Aşk ihaneti affeder mi?
Cafe RUJ
Ekranların sevilen programı Kültür Aşı’nın gezgin sunucusu olarak tanıdığımız gazeteci Neslihan Demir, modern zamanlarda geçen ama duygusal yoğunluğu ile eski aşkları hatırlatan romantik bir kitapla karşımızda… “Eskimiyorsun İçimde”nin sayfaları arasında gelin birlikte gezinelim…
- Eskimiyorsun içimde bize nasıl bir hikaye anlatıyor?
Erkek karakterin ihaneti sonrası başlayan biraz hüzünlü bir hikaye… Kadın ve adamın ilişkisi bitmiş, her ikisi de kendi yoluna gidiyor. Aslında yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar ama bu hiç de sanıldığı kadar kolay olmuyor. Öykü boyunca kadın ve adam hiçbir araya gelmiyor, ufak bir tesadüfü karşılaşma dışında… Ama sürprizli ve oldukça duygusal bir final var! Bir kadının, bir adamın cephesinden yaşadıklarına göz atıyoruz. Bunu yaparken de aslında her iki tarafın nasıl önyargılarının esiri olduğunu, hatta gerçeğin zannedilenden çok farklı seyredebildiğini görüyoruz. Bazen tek bir adım atacak cesaretten yoksun olmanın bize büyük zamanlar kaybettirdiğini, mutluluğumuzu nasıl çaldığını anlıyoruz…
Aşk ihaneti affeder mi?
-Kitabın kurgusu alışılmış tarzın çok dışında. Özellikle hiçbir karakterin adının olmamasının sebebi nedir?
Evet, kitabın ana karakterlerinin de yan karakterlerin de adı yok. Bu aslında herkesin karşılaşabileceği, hayatımızdan bir öykü. Her gün biryerlerde pek çok ihanet yaşanıyor, bu yüzden ilişkiler bitebiliyor. Üstelik de bunun olması için ille de ilişkinin kötü gitmesi gerekmiyor. Her iki taraf çok mutluyken de ihanet araya girebiliyor. Pek çok kişinin özellikle kadınların kendinden bir şeyler bulabileceğini düşünüp, karakterleri isimsiz bıraktım; kadın ve adam diye yer aldılar öykünün içinde. Aslında hepimizden birer parça var onlarda.
-Bu kadar hayattan bir öykü olunca insan sormadan edemiyor, gerçek bir hikayeden mi esinlendiniz?
Maalesef pek çok kadının hayatında var olan bir hadise aldatılma. Hatta bırakın sıradan insanları, tüm dünyanın hayran olduğu kadın yıldızlar bile bundan nasibini alıyor. Şehirli kadında son dönemde dikkat çeken bir başka nokta ise; başka birinin varlığından çok, kandırıldığı için tepki gösteriyor kadın. Yani adamı sevmiş, hayatını adamış, onu mutlu etmek için elinden geleni yaparken bir anda ihanet gerçeği ile karşılaşıyor ve bunu hazmetmekte zorlanıyor. Dolayısıyla benim öyküm de biraz gerçek, biraz kurgu diyebilirim.
-Bir de son derece romantik aşk mektupları var kitabınızda. Bunlardan söz edelim mi biraz?
Kadın ve adamın en saf, en yalın haliyle iç dünyasının yansıması bu mektuplar… Ama hani yazılıp da hiç gönderilmeyen türden. Aslında bunun yorumunu da biraz okuyucuya bıraktım. Yani bunlar sadece dillenmeyen düşünceler mi, yoksa yazılıp köşeye konulmuş mektuplar mı; ona okuyucu karar verecek, nasıl olmasını istiyorlarsa öyle olacak.
Aşk ihaneti affeder mi?
-Kitaptaki erkek mektuplarını sanatçı Nedim Zeper yazmış. O nasıl bu öyküde yer aldı?
Nedim benim için çok özel bir dost. Kendisi bir süre önce askerdeydi. Uygun olduğu zamanlarda beni aradığında telefonla konuşurken, bana yeni yaptığı besteleri, yazdığı şiirleri okurdu. Ben de bir gün ona ‘bak sana bir şey göndereceğim, bakalım sevecek misin?’ dedim ve kitaptaki kadın mektuplarının ilkini yolladım. Nedim büyülenmiş şekilde aradı beni ve kitaptaki erkek karakterin mektuplarını kendisinin yazmak istediğini söyledi. Bir erkeğin duygularını yine bir erkeğin dilinden anlatmak benim için de harika bir gelişme oldu. Böylece ben erkek karakterle ilgili bitirdiğim her bölümü Nedim’e attım ve o da o bölümün yaşattığı hislere uygun mektuplar kaleme aldı. Bu çok heyecanlı, çok keyifli bir süreçti her ikimiz için de…
-Duyduk ki mektupların şarkıları da yapılıyormuş?
Bu, okuyucularımızı bekleyen bir başka sürpriz aslında… Nedim Zeper, yeni albümü için kitaptaki bazı mektupları şarkı haline getirdi ve inanın ortaya inanılmaz romantik eserler çıktı. Yakın zamanda bu çok duygusal mektupların şarkı hallerini de dinleyebileceğiz.
Aşk ihaneti affeder mi?
-Romandaki kadın ve adamın duygusal halinden de söz edelim mi biraz?
Kadın karakter oldukça güçlü ama bir o kadar da hassas, kırılgan… Hayata karşı son derece dik ve sağlam bir duruşu varken, sözkonusu sevdiği adam olunca ürkek bir kız çocuğuna dönüşüyor. Mantığı her ne kadar onu unutması gerektiğini söylese de, kalbine söz geçirmekte zorlanmıyor. Adam ise tam bir kaybedenler kulübü üyesi. Sahip olduklarının değerini bilemiyor, attığı her adımda kendini biraz daha aşağıya çekiyor, herşeyden sıkılıyor. Kadının varlığıyla bir süre huzuru bulsa da, sonra onu da kendi elleriyle kaybediyor. Pişman ama reddedilmekten korktuğu için sevdiği kadını geri getirecek o önemli adımı bir türlü atamıyor.
Aşk ihaneti affeder mi?
-Peki öykünün sonunda aşk kazanıyor mu?
İşte bu sürpriz olsun! Ama okuyucuyu mutlu edecek bir final olduğunu söyleyeyim…
Mektup Özet:
Kadın: Sen bir yerlere gitme sevgili, hep hatıralar sandığımın en nadide parçası olarak kal! Eskiyi severim ben, ne varsa onda vardır… Solmuş, parçalanmış ve işe yaramaz da olsa artık, yaşanmışlığın değeri öylesine siner ki eskiye, insan kıyamaz eskiyi atıp, yerine yenisini benimsemeye…
Eski sevgili, eskimiyorsun içimde…
Adam: Beni çağırdığını fısıldıyor içimde güzel bir ses… Bir an bile gözlerinde o anlamı hissedemezsem, bir an bile düşünmeden senden geri dönerim… Bunu anlatamadım başka kimseye, anlatmam gerekene anlatmaya geliyorum… İşgale değil, kendi topraklarımı almaya geliyorum… Bu arada, gelirken bütün aşklara uğramış ve anlamış olarak geliyorum… Bir erkek konuşmayı değil ama yaşamayı tamamlamış olmalı kadınım…
Aşk ihaneti affeder mi?




