Tanem Sivar
Abartmadığıma inanmanız için onunla en azından birkaç saat geçirmeniz lazım. Bu dünyaya hayatın tadını çıkartmak, her an her şeyden keyif almak ve etrafındakilerin de almasını sağlamak için gelmiş, pozitif enerji yüklü, gözlerinden mutluluk akan bir kız. Aynı ekrandaki gibi. Çekim ekibindeki herkesle iki dakika içinde birkaç yıldır birlikte çalışıyorlarmışçasına yakın olan Sivar, zannetmeyin ki iki gün sonra o insanların isimlerini bile unutacak. Herkesi inceliyor, işlerini nasıl yaptıklarını, evlerini barklarını, burçlarını, sevgililerini soruyor, aklına yazıyor, bir sonraki karşılaşmada kullanmak üzere tüm bilgileri depoluyor! Yeni şeyler öğrenmeye olan merakı sebebiyle sürekli soru soruyor, herkesten yeni bir şeyler kapmaya çalışıyor ve ona kattıklarından ötürü sürekli birilerine minnettar oluyor. Sevgi dolu ama asla yapmacık değil; doğal, coşkulu, içi dışı bir. Ve tabii ki çok güzel. Öyle ki kimseyi kolay beğenmeyen fotoğrafçımız Emre Ünal bile, Sivar’ın fotoğraflarını çekmekten çok büyük bir keyif aldı ve çekimin hemen bitmesini istemedi. Dünyanın en görkemli şehri olan New York’ta doğup, Amerika’nın yaşaması en zevkli eyaleti California’da, San Diego State University’de iletişim okuyan güzel sunucu, tüm bunların yanında tam bir İstanbul aşığı. Hatta Acun Firarda programı sırasında Ilıcalı ile dünyanın dört bir yanını adım adım gezdiğini düşününce, İstanbul’a neden bu kadar farklı bir aşk beslediği daha da merak uyandırıyor. Sorumuza: “Çok klasik olacak ama her an her şeyi yapabileceğiniz, bir tişörtün 1.000 TL olduğu mağazanın yanından kalkan dolmuşla 5 TL’lik balık ekmekle karın doyurulan semtlere gidebileceğiniz ve ikisinden de aynı zevki alabileceğiniz tek şehir. Bambaşka hayaller peşinde koşan, birbirine taban tabana zıt insanların birlikte yaşamaya alıştığı ve her birinin bambaşka hissiyatlarla yaşadığı bir şehir burası” diye cevap veriyor. Bir Beyoğlu fanatiği olmasına rağmen röportajı yaptığımız Nişantaşı Den Cafe, Sivar’ın en çok uğradığı mekanlardan. Gece saat 23:00 civarında buluştuğumuz akşam yemeğinde basit bir salata yiyeceğini düşünürken, Den Cafe’nin çıtır mantı kızartmalarını tercih eden güzel sunucu, fiziğini genetik yapısına ve üniversite döneminde aralıksız yaptığı spora borçlu olduğunu söylüyor. 34 beden; California havasında yapılan sporla -çıtır mantılara rağmen- yıllarca sabitlenebiliyorsa yarın ben de işi bırakıp oraya gidiyorum!
Tanem Sivar
Yetenek Sizsiniz’e katılacak olsaydınız hangi yeteneğinizi sergilerdiniz?
Çok ciddi söylüyorum; oradaki herkesi gerçekten çok sevmemin en büyük nedeni, katılımcıların hiçbirinin yapabildiklerini yapamıyor olmam! Hepsine büyük bir hayranlığım var. Hatta yetenekleri yoksa dahi, var olduğunu sanıp oraya çıkmaları bile çok büyük bir cesaret. Benim ne müzik kulağım ne ritm duygum, hiçbir şeyim yoktur!
Jüride en çok kiminle fikirleriniz uyuşuyor?
Ali Bey’le. Arkada kulağımda kulaklık, elimde notlarımla performansı izlerken aklımdan geçenleri, Ali Bey pat diye ettiği bir cümleyle ifade ediyor.
Mutlaka performansını beğenmediğiniz yarışmacılar oluyordur. Onlara nasıl yaklaşıyorsunuz?
Olumlu yaklaşıyorum çünkü yaptıkları gerçekten takdir edilecek bir şey. Olabildiğince pozitif yaklaşıyorum ama boş yere överek değil. Onlara şahsi bir konuda güzel şeyler söyleyerek moral veriyorum.
Yurtdışından epeydir bir ünlü getirmediniz…
Acun sürekli yenilik yapmayı isteyen biri. Ama bence şimdilik bizim başrol oyuncularımız olan yetenekli gençlerin önüne başka birini koymak istemiyor.
Acun Ilıcalı’yla uzun zamandır çalışıyorsunuz. Hiç tartışmadınız mı?
Tartışıyoruz tabii. Benim bahanelerime çıldırıyor. ‘Tanem’ciğim bu seferki bahanen nedir?’ cümlesiyle başlayan birçok tartışmamız oldu!
Ona iş konusunda bu kadar bağlı olmanızın en önemli sebebi nedir?
Acun, üniversiteyi bitirdiğimden beri hayatımda en çok gördüğüm insan diyebilirim. Acun’u öncelikle insan olarak çok seviyorum. İşini sevmesini acayip seviyorum. Ve her gün biraz daha ‘İşte bu yüzden Acun’u seviyorum’ dedirten şeylerle karşılaşıyorum.
Bir örnek verebilir misiniz?
Mesela bir toplantının en başında, biz daha işin başını düşünürken o çok net biçimde en ileriyi görür. Yapmamız gerekeni üç kelimeyle, aklına gelen ilk seçeneği sunmuş gibi söyler. Ve biz haftalarca toplantı yapıp, yüzlerce fikir arasından sonunda döner dolaşır onun ilk söylediği üç kelimeye geliriz! Ayrıca belli etmese de çalıştığı herkesin fikirlerini dinler ve önemser.
Kariyerinize televizyoncu olarak mı devam etmeyi düşünüyorsunuz?
Televizyonun, sinemanın kısacası medyanın yaratıcılığının olduğu her yerde olabilirim. Bu işin enerjisi çok yüksek. Ortada hiçbir şey yokken beyinler, emekler, güçler, hikayeler, kostümler bir araya geliyor ve bir şeyler oluşuyor. Günün, saatin yok. Tabii garantisi de yok.
Bu riski almayı seviyor musunuz?
Evet, çünkü bir projeniz tuttuğunda zoru başardığınızı hissediyorsunuz. Ayrıca yaptığınız iş tutmasa bile bu harika bir iş çıkartmadığınız anlamına gelmiyor.
Tanem Sivar
Senaryo yazmak istediğinizi okumuştum bir röportajınızda… Tam olarak onu demek istememiştim aslında, yanlış anlaşılmış olabilir. Evet, hayran olduğum filmlerin senaryolarını tekrar tekrar okumayı, izlemeyi çok seviyorum. Ama hayat bir şekilde ilerliyor, daha çok şu anın koşturması içindeyim. Şu anın zevkini yaşamaya çalışıyorum. Sinemanın gönlümde her zaman acayip yeri var. Bu iş için çok da hevesliyim. Tabii yarın ne olacağını bilmiyoruz...
Bugüne kadar senaryosuna en hayran olduğunuz film hangisi?
All About Eve. Defalarca izledim. Bir Hollywood yıldızının yanına hayran olarak gelen, sonra onun asistanlığını yapmaya başlayan ve yavaş yavaş onu bitirip, yerine geçen bir kadının hikayesini anlatıyor.
Yoksa Acun Ilıcalı’yı bitirip yerine geçmeyi mi planlıyorsunuz?
Tabii ki hayır, o sadece filmlerde olur! Kendi hayatınızdan yola çıkarak bir film senaryosu yazacak olsanız filmin ismini ne koyardınız?
Ben ve O. Ya da O ve Ben.
O kim?
Bir ben varım, bir de senin gördüğün ben var.
Ne fark var arada?
Herkesin içinde çok farklı biri vardır. Ama o gördüğünüz ‘ben’in içinde de farklı ‘ben’ler var. Kendi içimde senin gördüğünle benim için kendim farklı olabilir. Anlatamadım değil mi?
Estağfurullah, ben anlamadım!
Yani bence karşımızdaki insanı algılayış biçimimiz, o kişiyi nasıl gördüğümüzle alakalı. Yani ben senin beni yargılamana göre varım.
Tamam. Anladım sayıyorum. Kiminle yaşıyorsunuz?
Üniversiteden beri yalnız yaşıyorum.
Tanem Sivar
Aileniz nerede?
Kardeşim San Francisco’da. Endüstri mühendisi. Babam Miami’de yaşıyor. Araba kiralama şirketi var. Annem Datça’da. Organik tarımla ilgileniyor. Anneannem Bodrum’da yaşıyor. Dayım Las Vegas’ta. Biraz dağınık bir aileyiz!
Neden bu kadar dağınıksınız?
Uzun bir hikaye; Dedem Yale’de okumak üzere Amerika’ya gidiyor. Yıl 1940. Sonra Birleşmiş Milletler’de genel sekreter danışmanı olarak çalışmaya başlıyor. Bir tatil sırasında Türkiye’ye gelip anneanneme aşık oluyor ve evlenip New York’a yerleşiyorlar. Annem ve dayım orada doğuyor. Annem New York Institute of Technology’de okuyor ve okul arkadaşı olan babamla evleniyor. Sonra ben ve kardeşim doğuyoruz. Biz 6-7 yaşlarındayken boşanıyorlar. Annem bizi alıp Türkiye’ye yerleşmeye karar veriyor. Babam orada kalıyor, Florida’ya taşınıp tekrar evleniyor. Bu sırada ben San Diego’da olan dayımı ziyaret ediyorum ve San Diego’ya aşık olup üniversiteyi orada okumaya karar veriyorum. Beni ziyarete gelen kardeşimse orada okuyup aynı zamanda çalışmaya başlıyor. Hâlâ da orada.
Orada yaşadığınız dört yıl boyunca en çok aklınızda kalan anınızı bize anlatır mısınız?
Çok var ama Oscar’ların kırmızı halı geçişlerini izleyebilmek için üç gün önceden kapının önüne çadır kuruşumuzu anlatabilirim. Bu, 11 Eylül’den önce gençlerin çok yaptığı bir şeydi. Kırmızı halının iki tarafında dörder sıra yer var. İlk gelenler ünlüleri görebiliyor. O yüzden çadırlar kurulur, ateş yakılır, gitar çalınır ve büyük gün beklenirdi. Dört yıl boyunca Oscar’ların kırmızı halı geçişlerini böyle izledim! Angelina Jolie’nin Oscar aldığı yıl onu iki metre uzaktan görmüştüm!
Şanslı bir insan diyebilir miyiz sizin için?
Diyebiliriz.
Aşkta şansınız yaver gider mi?
Şimdilik gidiyor diyelim. Gitmeyenler bitti, gidenler devam ediyor.
Sevgiliniz var yani?
Evet, var.
O da mı televizyoncu?
Hayır, yeme-içme sektöründe, işletmeci. İşletmeci sevgililer biz kadınlar için hep ‘tehlikede’dir. Etrafında ister istemez çok kadın vardır.
Bu durumla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Evet. O da işinden dolayı doğal olarak çok fazla insanla bir arada. Ama insanın kendine güvenip içini rahat tutması çok önemli. Kimse kimsenin yanında zorla durmuyor. Biz kadınların bir türlü öğrenemediği bir şey bu. Ortada sorun yoksa bile riskleri düşünür, yoktan sorun yaratır, günlerimizi zehir ederiz kendimize. Bugünü yaşa, keyfine bak, yarın bir sorun olursa düşünürsün.
Tanem Sivar
Acun size ilişkiler konusunda tavsiye verir mi?
Espri yollu, şeker bir şekilde öğüt vermeden öğüt verir. Bu konularda çok detaylı konuşmuyoruz ama böyle bir durum olduğunda bir espri yapar, bir örnek verir, onun altında benim sorunuma bir cevap mutlaka vardır!
İlişkinizin geleceği konusunda planlarınız var mı?
İlişkilerde eğlenmek önemlidir benim için. Evlilik, ciddiyet, ‘bu nereye gidecek’ merakını hayatım boyunca yaşamadım. ‘Bugünden ne kadar keyif aldık, hangi filme gittik, güzel bir yemek yedik’ derken bu güzel günler birikiyor ve bir bakıyorsun zaten uzun bir ilişkinin içindesin! Bence böylesi güzel.
Erkek arkadaşınızdan sık iltifat alır mısınız?
Genelde sözleriyle değil ama hareketleriyle güzel şeyler söyler. Benimle olmaktan keyif aldığını hissettirmesi en güzel iltifat.
En çok neyinizi seviyor?
Neşemi ve enerjimi beğeniyor ama sanırım en çok kendimle ve hayatla dalga geçebilen yanımdan etkileniyor. Bazen soğuk da olsa esprilerime gülüyor!
Kendinizde en çok neyi beğeniyorsunuz?
Değer yargılarımı. Hayatla dalga geçebiliyor olmamı. Fiziksel olarak soruyorsanız da dişlerimi beğeniyorum.
Güzelliğinizi korumak için yaptığınız bir şeyler var mı?
Cilt bakımı yaptırmak isterdim ama üşengeçliğimden hiç yapmıyorum. Üniversitedeyken dört yıl boyunca abartılı bir şekilde spor yaptım. Hâlâ o zamanlar yaptığım sporun etkisinden faydalanıyorum galiba!
Neden o kadar abartmıştınız?
California’da spor yapmak ve fit olmak bir yaşam biçimiydi. Boş zamanlarında sörf ve paten yaparak sosyalleşiyorsun. Bunlardan kaçmak mümkün değil!
Tanem Sivar
Alışverişle aranız nasıl?
Mevsim başında bir kere çıkarım. Onun dışında fikrim olsun diye vitrinlere bakarım ama almam. Kıyafetleri denemeden alırım, genelde de tutuyor. Özel bir şeye ihtiyacım varsa keyifle gezerim.
Elbise almanız gerektiğinde nereye bakıyorsunuz?
Galata’daki La Mariquita’ya bayılıyorum. Tasarımcı Özgür Masur’u da beğeniyorum.
Boş vakitlerinizde neler yaparsınız?
Arkadaşlarımla olmaktan keyif alıyorum. Keşifler yapıyor, konserlere, sergilere gidiyoruz. Beyoğlu’nda fotoğraf çekiyorum.
En çok hangi semtte vakit geçiriyorsunuz?
Beyoğlu’nu, Tünel ve Asmalımescit’i çok seviyorum. Oralarda yok yok!
En çok gittiğiniz üç mekan hangileri?
Den Cafe, Corridor ve Touchdown...
Son soru: Çok şaşıracağımız bir bilgi verin kendiniz hakkında.
Uçaktan çok ama çok korkuyorum! Defalarca Türkiye’yle Amerika arasında yolculuk yaptım.




