
Firdevs Yıldırım ile “Körebe” Üzerine
Firdevs Yıldırım ile hem “Körebe” kitabı hem de ilham kaynakları ve yeni projelerine dair keyifli bir sohbette bulunduk.
GÜNCELLEME TARİHİ: 28 Nisan 2025
Sporculuk geçmişinizin yazma sürecine etkileri neler oldu? Disiplin, azim gibi özellikler yansıdı mı?
Yensen de, yenilsen de veya minderde sporcu ne yaşarsa, hikaye o kişinin ve bu hikaye en çok da onun olduğu için anlamlı. Kazanırken veya kaybederken, insanın asıl kendini kaybetmemesi kıymetli olan. Her sporcunun yarışı en çok kendiyle olmalı. Kendiyle barış imzalayan insan neyi kaybetse yine de kazanmış sayılır. Bir maça kazanacağım diye çıkarsınız ama kaybetme ihtimali size önemli bir derstir. Spor hayatımın kitap yazarken bana olan katkısı, hikayeme sahip çıkmak, azimle ve disiplinli bir şekilde çalışmak oldu.
Yazma motivasyonunuzun kaynağı neydi? Bu içsel ateş nasıl doğdu?
Bir gün birine yazmaya nasıl başladınız diye sorduklarında masaya oturdum ve başladım demişti. Benim pek öyle olmadı. Ben çoğu zaman farkında olmadan kafamın içinde, yolda yazmıştım zaten. İçimden taşanları bir yere koymam gerektiğini düşündüğüm için yazdım.
Gözlerinizin görmemesi günlük hayatı nasıl etkiliyor ve bu durum yazmaya nasıl yansıyor?
Görmemek aslında benim hayatımı çok da zorlaştırmıyor. Fakat görsel betimlemeler çok kısıtlı, görsel dünyanın bu kadar zengin olduğu bir düzende yer bulurken yoruluyorsunuz. Ortak paylaştığımız bu dünyada ortak yaşayabileceğimiz her alanda zorlukla karşılaşıyorum. Sokaktan eve döndüğümde göremediğimi bazen ben bile unutuyorum. Onca şeyin içinde ise kuşu böceği görmediğimi düşünecek vakit bulmak da biraz lüks gibi geliyor bazen. Görmediğiniz bir dünyayı yazmaya çalışmak görerek yazmaktan daha zor. Görmüyor olmanın karşılığını ben yaşıyorum ama nasıl yaşandığını ifade etmekte hala zorlanıyorum sanırım.
Kitaptaki içerikte kendi yaşam öykünüzden ne kadar yer verdiniz? Bu kişisel anlatım sizi zorladı mı?
Yukarıda da bahsettiğim gibi kitap bir bütün olarak kendi öz yaşamımı ele alıyor. Bu yaşamın içinde gördüklerim, göremediklerim, görmek istediklerim... İçsel düşüncemi ele alıp nihai bir limanda dinlendirmeyi tercih ediyorum. Beni en çok zorlayan, sürekli kendimin binbir farklı versiyonuyla yüzleşiyor olmamdı. İnsan en çok kendine gurbet, en çok kendine düşman oluyor çünkü. Kalbimden uzak düştüğüm her hal beni kelimelerle teselli edemiyordu. Bu sebepten kendime yakınlaşmama vesile olduğunu da söyleyebilirim.
Hem sporcu hem yazar olmak sizi nasıl besliyor ya da zorluyor? Bu iki rolü nasıl dengeliyorsunuz?
Birkaç yıldır aktif olarak sporcu olarak mücadele etmiyorum ama sporu özlüyorum da. Kendimce spor yapmaya çalışıyorum.
Engelli bireylerin temsiline dair bir bilinç oluşturmak gibi bir hedefiniz var mıydı? Kitap bu konuda nasıl bir mesaj taşıyor?
Böyle bir derdim hep var. Lakin kitap doğrudan bu mesajı yansıtmaya çalışıyor demek doğru olmaz.. Gerek spor hayatımda, gerekse yazım dünyamda benim ilk gayem bu olmuştur. Bu dünyada hepimiz birlikte yaşıyoruz. Her insanın bir hikayesi var ve her hikayeyi kıymetli. Karşılaştığımız herkesin görünmeyen bir hikayesi olduğunu anlatmaya çalıştım diyebilirim. Fakat burada bizi ayıran şeyler olduğu gibi bizi birleştiren ortak yaralarımızı da göstermek istedim. Hepimizin bu dünyaya gelişinin ortak bir yanı olmalı çünkü.
Görmeden yazmak size nasıl bir ifade alanı sundu? Yazarken geliştirdiğiniz özel yöntemler var mı?
Uçsuz bucaksız. Yazı yazmak bir noktadan başlayıp yayılan dalgalar gibi. Kelimeler beni, daha önce gitmediğim, görmediğim yerlere götürüp bırakan bir liman oldu. Başkaları ne düşünür değil de, ben ne düşünüyorum diyerek başladım yazmaya. Bu çok önemliydi benim için. Benim yöntemim, kendime kaydettiğim ses kayıtlarımın üzerinden bilindik bir dilden muhabbet eder gibi yazmak. Konuşur gibi yazıyor olmak da diyebiliriz.
İlk kitabınızın yayımlanması sizde nasıl duygular yarattı? En unutulmaz anınız neydi?
İnsanın kitabının yayınlanması, hayatında daha önce hazırlıklı olamayacağı nadir olaylardan birisi. Kendinizden paylaşmanın çekingenliği, en başta yaratana sonra kendinize verdiğiniz sözü hatırlamış olmanın verdiği mutmainlik, huzur duygusu. Bir parçanın boyut kazanmış haliyle sevinç duymak, emeğin artık elle görünür olmasının getirdiği tarifsiz gurur diyebilirim. İlk günlerde ne hissedeceğimi, nasıl yorumlamam gerektiğini bilememenin verdiği kaygı da var. Kitabımı okuyanlarda oluşabilecek negatif duygular üzüntüler veya kendilerini benimle kıyaslamaları korkusu.
Okurlarınıza özellikle vermek istediğiniz bir mesaj var mı? İlham olmasını hedeflediğiniz bir grup var mı?
Benzer yollarda selam verdiğimiz dostlarımız, aynı yerden yaralandığımız insanlar, engellenenler, doğumsal hastalıklarla dünyaya gelenler veya türlü türlü zorlu günler geceler görmüş, içindeki kuyuya düşmüş olanlar diyebilirim. Gecelerin ferah sabahlara ulaştığını, hatta gündüzü olmayan bir gecenin olmadığını ve böyle anlardan geçerken gönlün teslim olmasının getirdiği huzuru anlatmak istedim.
Kitabın ardından üzerinde çalıştığınız yeni bir proje ya da fikir var mı?
Canlı tutulması gereken bir medya hesabım var sosyal medya üzerinden bu fikirlerimi çoğaltmaya çalışmak istiyorum. Farklı platformlarda yayınlar yapmak da istiyorum.