ÜNLÜ STİLİ
Heybeli Ada'da zaman
Heybeliada’daki tarihi Hulusi Bey Köşkü, mağrur duruşuyla yıllara meydan okuyor. Batı ve doğu mimarisinin buluştuğu 125 yaşındaki bu özel yapıda zaman durmuş gibi...
GÜNCELLEME TARİHİ: 12 Aralık 2009
İSTANBUL'UN YANI BAŞINDA, Bambaşka bir mevsime sahiptir Prens Adaları. Vapuru bile farklıdır, biner binmez o mevsimin içine alıverir sizi. Eski adıyla Halki bildiğimiz adıyla Heybeli'de çok özel bir ada evindeyiz şimdi. Sayfalarımıza sığmayacak kadar zengin tarihiyle bu yapı 125 yıllık geçmişe sahip, Hulusi Bey Köşkü. Bugün Tanman Ailesi'nin yazlık mekan olarak kullandığı köşkü, 1870'li yılların sonlarında ünlü banker Kiryako Hacopulo kızı için yaptırmış.
Bir İtalyan mimarın inşa ettiği yapının adı, 1920 yılında köşkü satın alan Selanik Şehremini ve Serez Mebusu Selamizade Ahmed Hulusi Bey'den geliyor. Sonraki yıllarda varisler tarafından satışa çıkarılan köşkü, 1957 yılında ailenin büyük oğlu Fahri Tanman ve eşi Saffet Tanman satın almış. Bugün Saffet Tanman ve oğlu Baha Tanman yaşıyor burada. Kısmi bir bodrum katı üzerinde iki tam kat ile bir çatı katından oluşan kagir yapının duvarlarında, konstrüksiyonun içinde gizli demir gergilerle yatay ve düşey bağlantılar yapılmış. Bu bağlantılar sayesinde köşk, 1894 yılındaki büyük depremde bi le zarar görmemiş. 1957-60 ve 1990 yılları arasında restorasyon geçiren köşkün geçen yıl başlayan ve halen devam eden cephe onarımı, Mires Mimarlık ve Restorasyon (Mehmet ve Ebru Sünnetçi) tarafından gerçekleştiriliyor. Dikdörtgen panjurlu pencereleri, iyon ve korint sütun başlıkları, üçgen alınlığıyla batılı bir yüzü olan cephenin aksine, geleneksel Türk evlerinde rastlanan 'karnıyarık' tipi bir plana sahip köşk. Tüm yerleşime karakterini veren bu planda, dikdörtgen uzun bir sofanın etrafını çevreleyen yaşam alanları yer alıyor. Lozan Caddesi üzerinde yer alan köşk girişinin üzerinde, eski yazıyla Hulusi Bey'in adının baş harfleri bulunuyor. Kapının hemen karşısında, sütunlu bir girişi var. Çok şık ferforje sandalyelerin yer aldığı bu giriş, küçük bir veranda işlevi de görüyor. İçeriye girer girmez muhteşem bir sofa karşılıyor bizi. Tavanın yüksekliği, uzayan sofayı daha da derin kılıyor. İhtişamlı mermer masanın ardından, sağ ve sol kolda yer alan dört sandalye, koltuk, saat ve vestiyerden oluşan bir takım dikkatimizi çekiyor hemen. Olasılıkla İngiliz yapımı olan, 19. yüzyıl yeni gotik üslubunun özelliklerini taşıyan bu mobilyalar, İzmir'de levanten bir aileden alınmış. Duvarları ise, II. Abdülhamit, Abdülaziz ve V.Mehmet dönemlerine ait Osmanlı beratları süslüyor. Sofanın bağladığı bu katta birbiriyle ilişkili iki salon, yemek odası, mutfak ve banyonun yanında küçük bir oda yer alıyor. Girişin sağındaki büyük salon, köşkün en ihtişamlı bölümlerinden biri. Salondaki Saffet ve Fahri Tanman tarafından satın alınan I. Ulusal Mimarlık Dönemi üslubundaki yaldızlı koltuk takımı, II. Meşrutiyet döneminde Naciye Sultan'a Enver Paşa ile evliliği sırasında çeyiz olarak verilmiş. Bu bölümün tavanları yuvarlak madalyonlar içinde yağlıboya manzara resimleri ve kalem işleriyle bezeli. Salon, perdeli bir kapıyla geçilen daha küçük bir odaya bağlanıyor. Yoğun bir oryantalizm etkisindeki oda, tavanındaki Endülüs-Magrip üslubunda yapılmış kartonpiyerleri nedeniyle 'Arabesk oda' olarakadlandırılmış. Bu odanın tavan bezemesinde yer alan yaldızlı geçme motiflerine İstanbul'daki başka tarihi yapılarda da rastlanıyor. Aynı motifin farklı renklerdeki uygulamalarının Yeniköy Sait Halim Paşa Yalısı'nın selamlık giriş sofasında, Abdülaziz dönemi yapılarında, Beylerbeyi ve Çırağan Sarayları'nda da görüldüğünü söylüyor sanat tarihi profesörü Baha Tanman. Bu odayla ilgili ilginç bir anektod da, köşkün Tanman Ailesi'ne geçtiği ilk dönemlerde müzik icra etmek için kullanılmış olması. Dinleyiciler ise bir tür selamlık odası olarak kullanılan büyük salonda otururlarmış. Yemek odasına geçtiğimizde yapıyla eş tarihli devasa bir masa karşılıyor bizi. İngiliz Victoria dönemine ait takım, köşkün ilk sahibinden kalma. Perdeler, sandalyelerin döşemeleri ve koltuk aynı desendeki kumaşlarla kaplanmışlar. Bu bölümün tavanları, çiçek ve hayvan figürlerinin yanı sıra yuvarlak madalyonlar içinde iki yağlı boya natürmort ile bezeli. Üzeri mermer kaplı ahşap büfe yemek odasının dikkat çeken detaylarından. Yemek odası, bir sarnıcın üzerinde yer alan geniş bir mutfağa bağlanıyor. Zemini çini karolarla kaplı mutfakta tuğla ocak ve üzerindeki devasa geleneksel davlumbaz dikkat çekiyor. Ahşap merdivenlerle ikinci kata ulaştığımızda, alt katta olduğu gibi uzun bir sofayla karşılaşıyoruz. Sofanın sonunda, divana uzanıp pencereden manzarayı izleyebileceğiniz bir çıkma yer alıyor. Bu katta iki yanda sofayı saran odalar yatak odaları olarak kullanıyor. Çatı katı ise, çalışma mekanı ve kütüphane olarak düzenlenmiş.
Bir İtalyan mimarın inşa ettiği yapının adı, 1920 yılında köşkü satın alan Selanik Şehremini ve Serez Mebusu Selamizade Ahmed Hulusi Bey'den geliyor. Sonraki yıllarda varisler tarafından satışa çıkarılan köşkü, 1957 yılında ailenin büyük oğlu Fahri Tanman ve eşi Saffet Tanman satın almış. Bugün Saffet Tanman ve oğlu Baha Tanman yaşıyor burada. Kısmi bir bodrum katı üzerinde iki tam kat ile bir çatı katından oluşan kagir yapının duvarlarında, konstrüksiyonun içinde gizli demir gergilerle yatay ve düşey bağlantılar yapılmış. Bu bağlantılar sayesinde köşk, 1894 yılındaki büyük depremde bi le zarar görmemiş. 1957-60 ve 1990 yılları arasında restorasyon geçiren köşkün geçen yıl başlayan ve halen devam eden cephe onarımı, Mires Mimarlık ve Restorasyon (Mehmet ve Ebru Sünnetçi) tarafından gerçekleştiriliyor. Dikdörtgen panjurlu pencereleri, iyon ve korint sütun başlıkları, üçgen alınlığıyla batılı bir yüzü olan cephenin aksine, geleneksel Türk evlerinde rastlanan 'karnıyarık' tipi bir plana sahip köşk. Tüm yerleşime karakterini veren bu planda, dikdörtgen uzun bir sofanın etrafını çevreleyen yaşam alanları yer alıyor. Lozan Caddesi üzerinde yer alan köşk girişinin üzerinde, eski yazıyla Hulusi Bey'in adının baş harfleri bulunuyor. Kapının hemen karşısında, sütunlu bir girişi var. Çok şık ferforje sandalyelerin yer aldığı bu giriş, küçük bir veranda işlevi de görüyor. İçeriye girer girmez muhteşem bir sofa karşılıyor bizi. Tavanın yüksekliği, uzayan sofayı daha da derin kılıyor. İhtişamlı mermer masanın ardından, sağ ve sol kolda yer alan dört sandalye, koltuk, saat ve vestiyerden oluşan bir takım dikkatimizi çekiyor hemen. Olasılıkla İngiliz yapımı olan, 19. yüzyıl yeni gotik üslubunun özelliklerini taşıyan bu mobilyalar, İzmir'de levanten bir aileden alınmış. Duvarları ise, II. Abdülhamit, Abdülaziz ve V.Mehmet dönemlerine ait Osmanlı beratları süslüyor. Sofanın bağladığı bu katta birbiriyle ilişkili iki salon, yemek odası, mutfak ve banyonun yanında küçük bir oda yer alıyor. Girişin sağındaki büyük salon, köşkün en ihtişamlı bölümlerinden biri. Salondaki Saffet ve Fahri Tanman tarafından satın alınan I. Ulusal Mimarlık Dönemi üslubundaki yaldızlı koltuk takımı, II. Meşrutiyet döneminde Naciye Sultan'a Enver Paşa ile evliliği sırasında çeyiz olarak verilmiş. Bu bölümün tavanları yuvarlak madalyonlar içinde yağlıboya manzara resimleri ve kalem işleriyle bezeli. Salon, perdeli bir kapıyla geçilen daha küçük bir odaya bağlanıyor. Yoğun bir oryantalizm etkisindeki oda, tavanındaki Endülüs-Magrip üslubunda yapılmış kartonpiyerleri nedeniyle 'Arabesk oda' olarakadlandırılmış. Bu odanın tavan bezemesinde yer alan yaldızlı geçme motiflerine İstanbul'daki başka tarihi yapılarda da rastlanıyor. Aynı motifin farklı renklerdeki uygulamalarının Yeniköy Sait Halim Paşa Yalısı'nın selamlık giriş sofasında, Abdülaziz dönemi yapılarında, Beylerbeyi ve Çırağan Sarayları'nda da görüldüğünü söylüyor sanat tarihi profesörü Baha Tanman. Bu odayla ilgili ilginç bir anektod da, köşkün Tanman Ailesi'ne geçtiği ilk dönemlerde müzik icra etmek için kullanılmış olması. Dinleyiciler ise bir tür selamlık odası olarak kullanılan büyük salonda otururlarmış. Yemek odasına geçtiğimizde yapıyla eş tarihli devasa bir masa karşılıyor bizi. İngiliz Victoria dönemine ait takım, köşkün ilk sahibinden kalma. Perdeler, sandalyelerin döşemeleri ve koltuk aynı desendeki kumaşlarla kaplanmışlar. Bu bölümün tavanları, çiçek ve hayvan figürlerinin yanı sıra yuvarlak madalyonlar içinde iki yağlı boya natürmort ile bezeli. Üzeri mermer kaplı ahşap büfe yemek odasının dikkat çeken detaylarından. Yemek odası, bir sarnıcın üzerinde yer alan geniş bir mutfağa bağlanıyor. Zemini çini karolarla kaplı mutfakta tuğla ocak ve üzerindeki devasa geleneksel davlumbaz dikkat çekiyor. Ahşap merdivenlerle ikinci kata ulaştığımızda, alt katta olduğu gibi uzun bir sofayla karşılaşıyoruz. Sofanın sonunda, divana uzanıp pencereden manzarayı izleyebileceğiniz bir çıkma yer alıyor. Bu katta iki yanda sofayı saran odalar yatak odaları olarak kullanıyor. Çatı katı ise, çalışma mekanı ve kütüphane olarak düzenlenmiş.




