ve bunun için çok mutluyum.


Tasarım aşamasında nasıl bir süreçten geçiyorsun?

Aylar öncesinden bir sonraki sezon ne giymek isteyeceğimi düşünmeye başlıyorum. Çoğunlukla sokakta gördüğüm kıyafetler, çocukluğumda izlediğim dizilerdeki kombinler ve sevdiğim başka objelerden ilham alıyorum. Beraber çalıştığım atölyenin yöneticisi Pınar Doğan’a danıştıktan sonra tasarımlarımı finalize edip hayata geçiriyorum. Pınar Hanım’la yakın çalışmak ve her parçanın el yapımı olması benim için sureci daha eğlenceli kılıyor çünkü her an küçük değişiklikler yapabiliyoruz.

Daisy Lane’in yeni koleksiyonunda karşımıza neler çıkıyor?

Daisy Lane ile sadece bir giysi değil, aynı zamanda bir ruh hali de satın alıyorsunuz aslında. Renkli tasarımlara ve eğlenceli, çocuksu imgelere odaklanan bir bikini koleksiyonu ile başladım. Bunu, grafikli sweatshirt’ler ve çok renkli pantolonlar içeren ilk kış koleksiyonum takip etti. Daisy Lane geliştikçe, koleksiyonlar daha da özel hale geliyor gibi hissediyorum. En son serim tamamen elde boyanmış iplikler ve el yapımı eşofman altlarından oluşuyor. Üzerinde çiçek, yıldız ve barış işareti gibi desenler bulunuyor. Benim için bunlar kendimi ve içinde yasadığımız dünyayı temsil etmek istediğim semboller. Hafif ve huzurlu duyguların dünyasını inşa etmek için bu sembollerden faydalanarak takipçilerime de bu hisleri aktarmayı umuyorum. NewYork’ta koleksiyondaki pantolonları elle boyadığımız, daha özel hale getirdiğimiz workshop’lar başlattım. Tasarımlarımın yanı sıra ürünümü yapma süreci de Daisy Lane’in DNA’sında yer alıyor. Adil ve mutlu çalışma koşullarından yayılan olumlu enerjinin, giysilere ve dolayısıyla onu giyen kişiye ulaştığına inanıyorum.


Kendi kişisel stilini nasıl tanımlarsın? Stilini geliştirmede sana kimler ilham oldu?

Bana göre kendini ifade etme biçimi içten gelir. Kendinize karşı dürüst olmak yapabileceğiniz en harika şey çünkü bu kulağa ne kadar klişe gelse de kimse sizden daha iyi bir siz olamaz. İster sokaktaki 70 yaşındaki bir adam, ister televizyonda gördüğüm bir animasyon karakteri olsun, kendilerini içten ifade ettiklerini gördüğüm şeylerden ilham alıyorum. Annemin dolabını karıştırmayı da seviyorum çünkü onun benim yaşımdayken giydiği parçaları yeniden kullanabilmenin kıyafetlerime başka bir katman eklediğini düşünüyorum. Giysilerin ölümsüz olduğunu ve bir hikaye anlattıklarını düşünmeyi seviyorum. Annemin giyeceği bir tasarımı onun giyeceğinden tamamen farklı bir şekilde kombinleyerek o parçaya başka bir hayat verebiliyorum!