ÜNLÜ STİLİ
Poyraz eski bir takvimin yapraklarını araladı, beni Mudanya'ya bıraktı
Evde boş boş durduğum günlerden birinde içimde hiç durmadan konuşan ses bana “ haydi” dedi. “Yapacak bir şeyler olmalı ve sen bilgisayar başında öylece oturuyorsun”
GÜNCELLEME TARİHİ: 13 Temmuz 2010
Ben hiç tereddüt etmeden cevap verdim: " Ya sen bi sussana. Ben bi rahat rahat pijamalarımla oturamayacak mıyım!!!"
"Oturamayacaksın. Oturursan konuşmaya devam ederim hiç susmam"
" Öff bee.. tamam yeter ki sus, ama saatin farkında değilsin galiba! Saat 16:00. Bu saatten sonra bi yere gidilmez.Yarın giderim. Şimdi rahat bırakırsan bi kahve içeceğim."
"Niye gidilmiyormuş?! Kalk giyin hemen. 1 saate kadar çıkarsan Mudanya'ya gidebilirsin."
" Sen var ya, iyice delirdin.. Ne Mudanyası ,akşam oldu. Aslında belki de olabilir."
İç tartışma bu noktada son buldu. Her zamanki gibi kaybeden ben oldum. O konuşur, ben bir süre direnip sonra kabullenirim. Sürekli kavga etmeye devam edersek hayat katlanılmaz olurdu. Sıkıcı yanımı bir yerden sonra içimdeki deliye teslim ediyor olmam, neyse ki beni daha eğlenceli bir insana dönüştürüyor. Tam da bu sebeplerden dolayı, 1 saat sonra kendimi Yenikapıda, deniz otobüsü iskelesinde buluverdim.
İstanbuldan 1,5 saat sürecek yolculuğunuz sonunda Mudanya'ya ulaşabilirsiniz. Mudanya Bursa'ya bağlı minik bir belediye. Deniz kenarında olması kendisine bir gençlik katarken diğer yandan tarihin izlerini yüzünde taşıyan erken yaşlanmış bir kadına benziyor. Sanki değişimlere ayak uyduramamış gibi… Kendini yenilese hala genç ve güzel ama, belki de buna ihtiyaç duymuyor.
İlçenin tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar dayanıyormuş ve ilk ismi Myrlea imiş. 12 İyon şehir devletinden olan Gemlik ve Erdek'in kurucuları Kolofonlular tarafından kurulmuş. Daha sonra Makedonya Hükümdarı 5. Filip (Philippos) Myrlea'yı yıkıp yerine, Apameia adı ile yeni bir şehir yaratmış. Apameia'da işgal edilip ykıldıktan sonra Montania adını almış. Mudanya adının buradan geldiği sanılıyor.
Mudanya, 1321 yılında Orhan Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. 1920 yılında ise önce ingiliz, ardından yunan işgali tam 2 yıl sürmüş. Fakat 12 Eylül 1922 günü bu işgalden de kurtulmayı başarmış. Tüm deniz kıyısı yerleşimlerin ortak kaderi sanırım sürekli işgallere uğramak. Yüz yıllar boyunca bir gelenek gibi devam ediyor.
Ve hepimizin tarih derslerinden aşina olduğu Mudanya Mütarekesi. Kurtuluş savaşını sona erdiren anlaşma 3- 11 Ekim 1922 tarihleri arası Mudanya 'da imzalanmış ve Mudanya Mütarekesi adını almış. Bugün kordon boyunun sonunda Mudanya Mütareke Evi Müzesi karşımıza çıkıyor.
Kendimi bir anda deniz otobüsünde bulduğumdan Mudanya'ya vardığımda son derece yorgun hissediyordum. Neyse ki kuzenim beni karşıladı ve aynı gece evlerinde rahat bir uyku uyuyabildim.
Görülecek yerler beni bekliyor ya, normal şartlarda iki eli kanda olsa kahvaltı etmeden dışarı adımını atmayan ben ,sabah uyanır uyanmaz koştura koştura deniz kıyısındaydım. Sahilden yürüyüp kordan boyunun sonlarına doğru yaklaştığınızda daha öce de söylediğim gibi mütareke evini görebiliyorsunuz. Burası öyle güzel bir konak ki, yaşayan bir tarih olduğuna inanmak gerçekten çok zor. Son derece iyi bakımlı olan müzeleşmiş bu güzel yapının hemen yanında Deniz Feneri kafeyi görebilirsiniz. Mudanya'da denizi seyrederek kahvenizi yudumlayabileceğiniz çok sayıda çay bahçesi var. Deniz Feneri bunlardan bir tanesi. Bana kalırsa içlerinde en güzel olanı. Fiyatları küçük bir belde için yüksek fakat denize nazır otururken hemen yanıbaşınızda küçük balıkçı teknelerini ve kayıkları görme zevkini de yaşatıyor. Ödediğiniz hesabı kahveye değil de, bu manzaraya veriyorsunuz aslında.
Deniz Fenerinde mazaralı kahvaltının ardından başlıyoruz kuzenimle Mudanya sokaklarını arşınlamaya. "Burası sonuçta küçücük bir yer, ilgi çekici ne olabilir" diye sıkıcı ve mız mız yanım söylenmeye başlamışken kuzenim yönümüzü Rum mahallesine doğru çeviriyor. Meğerse Mudanya Osmanlı döneminde Bursa çevresinde Rumların en yoğun yerleştiği yermiş. Karşılaştığım evlerin güzelliği beni büyülüyor.

Eski ahşap evlerin bulunduğu bu güzel Rum Mahallesi Piçiretu adlı bir İtalyan mühendis tarafından planlanmış. Şimdiki ismi ise Halitpaşa mahallesi. İtalyan mühendisin planladığı mahallede yer alan evlerin olağanüstü bir özelliği var.Bu evlerin içinden nereden baksanız denizi görüyormuşsunuz. Hemen hepsi sevimli cumbalara sahip.
Eski Caminin kuzeyinde Gayri Müslimler, güneyinde Türkler otururmuş. Mütarekeden sonra Rumlar Yunanistan'a gidince, Girit'ten gelen Türkler buraya yerleşmiş. Mübadeleyle Yunanistan'a gönderilen Rumlar ise Selanik yakınlarına
yerleşmişler. 1922 yılına kadar Mudanyada sadece 45 ev Türk nüfusu varmış. Yani bu durumdan rahatlıkla yerlisinin çok az olduğu çıkarımına varabilirsiniz. Girit göçmenleri, Bursa ve başka şehirlerden gelenler nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturmakta. Şimdilerde ise Rumlardan kalan en önemli yapı Hagios Georgios klisesiymiş. 1993'te onarılmış ve bugün Uğur Mumcu Kültür Merkezi olarak kullanılıyor. Mudanya'ya kadar gidip bu şirin mahalleyi görmeyi ihmal etmeyin.
Eğer benim gibi şanslı değilseniz, yani Mudanyada yaşayan ve beraber rakı içebileceğiniz bir kuzeniniz yoksa, kalabileceğiniz oteller de var. Bunlardan bir tanesi görkemli görüntüsüyle Otel Montania. Burası istasyon binasından otele dönüştürülmüş. www.montaniahotel.com adresinden inceleyebilirsiniz.
Mudanya gibi poyrazıyla meşhur bir beldeden bahsedince anlatılmazsa olmaz bir konu daha v
ar. Mudanya'ya sadece yarım saat mesafede olan Trilye. Zeytinyağı, güzel yemekleri ve balığı ile ünlü olan trilyede aynı zamanda yelken yapma şansınız var. Bursa ve Mudanya'da amatör yelkenciliği geliştirmek için bildiğim kadarıyla pek çok çalışma yapılıyor. Trilye'den de denize açılmanın keyfini anlata anlata bitiremiyorlar. Benim Mudanya ziyaretim sırasında hava şartları denize açılmama izin vermedi. Fakat bunu deneyimledikten sonra uzun uzun yazacağıma hiç şüpheniz olmasın. Eğer yolunuz düşer de, siz benden önce bu deneyimi y Mudanya'da amatör yelkenciliği aşamaya karar verirseniz; www.mudanyayelken.org ve www.bursayelkenkulubu.org.tr adreslerinden gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz.
Şirin Mudanya'da geçirdiğim 1 haftadan sonra içimdeki ses yine söylenmeye başladı " Kalk haydi, İstanbula dönme zamanıdır."
" E ne güzel kalıyorduk, dursak ya biraz daha… " diye cevap vermeye yeltendim ama o sesle kapışmak ne mümkün! Uslu uslu söylediklerini dinleyerek bavulumu toparladım. Ta ki tekrar konuşmaya başlayıp, beni başka yerlere sürükleyeceği güne kadar …
Güneş Çoşkun; http://gunescoskun.com/
"Oturamayacaksın. Oturursan konuşmaya devam ederim hiç susmam"
" Öff bee.. tamam yeter ki sus, ama saatin farkında değilsin galiba! Saat 16:00. Bu saatten sonra bi yere gidilmez.Yarın giderim. Şimdi rahat bırakırsan bi kahve içeceğim."
"Niye gidilmiyormuş?! Kalk giyin hemen. 1 saate kadar çıkarsan Mudanya'ya gidebilirsin."
" Sen var ya, iyice delirdin.. Ne Mudanyası ,akşam oldu. Aslında belki de olabilir."
İç tartışma bu noktada son buldu. Her zamanki gibi kaybeden ben oldum. O konuşur, ben bir süre direnip sonra kabullenirim. Sürekli kavga etmeye devam edersek hayat katlanılmaz olurdu. Sıkıcı yanımı bir yerden sonra içimdeki deliye teslim ediyor olmam, neyse ki beni daha eğlenceli bir insana dönüştürüyor. Tam da bu sebeplerden dolayı, 1 saat sonra kendimi Yenikapıda, deniz otobüsü iskelesinde buluverdim.İstanbuldan 1,5 saat sürecek yolculuğunuz sonunda Mudanya'ya ulaşabilirsiniz. Mudanya Bursa'ya bağlı minik bir belediye. Deniz kenarında olması kendisine bir gençlik katarken diğer yandan tarihin izlerini yüzünde taşıyan erken yaşlanmış bir kadına benziyor. Sanki değişimlere ayak uyduramamış gibi… Kendini yenilese hala genç ve güzel ama, belki de buna ihtiyaç duymuyor.
İlçenin tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar dayanıyormuş ve ilk ismi Myrlea imiş. 12 İyon şehir devletinden olan Gemlik ve Erdek'in kurucuları Kolofonlular tarafından kurulmuş. Daha sonra Makedonya Hükümdarı 5. Filip (Philippos) Myrlea'yı yıkıp yerine, Apameia adı ile yeni bir şehir yaratmış. Apameia'da işgal edilip ykıldıktan sonra Montania adını almış. Mudanya adının buradan geldiği sanılıyor.
Mudanya, 1321 yılında Orhan Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. 1920 yılında ise önce ingiliz, ardından yunan işgali tam 2 yıl sürmüş. Fakat 12 Eylül 1922 günü bu işgalden de kurtulmayı başarmış. Tüm deniz kıyısı yerleşimlerin ortak kaderi sanırım sürekli işgallere uğramak. Yüz yıllar boyunca bir gelenek gibi devam ediyor.
Ve hepimizin tarih derslerinden aşina olduğu Mudanya Mütarekesi. Kurtuluş savaşını sona erdiren anlaşma 3- 11 Ekim 1922 tarihleri arası Mudanya 'da imzalanmış ve Mudanya Mütarekesi adını almış. Bugün kordon boyunun sonunda Mudanya Mütareke Evi Müzesi karşımıza çıkıyor.Kendimi bir anda deniz otobüsünde bulduğumdan Mudanya'ya vardığımda son derece yorgun hissediyordum. Neyse ki kuzenim beni karşıladı ve aynı gece evlerinde rahat bir uyku uyuyabildim.
Görülecek yerler beni bekliyor ya, normal şartlarda iki eli kanda olsa kahvaltı etmeden dışarı adımını atmayan ben ,sabah uyanır uyanmaz koştura koştura deniz kıyısındaydım. Sahilden yürüyüp kordan boyunun sonlarına doğru yaklaştığınızda daha öce de söylediğim gibi mütareke evini görebiliyorsunuz. Burası öyle güzel bir konak ki, yaşayan bir tarih olduğuna inanmak gerçekten çok zor. Son derece iyi bakımlı olan müzeleşmiş bu güzel yapının hemen yanında Deniz Feneri kafeyi görebilirsiniz. Mudanya'da denizi seyrederek kahvenizi yudumlayabileceğiniz çok sayıda çay bahçesi var. Deniz Feneri bunlardan bir tanesi. Bana kalırsa içlerinde en güzel olanı. Fiyatları küçük bir belde için yüksek fakat denize nazır otururken hemen yanıbaşınızda küçük balıkçı teknelerini ve kayıkları görme zevkini de yaşatıyor. Ödediğiniz hesabı kahveye değil de, bu manzaraya veriyorsunuz aslında.
Deniz Fenerinde mazaralı kahvaltının ardından başlıyoruz kuzenimle Mudanya sokaklarını arşınlamaya. "Burası sonuçta küçücük bir yer, ilgi çekici ne olabilir" diye sıkıcı ve mız mız yanım söylenmeye başlamışken kuzenim yönümüzü Rum mahallesine doğru çeviriyor. Meğerse Mudanya Osmanlı döneminde Bursa çevresinde Rumların en yoğun yerleştiği yermiş. Karşılaştığım evlerin güzelliği beni büyülüyor.

Eski ahşap evlerin bulunduğu bu güzel Rum Mahallesi Piçiretu adlı bir İtalyan mühendis tarafından planlanmış. Şimdiki ismi ise Halitpaşa mahallesi. İtalyan mühendisin planladığı mahallede yer alan evlerin olağanüstü bir özelliği var.Bu evlerin içinden nereden baksanız denizi görüyormuşsunuz. Hemen hepsi sevimli cumbalara sahip.
Eski Caminin kuzeyinde Gayri Müslimler, güneyinde Türkler otururmuş. Mütarekeden sonra Rumlar Yunanistan'a gidince, Girit'ten gelen Türkler buraya yerleşmiş. Mübadeleyle Yunanistan'a gönderilen Rumlar ise Selanik yakınlarına
yerleşmişler. 1922 yılına kadar Mudanyada sadece 45 ev Türk nüfusu varmış. Yani bu durumdan rahatlıkla yerlisinin çok az olduğu çıkarımına varabilirsiniz. Girit göçmenleri, Bursa ve başka şehirlerden gelenler nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturmakta. Şimdilerde ise Rumlardan kalan en önemli yapı Hagios Georgios klisesiymiş. 1993'te onarılmış ve bugün Uğur Mumcu Kültür Merkezi olarak kullanılıyor. Mudanya'ya kadar gidip bu şirin mahalleyi görmeyi ihmal etmeyin.Eğer benim gibi şanslı değilseniz, yani Mudanyada yaşayan ve beraber rakı içebileceğiniz bir kuzeniniz yoksa, kalabileceğiniz oteller de var. Bunlardan bir tanesi görkemli görüntüsüyle Otel Montania. Burası istasyon binasından otele dönüştürülmüş. www.montaniahotel.com adresinden inceleyebilirsiniz.
Mudanya gibi poyrazıyla meşhur bir beldeden bahsedince anlatılmazsa olmaz bir konu daha v
ar. Mudanya'ya sadece yarım saat mesafede olan Trilye. Zeytinyağı, güzel yemekleri ve balığı ile ünlü olan trilyede aynı zamanda yelken yapma şansınız var. Bursa ve Mudanya'da amatör yelkenciliği geliştirmek için bildiğim kadarıyla pek çok çalışma yapılıyor. Trilye'den de denize açılmanın keyfini anlata anlata bitiremiyorlar. Benim Mudanya ziyaretim sırasında hava şartları denize açılmama izin vermedi. Fakat bunu deneyimledikten sonra uzun uzun yazacağıma hiç şüpheniz olmasın. Eğer yolunuz düşer de, siz benden önce bu deneyimi y Mudanya'da amatör yelkenciliği aşamaya karar verirseniz; www.mudanyayelken.org ve www.bursayelkenkulubu.org.tr adreslerinden gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz.Şirin Mudanya'da geçirdiğim 1 haftadan sonra içimdeki ses yine söylenmeye başladı " Kalk haydi, İstanbula dönme zamanıdır."
" E ne güzel kalıyorduk, dursak ya biraz daha… " diye cevap vermeye yeltendim ama o sesle kapışmak ne mümkün! Uslu uslu söylediklerini dinleyerek bavulumu toparladım. Ta ki tekrar konuşmaya başlayıp, beni başka yerlere sürükleyeceği güne kadar …
Güneş Çoşkun; http://gunescoskun.com/




