5 Duyumuzla Mindful Bir İlkbahar
İlkbaharda zihinsel ve fiziksel yenilenme için beş duyunuzu harekete geçirerek farkındalığınızı artırmanın yollarını keşfedin.
GÜNCELLEME TARİHİ: 24 Nisan 2025
İlkbahar ayları, doğanın uyanışına sahne olurken bizlere de fiziksel ve zihinsel anlamda yenilenme fırsatı sunuyor. Mentor Tuba Müftüoğlu, yüklerimizden kurtulmak ve kaygı ile stresi azaltmak için bir fırsat olan ilkbahar mevsiminde, beş duyu organımızla farkındalığımızı artırmanın yollarını anlattı.
1.Görme
İlkbahar ayları; renk tonlarının değiştiği, çiçeklerin açtığı, bitkilerin yapraklandığı bir mevsim oluşuyla yalnızca doğanın değil, insanın da uyanışına sahne olur. Kışın kasvetinin yarattığı kaygı ve endişelerden uzaklaşmak, yenilenme yaşamak için farkındalığımızı artırmamız yeterlidir. Zihinsel dönüşüme kapı aralamak adına beş duyumuzun her birinden yararlanabiliriz.
Örneğin, her gün üç farklı nesneye ya da canlıya birer dakika süreyle fark ederek bakmayı deneyerek işe koyulabiliriz. Renklere, şekillere, dokulara dikkatlice odaklanmalı; yalnızca bakmaya değil, görmeye çalışmalıyız. Baktığımız nesnenin hoşumuza giden ya da gitmeyen yönlerini zihnimizde sıralamamız, nereden ve ne zaman geldiğine dair tahminlerde bulunmamız, başkalarının da dikkatini çekip çekmediğini merak etmemiz; farkındalığımızın gelişimi için atılacak ilk adımlardandır.
İlkbahar, bakarken gerçekten görmemiz için bize pek çok alternatif sunar. Görme alışkanlığımızı değiştirmemiz, zamanla her şeye bakışımızı ve yaşamla ilgili konulardaki bakış açımızı da gözden geçirmemizi sağlayabilir.
2. Duyma
İlkbahar ayları, özellikle doğadaki seslerin çoğaldığı dönemlerdir. Kuşlar, böcekler ve tüm canlılar bu mevsimde harekete geçer. Şehirlerde insanların dışarıda geçirdiği süre artar; sokaklarda, parklarda ve bahçelerde farklı bir canlılık yaşanır. Zihnimizi arındırmak için dinleme farkındalığı egzersizleri bu dönemde çok daha kolay uygulanabilir.
Etrafımızdaki sesleri fark etmeye çalışmak, onları birbirinden ayırt etmek, sesleri çıkaran nesne ya da canlıların hangileri olduğu hakkında tahminlerde bulunmak ve bu seslerin yaşam içindeki işlevlerini düşünmek, farkındalığımızı artırmamıza katkı sağlar. Daha önce duymadığımız sesleri ayrıştırmaya ve anlamlandırmaya çalışmak, kolaylıkla yapabileceğimiz farkındalık egzersizlerindendir.
İlkbaharda usulca esen rüzgârın sesi, havada uçan bir martının çığlığı ya da dışarıdan gelen bir müzik sesi, içinde bulunduğumuz ruh halinden sıyrılmamız için fazlasıyla yeterlidir. Hatta mutfakta otururken buzdolabının sesine dikkat kesilmek bile zihnin odaklanmasına yardımcı olur. Sesin yoğunluğunu, sürekliliğini ve rahatsız edici olup olmadığını değerlendirmek; kalabalık düşüncelerimizden uzaklaşıp içinde bulunduğumuz anı fark etmemizi sağlar.
Günün her anında kendimize küçük "duyma molaları" verebiliriz.
3. Koku alma
Günlük yaşamımızda, farkında olmadan yüzlerce kokuya maruz kalırız. Saçımızı yıkadığımız şampuandan, arkadaşımızın parfümüne; önünden geçtiğimiz restorandaki yemeklerden çevreye yayılan kokulara kadar pek çok kokuyu çoğu zaman fark etmeyiz bile.
İlkbaharda ağaçların ve bitkilerin kokusu daha belirginleşir ve çevreye yayılır. Havaların ısınmasıyla birlikte dışarıda daha fazla vakit geçirdiğimiz için daha çok kokuyla karşılaşırız. Gözlerimizi birkaç saniyeliğine kapatalım ve algıladığımız kokuları tanımlamaya çalışalım.
Bu kokular bizde ne hissettiriyor? Hangi duygularımızı harekete geçiriyor? Mutlu mu ediyor, iştah mı kabartıyor, yoksa hoşnutsuzluk mu yaratıyor?
Duyguları tanımladıktan sonra kokuların kaynağını düşünelim. Güzel bir çiçek kokusu hangi bitkiden geliyor olabilir? Kokusu sokağa taşan yemeği yapan kişi hangi malzemeleri kullanmış olabilir? Burnumuza gelen parfümün kokusu hafif mi, ağır mı?
Tüm bu detaylara dikkat ettiğimizde, bizi içine çeken düşünce kalabalıklarından bir süreliğine uzaklaşabiliriz.
4. Tat alma
Yaşamımızı sürdürebilmemiz için en sık yaptığımız fiziksel aktivitelerden biri beslenmektir. Bazen ayaküstü hızlıca bir şeyler atıştırırız, bazen uzun süren aile ya da iş yemeklerine katılırız; kimi zaman da yeme içmeye fırsat bulamayıp saatlerce aç kalırız. Peki, en son ne zaman yediğimiz ya da içtiğimiz şeyin tadına gerçekten dikkat ettik?
İçeriğinde neler var, hangi tadı hissediyoruz, lezzetine 10 üzerinden kaç puan veririz? Yemeğimizi ya da içeceğimizi yutmadan önce, bir süre dilimizin üzerinde tutarak bu sorular üzerinde düşünelim. Ardından yuttuktan sonra ağızda kalan tadı hissedelim. Bunu, dilimizi dişlerimizin çevresinde gezdirerek fark edebiliriz.
İlkbaharda bitkilerin yeşermesiyle birlikte yemeklerde kullanılan malzemeler de daha taze hale gelir. Dondurulmuş gıdalar yerine taze sebzelerle hazırlanan yemekler ve bol yeşillikler, tat alma farkındalığımızı artırmamıza yardımcı olur. Böylece ilkbaharın gerçek anlamda tadını çıkarabiliriz.
5. Dokunma
Farkındalığımızı artırmak için beş duyumuzla yapabileceğimiz egzersizlerden biri de dokunmaktır. Sadece elimizle dokunduğumuz değil, vücudumuzun temas ettiği her yüzeyin veya cismin farkına varmak için dikkatimizi bu yöne odaklayabiliriz. Yürürken bastığımız zeminin bize uyguladığı baskıyı hissetmek, oturduğumuz koltuğun hareket edip etmediğini kontrol etmek, dokunduğumuz nesnenin ısısını gözden geçirmek veya giydiğimiz ayakkabının ayağımıza hangi bölgede baskı yaptığını düşünmek… Tüm bunlar, aslında gün içinde sürekli temas ettiğimiz ama hiç dikkat etmediğimiz binlerce yüzey ve nesneden sadece birkaçıdır.
Farkındalık seviyemizi artırabilmek için dokunma kadar basit ve etkili bir egzersiz yoktur. Beş duyumuzun her birini, zihnimizi dinlendirmek, odaklanma düzeyimizi artırmak ve içinde bulunduğumuz anı hissetmek için kolaylıkla kullanabiliriz.




