Erkeklerin son moda tuzağı
Muhafazakar olarak anılmak ister misiniz? Eminim, kendini şehirli-genç-modern kadın olarak nitelendirilen pek çoğumuz için en büyük hakaretlerden biridir muhafazakarlık. Yani o derece, tutucuyuz ki karşımızdakine yüz vermiyoruz. Çünkü sevişmeyi öte taraftaki Nurilere saklıyoruz! Kanınıza en çok dokunan iğneleme hangisi bilemiyorum ama ben, “Muhafazakar mısın?” sorusunu dev bir hakaret ve şaşırtmaca unsuru olarak algılıyorum. Bir kere, muhafazakarlık, açık görüşlü olmamayı ve vizyoner durmamayı vurguluyor genel düzlemde. İkincisi, sanki kutsal bakire gibi ortada dolaşan kız havasını katıyor varlığımıza. Ve bu işin bu kadar kanımıza dokunduğunu son derece iyi anlayan erkek ırkı, her fırsatta muhafazakarlık ya da tutuculuk kozunu oynuyor üzerimizde.
Cosmopolitan
Erkeklerin son moda tuzağı
Peki, senaryo nasıl hayat buluyor? Şöyle ki, bir erkek sizden hoşlanıyor diyelim… Birlikte olmak istiyor: Hedef cinsel birleşme neticede. Ancak onunla ilgili aklınızda soru işaretleri var ve bir adım geride duruyorsunuz. Yani o üzerinize vardıkça siz geri kaçıyorsunuz. Aslında bu, kaçan kovalanır psikolojisinden gelir, hepimizin bildiği gibi. Ne kadar çok ilgi görürsek, serbest piyasa ederimizin o kadar arttığını düşünerek geri adım atarız. Dolayısıyla işin muhafazakarlıktan ziyade naz boyutudur bu. Ancak karşımızdaki “istediğinihemen- alamayan-adam” bu noktada çıkarır kılıcını ve tam boynumuza indirir: “Nesin sen, muhafazakar mısın? Erkeklerden korkuyor musun?” Otur kendini açıkla bakalım… Önce kendine muhafazakar olmadığını kabul ettir, sonra karşındakini inandır. Adamı muhafazakar olmadığına inandırmak için bir kere seviş istersen; bakalım düşünceleri değişecek mi? Ya da aklının sesini dinle ve tuzağı erkenden görüp müdahale et. Peki ama nasıl? Öncelikle yemi ciddiye alıp peşinden gitmemek gerekiyor. Bize atfedilen ve “muhafazakarlık” üst başlığında özetleyebileceğimiz, “utangaç, çekingen, ne yapacağını bilemeyen ve hatta biraz da kendine güvenmeyen kız” yaftasını elimizin tersiyle itip, karşımızdakine asıl derdin özüne vurgu yapmak lazım. Tabii ki adım adım. Öncelikle bizi töhmet altında bırakan, başka bir deyişle suçlayan erkeğin psikolojisine süzülelim. Bakalım, asıl derdi neymiş?
Erkeklerin son moda tuzağı
“Muhafazakar mısın?”la Başlayan Sorular
Soran Erkek:
Hayatı boyunca her istediğini elde etmeye alışmış olabilir:
Bazı erkeklerin ağına anında düşen kadınlar var tabii. Bu durumda ne oluyor, hoop masa, çat yatak. Neticede sosyal konumunu, ismini ya da şeklini misinanın ucuna yem olarak takan erkekler, “Hayır” ile yüzleşmeye alışkın değil. Özgüveni buram buram kokan biri olsanız da muhafazakarlık yaftası şak diye yapıştırılıveriyor alnınızın ortasına. Kutsal bakireliğe hoş geldiniz; hayır dememeliydiniz… Sizi elde etmeye programlanmış olabilir: Aslında bu çok seksi, kabul edelim. Biri tarafından tutku ile istenmekten daha güzel ne olabilir ki? Ama erkeklerin büyük bir kısmı, saldırganlıkla elde etmeyi örtüştürür. İçlerindeki ilkel mağara adamının çığlığıdır bu. Bodoslama dalar; alamayınca canı yanar ve saldırganlık artar.
Erkeklerin son moda tuzağı
Özgüven eksikliği vardır: Pek çok erkek zar zor iki kelimeyi bir araya getirip niyetini belli edebilir. Dolayısıyla da karşılığını da alması gerekir ki zaten yere yakın olan özgüveni, çıkışta yerleri süpürmesin. Tek atımlık kurşunu vardır: Çabuk gelen çabuk gider kafası vardır bu tiplerde. Aslında bir ilişki sürdüremeyeceğinin gayet bilincindedir. Dolayısıyla o tek atımlık kurşunu boşa sıkacak dahi olsa üzerinizde denemek için ısrarcıdır. Zaten sabah birbirinizi unutacaksanız, sorun nedir ki yani? Modern zamanda işler böyle yürümez mi?
Bu şekilde sağlam beslenmiştir, ne dediğini gayet iyi biliyordur: Benden beş yaş büyük olan erkek kuzenim, 14 yaşındayken bana: “Kime saklıyorsun, öte tarafa mı götüreceksin diyorum, kızı yiyorum” derdi. Listesi bir hayli kabarık olduğuna göre, onun attığı muhafazakarlık yemini yiyen pek çok hemcinsimiz olmuş demektir. Tek atımlık yem. Ham.
Erkeklerin son moda tuzağı
Oltaya Gelmemek, Yemi Yutmamak için:
ANALİZ: Ne olduğumuzu hatırlamamız gerekir. Hakikaten muhafazakar mıyız? Yoksa iş karşımızdakine gelince mi geri adım attık? Hakikaten öyleysek fabrika ayarlarına dönmek gerekir. Özümüzde mi var, yoksa toplumsal nedenlerle mi muhafazakarlaştık? Yani millet ne düşünürün derdinde miyiz, kendi isteklerimizin peşinde mi?
EYLEM: Eğer toplumsal normları umursamadan kendi dünyamız çerçevesinde karşımızdakini reddediyorsak, onun bu hadsiz çıkışına küçük bir tebessümle cevap vererek, “Adamına göre davranıyorum” deyip konuyu değiştirmek en makbulüdür.
ANALİZ: Hayır gerçekten hayır mı? Karşımızdaki ile sevişmeye hakikaten meylimiz yok mu, yoksa kendimizi ağırdan satmak için mi didiniyoruz? Yol yapıp değer mi artırıyoruz, kolay lokma olmak mı istemiyoruz?
EYLEM: Eğer karşımızdaki ile sevişmeyi gerçekten istiyorsak ve biraz cool olmanın derdindeysek, “Her şeyin bir zamanı var… Manastırda yaşamıyorum. Sabret” demek cool bir cevap olacaktır. Şimdi bana, “O kadar kolay mı bu üçünü hoşlandığın biri karşısında arka arkaya getirmek?” demeyin. Gerçekten değer artırmanın derdindeyseniz, sözcüklerin gücüne inanmanız gerekir. Tabii bunun arkasında durabilmeniz de…
Erkeklerin son moda tuzağı
ANALİZ: Saldırgan tavırlar mı sergiliyor? Saldırganlık primitif bir yaklaşımdır. Bir sonraki safhada kendimizi iki tokat yemiş bir halde de bulabiliriz. Saldırgan insanların ruh hali sorunlu olur.
EYLEM: Saldırgan ve ısrarcı insanlar, ancak kendileri kadar saldırgan insanların karşısında susabilirler. Böyle bir durumda en sert çıkışımızı yapmaktan çekinmemek gerekiyor. Önerim: “Ereksiyon problemini muhafazakar bir kızın üzerinde mi tedavi etmek istiyorsun?” demeniz. Tamam çok ağır, çok haince, çok belden aşağı ama çok da yerinde. Acımasız olmanın zararı yok.
ANALİZ: Yem durumunda mıyız? Durum bize özel mi görünüyor, genel bir taktik mi? Bunu düşünmeden konuşmasından anlayabilirsiniz. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
EYLEM: Kendimizi basit bir hedef gibi gördüğümüz durumlarda, karşımızdakine istediğini vermemenin tam zamanıdır. Uzaklaşmak gerekir.
Erkeklerin son moda tuzağı
Yolun Sonunda…
Kendinizi birine ispat etmek için, istemediğiniz ya da hazır hissetmediğiniz herhangi bir şey yapmak zorunda değilsiniz. Erkeklerin bize karşı kullandıkları ve bir yerlerde doğruladıkları üç-beş cümlenin esiri olarak yaşamak zorunda değiliz. Sizi muhafazakar olarak mı algılamak istiyor? Bırakın algılasın. Ne çıkar? Birinin sözleriyle kişiliğiniz değişiyorsa zaten ciddi sorunlarınız var demektir. Bir arkadaşım, aynen şu cümleyi kurmuştu bana kısa süre önce: “Çocuğun evine kadar gitmişim, sevişmeyecek miyim?” Ben de şöyle cevap vermiştim: “Her evine gittiğin erkekle yatmak zorunda olduğunu düşünüyorsan hatalısın!” Haksız mıyım? Birinin evine gittiniz diye, biri sizden bir şey istedi ve bu konuda ısrar etti diye onunla birlikte olmak zorunda değilsiniz. Adamın teki gelse, böbreğinizi istese ve sizin tek böbreğiniz olsa, ayıp olmasın ya da sizi cimri zannetmesin diye çıkarıp verecek misiniz? Tabii ki seksin yüzde 100 ciddiyet işi olduğunu iddia ediyor değilim. Ancak her şeyin bir yeri ve zamanı var; ona karşınızdakinin değil, sizin karar vermeniz gerekiyor ki devamında kendinizi kötü hissetmeyin. Yine de elbette karşınızdaki, yemeden yanında yatamayacağınız kadar lezzetli bir tatlıysa, tüm kuralları unutmanızda bir sakınca yok. Fırsatları iyi değerlendirmek ve kozları zamanında oynamak her zaman için hayat kurtarır. Ve her zaman söylediğim gibi, erkekler, zannettiğinizden çok daha kolay canlılardır. Kendinizi fazla yormadan gerçeği görün, fazla hayal kurmayın, sadece anın tadını çıkarın. İstiyorsanız yapın… Beklemeyin. Ama istemiyorsanız, dur demeyi de unutmayın. Çünkü dur demek de -eğer gerekiyorsa- güzeldir.




