Ödüller beni afallattı!
Sabah / Günaydın
'Yumurta' ve 'Başka Dilde Aşk' adlı filmlerle 'En İyi Kadın Oyuncu' seçilen Aksoy: 10 yıldır bu işi yapsaydım; yola ödül hedefiyle çıkardım. Ama beklemediğim bir durumdu, afalladım. Ödüller gurur verici ama risklidir; çünkü sonrasının ne olacağı daha önemli!
Rol aldığı 'Yumurta' filmiyle Yeşilçam Ödülleri ve SİYAD'dan ödül alan, 'Başka Dilde Aşk' filmiyle de Ankara Uluslararası Film Festivali'nde 'En İyi Kadın Oyuncu' seçilen Saadet Işıl Aksoy, Harper's Bazaar dergisine konuştu. Şu sıralar 'Muhteşem Yüzyıl' dizisinde rol alan 28 yaşındaki oyuncu; Şebnem Kırmacı'nın sorularını yanıtladı.
Bilinçli olarak oyuncu olmaya ne zaman karar verdiniz?
Aslında yaşım çok gençken, henüz bir kariyere atılmamışken bile; sinemayı acayip seven, onun büyüsüne kapılmış biriydim.
Ödüller beni afallattı!
İYİ DEĞERLENDİRDİM
Kariyerinizin en dikkat çeken yönü, kısa zamanda art arda aldığınız ödüller... Bunun ne kadarı şansa bağlı?
Her insanın hayatında şans faktörü önemli rol oynar. 'Yumurta' ilk sinema filmimdi ve beraberinde bir sürü ödül getirdi. Ama ondan sonra yola nasıl devam edeceğim daha önemliydi. Ödüllerle yola çıkmak gurur verici ama bir o kadar da riskli...
Sorumluluk yüklediği için mi?
Hem sorumluluk yüklediği, hem de beklemediğiniz bir şey olduğu için. 10 yıldır bu işi yapıyor olsam, ödül hedefiyle yola çıkardım ama öyle olmadı. Dolayısıyla bir afallama süreci yaşadım ama hep kendimi sakin tutmaya çalıştım. O an güzeldi ama sonra ne olacağı da önemliydi. Neyse ki; hep sevdiğim yönetmenlerle çalıştım. O açıdan ödüller beni cesaretlendirdi. Şans tek başına yeterli değil; şansı iyi değerlendirmek gerekir.
Ödüller beni afallattı!
En azından doğru anda doğru yerde olduğunuz kesin...
Hayatta insanın yaptığı seçimler de önemlidir. Yirmi yaşında bir genç kızken bile, yaptığım seçimler hayatımda çok önemli rol oynamıştır. Semih Kaplanoğlu'nun filmi 'Yumurta'da rol alana kadar yüzlerce görüşmeye gitmiştim; belki bir şey olur, iyi bir şeyler çıkar diye. Bu görüşmelerde bazı gelişmeler de ortaya çıkıyordu ama "Acaba bu seçimi yapmalı mıyım?" diye düşünüyordum. O zamanlar üniversiteye giden bir kızdım, kimse beni tanımıyordu ama yapmamam gerektiğini düşündüğüm işleri yapmadım.
Ödül törenlerini de izliyor muydunuz?
Evet! Sinemayı böylesine yakından takip ederken, insan ister istemez, "Bir parçası olsam ne kadar güzel olurdu" diye düşünüyor. Ama bir yandan da, "İstiyorum ama acaba yapabilir miyim?" diye düşünüyorsunuz. Bu gelgitleri çok yaşadım. Sürekli kurslara ve festivallere gidiyor, özel dersler alıyordum. İşe yüzde 100 oyunculuk yapacağım diye de başlamadım. "Madem bu kadar çok seviyorum, belki yapabilirim" diye düşündüm. Yaptığım görüşmeler, karşılaştığım insanlar beni daha da çok bu işe yönlendirdi. Bir şekilde oyuncu oldum.
Ödüller beni afallattı!
HAYATIM BÖYLE OLSUN
Bahsettiğiniz "Belki yaparım, belki yapamam" ruh halinden ne zaman kurtuldunuz?
"Kesinlikle bu mesleği yapmak istiyorum" dediğim an; 'Yumurta'nın çekimlerine başladığım andı. Sette çok zorlandım ama "Tüm hayatımın böyle olmasını istiyorum" dedim. Çünkü bilmediğim bir yerde, hiç tanımadığım insanlarla iki ay geçirdim. Telefonlarımı kapattım, ailemle, dostlarımla bile görüşmedim. Hayatla bağımı kopardım, bambaşka bir şeyin içine girdim. Sonra her şey birbirini takip etti.




