Havaların hızla soğumasıyla birlikte biriktirdiğim dizi ve filmleri izliyorum. Son Günlerde Gossip Girl'e takıldım. Hani şu Manhattan'lı zengin çocukların hayatını anlatan, kıyafetlerin enfes olduğu dizi. İlk bölümlerde diziye de karakterlere de pek ısınamadım ama içimdeki moda aşkı ağır basmış olacak ki sonrasında bağımlısı oldum . Diziyi izlerken insan "Vayy be ne hayatlar var" diyor. Kendimi sosyal olarak nitelendiren ben, televizyon karşısında beş bölüm üst üste Gossip Girl izleyip, sonrasında "ne sosyali yahu adamlar Manhattan'da brunchtan başlayıp gece yarıları partilerine kadar eğleniyor bende burada dizi izliyorum o halde ben de yapmalıyım" diyerek. Gossip Girl imajıma uygun olarak en şatafatlı kıyafetlerimi giyerek kendimi dışarı atıyorum. Peki vücuduma giren Manhattan kanıyla İstanbul sokaklarında ne yapıyorum? Önce 2 saat trafikte takılarak karşıya geçiyorum. Nişantaşı'na ulaştıktan sonra arkadaşlarımla buluşup House Cafe 'ye gidiyoruz orada birşeyler içtikten sonra "haydi buradan bir yerlere akalım, heyooo genciz biz yaşasın Gossip Girl" nidaları atıyorum. Arkadaşlarım bu tuhaf enerjime şaşırıyorlar. Yinede beni kırmıyorlar Asmalı Mescit'e gitmeye karar veriyoruz…10 cm'lik
platformlarımla İstiklal caddesinde yürümek biraz zor geliyor ama çaktırmamaya çalışıyorum. Kapıdan giriyoruz, 26 yaşlarında olan bir arkadaşım çığlığı basıyor "Tanrım Buradaki en yaşlı insan ben miyim ?" Gerçekten de etrafımızda 17-18 yaşlarında ellerinde martini kadehleriyle küçük kadınlar dolaşıyor… Kızlar öyle şuh öyle havalılar ki kendimi küçük kız çocukları gibi hissediyorum yanlarında. Kalabalığın içinde bir masa bulup oturuyoruz… Yanımızda genç bir grup, deliler gibi eğleniyor. Her pop şarkısında kendi hayatlarından bir parça bulup her seferinde daha güçlü çığlıklarla eşlik ediyorlar şarkılara…
Grubun içinde olan kumral uzun boylu bir çocuk, hemen karşısındaki kıza kaçamak bakışlar atıyor kız da çocuğa "biz ayrıldık seve seve barışmamız bir mucize" diye, şarkılarla karşılık veriyor… Grubun içindeki başka bir çocukla şakalaşıyor diğerinin gözünün içine bakarak! "Aaa" diyorum "Gossip Girl önümde çekiliyor işte Aşk, tutku ,entrika hepsi bir arada…" Sonra nasıl oluyor bilmiyorum kendimi yan masadaki kızlarla beraber sandalyenin üzerinde ellerim havada Serdar Ortaç şarkıları söylerken buluyorum…Tabi Blair yada Serena'yı etrafa peçete saçarken görmüyoruz ama ben bu küçük ayrıntıyı pek umursamıyorum. Arkadaşlarıma "Hadi diyorum gece bitmedi buradan başka bir yere akalım!"
Aldığım cevap "Ne Akması Çarşamba günü, yarın iş var okul var doğru eve!"
Bu cevap bünyeme fazla gerçekçi geliyor. Eee ama dizidekiler her Allahın günü partiliyorlar yine de tipler gıcır, notlar desen şahane hepsi Yale'e girecek.
Eve dönüyorum kapıyı annem açıyor. Bir dadım bile yok diye söylene söylene odama gidiyorum. Bir daha da Gossip Girl'ü izlememeye karar veriyorum. Büyüdüm artık ben zaten niye izleyeyim liseli çocukları. Ama şu Blair'ın giydiği Balmain elbise şahaneymiş, şimdi fark ettim…
platformlarımla İstiklal caddesinde yürümek biraz zor geliyor ama çaktırmamaya çalışıyorum. Kapıdan giriyoruz, 26 yaşlarında olan bir arkadaşım çığlığı basıyor "Tanrım Buradaki en yaşlı insan ben miyim ?" Gerçekten de etrafımızda 17-18 yaşlarında ellerinde martini kadehleriyle küçük kadınlar dolaşıyor… Kızlar öyle şuh öyle havalılar ki kendimi küçük kız çocukları gibi hissediyorum yanlarında. Kalabalığın içinde bir masa bulup oturuyoruz… Yanımızda genç bir grup, deliler gibi eğleniyor. Her pop şarkısında kendi hayatlarından bir parça bulup her seferinde daha güçlü çığlıklarla eşlik ediyorlar şarkılara… Grubun içinde olan kumral uzun boylu bir çocuk, hemen karşısındaki kıza kaçamak bakışlar atıyor kız da çocuğa "biz ayrıldık seve seve barışmamız bir mucize" diye, şarkılarla karşılık veriyor… Grubun içindeki başka bir çocukla şakalaşıyor diğerinin gözünün içine bakarak! "Aaa" diyorum "Gossip Girl önümde çekiliyor işte Aşk, tutku ,entrika hepsi bir arada…" Sonra nasıl oluyor bilmiyorum kendimi yan masadaki kızlarla beraber sandalyenin üzerinde ellerim havada Serdar Ortaç şarkıları söylerken buluyorum…Tabi Blair yada Serena'yı etrafa peçete saçarken görmüyoruz ama ben bu küçük ayrıntıyı pek umursamıyorum. Arkadaşlarıma "Hadi diyorum gece bitmedi buradan başka bir yere akalım!"
Aldığım cevap "Ne Akması Çarşamba günü, yarın iş var okul var doğru eve!"
Bu cevap bünyeme fazla gerçekçi geliyor. Eee ama dizidekiler her Allahın günü partiliyorlar yine de tipler gıcır, notlar desen şahane hepsi Yale'e girecek.
Eve dönüyorum kapıyı annem açıyor. Bir dadım bile yok diye söylene söylene odama gidiyorum. Bir daha da Gossip Girl'ü izlememeye karar veriyorum. Büyüdüm artık ben zaten niye izleyeyim liseli çocukları. Ama şu Blair'ın giydiği Balmain elbise şahaneymiş, şimdi fark ettim…




