Parizyen perspektif

Güneş Uysalefe

Boucheron'un yenilenen Place Vendôme butiğini ziyaret etme şansım oldu, hayranlık uyandırıcıydı. Ancak Paris, vu du 26 koleksiyonunda yer alan, Opera Garnier'deki at heykeli veya Grand Palais'nin cam kubbesi gibi öğelerin manzaranızdan tam anlamıyla görülüp görülmediğini hatırlamıyorum.
High Jewelry koleksiyonumuz Paris, vu du 26 koleksiyonu tam anlamıyla Paris'in bir yorumunu değil, hayal unsuru bir görüntüsünü sunuyor. Ama örneğin Pavés de Cristal kolyeyi düşünecek olursak, bizim penceremizden de görülebilen Place Vendôme'un Arnavut kaldırımının yağmurdan sonraki görüntüsünü sembolize eder. Çakıltaşlarının üzerine güneş vurduğunda beyaz bir renk alırlar ve bu görüntü kolyede kullanılan kaya kristalleriyle ifade ediliyor.

Boucheron kreatif direktörü Claire Choisne

Bu koleksiyonda hangi Parizyen öğelerin kullanılacağı nasıl belirlendi?
Üç bölümden oluşan bu koleksiyon, sanattaki mise en abyme, yani eserin içinde kendisine ait görüntü uygulamasına benziyor. Paris'ten Place Vendôme'a Boucheron'un kreasyonu, 26 V'nin kalbine uzanan referanslar içeriyor. Paris'teki mimari yapıtları estetik özelliklerine bakarak seçtik ve onları High Jewelry parçalarına dönüştürdük.

Alışılmışın dışında renkli taşlar kullanıyorsunuz; sarı beril ya da malahit gibi. Değerli taş olgusuna nasıl bir tanım getiriyorsunuz?
Atölyede koleksiyon için kullanmayı istediğimiz materyalleri düşündüğümüzde, öncelikle anlatmak istediğimiz hikayeyi dikkate alırız. Paris, vu du 26 koleksiyonu bizim tarihi adresimiz olan 26 Place Vendôme'a bir saygı duruşu niteliğinde. Etrafımıza baktığımızda, beyaz duvarları, altın rengi pervazları ve kış bahçesindeki yeşil renkleri görüyoruz, dolayısıyla da bu renk kodlarıyla oynuyoruz. İşte, sarı beril altın renkli pervazları, malahit ise kış bahçesindeki renkleri temsil ediyor. Bir sınır yok! Tabii ki, bazı parçalarda kimi geleneksel değerli taşları da kullanıyoruz ama yarı değerli de olsalar, diğer taş ya da zateryalleri kullanma özgürlüğümüz var. Bize iletmek istediğimiz mesajı verebilmemizi sağlıyorlar.

2016'da altın bir pelerin olan Porté Couture'ü tasarladığınızdan beri, mücevheri sadece bir aksesuar değil, giysi olarak da düşünüyorum. Bu koleksiyonunuzda da diğer bir özel parçayla çıkageliyorsunuz; Jack Box broş seti. Çok yönlü, eğlenceli ve değerli. Bu uzaylı benzeri tasarımın ardındaki ilhamdan söz eder misiniz?
Boucheron'da yaratıcılık konusunda özgür olduğum için çok şanslıyım ve bu da kadınlara mücevher kullanımında seçenekler sunabilmemi sağlıyor. Jack Box bunun güzel bir örneği. Markanın özgür ruhunu hayata geçiriyor ve kullanan kişide hayal gücü ve yaratıcılığı cesaretlendiriyor. Bu kutuda, istediğiniz şekilde takabilecek olduğunuz 26 broş var. İster hepsini elbisenizin arkasında sanki bir fermuar gibi sırtınız boyunca dizerek kullanırsınız ya da sadece birkaç tanesini ceketinizin
yakasına iliştirebilirsiniz.

Son yeniliklerinizden bir diğeri, mücevher klasiği olmaya aday Jack de Boucheron. Bu parçanın yaratılış hikayesi nedir?
CEO'muz Hélène Poulit Duquesne, benden yeni bir bilezik yapmamı istemişti. Boucheron'un özgür ruhunu nasıl ifade edebileceğimi düşünürken, aklıma sadece bilezik olarak değil, kolye, kemer ya da saç bandı olarak da kullanılabilecek altından bir tel yaratma fikri geldi. Bu parçayı, jak bağlantı kablosundan ilham alarak tasarladık. Jack'i istediğiniz kadar bağlayabilir, uzun kolyeyi bileğinize sarabilirsiniz. Alışılmışın dışında bir parça, umarım bir klasik olur.

2,68 karat armut kesim pırlanta, kristal ve pırlantalı beyaz altın Pavés de Cristal kolye

Boucheron ile Hindistan arasında, erkek parfümü Jaipur'dan Paris, vu du 26'deki Nuri küpelere uzanan önemli bir bağ var. Markanın DNA'sındaki bu detayı siz nasıl ele alıyorsunuz?
Hindistan ile Boucheron arasında eski ve kuvvetli bir bağ var. Bu ilişkiyi açıklayan muazzam hikayeyi size anlatayım: 1928 Ağustos'unda Ritz Hotel'de kalmakta olan Patiala Mihracesi, pırlanta, zümrüt, yakut ve inci gibi binlerce değerli taşla Boucheron butikten içeri girmiş ve Boucheron tüm bunlardan ona 148 harika mücevher yapmış. Bu, Boucheron'un aldığı en büyük özel sipariştir. Çizimleri arşivlerimizde saklı ve bugün bile büyük bir ilham kaynağı.

Son yüksek mücevher koleksiyonunuza ayrıca bir de kol saati eklemişsiniz. Hazırlık süreci, düşünme tarzı ve yapım aşaması açısından mücevher saat tasarımı sizin için ne bakımdan farklılık gösteriyor?
Mücevher tasarlamaktan çok farklı olduğu için saat tasarlamak bana çok ilginç geliyor. İçeriği ifade edebilecek çok küçük bir alan var ve gerçek meydan okuma, böylesi küçük bir alanda bir hikaye anlatabilmek.

Pırlantalı beyaz altın Feuilles d'Acanthe kolye

Markanın Reflet saat gibi önemli ikonları var; sizin için böylesi parçalarla yarışıyor olmak nasıl bir deneyim?
Böylesi zengin ilhamlar içeren bir arşive sahip olmak büyük bir şans. 1947'de tasarlanan Reflet saati çok az değişiklikle güncelledik; halihazırda öylesine kusursuzdu ki, neredeyse orijinalinin aynısı olarak sunmaya devam ediyoruz. Arşivimizde yer alan 1889 tarihli soru işareti kolyemiz de benim esinlendiğim başlıca parçalardandır. Bir rekabetten ziyade ilham olarak görüyorum böyle güçlü tasarımları; arşivde yer alan parçaları ele almayı ve üzerlerinde çalışmayı seviyorum. Basit bir detayla ya da kimi zaman temelden ele alarak yeni koleksiyonlar hazırlıyoruz.

Mücevher zanaati erkeklerin egemenliği altındaydı, kadınlar için tasarlayan bir kadın görmek yüreklendirici bir gelişme. Boucheron erkeğini ve kadınını siz nasıl tanımlardınız?
Ben genellikle, Quatre ve Jack gibi unisex parçalar tasarladığımı düşünüyorum. Günümüzde hem kadınlar hem erkekler tarafından tercih ediliyorlar. Erkeklerin mücevheri kullanışına bayılıyorum. Boucheron erkeği, tıpkı Boucheron kadını gibi karakter sahibi ve mücevherlerini stilinde bir imza olarak kullanıyor.

Son olarak, şu an nasıl bir mücevher taktığınızı öğrenebilir miyiz?
Günlük hayatımda Quatre yüzük ve iki tane sarı altın Jack takıyorum, ortama göre bazen birini kolye olarak takıyorum ya da her ikisini bilezik olarak kullanıyorum.