Armory Show 2025
New York’un Sonbahar Sezonunda "Yeniden İcat Edilen” Bir Fuar"
GÜNCELLEME TARİHİ: 5 Aralık 2025
Armory Show 2025, kendini yeniden tanımlama sürecinde olan bir fuar olarak dikkat çekici bir edisyon çıkardı. Fuardaki enerjik atmosfer, satış momentumları ve yenilikçi küratöryal yaklaşımlar olumlu tarafta öne çıkıyor. Ancak eleştirmenlerin ve sektör içi yorumcuların işaret ettiği gibi, prestij unsuru, mekan organizasyonu ve risk alma kapasitesi açısından hâlen sınamalarla karşı karşıya.
Armory 2025’in en çok takdir ettiğim yönleri şunlar oldu:
- Kolektif coşku ve “geri dönüş” hissi: sanat dünyasında durgunluk ve belirsizlikler varken bu fuarın sektöre hareket getirmesi önemli.
- Yeni galerilere/daha az bilinen sanatçılara verilen alan: Presents bölümü gibi yapılar sayesinde “fırsat alanları” oluşuyor.
- Küratöryal cesaret göstergeleri: sanat/tasarım sınırlarında gezinen Function bölümü, Platform’daki işbirlikçi kürasyon gibi hamleler.
New York’un sonbahar sanat sezonunu her yıl resmen başlatan Armory Show, 2025 edisyonunda yenilenmiş bir kimlikle karşımıza çıktı. Javits Center’ın devasa endüstriyel mekânında düzenlenen fuar, bir süredir Frieze grubunun çatısı altında yoluna devam ediyor. Bu yılki yönetişim ve küratoryal değişikliklerle birlikte Armory, “yeniden icat edilen” bir fuar olarak anılmaya başladı.
Direktör Kyla McMillan, yapıya hem dinamik hem katmanlı bir kimlik kazandırmış. Beş ana bölüm (Galleries, Solo, Focus, Presents, Platform) fuarın omurgasını oluştururken, bu yıl ilk kez eklenen Function adlı alan sanat ve tasarımın kesişiminde bir sahne açıyor. Bu, Armory’nin yalnızca ticari bir pazar değil, aynı zamanda düşünsel bir zemin olma iddiasını da güçlendiriyor.
Fuarın açılış günü, uzun süredir görülmeyen bir kalabalıkla dolup taşmıştı. Koleksiyonerlerin ilgisi, satışların hızla başlaması, galerilerin yüzündeki tatmin ifadesi… Pandemi sonrası durağanlaşan sanat piyasasında bu “enerjik geri dönüş” etkileyici bir tablo oluşturdu. Ancak bu parlak yüzeyin altında daha karmaşık bir tablo gizli.
Armory’nin yıllar önce sahip olduğu “New York’un prestijli fuarı” statüsü, Basel ve Frieze gibi dev rakiplerin yükselişiyle gölgelenmişti. Bu yıl da bazı büyük “blue-chip” galerilerin yokluğu hissediliyor. Fuarda çok seslilik artmış olsa da, bu aynı zamanda bir seçkinlik kaybı riskini beraberinde getiriyor. Yine de yeni yönetim, çeşitliliği bir stratejiye dönüştürmeyi başarmış. Artık Armory, “orta sınıf galerilerin uluslararası vitrini” olarak konumlanıyor; bu da aslında çağdaş sanatın günümüzdeki demokratikleşen yapısına denk düşüyor.

Öne Çıkan Sanatçılar & Eserler
Kennedy Yanko – “Because of Its Blues” (Mariane Ibrahim Gallery)
Yanko’nun fuardaki dev metal yerleştirmeleri, fiziksel olarak olduğu kadar metaforik anlamda da ağırlık taşıyor. Boya tabakaları ve paslanmış metali birleştirerek oluşturduğu “paint skin” tekniği, malzemenin yarasına dokunur gibi. Because of Its Blues, yalnızca mavi tonlarından ibaret bir duygusal alan değil; aynı zamanda endüstriyel şiddetle duyusal güzelliğin uzlaşamadığı bir iç hesaplaşma. Yanko’nun işi, Armory’nin endüstriyel mekânına yakışır biçimde, mekânı hem dolduruyor hem yankılıyor.
Russell Craig – “Sentences” Serisi (Mural Arts / Souls Grown Deep Platformu)
Craig’in geçmişi hapishanede başlıyor; bugünkü sanatı ise o deneyimi dönüştürmenin bir yolu. Sentences adlı karışık teknik portreleri, mahkûmiyet ve kimlik meselelerini çiğ bir samimiyetle yüzeye çıkarıyor. Kâğıt ve kumaş üzerine işlenmiş, sanki duvardan kazınmış bir bellek gibi duruyor. Eleştirmenler haklı: fuarın en güçlü politik sesi burada yankılanıyor.
Tarwuk (White Cube)
Hırvat ikilisi TARWUK, fuarda White Cube’un en ilgi çeken standını oluşturdu. Eserleri barok ve post-endüstriyel bir estetiği birleştiriyor: organik form, metalik yüzey, tarihsel göndermeler… Onların işleri Armory’nin ticari atmosferine adeta bir “ritüel alan” duygusu taşıdı. Koleksiyonerlerin yoğun ilgisi de bunu doğruladı.
Emmi Whitehorse (Jessica Silverman Gallery)
Whitehorse’un pastel tonlardaki soyut kompozisyonları, fuarın gürültüsü içinde bir sessizlik alanı yaratıyor. Navajo kültüründen beslenen bu işler, doğa ve ruh arasında görsel bir dua gibi. Özellikle büyük boyutlu “Blue Field” işi, minimalist bir lirik etki yaratıyor — fuarın ticari enerjisi içinde neredeyse meditatif bir durak.
Armory Show 2025, büyük riskler almasa da büyük bir enerji taşıyor.
Yeni yönetim, fuarı yeniden canlı bir buluşma noktasına dönüştürmüş. Uluslararası galerilerin güçlü katılımı, genç sanatçılara açılan alanlar ve çeşitlenen küratoryal bölümler, Armory’nin geleceğine umutla bakmamızı sağlıyor.
Yine de fuarın önünde bir ikilem var:
Prestij mi, erişilebilirlik mi?
Radikal kürasyon mu, sağlam satışlar mı?
2025 edisyonu, bu soruların tam ortasında duruyor — ama belki de Armory’nin yeniden “yaşadığını” hissettiren tam da bu gerilim.

Indepent Art Fair
- Independent 20th Century, Casa Cipriani, Battery Maritime Building, New York’ta gerçekleştirildi.
- Fuara toplam yaklaşık 31 galeri katıldı — fuar dört yıldır devam eden bu özel “20. yüzyıl odaklı” yan versiyonunun bu edisyonuyla birlikte sergi sayısı 31 civarında idi.
- Fuarın vizyonu, 1900–2000 yılları arasında üretilmiş eserleri ve dönemin estetik, tarihi, modernist yaklaşımlarını yeniden sunmak.
- Organizasyonun ileriki planları arasında, 2026’da fuarı Sotheby’s Breuer binasına taşımak ve böylece alanı ve prestiji artırmak bulunuyor.
- Basın açıklamalarına göre, bu Eylül edisyonu beklenenden daha başarılı geçti: satışlar, yeni alıcılar, standların tükenmesi ve kurumsal alımlar vurgulandı.
- Fuarın 2026 taşınma planının getireceği değişimin fuara büyüme ve güç kazanma şansı tanıyacak.
- Bu işbirliği (Independent 20th Century ile Sotheby’s arasındaki ilişki) sanat fuarı ve açık artırma evleri arasındaki sınırları yeniden düşündürme potansiyeli taşıyor.,
Özellikle dikkat çeken galeri sunumları arasında:
- Nahmad Contemporary & Skarstedt’in Fransız modernist Georges Rouault eserleriyle ortak standları
- Galerie Lelong’un Elda Cerrato’ya adadığı solo sunumu
- Rosenberg & Co’nun Gertrude Greene sunumu, 1940’lardaki deneysel soyutlamaları vurgulamasıyla
- Modern / Geç Modernist Sesler: Fuar, 20. yüzyıl modernizmi geleneğinden gelen sanatçılara, bazen gözden kaçmış veya az tanınmış isimlere yeniden alan açmayı hedefliyor. Örneğin Rouault gibi tanınmış modernistlerden çalışmalar sergileniyor.
- Tek Sanatçı Standları: Fuarda birçok galeri yalnızca bir sanatçıya odaklanan sunumlar yapıyor; bu yaklaşım, izleyiciyi derinlemesine bir dil ve estetik bağlamla buluşturmayı amaçlıyor.
- Seçici Katılım ve Kürasyon Modeli: Independent’ın yaklaşımında, fuar formatları arasında “çoğulcu / franchise fuar”larla arasındaki farklardan biri de katılımcı seçiminin sıkı kıstaslarla yapılması. Non-profit stantlara yer verilmemesi ve sadece projeye özel işbirlikleri kurulması bu stratejinin parçası.
- Eylül 2025 edisyonu, çağdaş fuarların ticari baskısı altında olmayan, “sanatsal niteliğe öncelik veren” bir fuar olarak algılanıyor. Bu yaklaşım hem avantaj hem dezavantaj taşıyabilir: koleksiyoner ilgisi ile sanatsal derinlik arasındaki denge hassas.
- Taşınma planı, fuarın prestijini artırma potansiyeli taşırken, yeni mekânın karakteri fuarın kimliğini değiştirir mi sorusu akıllarda.
- Özellikle modernist ve geç-modern eserlerin sunumu, izleyiciyi tarihsel bağlamla yeniden yüzleştirme imkânı sağlarken, sanatın çağdaş yönleriyle daha etkileşimli ya da yenilikçi işler görece daha az yer bulmuş olabilir.
- Seçici katılım stratejisi, fuarın “özel / elit” bir iz bırakma isteğini yansıtıyor; bu, bazı sanatçılara ya da galerilere dışlanmışlık hissi doğurabilir.
Aşağıdaki eserler veya galerilerin sunumları, fuarın çağdaş gövdeye değil tarihsel derinliğe odaklanan kimliğini en iyi gösteren örnekler arasında sayılıyor. Bazı eserler ayrıntılı bilgilere ulaşılabiliyor, bazıları ise daha çok galerilerin tema seçimi bağlamında anlamlanıyor.

Georges Rouault – “Le Fugitif” (1945-46, oil on paper laid on canvas)
Nahmad Contemporary ve Skarstedt galerilerinin ortak standında sunuldu.
Fuar açısından önemi: Fuarda 20. yüzyıl modernizmine vurgu yapan bir eserin “centerpiece” konumunda sunulması, bağımsız fuarın misyonuna doğrudan hizmet ediyor — klasik modernist bir sesle ziyaretçiyi tarihselleştirilmiş bir bağlama davet ediyor.
Gertrude Greene – 1940’lar Dönemi Eksperimanları (Rosenberg & Co.)
Rosenberg & Co., Gertrude Greene’in resim, kolaj ve soyutlama pratiklerine odaklandı.
Fuar konteksti: Rosenberg’in standı, modernizmin klasik anlatısına yeni sesler ekleme niyetiyle seçilmiş; Greene gibi nispeten daha az bilinen modernist figürleri vurgulamak, fuarın “keşif” yönünü destekler.
Judy Pfaff – Mixed-Media Heykeller (Cristin Tierney standı)
Cristin Tierney galerisinin standı, Judy Pfaff’ın mixed-media heykellerine ayrılmıştı.
Fuar açılımı: Bu tip sunum, Independent 20th Century’nin salon fuar anlayışının çok ötesine geçme kapasitesini gösterir — “nesne” ağırlıklı yaklaşımlarla görsel çeşitliliği artırır.
Elda Cerrato – “Maps and Multitudes” Serisi (Galerie Lelong)
Galerie Lelong, Elda Cerrato’nun “Maps and Multitudes” serisini özel stantta sundu.
Fuar açısından değeri: Bu sunum, fuarın kadın sanatçılara ve Latin Amerika bağlantılı kimliklere özel yer verme stratejisini gösteriyor. Ayrıca klasik modernist anlatıyı “uluslararası coğrafya”yla genişletiyor.
Little White Men (1983) – Kabakov’lar (Brigitte Schenk)
Brigitte Schenk galerisi, Ilya ve Emilia Kabakov’un Little White Men (1983) adlı kurulumunu sunmuş.
Fuar açısından: Bu tür yapıtlar, Fuar’ın sadece çizgi dışı sanat sunumu değil aynı zamanda eleştirel tarih söylemleri barındıran platform olma idealini vurgular.
Salon 94: Dorothy Salhab Kazemi, Huguette Caland, Afaf Zurayk
Salon 94 galerisi fuarda bu üç sanatçıyı birlikte sunmuş, özellikle Orta Doğu modernizmine odaklanmış bir mini tema yaratmış.
Sanatçı Profilleri & Temalar:
Huguette Caland: Lübnan doğumlu, figuratif ile soyut formlar arasında erotizm, beden ve doğa temalarını işleyip özgün bir modernist dil geliştirmiştir.
Afaf Zurayk: Lübnanlı soyut ressam, minimalist eğilimler, renk kompozisyonları ve mekan / ışık ilişkileriyle dikkat çeker.
Dorothy Salhab Kazemi: Lübnanlı sanatçı; Orta Doğu modernizmi gelenekleriyle kadınlık, iç / dış temaları arasında bir köprü kurar.
Fuar Önemi: Bu sunum, Independent 20th Century’nin “batı-merkezli modernizm” anlayışını kırma yönelimini somutlaştırıyor. Az temsil edilen coğrafyalardan gelen kadın sanatçıların modernist katkılarını görünür
Yukarıdaki eser analizlerinden yola çıkarak, fuarın öne çıkan güçlü yönlerini şu şekilde özetleyebilirim:
- Fuar, rastgele seçilmiş işler sunmak yerine her galeri ve standı dikkatle kürasyonla konumlandırmış.
- Tek sanatçı sunumları, sanatçı pratiğini derinlemesine izleme olanağı sunarak nitelikli bir izleme deneyimi yaratıyor.
- Bağlam dışı kalmış ya da sanat tarihinin “ara kanon” olarak tanımlanabilecek sesleri yeniden görünür kılınıyor.İ
- Fuar, Latin Amerika, Orta Doğu, Karayipler ve Güney Asya gibi farklı coğrafyalardan sanatçılara yer veriyor.
- Bu çeşitlilik, modernizmi tek merkezli bir anlatıdan çıkararak çok yönlü bir perspektif sunuyor.
- Casa Cipriani ve Battery Maritime Building gibi tarihsel ve estetik açıdan güçlü mekânlarda düzenlenen fuar, daha “bireysel” bir deneyim sağlıyor.
- Bu ortam, izleyici ile sanat arasındaki mesafeyi azaltarak samimi bir etkileşim yaratıyor.
Frick Collection
Görünüşe göre Frick Collection’ın 2025’teki stratejik değişimleri, “modern eserler” konusunda değil, daha çok “koleksiyonunu genişletme / az bilinen / nadir eserleri görünür kılma / ziyaretçiye sunulan alanı büyütme” yönünde gerçekleşmiş. Yine de bu yeniden yapılanma, daha çağdaş ve farklı tipte eserlerle ya da sunumlarla ilişkilendirilebilecek bazı işaretler içeriyor.
Frick Collection'daki Değişim ve Modern Eserlerle İlişkisi
Ne değişti?
Renovasyon & Yeni Alanlar
- Frick, yıllarca kapalı kaldıktan sonra 17 Nisan 2025’te yeniden açıldı. Selldorf Architects ve Beyer Blinder Belle mimarlık firmaları büyük bir revizyon ve geliştirme projesi yürüttü.
- En çarpıcı değişikliklerden biri, müzenin ikinci katının ziyaretçilere açılması. Bu kat daha önce Frick ailesinin özel yaşam alanıydı, idari ofis olarak kullanılıyordu. Şimdi bu alan 10 yeni galeriyle genişletilmiş durumda.
- Sergilenen eser çeşitliliği de artıyor; sadece büyük eski ustalar değil, porselen ve seramik eserler, portre madalyonları, saatler & nadir mobilyalar gibi daha küçük ölçekli ve daha az bilinen tipte işler de yeni galerilere yerleşmiş durumda.
- Yeni doğal ışık girişleri (skylight’lar), LED aydınlatma, iyileştirilmiş dolaşım yolları, asansör gibi erişilebilirlik unsurlarının eklenmesi, ziyaretçi deneyimini daha modern müze standartlarına çekiyor.
- Ayrıca yeni sosyal alanlar, café, küçük performans / konuşma salonu gibi kullanıcı odaklı hale getirdi.
- Frick ailesinin özel yaşam alanlarının halka açılması, evin mimari ve dekoratif öğeleriyle birlikte koleksiyonun daha samimi, “yaşam alanı” hissi veren bölümlerini sunuyor; bu, sanat eserleriyle ‘yaşam biçimi’ arasındaki ilişkiyi vurguluyor.
- “Nadir ya da çok az sergilenmiş eserler”: Fransız faience porselenler, Du Paquier porseleni, portre madalyonları gibi parçalar daha önce sınırlı görünürlükteydi; yeni galeriler bunları ön plana çıkardı.
- Şu ana kadar elde edilebilen bilgilerde, Frick’in koleksiyonunda çağdaş ya da modern sanat (20. ve 21. yüzyıl) eserlerinin kalıcı olarak sergileneceği ya da toplu şekilde koleksiyona dahil edileceği yönünde açık bir stratejik değişim kaydedilmemiş gibi görünüyor.
- Frick daha çok “Eski Ustalar” (Old Masters), dekoratif sanatlar, mobilya, porselen, porselenler, portre sanatları gibi geçmiş dönemlerle ilişkili eserleri yeniden düzenleme ve görünür kılma yönünde hareket etmekte.
- Yine de, geçici sergiler ya da özel projeler kapsamında daha modern ya da farklı dönemlerden eserler sergilenebiliyor; örneğin modern mimarlar, sanatçılarla yapılacak işbirlikleri ya da sanat tarihsel bağlamda modernizmin çizgileriyle ilişkilendirilen eserlerle yapılacak sergiler potansiyel olarak mümkün. Ancak elimizde şu an için modern sanat odaklı somut bir koleksiyon genişletme planı görünmüyor.
- Birçok eleştiri, bu renovasyonun Frick’in mirasını koruma ve “ev gibi” atmosferini sürdürme çabasını artırdığı yönünde. İzleyiciler sanat eserleriyle eski yerleşim düzenine uygun tematik ve estetik bağlamda yeniden karşılaşmaktan memnun.
- Öte yandan bazı yorumlar, bu yaklaşımın “konservatif” olduğu, alışılmış dönemsel yaklaşımları çok da sarsmadığı yönünde. Modern ya da çağdaş eserlerle ilgili beklentisi olanların hayal kırıklığı yaşayabileceği belirtiliyor.
- Ziyaretçi perspektifinden, ikinci katın açılması ve evin özel alanlarının gösterilmesi büyük ilgi görmüş; koleksiyonun daha önce gizli kalan unsurlarını görmek izleyiciyi duygusal olarak daha yakına çekmiş.

Neden "Modern Eserlere Yer Verme" Stratejisi Görünür Değil?
- Frick’in kuruluş vizyonu; Henry Clay Frick’ın koleksiyon tercihlerine dayanıyor. Frick’ın dönemi, koleksiyonerlik anlayışı, müze senaryoları daha çok Avrupa eski resim sanatları, dekoratif sanatlar, klasik eserler üzerine kurulmuş. Bu nedenle, “modern koleksiyon” değişikliği radikal bir kavramsal sapma olurdu.
- Ayrıca fiziksel ve mekânsal sınırlamalar; tarihi bina, özgün mimari ve dekoratif unsurların korunması vs. Modern eserlerin, özellikle büyük ölçekli ya da farklı medya kullanan işlerin sergilenmesi teknik ve mimari zorluklar getirebilir.
- Finansal ve kaynak açısından modern sanat eseri edinme ve sergileme maliyetleri, sigorta bedelleri, lojistik yük gibi unsurlar da çekincelere neden oluyor olabilir.
Flora Yukhnovich’un Four Seasons projesi, Frick Collection’da 2025/26 dönemi için dikkat çeken ve birkaç açıdan anlamlı bir adım. Aşağıda eserler üzerine derinlemesine bir inceleme + bu projenin öne çıkan yönleri var.
Flora Yukhnovich - Four Seasons
- Four Seasons, 9 Mart 2026’ya kadar The Frick Collection’da Cabinet Gallery’de sergilenecek bir site-specific duvar resmi (mural) projesi.
- Eser, Frick’in kalıcı koleksiyonunda bulunan François Boucher’ın 1755 tarihli The Four Seasons serisine doğrudan bir yanıt / diyalog olarak tasarlanmış. Yukhnovich’in işi, Boucher’ın tarzı ve temalarıyla hem biçimsel hem duyusal bir köprü kuruyor.
- Serginin mekânı ve “Cabinet Gallery” seçimi önemli: bu galeri küçük-ölçekli eserler ve çağdaş müdahalelere ayrılmış bir alan. Ayrıca Boucher’ın Four Seasons eserlerinin yakın konumda yeniden asılacağı bölüm — yani geçmiş eserle karşılaştırma imkanı yaratılması düşünülerek yerleştirme yapılmış.
Malzeme, Teknik ve Biçimsel Özellikler
- Yukhnovich, eserde yağlı boya (oil) kullanıyor; yüzey olarak “mural cloth” (duvar halısı/kumaş mural) tercih edilmiş.
- Dört mevsim için ayrı paneller ya da duvar bölümleri var: Spring, Summer, Autumn, Winter. Her biri mevsime özgü renk paletleri ile biçimsel karakter taşıyor. Örneğin, Winter daha soğuk tonlar, Summer daha sıcak, parlak çiçek motifleri; Spring ve Autumn geçiş tonları, doğanın değişimi hissi.
- Üslup: Yukhnovich, figuratif öğeleri soyutlaştırmayla, Rococo ve Barok estetiği ile Abstract Expressionism referanslarını karıştırıyor. Renk, fırça darbesi, çiçek motifleri, doğal formlar; figür doğrudan yok — figür yerine çiçek, yaprak, doğa öğeleri ve mevsim duygusunu çağrıştıran soyut anlatılar var.
Kavramsal Katmanlar
- Mevsimlerin geçişi: zamanın akışı, doğanın döngüsü hissi; izleyiciye mevsimlerin ruhsal etkisi hatırlatılıyor. Pastoral, romantik bir doğa betimlemesi biçiminde değil, daha içsel, duyusal bir atmosfer kuruyor.
- Dekoratif ve estetik biçimlerin tarihsel yükü: Rococo’nun “tatlı” düşünülmüş dekoratif unsurları, aristokrat eğlence ve “şehvet” imgeleriyle ilişkilendirilen Boucher görselliği, Yukhnovich tarafından yeniden yorumlanıyor; süsleme, fantazi, doğa imgeleri çağdaş duyarlılıkla yeniden sahneleniyor.
- İzleyici mekânıyla kurulan ilişki: muralın yerleştirilmesi, mimari unsurlarla — pencere boşlukları, çıtalı alt panel (dado rail), kapı kesitleri gibi — uyumlu biçimde düşünülmüş. Eser mimariye entegre ediliyor; izleyici duvarla mimari arasında bir “sınır hatırası” hissediyor.
Görsel / Duyusal Etki
- İzleyiciye dair “klaustrofobik olmayan ama sarıcı” bir atmosfer: mural bütünlüğü, kompozisyonun panoramik etkisi, mevsimlerin duvarlarda süreklilik hissi vermesi.
- Renk geçişleri ve doğa motifleriyle “duvarların üzerindeki süsleme” algısını kırıp; duvarı yaşayan, nefes alan bir yüzeye dönüştürülmüş hissettiriyor.
Bu projenin Frick Collection açısından öne çıkmasını sağlayan ve örnek alınabilecek / değerli yönlerini şöyle sıralayabiliriz:
Çağdaş sanatla sanat tarihi koleksiyonu arasında ürünlü bir diyalog
Four Seasons ile sanat-historik koleksiyon (Boucher’ın eseri) ile güncel sanat özü bir araya geliyor. Bu, müzenin yalnızca sakıcı ya da geleneksel bir “eski ustalar müzesi” olma rolünü genişletiyor. Modern izleyiciyle sesleşen projelerle koleksiyonun içeriği güncel kalıyor.
Sanatçı seçimi ve üslup riskini alma
Yukhnovich’in tarzı tamamen eski ustaların bir yeniden taklidi değil; referansları soyutlama, çağdaş renk paletleri ve duyusal efektlerle yeniden yorumluyor. Frick bu projede daha cesur bir görsel dil sunuyor. Bu, ziyaretçi için yenilik, şaşkınlık ve tazelik etkisi yaratıyor.
Mimari entegrasyon & mekânsal düşünce
Duvarların mimari çizgileri, galerinin yerleşimi ve ışık alımı düşünülerek mural tasarlanmış. Kapı boşlukları, pencere yerleşimleri, çıtalı paneller gibi mimari öğelere müdahale edilmeden ya da onlarla uyum içinde çalışılarak eserler yerleştirilmiş. Bu, sanat-mekan ilişkisini daha güçlü kılıyor.
Ziyaretçi deneyiminin çeşitlendirilmesi
Duvar resmi gibi büyük ölçekli, mekana hükmeden işler ziyaretçinin müze içindeki dolaşımını etkiliyor, galeriyi “durup izlenecek nokta” haline getiriyor. Ayrıca, insanları Boucher’ın orijinal Four Seasons ile doğrudan karşılaştırma paradigmasına sokuyor; bu, sanat tarihsel bakışı tetikliyor.
Zamanın geçişi ve duyusal belleğe seslenme
Mevsim teması, doğanın döngüsü ve görsel geçicilik üzerine düşünme imkanı veriyor — ziyaretçinin sadece görsel değil ruhsal olarak da mevsimlerin etkisini hissetmesine olanak tanıyor. Bu, klasik eserlerin “sabitleştirdiği” zamansızlık hissine karşın geçici / akışkan zaman duygusunu hatırlatıyor.
Müze kimliğinin yenilenmesi & çağdaş yatırımlar
Frick, geçtiğimiz yıllarda kapsamlı bir restorasyon ve genişleme projesi yaptı; bu eser, bu renovasyon sürecinin kültürel yenilenme ayağı olarak anlamlı. Eski eserlerin korunması ve sergileniş biçimlerinin yeniden düşünülmesi yanında, çağdaş sanatla işbirliklerine açık bir modeli temsil ediyor.
Heidi Rosenau, Mitch Case vizyon ve çabalarınız için teşekkürler.

Little Island
Little Island, Manhattan’ın batı kıyısında, Hudson River Park içinde yer alıyor; Chelsea ve Meatpacking District arasındaki bölgede, 13-14. Cadde civarında.
Proje, Heatherwick Studio tarafından tasarlandı; peyzaj tasarımı ise MNLA (özellikle Signe Nielsen görevli) tarafından yapılmış.
Yapısal destek için 280 beton kazık (“pilings”) suyun içinde yer alıyor, bunun üzerinde “lüle” ya da “tulip” biçiminde 132 adet beton “çiçek (tulip)” sütunu yükseliyor. Bu sütunlar farklı yük taşıma kapasitelerine sahip; toprak, ağaç, izleyici yolları, peyzaj elemanları gibi yükleri taşımak üzere çeşitlendirilmiş.
Parkın genişliği yaklaşık 2.4 dönüm (≈ 0.97 hektar).
Little Island yalnız bir park değil, aynı zamanda kültür ve performans için de tasarlanmış bir alan.
Proje, Barry Diller ve Diane von Fürstenberg gibi hayırseverlerin katkılarıyla, Hudson River Park Trust ile işbirliği içinde hayata geçirildi. Öncesinde Pier 54 olarak anılan yapı hasar görmüş bir iskeleyken; proje ile bu alan yeniden kullanılabilir, estetik ve kamusal amaçlarla dönüştürüldü.
- Sezon 29 Mayıs – 28 Eylül 2025 tarihlerinde, 4 aylık bir süreyle gerçekleşti.
- Toplam 110 gösteri yapıldı, 300’ün üzerinde sanatçı katıldı.
- İki ana mekân kullanıldı: The Amph (Ana amfi, biletli gösteriler) ve The Glade (küçük, daha samimi alan; ücretsiz gösteriler)
- Bilet fiyatları genellikle 25 USD; Glade’deki bazı programlar ücretsiz. Bu, sanatın daha geniş halk kesimlerine erişmesini amaçlayan bir model.
Öne Çıkan Gösteriler & Sanatçılar
Bazı önemli yapıtlar ve sanatçı işleri şöyle:
- No More Water: The Gospel of James Baldwin – Meshell Ndegeocello tarafından, Baldwin’in doğumunun yüzüncü yılı vesilesiyle hazırlanmış bir müzik/ritual/niteleme gösterisi.
- Eugene Onegin’in bluegrass uyarlaması – Rachel Chavkin’in yönettiği yeni bir versiyon.
- The Gospel at Colonus – Lee Breuer & Bob Telson’ın mitolojik epik eserinin yeni bir sahneleme ile yapılması; Kim Burrell, Davóne Tines gibi isimlerin katılımıyla.
- The Counterfeit Opera (yeni uyarlama), Galas (Charles Ludlam eseri, Anthony Roth Costanzo ile), Seven Scenes (Bobbi Jene Smith & Or Schraiber ile yeni dans & canlı müzik projeleri), The Tune Up (Suzan-Lori Parks’ın yeni işlerinden biri) gibi işler de programda yer aldı.
- Küçük salon (The Glade) programında: Cécile McLorin Salvant tarafından birkaç gece caz performansı; Amy Sherald’ın sanat / müzik karışımı performansları; Whitney White ile yeni bir şarkı döngüsü vs.
Vizyon & Küratöryel Yaklaşım
Kim bu sezonun sorumluları ve ne amaçladılar?
- Zack Winokur Producing Artistic Director olarak liderlik ediyor.
- Sanatçılar, eserler ve disiplinler arasında “beklenmedik karşılaşmalar”, türleri karıştırma, sınırları esnetme fikri öne çıkıyor. Örneğin opera, dans, tiyatro, caz, ritüel performanslar gibi farklı disiplinler aynı sahnede ya da aynı sezon içinde yan yana geliyor.
- “Kitleye sanat sunma” ve “erişilebilir kültür”, hem ücretsiz programlarla hem de makul bilet fiyatlarıyla sağlanıyor. Biletli gösteriler ile ücretsiz olanların dengesi, halkın geniş kesimlerinin programa katılabilmesini öne çıkarıyor.
- Orijinal eserlerin (world premieres) siparişi, geliştirilmesi ve sunulması önemli bir yer tutuyor. Sanatçılarla işbirlikleri; dansçılar, performans sanatçıları, besteciler, küratörler ile “yerel” seslerin ve deneysel fikirlerin ortaya konması amaçlanıyor.

2026 Beklentileri/Muhtemel Vizyon
2026 için açıkça ilan edilmiş detaylar sınırlı; ama 2025’ten elde edilen eğilimler ve Zack Winokur’un açıklamaları ışığında birkaç öngörü yapılabilir:
Daha Fazla Orijinal Eser & Komisyon
Winokur, “büyük fikirleri desteklemek”ten bahsediyor; 2025’te olduğu gibi 2026’da da “world premiere” tipi işler ön planda olacaktır.
Küratöryel Çeşitliliğin Artması
Farklı sanat disiplinlerinden gelenler, farklı küratörler aracılığıyla serbestiprogramlanmış ve konuk olmuş performanslar daha da çeşitlenecektir.
Erişilebilirlik ve Ücretsiz Programların Vurgusu
The Glade gibi ücretsiz alanların rolü büyümeye devam edecektir; halkla bağ kurma hedefi sürecektir.
Mekânsal Deneyim ile Sanatın Etkileşimi
Little Island fiziksel olarak sıradışı bir yer: botanik peyzajı, konum, dış mekân olmasının etkisi büyük. Sanatla doğanın kesiştiği, izleyicinin sahne dışı alanlarla/parkla ilişkisinin önemli olduğu işler daha çok öne çıkacaktır.
Topluluk ve Sahne Kurma
Winokur’un “scene yaratmak”, sanatçı topluluklarını desteklemek, sahne ve sanatçı arasında organik ilişkiler kurmak gibi hedefleri var; bu yönelim devam edecektir.
Teşekkürler Producer Sarah Bellin yaz boyu bu güzel deneyimleri yaşama fırsatını verdiğiniz için.
Joan Bofill
Angel Orensanz Vakfı’nın gotik sinagogunda düzenlenen Bofill’in “Double Portrait: Paintings In Conversation” (16–17 Ekim) başlıklı sergisi, yönetmen Sozita Goudouna’nın küratörlüğünü yaptığı The Opening Gallery iş birliğiyle gerçekleşti..
Angel Orensanz Foundation for the Arts, 1992 yılında New York’ta kurulan, sanatçılara, yazarlara, düşünürlere ve kültür dünyasının önde gelen isimlerine açık bir sanat ve kültür merkezidir. Vakfın geçmişinde Philip Glass, Spike Lee, Arthur Miller, Alexander McQueen, Salman Rushdie, Maya Angelou, Alexander Borovsky, Elie Wiesel ve Chuck Close gibi birçok önemli isim yer almıştır.
Sergide hem büyük ölçekli tablolar hem de daha küçük boyutlu “Double Portraits” (Çift Portreler) serisi bir araya geliyor. “Double Portrait” projesi, hem sanatçının modelle yaptığı karşılaşma veya röportajın filme alınmasını hem de bu sırada sanatçının modelin portresini Hint mürekkebi ve grafit kullanarak çizmesini içeriyor.
“Double Portrait”ın (Çift Portre) yapıldığı kâğıt, sanatçı için özel bir anlam taşır. Bofill, genellikle eski bir sanat tarihi kitabından veya monografiden bir sayfa koparır; bu sayfada yer alan sanat eseri görselini ya da slaytını özellikle çıkarır, böylece çizim ve resim için boş, beyaz bir alan bırakır.
Joan Bofill;
- Görsel sanat ile sinema arasında sürekli bir diyalog kurar; film yapımındaki gözlemsel yaklaşımını çizim ve resim pratiğine taşır.
- Sanatçının “Double Portrait” serisi, hem bir belgesel süreç hem de bir resimsel performanstır—kamera, sanatçının el hareketleriyle eşzamanlı çalışarak izleyiciye hem “görselin oluşumunu” hem de “sohbetin ruhunu” kaydeder.
- Bofill’in çalışmaları, bireysel kimliklerin çok katmanlı yapısını ve sanat tarihinin kültürel mirasla nasıl etkileştiğini araştırır.
- Bofill, sanat üretiminde “kâğıt”ı yalnızca bir yüzey değil, tarihsel bir taşıyıcı olarak ele alır; bu anlamda eski kitap sayfalarını kullanması, geçmişle bugünü aynı düzlemde buluşturur.
- Sergi, Sozita Goudouna’nın yönetimindeki The Opening Gallery ile işbirliği içinde düzenlenmiştir; bu birliktelik, çağdaş sanatın disiplinlerarası sınırlarını genişletmeyi amaçlayan küratoryal bir yaklaşımı temsil eder.

Jake Garcia: Fading Icons - New York'u Korumak ve Kutlamak
New York gibi kendini sürekli yeniden yaratan bir şehirde, efsaneler ışıkla yükselir ve kaybolur. Sanatçı Jake Garcia, “Fading Icons” serisiyle kaybolmaya yüz tutmuş güzellikleri ve şehrin ruhunu tuvale taşıyor. Sergi, Garcia’nın New York’taki ilk solo sergisi olmasının yanı sıra, sanatçının kültürel ve toplumsal bağlarını kutlayan bir geri dönüş niteliği taşıyor.
Fading Icons, iki dünyayı birleştiriyor: nesli tükenmekte olan hayvanlar ve Manhattan’ın unutulmaz simgeleri. Komodo Ejderi, Hawksbill Deniz Kaplumbağası, Benekli Baykuş ve Jaguar gibi türlerin siluetlerinde, köprüler kemik, gökdelenler kaburga ve neon geceler deri gibi şehre hayat veriyor. Hayvanlar, şehrin kendisi gibi elektrikli, vahşi ve canlı bir ritimle nefes alıyor.
Garcia, sergi boyunca yeni türleri de tanıtarak koleksiyonu “yaşayan bir çalışma” haline getiriyor. Onun vizyonunda, şehrin nadirliği ve direnci hayvanların nadirliğiyle paralel; her fırça darbesi bir saygı ve direniş eylemi. Sanatçının manifestosunda belirttiği gibi: “Nadir olmak, yerine konulamaz olmaktır.”
Ayrıca satışların %10’u, koleksiyon sahiplerinin seçtiği bir hayır kurumuna bağışlanıyor ve her alım sanatla yapılan bir bağış eylemine dönüşüyor.
Jake Garcia, New York’un sokaklarında ve kamusal alanlarında aktif bir sanatçı olarak tanınıyor. Topluluk mutfaklarında gönüllü çalışıyor, bankları boyuyor, bahçeler kuruyor ve şehri temizleme çabalarına katılıyor. Onun sanatı yalnızca tuvalde değil, şehrin dokusunda da hayat buluyor.
Sergi, 26 Mart 2026 tarihine dek 110 Wooster Street, SoHo ‘da görülebilir.




