Artistik Portreler: Sharif Farrag
KÜLTÜR & SANAT

Artistik Portreler: Sharif Farrag

Ayşe Sarıoğlu, Sharif Farrag ile bir araya gelerek Hybrid Moments adlı sergisi üzerine kültür ve sanat dolu keyifli bir sohbet gerçekleştiriyor.

GÜNCELLEME TARİHİ: 17 Nisan 2025

Yazar: Ayşe Sarıoğlu

Sharif Farrag ile Sharif’in Jeffrey Deitch Galeri’nin Soho Grand Street’deki lokasyonunda “Hybrid Moments” adlı sergisinin açılışında tanıştım. Jeffrey Deitch sanat piyasasının duayenlerinden ikonik bir isim. Galerisinde sergi açmak öyle her artiste nasip olacak bir şey değil. Sharif’in işlerini ilk defa gören ben biraz şaşırmıştım. Çünkü yarattığı seramik heykellerinde çok şey bir aradaydı, birçok mesaj ve sembol iç içe üst üste ve yan yana, belki yeni bir açılım yaratıyordu. İşte o zaman bu sanatçıyı, hayal gücünü ve neyi anlatmaya çalıştığını keşfetmeye, anlamaya karar verdim. İsmini tekrar hatırladım ve galerideki yöneticilerle hakkında konuşmaya başladım. O zaman, Mısırlı bir babadan ve Suriyeli bir anneden dünyaya geldiğini öğrendim ve bu Ortadoğu kökleri ile doğduğu ve büyüdüğü Amerikan imge ve imajlarının nasıl iç içe geçtiğini, nasıl bir arada olduğunu şimdi anladım. Hele bir de 30’lu yaşlarının başında genç bir sanatçı olduğunu öğrenince bu sanatçıyı size de tanıtmaya karar verdim. Kendisi Los Angeles’ta yaşadığı için, her zamanki gibi vaktimiz çok kısıtlıydı ama ayaküstü konuşup hemen bir röportaj için sözleştik.

Röportaj günü geldiğinde, Sharif çok heyecanlı gözüküyordu. Normalde röportajlarımı videoya da çekiyorum. Ama o bunu tercih etmedi. Kendi ülke topraklarımdaki kültürü iyi bilirim: Bizler ne kadar iyi olursak olalım, kendimizi sürekli sorgulamadan edemeyiz. Acaba yeterli miyim? Hazır mıyım? Bu bitmek bilmeyen bir sorgulamadır.

Sharif, hoşgeldin. En önce bugün seni çok heyecanlı hatta biraz gergin bulduğumu söylemeliyim. Kendini hazır hissetmiyorsan röportajı yapmayalım, ne dersin?

Yok bu röportajı yapmak istiyorum, yapalım lütfen.

Peki o zaman çok rahat olmalısın, burada sadece sohbet ediyoruz. Bilmediğin bir şeyler sormayacağım. Her şeye olduğu gibi, olduğu haliyle yanıt vermen yeterli.

Tamam anlaştık.

O zaman başlıyorum. Seninle işlerini beğendikten sonra köklerinin bizim komşu topraklardan geldiğini öğrenince röportaj yapmaya karar verdim. Nerelisin?

Ben Amerikalıyım, bu ülkede Los Angeles’ta dünyaya geldim.

Gerçekten böyle hissediyor musun?

Evet gerçekten tam olarak böyle hissediyorum.

Peki ya köklerin?

Babam Mısırlı, annem Suriyeli. İlk olarak amcam çalışmak için Amerika'ya gelmiş. Sonra babam ve annem. Babam annem Kahire’de tanışmışlar. 1972 yılında babam gelmiş ve arkasından 1974 yılında annem.

Peki buraya çalışmak için mi gelmişler?

Babam zihinsel engelli.2013 yılında 13 kez komaya girdi. Bizi annem büyüttü.

Annen de artist mi?

Annem iş kadını. Los Angeles’da işe ticaretle başladı. Ayrıca etkinlikler, davetler düzenlerdi, biz ona yardım ederdik. Sonra kendi kendine imitasyon mücevherler yapıp satmaya başladı, aileyi o geçindirirdi. Bizi de o büyüttü.

O zaman ailenin reisi annendi.

Evet kesinlikle ailenin reisi annemdir, o muhteşem bir kadındır. Çok güzeldir ve stil sahibi bir kadındır. Upuzun saçları vardır, belinden aşağıya iner. Onları hep tek örgü yapar.

Başka kardeşin var mı?

Evet biz 3 kardeşiz. Ben ailenin en küçüğüyüm. En büyük ablamla aramda 10 ve abimleyse 7 yaş fark var.

Hepiniz burada doğdunuz?

Biz erkek kardeşim ile burada doğduk. Kız kardeşim orada doğdu.Okumak için Kahire’ye geri döndü. 10 yıl sonra buraya geldi. Benim Orta Doğu bilgim ve tecrübem sınırlı. 16 yaşımda iken ilk defa ve bir kerelik 3 aylığına Mısır’a gittim. Sonra yetişkin olup seyahat etmeye başlayınca Fas’a gittim. Fes’de kili deneyimleme fırsatını buldum. İstanbul’a araba ile sadece 1 geceliğine seyahat ettim, tekrar gitmeyi çok isterim. Ortadoğu tecrübem halen çok kısıtlı, daha fazlasını görüp öğrenmeyi istiyorum.

LA ve USA hakkında ne hissediyorsun?

Burası doğduğum büyüdüğüm yer. Benim bir parçam. Ailemden kültürüm ile ilgili çok şey öğrendim ve bu değerlerle büyüdüm. Ama arkadaşlarımdan da Amerikan yaşam biçimi ile ilgili çok şey öğrendim. Burası dünyanın bambaşka bir parçası. Ben tam olarak bütün bunların içindeyim.

O zaman Orta Doğu tecrüben çok olmadığına göre kültürünü sana tamamen ailen aktardı. Nasıl bunları yaşadın, hatırlıyor musun?

Tabii, annemler Amerika ‘da 8 kardeşler ve hiçbiri Amerikalı değil. İngilizceleri iyi değil, kendi aralarında Arapça konuşurlar. Arapçayı onlardan öğrendim, çok pratik yapma imkanı bulamadım. Çünkü yetiştiğim yerde her millet ve kültürden arkadaşım oldu. Ama Orta Doğu”dan az idi, o yüzden çok pratik yapamadım. Ama sonra sanat dünyasına katılınca Orta Doğu’dan çok sanatçı arkadaşım oldu. Bu yüzden küçük yaşta hem dilimi hem kültürümü yalnızca ailem ile yaşama ve paylaşma fırsatını buldum.

Hatırlıyorum 8-9 yaşlarımda genç bir çocuk olarak Los Angeles’ı keşfe çıkardım ve o yıllarda Skateboard yapmaya karar verdim. Skateboard bana Los Angeles’ın kapılarını açtı. Bu sayede çok fazla sayıda ve çeşitlilikte insan ile karşılaşma ve Los Angeles’ ı tanıma fırsatını buldum. Zaten şu anki sergimin adı da oradan geliyor. “Hybrid Moments”, “Hybridity” bütün bu farklı kültürler benim bir farklı parçamı oluşturuyor. Tüm bu farklı parçaları alıp bir tane yapmak ve içine tüm bu kültürleri doldurmak ve benim için bir ev yaratmak, yuva.

Bu kültürlerin yanında tabii bir de aileden gelen kendi kültürüm var. Kili resme göre seçme sebebim bana hep kendi kültürüm ile bağlantıda ve ilişkide olma arzum olarak geliyor. Çünkü kilde Avrupa ve Batı kültürünün yanında Antik kültür ve tarih var. Resim bana daha Avrupalı ve Batılı geldi.

Değerlerin neler?

Değerlerim, ailem, arkadaşlarım, yakın arkadaşlarım ve sevdiklerim. İhtiyacım olan sevgi. Sevgiyi aldığım ve verdiklerim hayatımda en önemli. Benim için en değerli olanlar bunlar ve birbirleriyle her zaman yer değiştirebilirler.

Peki bu değerlerin ne kadarı ve hangileri köklerinden ve ne kadarı ve hangileri bu kültürden geliyor.

Her ikisinden de öğrendim, vefalı olmayı öğrendim. Vefalı olmak, bağlı olmak kendi kültürümde olduğu gibi bu kültürde de yaşadığım ve deneyimlediğim bir değer oldu. Farklı şekillerde deneyimledim. Burada başka kültürden birçok kişi ile tanıştım, arkadaşlıklar kurdum. İki, üç yakın arkadaşım var, çok küçük yaşlardan beri beraberiz, birbirimize her zaman desteğiz. Bu kurduğumuz bağ benim için çok kıymetli.

Mesela bunlardan bir tanesi yahudi, bir tanesi siyah.

Ailem başlangıçta hem bu arkadaş seçimlerime hem de artist olmayı seçmeme çok önyargılı ve eleştirel yaklaştı. Her iki seçimimi de kabullenmeleri çok zaman aldı. Ama ben asla vazgeçmedim. Sanatçı olmamı istemediler, çünkü para kazanmam gerektiğini ve bu yolla kazanamayacağımı düşünüyorlardı. Çok küçük yaşlarımdan itibaren artist olmak benim hayalimdi.

Artist olmayı sen hayal ettin, Çocukluğunda bunu nasıl deneyimledin ve kendini nasıl ifade ettin?

Evet, hayalimdi. Bunu çok küçük yaşlarımda ifade edemedim. Mesela oyuncaklarla oynardım uzun zamanlar. Sonra 4 yaşımda oyun olsun diye sanat sınıfına gitmeye başladım. Ve bu sanat sınıfının ardından sene sonu sergisi oldu. Bu sergide benim işimi satın almak isteyenler oldu, 100 USD ödeyeceklerdi. Ailem izin vermedi. Annem dedi ki yok satmıyoruz. 7-8 yaşlarıma geldiğimde kaykaycı olmaya karar verdim. Ve bu yolla LA’yi ve sokakları keşfetme fırsatını buldum. Ailem, babamın hastalığı sebebiyle daha çok hastanelerdeydi, bu benim özgürlüğüm için bir fırsat oldu. Çünkü ailem çok korumacıydı ve kesinlikle benim sokaklarda olmama izin vermiyorlardı. İşte o zaman sokaklarda graffiti ile tanıştım. Saatlerce bu graffitileri kopyalardım. Daha büyüyünce bu topluluğun bir parçası olmaya başladım ve ben de artık sokaklarda graffiti yapıyordum.Her çocuğun ilgisi başkaydı, kimileri futbol oynardı. Benim iki tutkum vardı. Bir tanesi kaykay, öbürü graffiti. Kaykaya spor olsun diye başladım, günde kaç kilometre yapabilirim diye hesaplar yapardım. Ama sonraları bu iki tutkum beni sokak kültürünün bir parçası haline getirdi. Bu sayede kendimi ve kişiliğimi buldum.19-20 yaşlarımda Community College’da İşletme okumaya başladım. Birçok ders alıyordum, ama içinde sanat yoktu. Sanattan uzak durmayı seçtim.

Bu uzak duruşta ailenin itirazı ve onaylamaması olabilir mi?

Belki kafamın bir köşesinde bir sebep olabilirdi. Ama kendimce asıl sebep paylaşmak istemememdi. O yıllarda sokaklarda çok sayıda graffiti yapıyordum ve aynı zamanda kendi başıma sanat. Bu yaptıklarımı paylaşmak istemiyordum. Çünkü birinin beğenmeyip değiştirmek istemesinden ya da eleştirmesinden çekiniyordum. Bir tek çok yakın arkadaşlarımla paylaşırdım. Ama sanat benim kendimi güvende hissettiğim yerdi. 19-20’li yaşlarımda Community College’a giderken para kazanmak için yemek teslimatı işinde çalışıyordum. Yemekleri teslim ederken faturaların arkasına resim yapardım ve ismimi yazardım. O zamanlar ne galeri tanırdım ne de sanat piyasasını bilirdim. Bu resimlerim şehrin dört bir yanına yayıldılar.

Müşteriler yaptığım resimleri çok beğenirlerdi ve yetenekli olduğumu söylerlerdi. Ben de müşterilerin bu geri bildirimlerinden sonra okulda tekrar sanat dersi almaya karar verdim. Bir profesör hocam vardı, o bana dedi ki “Sen yeteneklisin, sanatı profesyonelce bir meslek olarak yapabilirsin ve bu işten para kazanabilirsin, USC iyi okuldur, senin oraya girmende sana yardımcı olabilirim ve olmak isterim.” Onun sayesinde USC’ye kabul edildim. Sanat okudum, yüksek lisansımı sanat üzerine yaptım. Ve ikisi arasında da seramik konusunda LA’in en iyi residency programlarından biri olan California State University Long Beach’de seramik eğitimi aldım. Daha sonra USC’de sanat öğretmeyi çok sevdim. Önceleri direnç gösterdiğim sanat, kendime ikinci bir şans tanıyınca hayatım oldu.Ve okula kabul edildiğimde dedim ki, “Benim yerim burası. Yalnız değilim. Bu insanlar da benim gibi.” Yani sanatta ve bu okulda kendimi buldum. İyi ki de gitmişim, çünkü başka ne yapacağımı bilmiyordum. İşletme okumak istemiyordum, para kazanmak için bu yemek teslim işinde çalışmak istemiyordum. Çok şükür ki köklerimde nereden geldiğini bilemediğim bir yaratıcılık varmış.

Okuldan ne öğrendin? Sana hangi değerleri kattı?

Okul bana artist olmayı öğretti, meslek olarak profesyonel olarak. Zorluklarla başa çıkabilmeyi ve meydan okumayı öğretti. Ben en başta sanat yaparken durur düşünürdüm, burada ne yapıyorum? Bunları yazardım. Okul bana yaptığım işe konsantre olmayı ve iyice odaklanmayı öğretti, ne yaptığını çok kısa bir süre düşünebillirsin. Ama sonra hemen yola devam etmelisin. Bana savunmasız olmayı öğretti: Kırılabilirsin; hikayeni söyle, öğren, paylaş. Bana sanatımı paylaşmayı öğretti. İnsanların sanatını beğeneceklerini düşünerek işlerini paylaş. Sanatım ile ilgili hocalar yorumlar yaparlardı. Bu yorumlar bana başkaca bakış açıları kazandırırdı. Okul hata yapmayı öğretti, hatalar yapabilirsin yaşamında ve sanatında. Bunlardan öğrenip yola devam etmelisin: Gerçek dünya ile baş edebilmeyi öğretti. Her zaman yola devam.

Okulunu kim ödedi?

Okullarımda çoğunlukla bursluydum. Çok az bir kısmına çok ucuz kredi kullandım. Temelde okullarım için büyük paralar ödemedim.

Ailen bu konu ile ilgili ne düşündü? Tüm üniversite hayatını neredeyse para vermeden okudun.

Ailem benim sanata olan tutkumu ve aşkımı gördü. O noktadan sonra bana hep destek oldular. Gurur duydular, özellikle kolejde okurken Yale’in Yaz Okuluna kabul edilmiştim. O zaman anladılar bu alanda gerçekten iyi olduğumu. Okulu bitirince Skowhegan School of Painting and Sculpture’a kabul edildim. Bu da başarımın bir göstergesi ve ölçüsü oldu onlar için. Beni çok sevdiklerinden, hep çok destek oldular. Özellikle annem duygusal olarak bana çok destek oldu ve halen oluyor. Annem en büyük ilham kaynağım.

İsyankar mısın? Çünkü bu graffiti kültürü sokaktaki isyandan geliyor öyle değil mi? Ve arkadaşlarını merak ediyorum. Hepsi çeşitli sebeplerle USA’ye göç etmiş göçmen ailelerin çocukları mı senin gibi?

Tabii hepimiz göçmen ailelerin çocuklarıyız ve hissettiklerimizi yaşadıklarımızı graffiti yolu ile ifade ediyoruz, paylaşıyoruz. Kendimizi bulmaya çalışmanın bir parçası.

Bu ülkede hiç kendini kaybolmuş hissettin mi? Köklerin başka bir kültürden geliyor, ama bu kültüre doğdun.

Her zaman kayıp hissettim ve hissediyorum. Göçmen bir aileden gelince kendini hiçbir yere ait hissetmiyorsun. Bunu problem olarak görmüyorum, bundan doğal ne olabilir. Çünkü köklerimin geldiği Orta Doğu kültürünü de tam olarak yaşama, deneyimleme fırsatını bulamadım. Bu çok normal. Benim kendimi bulduğum ve ayaklarımı yere bastığım tek yer bu seramikten yaptığım heykeller. Bir tek kendimi orada var hissediyorum. Onları yaparken varım.

Bu doğduğun kültürün sana kazandırdığı en önemli değer ne oldu?

“Her şeyi doğru yap.”

Peki başka kültürlerden gelen göçmen bir ailenin çocuğu olmak sence avantaj mı? Bunu nasıl hissettin ve deneyimledin?

Tabii, büyük avantaj. Benim ilham kaynağım oldu. Artistik yolculuğumda genlerimden gelen kültür ile yaşadığım ülkenin kültürünün bir araya gelişi işlerimdeki farklılığı yarattı. İşlerimdeki motifler ve dokular köklerimdeki kültürden, ailemden geliyor. Ve yaşadığım kültürdeki simgelerle birleşiyor. Duygular, dokular hep birbiriyle ilişkili, bağlantılı. Ortadoğu sanatında, İslam sanatında seramik fayansların deseni örgüsü, arkasındaki insanlığın sevginin temsili, kutsal yerlerde ibadet ile bir araya gelişi hep Tanrı ile bir bağ. Benim de sanatım motiflerim bir çeşit Tanrı ile bağım ve bağlantım.

Peki bu kültürel birleşim mi bu benzersizliği oluşturdu?

İşlerimdeki benzersizlik bu birleşimden geliyor. Bu benim dünyayı görme ve algılama şeklim. Bu yüzden işlerim taklit edilemez, kopyalanamaz. Biraz antik kültür var, biraz Ortadoğu.

Gerçi Ortadoğu’yu da çok görme fırsatını bulamadın. Bunları hissediyor musun acaba?

Doğru direkt olarak deneyimleyemedim ama, doğduğum büyüdüğüm ev bu kültürü temsil ediyordu ve yansıtıyordu. Evimizin duvarlarında Suriye’den gelen altın ve kadifeden kaligrafiler vardı ve Afgan, Türk halıları. Faberge yumurtalar. Anneannemin resmi. Annem büyük koleksiyoner, hep kendi kültüründen parçaları toplardı. Sonra ben kolejde iken 24-25 yaşlarımda 8 haftalığına Fez’e gittim, Fas’ta. Orada geleneksel tekniklerle fayans yapan bir fabrikada çalıştım ve klasik teknik ile çömlek çarkında çalışmayı öğrendim. Halen kendi atölyemde heykellerimi bu teknik ile üretiyorum. Benimki biraz daha gelişmiş. Daha teknolojik. Ama temelde aynı. Onlarınkinde elektrik bile yok. Okulda modern sanat, ırka ve cinsiyete önyargısız bakışı öğrendim. Geniş bir vizyon ve bakış açım vardı. Felsefe, sanat, bilim öğrendim. Ama Bu Fez’i gördükten sonra çok şaşırdım. Şanslıydım ki doğru kişlerle çalışma fırsatını buldum. Halen hepsi ile görüşüyorum, arkadaş oldum. Fez deneyimimden sonra tamamen seramiği seçtim. Tabii seramiği seçişim tesadüf değil, köklerimle olan derin bağımdan kaynaklanıyor. Hep başından beri aklımda gidip kültürel mirasımı, el sanatlarını ve seramik işçiliğini görmek vardı. Orada çocukluktan tezgahta yetişmiş, sanat okumamış zanaatkarların işlerini görünce gözlerime inanamadım. Dedim, buradaki insanların hepsi gerçek sanatçı. Ben hep rezidans programı ile seyahat ediyordum. Ama okulda çoğu ülke için güvenlik sebebi ile seyahat engeli vardı. Türkiye’de yoktu, Türkiye’de Fas dönüşü bir gece konakladım. Kedilerini sevdim, tekrar gitmek isterim. Mısır’a gitmek istedim. Seyahat engeli var, gidemedim.

Ailede başka sanatçı var mı?

Anneannem büyük artist: Diker, örer, işler, elde yorgan yapar. Soyut çiçekler, heykel ağaçlar…

Seramik dışında bu sergide çizimlerini görüyoruz.

Evet son iki yıldır tekrar çizmeye ve resim yapmaya başladım. Ama çizim benim tutkularımdan biri, graffiti geçmişimden geliyor.

Atölyen var mı? Her gün gider misin?

Geçen yıl kendi atölyemi oluşturdum. Haftanın 7 günü çalışırım.

Sana neler ilham verir?

Çevremdeki her şey. Mesela bir artistin yaptığı güzel bir iş bile, beni çok motive edebilir. Ama en çok annemin dekore ettiği, Suriye kültürünü yansıtan evimiz. Annem benim ilham kaynağım ve hatıralarım.

Babanın memleketi Mısır’ı gördün, halen Suriye’yi göremedin.

Evet 16 yaşımda Mısır’ı ziyaret ettim, 3 ay kaldım. Suriye’ye güvenlik engeli sebebiyle gidemedim. Yenice kalktı, ilk fırsatta gideceğim.

Sana ilham veren artistler kimler?

Birçok artist var, ama benim için en ilham verici olanı Gorki.

31 yaşındasın ve Jeffrey Deitch gibi ikonik bir galeride Soho’da kişisel sergi yapıyorsun, bu gerçekten büyük bir başarı. Bunu nasıl başardığını merak etmiştim. Hikayeni dinleyince her şey netleşti. Bu New York’taki ilk sergin mi?

Teşekkürler, evet bu ilk kişisel sergim, ama New York’ta 2 yıl kadar önce karma seramik sergisine katılmıştım yine bu galeride. LA’ye gelip seramik sanatçılarının işlerini görmüşlerdi. Burada seramik sanatçılarından Orta Doğu’dan olanı çok değil, genellikle Meksikalı ve Afrikalı. 25 sanatçı seçmişlerdi. Bir tanesi de bendim. Benim sergiye koyduğum işimi LA’ deki Hammer Museum alınca benden yeni iş talep etmişlerdi. Geçen yıl Jeffrey bana kişisel sergi teklif etti. Kabul ettim. İşlerimin yarısı hazırdı. Kalanlarını hazır ettim. New York’ta daha önce Rockefeller Center’da bir performansım yer almıştı.

Art Production Fund ve Rockefeller Center işbirliğiyle Art Production Fund tarafından Frieze Los Angeles 2024'te küratörlüğü yapılan "Set Seen" adlı ilk gösterimimin ardından, eğlenceli etkileşimli halk sanatı projem Gotham Grinders’ı Mayıs 2024 ‘de  Rockefeller Center'daki ikonik Rink'te sundum. Özelleştirilmiş ve her biri seramik hamster başlarından, özel makyaj plakaları ve New York'a özgü eski yamalarla donatılmış uzaktan kumandalı arabalarla her yaştan izleyici yarışmıştı, çok eğlenceliydi.

Evet işlerinde genel olarak eğlenceli, mizahi bir taraf var, onu görüyorum. Peki ya diğer sergilerin?

LA’ de 5 tane kişisel sergim oldu. Fransa’da 2 artistin yer aldığı bir sergim oldu ve İsviçre’de fuarlarda yer aldım. Henüz Ortadoğu ve Asya’da yer alma fırsatını bulamadım.

“Hybrid Moments” şu anki serginin adı. Nereden geliyor?

Aslında çok sevdiğim bir punk şarkısından geliyor: Hybrid Moments, Misfits grubunun bir şarkısı. Ayrıca Homi K. Bhabha adlı bir Hintli bir edebiyat eleştirmeni var. Homi K. Bhabha'nın postkolonyal teorisinin merkezinde yer alan hibritlik, melezlik kavramı, özellikle sömürgecilik ve sonrasında farklı kültürlerin iç içe geçmesinden yeni kültürel formların ortaya çıkışını tanımlar. Genellikle kültürel karşılaşmanın "ara" alanlarında meydana gelen bu süreç, saf, sabit kimlikler ve yapılar fikrine meydan okur. Melezlik, farklı kültürlerin karmaşık ve genellikle çelişkili ilişkinin bir ürünü olarak görülür ve yeni, melez kimliklerin ve öznelliklerin yaratılmasına yol açar. Bu teori de benim çok ilgimi çekmişti. Ben de kendi kimliğimi böyle görüyordum, geldiğim ve doğduğum kültürlerin bir bileşimi olmaktan çok yeni bir kimlik. Bu sergide yer alan heykellerim benim bu yeni kimliğimi temsil ediyorlardı. Bu yüzden bu ismi seçtim.

Etkileyici, peki bu işlerini yaparken nasıl bir teknik kullanıyorsun? Tek tek yapıp bir araya mı getiriyorsun? Çünkü burada çok sayıda detay var çok sayıda figür ve sembol ve örgü.

Hayır, bunların hepsi tek parça. Geleneksel çömlek çarkında yapıyorum. Kilin bir kuruma süresi var, bu süreden önce her şeyi bitirmiş olmam gerekiyor. Elimin çabuk olması önemli.

Bunları önce çiziyor musun, düşünüyor musun? Nasıl işliyor süreç?

Düşünüyorum. Fikir olarak ne yapmak istediğimi kafamda tasarlıyorum ve uyguluyorum. Bazen fotoğraflar kullanıyorum. Mesela bu sergimde evimizde bulunan Faberge Eggs’ lerden çok esinlendim.

Bir parçanın üretimi ne kadar zaman alıyor?

İki, üç ayımı alıyor.

Bu heykellerin tek başına da isimleri var öyle değil mi? Mesela bir tane Statue of Liberty olan heykelin vardi. Nerden aklına geldi Statue of Liberty’i buraya koymak?

Tabii, tek başına da isimleri var. O “Statue of Liberty” benim.

Nasıl yani?

O Statue of Liberty’nin içine kendimi yerleştirdim. Statue of Liberty hem New York’un hem de Amerika’nın sembolü. Ben de bu kültürün bir parçasıyım. Bunu ifade etmek istedim.

Hiç direkt klasik heykel yaptın mı?

Yok hiç denemedim.

Sadece artist misin? Aktivist bir tarafın var mı?

Ben direkt artistim. Aktivist tarafım hiç yoktur.

Sence sanat, savaşları durdurur mu?

Ah keşke.

Köklerinin geldiği ülkelere borçlu olduğunu düşünüyor musun?

Evet, özellikle Suriye’ye. Yaratıcılığım, annem oradan geldiği için. Annemin doğduğu ve büyüdüğü aile evleri halen orada duruyor ve 7 teyzemden bir tanesi orada yaşıyor. Teyzeme her türlü destek olmaya çalışıyorum.

Gelecek hayallerin neler?

Seramik öğretmek istiyorum okullarda. Seramik benim hayatımı değiştirdi. Ben de başkalarının hayatlarını değiştirmek ve daha çok sanat yapmak istiyorum.

Gelecek planların?

Özel bir planım yok. Yola devam.

Teknolojiyi işinde ne kadar kullanıyorsun?

Ben Electric Kiln kullanıyorum. Halen Fas’ta fırınlama işini ateş ile yapıyorlar. Çocukluğunda iPhone’a doğan bir nesilim, ama sosyal medya ile pek aram yok. Ben halen yüz yüze iletişimi seçiyorum.

Joan Mitchell Foundation ile nasıl bir ilişkin var?

2024 yılında onların bursunu kazandım.

Bravo tebrikler. Kendisi de sevdiğim bir sanatçıydı. Başka ne ödüller kazandın?

2022 yılında United States Artists ödülünü kazandım ve Kohler Co.’nun rezidans programına başvurdum.

Seninle konuşmak keyifliydi. Çok teşekkürler, başarılarının devamını dilerim. Merakla izleyeceğim. Var mı eklemek istediğin bir şey?

Benim için de keyifti, ben çok teşekkür ederim.