Düğün mevsiminin düşündürdükleri
MODA HABER

Düğün mevsiminin düşündürdükleri

GÜNCELLEME TARİHİ: 8 Temmuz 2011

Her yıl, yazla beraber gelir, düğün mevsimi... Geceleri Boğazı havai fişeklerin rengarenk parıltıları süsler... Kimi mütevazidir, kimi ise görkemli... O kadar görkemlidir ki ışıkların şatafatından içinizde bir anlığına mutluluk kıpırtıları oluşur izlerken... Sabahları gazeteleri açtığınızda mutlu fotoğraflar çıkar karşınıza... Bazısı sansayonel, bazısı peri masalı... Onca haber arasından sıyrılıp arsızca gündemi işgal ederler... Koca koca insanlar hiç üşenmeden yorumlar yaparlar bu evlilikler üzerine... Başka hayatlar üzerine... Bilmezler mi herşeyin insan için olduğunu? Bir sonraki hayat dönemecinde kendilerini nerde bulacaklar belli midir ki bu?

Şu sıcak mı sıcak yaz gününde oturduğum kuaför koltuğunda tanık olduğum diyalog bunları düşündürtüyor bana... Yanımda oturan orta yaşlı kokoş kadın, saçını dünya üzerinde sadece İrlandalılarda olabilecek bir kızıl tonuna henüz boyatmış olan arkadaşına dönerek "Herşey zamanında yapılınca güzel şekerim" diyor, katıldıkları bir düğünden bahsederken, "45 yaş için çok iddialıydı o gelinlik". Kızıl saçlı olan gülümsüyor. "Dediklerine göre damat 7-8 yaş gençmiş". Bu bomba haberi duyunca gözleri parlıyor diğerinin " Iııh yürümez bu evlilik, yazıyorum bak şuraya, Müberra söylemişti dersin".

Kuaför dönüşü, evde, püfür püfür esen balkona geçip, i padimi karşıma alıp film seyrediyorum. Zeynep usulü (Fransızcası daha havalı bakın: " a la Zeynep" ) açık hava sineması böyle birşey... Film, Muson Düğünü... Tam da günün temasına uygun... Yolculuğumuz Hindistan'a... Onca iletişim aracı içinde insanların iletişim kuramadığı Batı'dan daha farklı bir dünya burası. Bir bakışla aşkın şekillendiği bir dünya... Ne de olsa aşkın en yakın dostu hayal gücü değil mi?

Siyah ve beyazı unutun iki saatliğine... Yeni Delhi'de rengarenk giysiler içindeki Verma ailesi karşılayacak sizi. Kızları Aditi, Teksas'ta yaşayan Hintli bir genç adamla görücü usülü evlendirilecek hem de Hint geleneklerine göre... Oysa Aditi'nin evli bir adamla ilişkisi var. Baba düğün masraflarının altında ezilse de, borç harç da olsa en görkemlisinden bir düğün yapmak istiyor biricik kızına... Bunun için genç bir organizatör olan Dubey ile anlaşıyor. Dubey evin hizmetçisine aşık oluyor... Kuzen, ailenin küçük oğlu, amca, dünürler gibi pekçok karakterle karşılaşacak, kına gecesi, düğün derken vaktin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Bazı aile gerçekleri sizi üzse de, bu film içinizi ısıtacak...

İyi güzel de, bunun üstüne bir film daha seyretmeli. Kendi dünyamıza dönmekte fayda var. Bir tane seçtim bile. Adı "hergün". Sanki yaşayan bir ailenin hayatı çekilmis, o denli gerçek geliyor insana... Bu kez Newyork'tayız... 20 yıllık evli bir çift ve 2 oğulları var karşımızda. Kadının babası hastalanınca o da onlarla birlikte yaşamak üzere evlerine geliyor. Adam, yaratıcılık gerektiren dizi yazarlığı işinde güçlükler yaşıyor. Üstüne üstlük çekici iş arkadaşı ile az daha birlikte oluyor... Çekirdek aile sorunlar yumağı içinde çırpıyor... Bir an kendimi, böyle bir hayat yaşamadığım için Allah'a şükreder buluyorum. İçimi sıkıntı basıyor... Görkemli düğünler ya da kalabalık veya sade nikahlarla insanları böyle bir hayata mı uğurluyoruz yoksa biz? Onca şamata bunun için mi? Neyse ki film mutlu sonla bitiyor da biraz rahatlıyorum. Vardığım önemli sonuç, ağaçlara bez bağlarken, kahve falı baktırırken ya da kiliselere mum dikerken tuttuğum dilekleri güncellemem gerektiği: "Allahım bir evlilik lütfen, kedersizinden, aşkı bol, rutini az, her dem kahkaha dolu olsun".