12. Eyvah! Kayınvalide ile tanışıyorum
LIFESTYLE

12. Eyvah! Kayınvalide ile tanışıyorum

Miranda gibi kayınvalide, asistanı gibi elti ve görümceyle yeni bir yıldız savaşı mı başlıyor?

GÜNCELLEME TARİHİ: 10 Mayıs 2011

Yeni tanıyacağın insanların bulunduğu bir toplantıda nasıl davranacağını, ne konuşacağını ya da ne giyeceğini çok iyi bilebilirsin. Bir davette ya da bir kokteylde de. Ruh haline bağlı olarak hiç kasmayıp çok cool da takılabilirsin. Bu tamamen kişisel tercihin ya da iş çevrenle alakalı bir seçim.

Bu duruma çok alışkınım, ama iş sevgilinin ailesiyle tanışmaya gelince kariyer hayatımda edindiğim tüm deneyimler, yerini bir stajyerin ilk iş günündeki heyecanına bırakıveriyor işte…

Kendimi en iyi hissettiğim yer siyah ceketler

Fsm'nin ailesiyle tanışmak için evlerine davet edildiğimde öncelikle çok heyecanlandım. Kimlerle karşılaşacağımı bilmiyor, bir sürü tereddüt yaşıyordum. Nedenini bilmiyorum ancak kendimi bir iş görüşmesine gidecek gibi hissediyor, karşımdakilerin ise hayatımı insan kaynakları uzmanlarından daha çok etkileyeceğini biliyordum. İş görüşmelerinde, kusursuz hazırlanmışözgeçmişin olsa da konuşma esnasında bıraktığın etki çok önemlidir, bilirsiniz. Mesela giydiğin renk kişiliğinle ilgili büyük ip uçlar verir. Mavi giyersen bilgili ve güvenilir, sarı giyersen eğlenceli ve yaratıcı, beyaz giyersen dürüst görünebilirsin. Ne renk giyersem giyeyim, vazgeçemediğim siyah ceketlerimden birini mutlaka giyerim. Nasıl göründüğüm hiç önemli değil, kendimi en iyi hissettiğim yerdir tercihim, yani siyah ceketlerim... Her ne yaparsan yap, kötü etki mi bıraktın? "Boşver, bana iş mi yok!" deyip, alır dosyanı çıkarsın, onlar arasın senin gibisini, çok da tınnn :).

Miranda gibi bir kayınvalide, asistanı gibi elti ve görümce

İş sevgilinin ailesine gelince, dosyayı alıp "Çok da tınnn" diyerek çıkmak istemeyebiliyorsun, seni beğensinler, sevsinler istiyorsun. Arkamdan "Amma da ukala" - "Her şeyi de bilirmiş" ya da "Çok da sessiz sakinmiş" - "Bu eteğin daha minisini bulamamış mı?" şeklinde konuşan bir aileyle karşılaşacak olabilirim. Neyle karşılaşacağımı bilmiyor ve bu durumda inanılmaz geriliyorum derkennn! Aklıma Devil Wear's Prada'daki Andy geldi. Ne alakası var diyeceksiniz ama hatırlayın, bence kız yabancı olduğu o ihtişamlı hayat içerisinde ne olursa olsun kendi olmaktan ödün vermedi ve Devil Prada giyip hava atarken ayakkabısını ona ters giydirdi. Sonra da kocaman bir kahkaha atıp farklılığını kabullendirdi. Miranda'nın da gözdesi oldu. Çünkü ne taklit etti, ne olduğundan farklı göründü, ne Miranda'ya yalakalık yaptı, ne de asistanı Emily ile kariyer savaşı içine girdi. Sadece kendi oldu. Tabii burada Miranda'da çok önemli. Zeki ve analiz yeteneği gayet gelişmiş bir karakterdi. Ben de iş görüşmelerimde ve işimde Andy gibiyimdir. Olmam gerektiği gibi değil, olduğum gibi. Şimdi diyorsunuz ki neden anlattın bize bunları? Sadece içimden geldi :). Size kaynana, görümce, elti gibi karakterlerden bahsedemiyorum çünkü bu kavramların deli saçması olduğuna inanıyorum. Ayrıca evlenen kızların bu kavramlara kendilerini kaptırıp yıldız savaşları içine girmesini de hiç anlamıyor ve protesto ediyorum :). Ancak yine de her biriniz gibi etrafta duyduğum konuşmalardan ister istemez etkileniyor ve karşımda Miranda gibi bir kayınvalide, asistanı gibi elti ve görümceyle karşılaşabilme olasılığını göz ardı edemiyorum. Derin bir soluk çekiyorum ve rahat ol Özlem diyorum! (Bu arada elti kimdi görümce kimdi sürekli karıştırıyorum.)

Neyse.

Ne bir fashion icon gibi görünmeli ne de olmadığım gibi hanım hanımcık

Gardrobumu açıyorum. Ne bir fashion icon gibi görünmeli ne de olmadığım gibi hanım hanımcık diyorum. İşte tam da iş görüşmesine gider gibiyim. Vücuduma oturan bir gömlek, bir de pantolon, her zamanki hafif makyajım. Ve tabii siyah ceketim. Ama ya saçlarım! Dağınık görünümlü saçlarımı zaptetmem hep çok zor olmuştur. Kuaföre gitmek ise hiç tarzım değil! Öylece topluyorum. Sıra ayakkabılarımda! Tabii her gün yaptığım şeyi yapmadan çıkmıyorum on beş dakika kadar ayakkabılarımı izliyor ve bu sefer hafif topuklu olanlarından seçip son hamleyi yapıyorum. Here we go, my shoes!

Fsm beni aldığında gayet rahat ancak eve yaklaştıkça strese girmeye başlıyorum. Aklıma komik komik şeyler getirip normale dönmeye çalışıyorum. Birden benim mor kızlardan Selin'le iki gündür konuşmadığımız aklıma geliyor ve kesin bir vukuatı olmuştur diye düşünüp hemen arıyorum. Bahsetmiştim ya hani size, "Feminen sevgili" başlıklı yazımda. Sevgilisinin biseksüel olduğunu anlamış, büyük bir hüsranla bana anlatmış, ben de kendisinden izin isteyerek sizinle paylaşmıştım. Tabii Selin dur durak bilmez ve biseksüel sevgilinin hemen arkasından Selim diye bir adamla çıkmaya başlar ama maalesef adam bir türlü Selin'e yaklaşmayı bırakın, elini bile tutmaz. Selin delirir, seksi, işveli pozlara girer ama nafile. Kafe'de oturdukları bir gün tam da kalktıkları sırada adam elini arkasına götürüp gömleğini düzeltecekken bizim Selin, elini tutacağını sanmış ve bir hamleyle adamın elini tutuvermiş. Tabii yanlış anladığını fark edince toparlamak için "Nasıl da elini havada yakaladım" diye bir espri yapmış. Adamdan ne beklersiniz, sadece bakıp sıfır yüz ifadesiyle kafasını çevirmiş! Ama ben buna dayanamam basarım kahkahayı! Neyse ki o da gülüyor haline ve ben delirmiş mor kızların en mor olanlarından güzel arkadaşım Selin'in sayesinde kendimi buluyorum :). İş görüşmesine gider havamdan biraz da olsa kurtulup rahatlamış oluyorum.

Sıcak kurabiyelerinizden de var mı?

Yarım saat sonra Fsm'nin evine varmış oluyoruz. Kapı açılıyor ve karşımda Matrix'deki kahin gibi bir kadınla karşılaşıyorum. Sevgi dolu kucaklamasıyla "Merhaba, ben anneyim" diyor. Çok sıcak. Neredeyse "Sıcak kurabiyelerinizden de var mı?" diye soracak gibi oluyorum ama dilimi tutuyorum. İş görüşmesine gider havamdan bir anda tamamen sıyrılıyorum. "Merhaba ben de Özlem!". Sarılıp öpüşüyoruz. Çok komik değil mi? Beş saniyede tamamen kendimi buluyorum. Sohbet muhabbet, çenem açılıyor sürekli konuşuyorum, Fsm ise kocaman olmuş mavi gözleriyle şaşkın şaşkın bana bakıyor. Rahatlığıma o da şaşırıyor. Komşumuz Nezihe Teyze'yle sohbet eder gibiyim, "Hadi kahveyi de biz yapalım, di mi Fsm?" diyorum ve mutfağa doğru yol alıyorum :). Birlikte kahve pişirirken, "Sana söylemiştim strese girmene gerek yok diye, rahatladın değil mi?" diyor Fsm. Evet, söylediği gibi rahatladım. Tam da anlattığı gibiler. Olmasalardı ne değişirdi bilmiyorum. Ben sevgilimi seviyorum :)

Unutmamalı ki herkesin ailesi kendisine göre çok tatlı, çok şeker, çok iyi. Aynı şeyi Fsm'ye ben de söylüyorum. -Emin ol çok seveceksin!- Ancak bu işler karşılıklı ve ilk izlenim çok önemli, tıpkı iş görüşmelerinde olduğu gibi :). İlk beş saniyede alıyorsun elektriği, ya da çarpılmışa dönüyorsun.

Ben bu sendromu atlattım sevgili hemcinslerim! Darısı başınıza :).

supergelinozlem@caferuj.com.tr

Diğer yazılar için TIKLAYIN!

Süper Gelin Özlem'i Twitter'dan takip et: