ITA’dan 2026 İçin Stratejik Yol Haritası
LIFESTYLE

ITA’dan 2026 İçin Stratejik Yol Haritası

ITA İstanbul Direktörü Bay Pintus, iki ülke arasındaki rekor ticaret hacmini, İtalyan markalarının Türkiye ilgisini ve gıda sektöründeki yeni iş birliklerini anlattı.

GÜNCELLEME TARİHİ: 27 Kasım 2025

1. Bay Pintus İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı’nın (ITA) misyonunu ve faaliyet alanını sizden öğrenebilir miyiz? 

İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı (ITA), İtalya’da resmi adıyla ICE olarak bilinir ve İtalyan şirketlerinin yurt dışındaki iş geliştirme faaliyetlerini destekleyen, aynı zamanda yabancı doğrudan yatırımların (FDI) İtalya’ya çekilmesini teşvik eden bir kamu kuruluşudur.

Ajansımızın temel misyonu, İtalyan ekonomik sisteminin uluslararasılaşmasını teşvik etmek için devletin ana enstrümanı olarak hareket etmektir. ITA’nın faaliyet kapsamı oldukça geniştir; hem yerleşik hem de gelişmekte olan pazarlara yönelik geniş bir ofis ağı ile global ölçekte hizmet vermektedir. ITA, İtalyan KOBİ’lerinin uluslararası etkinliklere katılımını kolaylaştırmaya,onlara yabancı pazarlar hakkında bilgi ve danışmanlık sağlamaya ve ticari heyet organizasyonları düzenlemeye odaklanır. En önemli odağı ise mekanik, moda ve gıda gibi kilit sektörlerde İtalyan ürünlerinin yüksek kalitesi ve özgünlüğünü vurgulayarak “Made in Italy” markasını dünya çapında tanıtmak.

Sonuç olarak, ITA’nın amacı İtalya’nın ihracatını artırmak ve ülkenin küresel ekonomideki rekabet gücünü güçlendirmek diyebilirim.

2. İtalya ve Türkiye arasındaki ticari ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Gördüğüm kadarıyla, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler son derece sağlam ve gelişmekte. Bu durum şaşırtıcı değil elbette, zira tarih boyunca İtalya ve Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin, son derece yetenekli ve ileri görüşlü tüccarların çalışmaları sayesinde hep canlı olduğunu biliyoruz. Günümüzde ise bunu istatistiklerle de doğrulayabiliyoruz: İkili ticaretimiz 2024 yılında 32,3 milyar ABD dolarına ulaşarak tüm zamanların rekorunu kırdı. Bu rakam, Türkiye ile İtalya arasındaki ekonomik ilişkilerin tarihinde daha önce hiç görülmemiş bir rekor seviye.

İkili ticaretimizin makul ölçüde dengeli olması da ilişkilerimizin karşılıklı faydaya dayandığını gösteriyor. Üstelik ekonomik ilişkilerimiz sadece ticaretten ibaret değil; İtalya, özellikle imalat sektöründe, Türkiye’de her zaman önemli bir yatırımcı olmuştur. Enerji, gıda, tekstil, otomotiv, bankacılık gibi çeşitli sektörlerde yaklaşık 500 tamamen veya kısmen İtalyan sermayeli şirket faaliyet göstermekte olup, bu yatırımların toplam değerinin 7 milyar euro civarında olduğu tahmin edilmekte. Ancak Türkiye de İtalya’da büyüyen bir yatırımcı konumuna gelmektedir. Bazı Türk iş grupları İtalya’da önemli operasyonlara sahip; bu da Türkiye ekonomisinin son yıllarda kazandığı gücü yansıtan, nispeten yeni bir gelişme.

Turizm de önemli bir alan. Geçtiğimiz yıl bu büyüleyici ülkeyi ziyaret eden yaklaşık 600.000 İtalyan turist, Türkiye ekonomisine kayda değer bir katkı sağlamış.

3. İtalyan markaların Türkiye pazarına girmekle ilgili yoğun bir talebi olduğunu biliyoruz. Bu kapsamda da siz ITA olarak Türkiye’de İtalyan firmalarının katıldığı fuarlar hayata geçiriyorsunuz. 2026 yılında hangi sektörlere ait fuarlar yapacaksınız? Hangi sektörlerin Türkiyeye yoğun ilgisi var? 

2026 yılının son derece yoğun geçmesi bekleniyor, zira Türkiye’de düzenlenecek fuarlarda toplam 11 İtalyan pavilyonu organize etmeyi planlıyoruz. Odak noktamız ağırlıklı olarak İtalya’nın Türkiye’ye ihracatının yaklaşık %25’ini oluşturan sermaye malları olacak. Ancak tüketim malları da önemli bir alan kaplayacak; özellikle de bugüne kadar 100’e yakın İtalyan şirketini bir araya getirmeyi başardığımız Beauty Istanbul fuarında. Buna ek olarak, medikal cihaz fuarında (Expomed Eurasia) ve restorasyona adanmış daha niş bir etkinlikte (Heritage) yer alacağız. Bu sektör, İtalya’nın olağanüstü sanatsal mirası sayesinde dünya çapında lider konumda bulunduğu ve Türkiye’ye son derece değerli katkılar sunabileceği bir sektör.

4. Dünya genelinde her yıl kasım ayında düzenlenen İtalyan Mutfağı haftası bu yıl 10. Yılını kutluyor. Dünyada ve Türkiyede bu haftaya gösterilen ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Dünyada İtalyan Mutfağı Haftası’nın (SCIM) 10. yılı, etkinliğin güçlü ve kalıcı küresel çekiciliğini bir kez daha teyit ediyor.

Küresel ölçekte ilgi stratejik düzeyde yüksekliğini sürdürüyor. Etkinlik, “Made in Italy” tarım-gıda sektörünü ve Akdeniz Beslenmesini tanıtmak için güçlü bir araca dönüşmüş durumda. Sıradan bir festivalin ötesine geçerek sağlık, sürdürülebilirlik ve “Italian Sounding” ile mücadele gibi temalara odaklanıyor. Hafta, yüksek profilli şeflerin katılımı ve eğitim etkinlikleriyle 100’den fazla ülkede kutlanan, İtalya’nın ekonomik ve kültürel diplomasisinin temel unsurlarından biri. Türkiye’de ise ilgi güçlü olup kültürel ve ticari yakınlığı da yansıtıyor. İtalyan diplomatik ağı, yerel izleyicinin zaten değer verdiği sofistike gastronomi anlayısıyla uyumlu, masterclass’lar ve bölgesel tanıtımlar gibi yüksek kalitede etkinlikler düzenliyor. Türkiye, bu Haftayı yalnızca bir tanıtım olarak değil, değerli bir gastronomik diyalog ve eğitimsel etkileşim fırsatı olarak görüyor. Genel olarak, 10. yıl edisyonu etkinliğin dünya çapında başarılı ve merakla beklenen yıllık bir kutlama olarak konumunu daha da sağlamlaştırmış.

5. Etkinliğin bu seneki teması Sağlık, kültür ve inovasyonun tam ortasında İtalyan Mutfağı. Son yıllarda çokça öne çıkan “inovasyon” İtalya’da özellikle hangi alanlarda öne çıkıyor? 

İtalyan mutfağındaki inovasyon, giderek daha fazla ön plana çıkan belirli alanlarda yoğunlaşıyor ve geleneksel mutfağın ötesine geçerek tüm gıda ekosistemine yayılıyor: Sürdürülebilirlik ve Tarım: İtalya, Hassas Tarım (Agriculture 4.0) alanına önemli yatırımlar yapıyor. Bu teknolojiler mahsul verimliliğini optimize etmeyi, pestisit ve su kullanımını azaltmayı ve dayanıklı bitki çeşitlerini teşvik etmeyi hedefliyor. Ayrıca Döngüsel Ekonomi ilkelerine güçlü bir vurgu yapılıyor; buna gıda israfının azaltılması ve üretim atıklarının enerjiye dönüştürülmesi de dâhil.

Sağlık ve Fonksiyonel Gıdalar: İnovasyon, günümüz beslenme trendlerine uyum sağlıyor. Bu kapsamda klasik yemeklerin vegan versiyonları gibi bitki bazlı alternatifler ile yüksek proteinli makarnalar, glütensiz ürünler ve spesifik sağlık faydaları sunan fonksiyonel gıdalar geliştiriliyor.

Yemekte Teknolojik Entegrasyon: Modern İtalyan restoranları verimliliği artırmak için dijital araçları (QR menüler, gelişmiş mutfak yönetim sistemleri) benimsiyor. Ayrıca tüketicileri kullanılan malzemelerin kökeni ve hikâyesiyle buluşturmak amacıyla masa yansıtma gibi etkileyici gastronomik deneyimler sunuyorlar. Ürün Yeniden Yaratımı ve Füzyon: Şefler, pizza ve makarna gibi temel ürünlere “gurme bir yeniden yorum” kazandırmada öncüler. Antik tahıl unları, bölgesel niş malzemeler ve uluslararası baharatlarla İtalyan tekniklerini harmanlayan füzyon tatları üzerinde çalışıyorlar. Tüm bunlar yapılırken yüksek kaliteli malzeme kullanımı temel değer olarak korunuyor.

6. Bildiğimiz kadarıyla İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı (ITA) olarak Eataly ile gıda sektöründe devam eden bir işbirliğiniz mevcut. Bu sebeple 21 Kasım Cuma günü İtalyan Mutfağı Haftasının kapanış davetine de Eataly’de ev sahipliği yaptınız. Eataly ile devam eden iş birliğinize dair bilgi alabilir miyiz? 

2023 yılından bu yana, yüksek kaliteli İtalyan tarım-gıda ürünlerinin Türkiye’ye ithalatını önemli ölçüde artırmayı ve yeni İtalyan şirketleri için pazar erişimini genişletmeyi hedefleyen Eataly ile stratejik bir ortaklığımız bulunuyor. Aynı hedefleri paylaştığımız ve Eataly’nin Türkiye’de hâlâ gerçek anlamda bu kadar geniş bir İtalyan ürün seçkisi sunan tek perakendeci olması nedeniyle grupla yakın iş birliği içinde çalışıyoruz. Bu iş birliğindeki katkımız, Eataly’nin özgün “Made in Italy” ürünlerinin satın alım ve satış hacmini artırma taahhüdüne bağlı olan tanıtım desteklerini de içeriyor.

7. Biraz da Türk Mutfağından konuşalım. Daha önce görev yaptığınız ülkelerdeki mutfaklarla Türk mutfağını kıyasladığınızda sizin özellikle Türk Mutfağında farklı bulduğunuz ve sevdiğiniz özellikler nelerdir? En sevdiğiniz Türk yemeğini de bu vesileyle öğrenmek isteriz. 

Avrupa ve Asya mutfaklarıyla karşılaştırdığımda, Türk mutfağının dikkat çekici bir mimari dengeye sahip olduğunu görüyorum. Doğu mutfaklarının yoğun baharat kullanımından ya da bazı Batı ülkelerindeki yağ oranı yüksek yemeklerden farklı olarak Türk mutfağı, tatlılık, asidite ve umami arasında ustaca bir denge kuruyor. En özgün ve en sevdiğim iki özellik ise şunlar: Yoğurdun sofistikeliği: Yoğurt, basit bir eşlikçi olmanın ötesine geçiyor; çorbalardan yahnilere, tuzlu hamur işlerine kadar pek çok yemekte temel bir malzeme hâline geliyor ve yağlı etlere canlı, ekşi bir denge katıyor. Bölgeselliğin derinliği: Zeytinyağı ağırlıklı, ot zengini Ege kıyıları ile et odaklı, daha baharatlı Güneydoğu arasındaki belirgin çizgi, tek bir ulusal mutfak içinde olağanüstü zengin bir yemek mozaiği oluşturuyor. Favori Türk yemeğim ise tartışmasız mantı—özellikle küçük, elde katlanan Kayseri usulü mantı. İnce hamurun, lezzetli iç harcın, sarımsaklı yoğurt ve tereyağı–kuru nane karışımının yarattığı dokusal kontrastı benim için tam anlamıyla mükemmellik.

8. Türkiye’de İtalyan mutfağı çok revaçta ve birçok italyan restoranı mevcut. Sizce Türk ve İtalyan mutfağı arasında benzeyen ve ayrılan noktalar nelerdir? 

İtalyan ve Türk mutfakları, taze malzemelere dayanmaları, tahılların merkezi rolü ve birlikte yemek yeme kültürünün önemi gibi unsurlarda görüldüğü üzere, derin Akdeniz köklerini paylaşır. Bir tarafta makarna, pizza ve ekmek; diğer tarafta börek, pide ve pilav, aynı kalite anlayışının iki farklı yorumunu yansıtır. Farklılıklar ise lezzet profilleri ve tekniklerde ortaya çıkar. İtalyan mutfağı, ot odaklı bir sadeliği tercih ederken; Türk mutfağı, Orta Doğu etkileriyle şekillenen daha geniş ve daha karmaşık bir baharat yelpazesine dayanır. Süt ürünlerinin rolü de farklıdır: İtalya peynir çeşitleriyle öne çıkarken, Türkiye’de yoğurt yemeğin tanımlayıcı bir unsurudur. Protein tercihleri ve pişirme yöntemleri de ayrışır — İtalya domuzu da içeren bir protein çeşitliliğine ve uzun süre pişirilen soslar ile makarna geleneklerine sahipken; Türkiye kuzu, dana ve kümes hayvanlarına odaklanır ve ızgara pişirme tekniğini adeta bir sanat hâline getirir.