Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Vahşi bir güzelliği, kendi olarak kalma cesareti, gözünü budaktan sakınmayan bir edası, kıvamında bir samimiyeti ve muazzam bir oyunculuk kabiliyeti var. Melisa Şenolsun, herkesin gitgide birbirine benzediği bu çağda kendi yolunda, bildiğini okuyor, sevdiği işlerden ve kişilerden yana duruyor.
Işık Cansu Canayak
Fotoğraflar Emre Güven
Moda Editörü Tuğçe Kılınçlı
Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Melisa'yla bu röportaj için ortak bir zaman bulmamız epey zor oldu çünkü dijital bir platformda hayli başarılı olan son dizisinin devam bölümleri için bu sıralar neredeyse molasız çalışıyor. Nihayet Facetime yapmak için bir aralık yakaladığımızda zaten öğle molasıydı, bir yandan yemeğini yemeye çalışıyordu...
Dizide canlandırdığı Cansu karakterinin gerçekliğini, yaparsa da hatasının sorumluluğunu alışını, acıyı deneyimlemekten korkmayan halini, kısacası yaşamı dibine kadar araştırışını ona çok benzettiğimi söylüyorum. "Karakterin yaratım aşamasına benim de dahil edilmiş olmam, bazı noktalarda özgür bırakılmam bana da Cansu'ya da çok faydalı oldu." Onda beni en çok etkileyen şey, dışa doğru değil de hep içe içe, kendine zarar vermesiydi. Çevresi bunlardan dolaylı olarak etkilense bile, günün sonunda derdi yalnızca kendisiyle olan bir kadın. Kendini arıyor. Süzgeçten geçirmiyor davranışlarını. Herkes de onu böyle kabullenmiş, biliyorlar yani; Cansu gelir, bir ortama dinamit koyup gider."
Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Kafamdan geçen tam da bu. Melisa'nın enerjisini ateşe mi, güneşe mi benzetmeliyim, seçemiyorum. Fırtına gibi bir şey ama tam olarak ne, bulamıyorum. Ateş topunu andırıyor; bulunduğu yerleri dönüştüren, yerine yenisini ve daha iyisini koymak için eskiyi yakmaktan korkmayan bir güç. "Annemin ismi Güneş. Bu yüzden biz üç kardeş, güneşin kızı ve oğlu diye tanımlanmayı ayrı bir severiz. Ateş de var içimde. Dolayısıyla hem ateş hem güneş diyeceğim. Ama uzaktan beni bu denli doğru analiz edebilmiş olman imkansız gerçekten" deyince, bunu belki ikimizin de Egeli, dahası İzmirli olmamıza bağlayabileceğimizi söylüyorum. Benzer duygular içinde olabiliriz. "Ege gerçekten bambaşka bir coğrafya. Kendine özgü bir ışığı var. Genelde sahil şehirleri hep böyledir ama Ege'de kadına verilen değer, kadınların anaç ve eğlenceli oluşları, hayata dönük ve üretken kalmayı seçişleri çok tatlı."
Henüz 24 yaşında ama neredeyse 10 senedir onu ekranlarda, tiyatro sahnelerinde, marka işbirliklerinde, sinema salonlarında izliyoruz. Halimizden çok da memnunuz. Yer aldığı projelerin hemen hepsi de epeyce başarılı olmuş işler. Demek ki, tercihlerini doğru kullanıyor. "Doğru işi seçmek, gerekirse arada beklemek, sadece işinle var olmaya odaklanıp kişisel yaşamını olabildiğince gözlerden uzak tutmak… Bunlar, meyvelerini yavaş yavaş veren türde kararlar. Kariyeri magazinle birlikte yürütmeyi seçmek de bir strateji ama bana çok riskli geliyor çünkü orada herhangi bir hatada ivmeniz bir anda yere çakılabilir."
Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Ancak bu sarmalın içinde bizimle birlikte büyürken onun da hata yapma lüksü; lüksü de bırak, hakkı var. Hata yapmadan büyünmüyor sonuçta. "İşin doğrusu, özgürlüğünden feragat etmeden olmuyor. Daha güvenli alanlarda, genelde arkadaşlarımızın evlerinde, daha içimize dönük yaşıyoruz. Öyle her gece dışarı çıkalım gibi bir durumumuz olmuyor. Kaldı ki, benim eğlence anlayışım da pek böyle değil. Fırsat bulursam yurtdışına kaçmayı, orada daha rahat hissetmeyi yeğliyorum. Biz zaten eğlence olayını biraz yanlış anlamışız bence. Mekanlarda dans pisti var mesela ama kimse dans etmiyor, sen edince de tuhaf tuhaf bakıyorlar. Kendini bırakmıyor kimse. Gerçekten iyi müzik dinleyip özgürce dans edilen yerler beni daha çok çekiyor. Ünlü olmasaydım da yine bunu tercih ederdim."
Hakkındaki tahminlerimin müthiş isabetli çıktığını söylediği muhabbetimizde bir yerde fena ters köşe oluyorum. Meğer Melisa şehirci değilmiş, şehirleri pek sevmezmiş. Doğayı, sayfiyeyi, açıklığı, sakinliği yeğliyormuş. "Mesela New York'u sevdim sevmesine ama sorsan, kesinlikle Los Angeles'ı tercih ederim. Orada daha dingin, yeşil, ferah bir duygu var. Sıra sıra binalar pek bana göre değil. İlle de şehir, ille de parti istiyorsam da bence Berlin, New York'tan daha iyi bir alternatif. Tatil dendiğinde de duygum aynı, tam bir kampçıyım. Çadırımızı alıp, bakir yerlerde kamp yapalım, doğanın tam içinde etrafımızda pek kimseler olmasın istiyorum. Konforla pek derdim yoktur. Kamp olayında doğaçlama davranıp, bildiğin yerlerin çevresinde dolanarak, yol seni nereye götürürse, içine neresi sinerse orada durmalısın bence."
Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Tam bir müzik festivali kızı o zaman. "Evet, iyi müzik, açık hava, yakın dostlar, doğa bir aradaysa benim için şahane. Ama bununla Coachella'ları, Burning Man'leri kastetmiyorum, onlar da görmek ve görünmek üzere bir şeye dönüştü çünkü. Daha az popüler olan festivaller diyelim." Artık kafamda taşlar yerli yerine oturuyor; o adını tam koyamadığım vahşiliği, bohemliği, doğallığı gelip tam da buraya bağlanıyor: Melisa ruh olarak aslında tam bir hippi. "Evet, kesinlikle. 60'larda yaşasaydım tam bir Çiçek Kız olurdum, bazen yanlış devirde doğduğumu düşünüyorum."
Hiç önyargıları olan bir insana benzemiyor. Ona yaptığım çok acayip bir şeyi anlatıp, akıl almak istesem sanki, "Böyle davranmanın mutlaka vardır bir sebebi, anlat bakalım" diyecek gibi. "Gerçekten de öyle ve bunun sana geçmesine çok sevindim. Kendimi hiç böyle ifade edebildiğimi sanmazdım, hatta çok kapalı göründüğümü düşünüyordum, sevindim. Bana göre, adına hayat dediğimiz bu şeyin sırrı her şeyde saklı olabilir. Eminim ki, o işin öyle gelişmesinin bir sebebi vardır, bu yüzden önce seni anlamak, dinlemek isterim."
Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Peki, bir işten diğerine koştururken çok yorulunca, herkesten, her şeyden, bilhassa sürekli insanlarla olma halinden sıkılınca ayarlarını yeniden nasıl normale döndürüyor? "İnanılmaz çok çalıştığım dönemler oluyor. Ama bu yaşta böyle olması gerekiyor bence, gençken, gücüm yerindeyken olabildiğince üretmeliyim. Ama gücümü maksimumda kullandığım dönemlerde tek istediğim şey, bir an evvel evime gidip yatağıma uzanarak tavana bakmak. Veya küveti doldurup gözlerimi kapatmak. Arınmaya ihtiyacım oluyor, tam bir sessizlik istiyorum. Öyle ki, birisi bana, "Tuzu verir misin, şundan yemek ister misin" bile demesin. O sessizlik bende meditasyon yerine geçiyor. Sadece çalışma konusunda değil, sosyalleşirken de gelebiliyor bu istek. Zaten çok kalabalık bir arkadaş grubum yok, görüştüğüm dört, beş kişi vardır. Bir de Efecan'la ortak, artık aileye dönüşmüş çocukluk arkadaşlarımız var. Bunlar fazla gelmiyor. Ama dışarıdaysak ve bana yetmişse, pat diye ortadan kaybolmalarım meşhurdur. Artık alıştılar, kimse iki kez, 'Melisa nerede?' diye bile sormuyor. Bir anda kaçıveriyorum."
Melisa, neresinden bakarsanız marjinalin kelime karşılığı aslında. Ama sahiden marjinal olan bir insan, kendini ne böyle görür ne de bu sıfatı kendisi için kullanır ya, onun durumu da bu. Tam bir rock'n'roll ruh hali. "Böyle düşünen sadece sen değilsin. Ama bu iyi mi, kötü mü bilmiyorum çünkü vahşi, deli dolu göründüğüm için bir süredir öyle işler geliyor. Daha önce, Kiralık Aşk dizisindeki karakterim kötücül bir kadınken de hep bu tarz roller öneriliyordu. Oysa oyuncuyum ya ben, işim bu. Başarı, zaten görüntünün ötesinde bir şeyler yapmak. Ama senin tabirinle, ruhum biraz rock'n'roll diyebilirim. Bu da anın içinde kalmaya çalışmak, spontane olmayı sevmek, kendine çok sınır koymamak, duygularına ket vurmamak gibi şekillerde tezahür ediyor. İlişkilerimi açıklık üstüne kurmayı seviyorum. Hiçbir şeyi içimde tutmak istemem."
İçimden adını Son Yaz koyduğum bu çekimde, Melisa'nın da henüz kendini çok öyle görmeye alışkın olmadığı, daha dişi, dalgalanmış da durulmuş bir kadın portresi var. Bu fotoğraflardan sonra artık eminim: Kıvrımlı hatları, ön dişlerinin arasındaki ufak boşluk, yüz hatları, bakışları derken, onda tam bir Lara Stone havası var. Çekim bunu müthiş ortaya çıkarmış.
Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Ama Melisa'nın kendi hayatında dişiliğini ön plana çıkarmak üzere yaşadığını sanmıyorum. Bu yüzden böyle bir kadına dönüşmenin nasıl hissettirdiğini soruyorum. Seksi olmaktan ne anladığını da. "Mesleğim gereği içimde bir sürü kadın olması gerekiyor ya hani. Bu çekimdeki de zaten bende var olan, günlük yaşamımda öne çıkarmayı pek tercih etmediğim ama ara ara imrendiğim biri. Kendimi daha maskülen hissettiğim, aynaya bakıp, 'Yine oğlan çocuğu gibi oldum' dediğim çok oluyor. Ama tarz yaşla değişen bir şey olduğu için bu çekim bana zaman ilerledikçe böyle sade ve net bir kadına dönüşebileceğimi düşündürdü. Bence onu seksi yapan da bu net haliydi."
"Hani 'kadın gibi kadın olmak' gibi bir şey var ya. Buna çok karşıyım. Çünkü ben de çok seksiyim bu halimle, sen de çok çekicisin kendi doğal halinin içinde. Kadınsı olmak, ille de öyle giyinmek ve davranmak değil. Oğlan çocuğu gibi giyinip, içinden geldiği gibi konuşarak da çok çekici olabilirsin. Sorun, bu kavramların bize tek bir tipe indirgenerek benimsetilmiş olması. Oysa hayat böyle işlemiyor. Sana ait bir tavrın olması önemli. Zaten sen de o kafadaki erkekleri çekersin, çok kadınsı kadınları beğenen adamlar senin için doğru eşleşme olmaz. Demem o ki, ben de öyle pek işveli, cilveli bir kadın sayılmam. Ama cilveyi bilmeyen halimiz de çekici."
Melisa Şenolsun Kendi Yolunda
Gelin görün ki Melisa'nın sesi böyle söylemiyor. Hafif çocuksu, biraz buğulu ama sahiden çok seksi bir sesi var. Seslendirme yapmıyor mu, merak ediyorum. "Aslında hep kafamda olan ama bir türlü yapmaya fırsat bulamadığım bir alan. Kesinlikle yapmak istiyorum bir gün." El atmak istediği alanlardan bir diğeri de performans sanatı. "Ama bu bambaşka bir kafa ve tüm önceliklerimin buna göre değişmesi, bedenimi çok iyi tanımam, çok sağlam bir temelimin olması gerek. Çok ciddi emek harcamak lazım. Hakkını verebileceğim zaman mutlaka deneyeceğim."
Kendisiyle konuşma tonunu çok merak ediyorum bir de. "Tek bir yerden konuşmuyor içimdeki ses, sağ olsun. Dışarıya karşı çok net olduğum için, kendime de farklı değilim. Acımasızım sanırım kendime karşı, kendi yalanlarıma inanmıyorum."
Bu çok güzel bir şey ama o halde çok güzel bir şey yaptığında da, 'Bugün şahaneydin' demeyi becerebilmelisin kendine.
"Ah, işte onda biraz eksiğim. Daha çok olumsuzdan gidiyorum, sanki öyle olunca gelişmek mümkün diye inanmışım. Ama bunu değiştirmek istiyorum, dengesini kurmam lazım."
Peki, diyelim ki hiç motivasyonu yok. Ne yataktan kalkası var, ne de düştüğü ruh halinden çıkası. Parçalarını nasıl geri topluyor? "Çok basit bir şey yapıyorum: Sahip olduğum en gerçek şeyleri kendime hatırlatıp şükrediyorum. Bunlar nedir? Annem, babam, abim, ablam ve yeğenim Lena. Onların ne kadar gerçek ve güzel olduğunu düşünmek kendimi güvende hissettiriyor. En kötü ne olabilir ki, ölmem ya sonunda. Diyelim ki oyunculuk kariyerim kötü gitti veya bir sebepten bitti, mutlaka bu en temiz, en saf bağlar sayesinde yeni bir yol açarım diyorum. Her işte bir hayır olduğuna da artık inanıyorum. Sert şeyler deneyimleyip, sonra görünenin ardındakini hayrı fark edince, gözümle görüp zihnimle anlayınca, buna inanır oldum. Artık işlerin tekamüle ermesi, bütüne varması için her şeyin bir sebebi vardır diyorum. Şimdilik böyle huzur buldum, burası iyi."




