PILEA: İlhamla Başlayan Bir Tasarım Yolculuğu
MODA HABER

PILEA: İlhamla Başlayan Bir Tasarım Yolculuğu

Moda dünyasında sadece estetik değil, anlam ve aidiyet arayan PILEA’nın kurucusu, markanın ilham dolu doğuşunu, içsel bir huzurla örülmüş tasarım dilini ve globalleşen hayalini anlatıyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 27 Haziran 2025

PILEA’yı ortaya çıkaran ilk kıvılcım neydi? Bir eksiklik hissi mi, bir özlem mi, yoksa bir ilham mı?

Uzun yıllardır eşimle birlikte yönettiğimiz aile firmamızda hem yerli hem de global birçok markanın koleksiyonlarına dokunan üretici bir yapının içindeyiz. Ben desen, renk ve kumaş materyalleri üzerine koleksiyonlar geliştiriyorum; ekibimizle birlikte ise markalara bu alanda yol gösterici içerikler hazırlıyoruz. Bu süreç, bize büyük bir deneyim, estetik bakış ve vizyon kazandırdı.

Ancak zamanla sadece başkaları için üretmenin ötesine geçme arzusu doğdu. İçimizdeki yaratma isteği, kendi duygu dünyamızı, estetik anlayışımızı ve kadına dair hayal ettiğimiz dili yansıtacak bir alan arayışına dönüştü. PILEA, bu içsel çağrının ve ortak hayalin cevabıydı. Bir eksiklikten değil; kendimizi ifade etme, anlatma ve iz bırakma arzusundan doğdu. Sadece moda değil; bir duruş, bir his ve zamana yayılan bir kadın anlatısı olma hayaliyle yola çıktı.

İsimler önemlidir. “PILEA” adını seçtiğinizde o ismin içinde ne duydunuz ne hayal ettiniz?

PILEA, aslında hiçbir dile ait olmayan ama benim de çok sevdiğim, birçok anlam yüklenmiş bir bitkiye verilmiş sade bir isimdi. İçinde tanımsız ama güçlü bir his vardı. Sanırım tam da bu kendinden emin, var olma hali bizi içine çekti. Sanki PILEA da biz de içimizde bir karakter oluşumunu bekliyorduk. Ve sanırım ben, o isimde anlamımızı buldum.

Moda sadece estetik değil; aynı zamanda bir ifade biçimi. Sizce PILEA kadını dünyaya nasıl bir mesaj veriyor?

PILEA kadını, zarif ama gösterişsiz, doğal ama özenli, içsel ama güçlü bir duruş taşıyor. Giyinirken sadece bir stil değil, kendine ait bir his bırakıyor. Dünyaya kendini anlatmak için yüksek sesle konuşması gerekmiyor. Çünkü durduğu yer zaten bir ifade biçimi. Ben, bu sessiz ama net varoluşun çok kıymetli olduğuna inanıyorum.

Global bir marka yaratma sürecinde en büyük ilham kaynaklarınız ve meydan okumalarınız neler oldu?

Beni en çok besleyen şey; kadınların değişken ama derin duyguları, şehirlerin ritmi ve uzun yıllardır içinde olduğum üretim sürecinde kazandığım materyal bilgisi oldu. Farklı coğrafyalarda gözlemlediğim gündelik zarafet, detaylarda gizli o sade ama etkili tavır, PILEA’nın yaratım diline yön verdi. Ancak bu yolculukta en büyük meydan okumam; hisleri kaybetmeden özgün kalabilmekti. Modanın hızına, trendlerin geçiciliğine ve dünyadaki tüketim baskısına karşı, kendi ritmimi korumaya çalıştım. PILEA’yı sadece bir giyim markası olarak değil, hislerle şekillenen ve zamanla derinleşen bir duruş olarak kurguladım. Şanslıyım ki bu yolculukta yanımda, aynı duyguyu taşıyan güçlü bir kadın ekibim var. Onlarla birlikte üretmek, bu meydan okumaların çoğunu göğüslememi kolaylaştırıyor. Ve bu duruşu evrensel kılmak, benim için bu sürecin en değerli yanı oldu.

PILEA bir kelime olmanın ötesinde sizce bir duyguyu temsil etse, bu hangi duygu olurdu?

Huzur. Ama yüzeyde değil, derinlerde bir huzur. Kendiyle barışık olmanın, kendi yolunu çizmenin getirdiği içsel bir denge.

Moda sizin için bir dilse, PILEA bu dili nasıl konuşuyor?

PILEA, modanın dilini kendi ritmiyle konuşuyor. Ne göstermek için çabalıyor ne gizlenmek için susuyor. Sadece kendi olmanın sessiz gücünü taşıyor.

Isla Viva koleksiyonunun sessiz anlatıcısı kim? Bir elbise mi? Bir dikiş detayı mı? Yoksa bir kadın mı?

Isla Viva’nın sessiz anlatıcısı bir kadın. Ama onu asıl anlatan şey; durmak istediği, olmak istediği, giymek istediği yerde hissettikleriyle kurduğu bağ. Aidiyetle var olduğu, kendiyle bütünleştiği o sessiz ama güçlü anlatım

PILEA’da her koleksiyon bir mektup gibi… Siz bu mektupları dünyanın kadınlarına hangi duygularla gönderiyorsunuz?

Ne güzel tanımladı aslında PILEA’yı bu soru… Biz, hissettiklerini dinlemekten, hüzünlendiğinde durmaktan ya da neşeyle gülümsemekten kaçınmayan tüm kadınlarla mektup arkadaşıyız. Her koleksiyon, bu içtenlikle yazılmış bir hikâye.

Her markanın kalbinde bir hayal yatar. PILEA’nın kalbindeki hayal neydi? Bu hayal ilk günden bu yana ne kadar değişti ne kadar büyüdü?

PILEA’nın kalbindeki hayal, hislerle kurulan bir bağ yaratmaktı. Sadece bir marka olmanın ötesinde; bir hikâye anlatmak, ulaştığımız kadınlarla derin ve samimi bir bağ kurabilmekti. Kumaşın, desenlerin, özverili çalışmanın, atılan her çizginin ve siluetin bir hisse dönüşmesi… Yola çıkarken neyi hayal ettiysem, bugün o hâlâ bizimle. Ama artık daha güçlü, daha kendinden emin, daha oturmuş ve daha profesyonel bir şekilde çok daha fazla kadının hayatına değiyor.

Isla Viva koleksiyonunun yaratım süreci nasıldı? La Isleta del Moro size nasıl bir ilham verdi?

Isla Viva koleksiyonunun çıkış noktasına, bir önceki sezonun Madrid’deki çekimleri sırasında karar verdik. La Isleta del Moro’nun video ve fotoğraflarını ilk gördüğümüzde, onun tıpkı PILEA gibi; sessiz ama etkileyici, yalın ama arzulanır bir yer olduğunu hissettik. Birkaç sezondur birlikte çalıştığımız İspanyol kökenli harika bir prodüksiyon ekibimiz var ve onların sayesinde artık kendimizi İspanya’ya ait gibi hissediyoruz. Her kıyıdan, her ışık değişiminden aşkla bahsetmeleri, İspanya’yla aramızdaki bağı daha da güçlendirdi. O duygu bana o kadar geçti ki, döndüğüm gün çalışmaya başladığımızda temamızı, modelimizin duruşunu, renkleri ve koleksiyonun ruhunu ekibimle birlikte ortaya koyduk. Bu adanın bizde uyandırdığı her duygu; önce dokulara, ardından kumaşların hissine, desenlere ve hikâyeye dönüştü. Ve masalsı bir tat ile ısla viva ile buluştuk. 

Koleksiyonun renk paleti ve dokularını oluştururken hangi duygu ya da anlardan beslendiniz?

Renklerimizi ve dokularımızı oluştururken hissettiğimiz en baskın duygu “huzur”du. Yavaşlamış zamanın içinden gelen, güneşle solmuş duvarlar gibi yumuşak; denizle taşınmış gibi doğal tonlar aradık. Kadının kendine ait alanını temsil eden, teni okşar gibi duran dokularla bütünleştirdik her şeyi. Ve tüm bu dinginliğin yanında, içimizdeki küçük kız çocuğunun deniz kenarındaki pembe dünyasıyla bütünleşen bir tona da yer verdik. Çok keyifli, giymekten asla sıkılmayacağımız bir bütünlük çıktı ortaya.

Isla Viva koleksiyonunuzda yer alan kadın nasıl bir kadın? Onun ruhu, stili ve hikayesi nedir?

Isla Viva kadını, doğaya yakın, sezgileriyle hareket eden biri. Gösterişten uzak ama kendine özgü bir duruşu var. Ruhu sade hem kadınsı hem çocuksu yanı var ama etkileyici; hikayesi ise kendi ritmini ararken şekilleniyor.

Global pazarda farklı kültürlerle kurduğunuz bağları tasarımlarınıza nasıl yansıtıyorsunuz?

 Global pazarda farklı kültürlerle bağ kurdukça, tasarımlarımız da daha çok duygu taşımaya başladı. Aslında sürekli öğreniyoruz; farklılıklardan, farklı kültürlerdeki insanlardan besleniyoruz. Kimi zaman bir sokaktaki ses, kimi zaman bir kadının yürüyüşü ilham veriyor. Yansıtmak için birebir anlatmamıza gerek kalmıyor. Çünkü o his zaten tasarımın içinde büyüyor. Farklı kültürlerden modellerle, ekiplerle bir araya geldikçe atılan her adım markaya pozitif şekilde geri dönüyor. Bu sayede gelişim önce bizde, sonra PILEA’da devam ediyor.

Gelecek koleksiyonlarda bizi hangi rüzgarlar, hangi kıtalar ya da hangi kadınlar karşılayacak?

Gelecek koleksiyonlarda hangi rüzgarlar esecek, her sezona başlarken biz de büyük hayallerle bunu belirliyoruz. Ama net bir şey var: ruhumuzu, ruhuna yakın hisseden her kadınla yollarımızın kesişmesini çok istiyoruz. Kendi olmanın peşinde, sesiyle güçlü kalan kadınlarla… Kumaşlar, desenler, dokular değişse de - her zaman hissin merkezde olduğu, giyerken dokuların verdiği enerjinin giderek yükseldiği koleksiyonlar bizi bekliyor.